Bir firmanın başarıya ulaşmasında en önemli etkenlerden biri de o
iş yerindeki huzur ve neşedir. İnsanlar iş yerlerinde kendilerini
geliştirebiliyorlarsa, emekleri kadar, fikirleriyle de katkıda
bulunabiliyorlarsa, olgun bir patronun ve adil bir yöneticini altında, hedefli
çalışabiliyorlarsa mutlu olurlar. Bu tip bir iş ortamındaki insanın daha yüksek
maaş teklifleri karşısında bile işini bırakmayacağına inanırım.
Ama maalesef ülkemizde birçok işyeri adeta işkencehane gibidir.
Çalışanlar mutsuz ve somurtkandır. Birbirleriyle geçinemeyen iş arkadaşları,
patrona ve/veya yöneticiye kendini beğendirmek için çalışma arkadaşlarını
kötüleyenler, sanki dünyanın en ballı/prestijli pozisyonundaymış gibi makamını
korumaya çalışan yöneticiler, işini başkalarına yıkmaya çalışanlar, işini doğru
yapmaktan aciz/kaçınan çalışanlar, yöneticisine saygısız astlar, astına mobbing
uygulayan yöneticiler, ne olduğu anlaşılmayan hiyerarşik yapı, tedarikçilere de
müşterilere de kaba davranma geleneği gibi nedenlerden dolayı birçok firma
gerçekten çalışılması dayanılmaz ortamlar sunmaktadır.
Balık baştan kokar misali bu tip işyerlerinin baş sorumlusu elbette
patronlarıdır. Huzursuz işyerlerinin sahibi patronlardaki ortak özellikler
şunlardır;
·
En iyisini ben bilirim deyip tüm çalışanlarını
sindirirler.
·
Kendilerine en çok yalakalık yapan çalışanları
severler, bu yüzden verimli çalışanları kaçırırlar.
·
Şirkette espiyonaj sistemi kurmuşlardır.
Herkes patrona bir başkasını ispiyonlar.
·
Yemekhaneleri ahıra, yemekleri şapa benzediği
için kendileri işçilerle birlikte yemezler.
·
Kazancının bir damlasını dahi kurumsallaşmaya
ayırmazlar.
·
Fildişi kulesi ofislerinden dışarı sadece
etrafa bağırmak için çıkarlar.
Tabii benim bloğumu okuduğunuza göre bahsettiğim patronlardan
değilsinizdir. Çünkü bu ayılar (pardon patronlar) bırakın blog okumayı,
gazetelerin ekonomi sayfalarını dahi okumazlar.
Yine de siz siz olun işyerinizin huzurlu ve çalışanlarınızın mutlu
olduğundan daima emin olun. Çünkü size başarıyı getirecek olan asıl
çalışanlarınızdır. Patron olarak onların yerine çalışamayacağınıza göre,
onlardan yüksek verim almak için despot yöntemler değil, babacan yöntemler
kullanmalısınız. Çalışanlarınıza huzurlu
bir ortam sunar ve onlara değer verirseniz onlar da size başarı verecektir.
İş yerinden ve işvereninden memnun olan çalışanlar sadece emeğini
değil, kalbini ve aklını ortaya koyarak çalışır. Sadece işleri doğru yapmakla
kalmazlar, doğru işler de yaparlar. Yaratıcı ve yenilikçi fikirler ortaya
koyarlar.
Bir firmanın rekabette ayakta kalabilmesi, hatta öne geçebilmesi
için yaratıcı fikirlere ihtiyacı vardır. Bu yaratıcı fikir deponun nasıl daha
verimli veya hatasız çalışabileceğine dair olabileceği gibi bayilerin
siparişini artırmaya yarayacak bir kampanya önerisi de olabilir. Eskilerin bir
deyimi vardır; “paranın ve imanın kimde olduğu belli olmaz” diye, buna iyi
fikri de eklemek gerekir. Aslında firmanızda çalışan her düzeyden insan size
işlerinizi düzene sokmanız ve büyütmeniz için çok güzel fikirler verebilir.
Özellikle satış ve pazarlama departmanları için neşeli bir ortam
şarttır. Bol bol yaratıcı fikirlerin sunulması, ders çıkarabilmek için
hataların kolayca paylaşılabilmesi, veli nimet olan müşteriler ile iyi
geçinilmesi gereken bu departmanların huzursuz bir ortamda çalışması kesinlikle
müşteri kaybına neden olacaktır.
Bir patron olarak “ben işe
aldığım insana görev tanımını yaparım, işi doğru yaparsa maaşını almaya devam
eder, yapmıyorsa çeker gider” derseniz, iş yerinizde “salla başını al
maaşını” modunda hareket eden robotlarınız olur.
·
Çalışanlarınıza danışmaktan korkmayın. Onların
fikrini alın.
·
Çalışanlarınızın itirazlarına kızmayın.
Dinleyin.
·
Çalışanlarınızdan iyileştirme projeleri
isteyin. Cesaretlendirin.
·
Çalışanlarınızın fikirlerini ve projelerini
hayata geçirirseniz, daha çok fikir ve proje sunarlar.
·
Neşeli çalışanlarınızı daha fazla övün.
·
İş yerinde neşeli ve kibar olun. Bu
çalışanları her şeyden daha çok motive edecektir.
Her çalışanın verilen görevleri yerine getirmenin dışında, bir de
işini, firmasını ve markasını geliştirme görevi vardır. Anlayacağınız
şirketinizi büyütme görevi sadece siz patronlara ait değildir. Çalışanlarınız
da rekabeti hissetmeli, firmasının büyümesi için fikirler üretmelidir. Ama
huzursuzluğun hâkim olduğu işyerlerinde çalışanların çoğu iş tanımında
belirtilen görevleri bile yerine getirmekten acizdir. Dolayısıyla bu tip
firmalar bırakın gelişmeyi, geriye gitmekte ve zamanla rakiplerine
geçilmektedirler.
Çalışanlarınızın sadece etinden ve sütünden yararlanma devri bitti
onların da aklından yararlanmanız gerekiyor. Sadece kendi aklını kullanan
akıllı, etrafındakilerin aklını kullanan zekidir, derler. Etrafındaki
akıllardan yararlanmayı en iyi bilmesi gerekenler de patronlardır.
Şirketinizdeki çalışanlardan yeterince verim alamıyorsanız,
çalışanlarınızdan iyi fikir çıkmıyorsa bilin ki, şirketiniz huzursuzdur ve
bunun da en temel sebebi sizsiniz. Ne de olsa balık baştan kokar.
Web sitem: www.muratsaylan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder