Her şirket (en ufak işletme dahi), daha kurulurken ilerde
büyüyeceğini, hem mevcut faaliyet alanında birden fazla markaya sahip
olabileceğini, hem de başka sektörlere de yatırım yaparak yeni markalar
yaratabileceğini öngörerek Marka Mimarisi’ni (markalandırma - isimlendirme)
planlamalıdır.
İşin başında marka mimarisini planlamayan bir çok şirketin,
bugün yeni marka yaratırken inanılmaz problemlerle karşı karşıya kaldığını
gözlemliyoruz. Bir çok işletme eklektik ve çarpık marka mimarilerinin üzerine
kat (marka) çıkarak, marka envanterini içinden çıkılmaz hale getirmişlerdir.
İş dünyamızda markalama adına en çok yapılanlar, gözlemlerime
göre şunlardır;
- Aile
soyadını dükkana/ürüne/şirkete/holdinge vermek,
- Ailedeki
bir bireyin adını dükkana/ürüne/şirkete/holdinge vermek,
- Ortakların
ad veya soyadlarındaki bazı harflerden isim türetmek ve bunu
dükkana/ürüne/şirkete/holdinge vermek,
- Fabrika
adını ürüne/holdinge vermek,
- Ürün
adını holdinge/mağazaya vermek,
- Mağaza
adını ürüne vermek veya ürün adını mağazaya vermek
- Karma
perakendecilik yapmalarına rağmen mağaza adında ürünler satmak,
- Market
markalı (private lebel) ürünler satmak,
- Ürün
adını başka ürün(ler)e de vermek,
- Aynı
markayla tüm segmentlere hitab etmeye çalışmak,
- Çok
az farklılaşmalarına rağmen iki versiyona farklı marka isimleri vermek,
Tüm bu markalama çabaları sırasında bilimsel bir yaklaşım yerine,
“biz koyduk oldu”cu bir yaklaşım sergilenmektedir. Doğal olarak ticari yapı
büyüdüğünde, ucube bir marka mimarisi ortaya çıkmaktadır.
Çok şirketli gruplarının (şirketleşme ve markalaşma
açılarından) yapılanmalarına baktığımızda en baştaki markanın (ki Holding veya
Grup markasıdır) aile adından türediğini görüyoruz. Ör: Eczacıbaşı Grubu, Doğan
Grubu, Zorlu Holding, Koç Grubu, Sabancı Holging...vb. Bazı grupların ise aile
adlarını almadığını görüyoruz. Ör: Doğuş, Park, ...vb.
Bu tepe kuruluşların alt şirketleri, alt fabrikaları ve alt
markaları olduğunu görüyoruz. Ör;
·
Koç Holding – Otomotiv Grubu – Tofaş, Fiat
·
Koç Holding – Perakende Grubu – Migros, Şok
·
Sabancı Holding – Sabancı Gıda - Piyale
·
Doğan – Doğan On Line (DOL )
– e-kolay
·
Doğan – Medya Grubu – Hürriyet - Kelebek
·
Doğuş – Finans Grubu - Garanti Bankası – Bonus
Kart
·
Doğuş – Doğuş Oto – Wolksvagen
·
Park – Merkez Medya – Sabah
Örneklerden de anlaşılabileceği gibi tüketicinin satın
aldığı markalar vardır, bu markaları üreten fabrikalar (şirketler vardır),
birden fazla şirkete sahip holdingler vardır. Marka mimarisinde dikey ve yatay
yapılanmalar vardır.
Ne tür markalar var?
- Kurum
markası
- Ürün
markası
- Hizmet
markası
- Mağazacılık
markası
- Toptancılık
markası
Kurumlarla ürünlerin aynı markaya sahip olması sakıncalıdır.
Çünkü kurum ikinci bir markayı yaratmaya karar verdiğinde, hem kendi kafasını
hem de tüketicinin kafasını karıştırmamalıdır.
Oysa, çoğunlıkla görüyoruz ki, yeni bir girişimci işletme
kurmaya ve mal üretmeye kalktığında firmasına da, ürününe de aynı adı koyuyor.
Büyüdüğünde, daha alt ve veya daha üst segmentler için yeni bir marka yaratmaya
kalktığında da problemler yaşıyor.
Beymen, giyim alanında hem karma mağazacılık, hem de moda
markasıdır. Mağazalarında hem kendi ürünleri, hem de başka markaları
satmaktadır. Bu durum, mağaza markası olarak da ürün markası olarak da Beymen’e
zarar getirmektedir. Bu tezimi private lebel örneği ile çürütmek
isteyebilirsiniz. Zincir Market’lerin
kendi markaları ile mal satmaları Beymen örneğinden ayrı bir olgudur. Başka
markaları sunan mağazaların kendi adındaki ürünlerin kalitesi tüketici
tarafından sorgulanacaktır. Yüksek kalite vaad eden Beymen’in, ya
mağazalarından ya da kendi giyim ürünlerinden adını çekmelidir. Bir marka
sadece kendi ürünlerini satılıyorsa mağazalarına da marka adını vermelidirler. Elbette
moda markası Levi’s’ın mağazaları Levi’s adında olacaktır. Burada bir
münhasırlık sözkonusudur. Sadece Levi’s ürünleri satılmaktadır.
Aile adı, marka adı olmalı mı?
Holdinglerin aile adı olmasının bir sakıncası yokken, alt
şirketlerin aile adı olmasının sakıncaları bulunabilir. Tüm alt şirketlere ve
şirketlerin ürünlerine aile adını verilmesi durumunda tüketiciler şirketleri ve
ürünleri birbirine karıştırır. Bu durum borsaya açılırken de sorun yaratır.
Örneğin bir zamanlar Hyundai markası altında otomobil, bilgisayar, pil, gemi ve
daha bir sürü ürün vardı. Bilgisayar alanında maddi zarar veya itibar kaybı
oluştuğunda otomotiv bölümü de kamuoyu nezdinde prestij kaybediyordu.
Dolayısıyla borsaya açık olan tüm Hyundai kurumları zarar görüyordu. Bu durumdan
sıyrılmak için Hyundai’nin sadece otomobil markası olmasına karar verildi ve
diğer ürünler ya elden çıkarıldı ya da başka markalar adı altında pazarlanmaya
başlandı.
Aile adı olması, satarken şirketin değerini de düşürür. Şöyle
düşünün 4 sektörde faaliyet gösteren 4 ayrı şirketiniz var ve şirketleriniz de,
ürünsel markalarınız da aile adınızı taşıyor. Diyelim ki, yurtdışından bir
firma bir şirketinize talip. Böyle bir durumda büyük bir ihtimalle alan da
satan da markayı değil sadece şirketi değişmeyi düşünecektir. Yani, satınalma
sonrasında şirketin yeni sahibi yeni bir markayla yola devam edecektir. Bu durumda
şirket sadece maddi varlıkları üzerinden değerleme yapılarak satılacaktır.
Şirketin yıllarca yatırım yaptığı marka değeri (satın alınmayacağı için) para
etmeyecektir.
Peki, yeni şirketin, eski şirketin aile adından türeyen markayı
da alması (ismi kullanmaya devam etmesi) durumunda neler yaşanabilirdi?
- El
değiştirme sonrasında yaşanacak krizlerde, markanın eski sahibinin de
itibarı zedelenebilirdi. Veya tam tersi olarak eski sahibin kamuoyunda itibar
yitirmesi durumunda marka ve markanın yeni sahibi de zarar görebilirdi.
- Markanın
yeni sahibinin yapacağı marka iletişimi yatırımları, eski sahibine de yarardı.
- Satınalmayı
bilmeyen veya unutan tüketiciler, markanın sahibi olarak, markaya adını
veren aileyi hatırlardı.
Örneklerden de anlaşılacağı gibi aile ismi sadece tepe
şirkete verilmelidir. Ürünlere verilmemelidir. Bir başka deyişle tepe şirket
kuruluncaya kadar aile ismi hiçbir alt şirkete ve markaya verilmemelidir.
Buradan çıkarılacak bir ders daha vardır; marka mimarinizi
dikey veya yatay yapılandırırken, aynı marka birden fazla kullanılmamalıdır. Bu
kurala en iyi uyan örnekler FMCG grubu ürünler üreten global şirketlerdir. Örneğin;
Unilever ve P&G, her kategorideki ürününe kendi adından bağımsız ve farklı
isimler verir. Tabi bu, baş edilemeyecek kadar çok marka yaratmanızı da
gerektirmez. İkibinli yıllara girerken 1200 markası olan Unilever, tüm dünyada
konsolidasyona giderek ürünlerini segmantasyona ve konumlandırmaya göre
kategorize etmiş ve marka sayısını 400’e indirmiştir. Bunu yaparken bazı
markalarını evlendirmiş, bazı markalarını satmış, bazı markalarını da
öldürmüştür.
Markalar arasındaki akrabalık ilişkisi nasıl
vurgulanmalıdır?
Tepe ve alt şirketlerin birbiriyle alakası hem ortak
amblemle anlaşılmaktadır, hem de şu itip ifadelerle belirtilmektedir :
- Migros
bir Koç Topluluğu kuruluşudur.
- Garanti
Bankası bir Doğuş Grubu iştirakidir.
Bir markanın hangi gruba (veya holdinge) ait olduğunu da,
reklam filimlerinin pack shot bölümlerinde altta beliren logolardan ve
ilanların köşesindeki logolardan anlamaktayız. Aşağıdaki ilanda da böyle bir
durum sözkonusudur.
Markalama Yöntemi
Doğru markalama (marka mimarisi) marka yönetiminin olmazsa
olmazıdır. Şirketler, büyüme/yayılma hayalleri, fırsatları ve stratejilerini
göz önüne alınarak, şimdiden geleceğin markasal yapılanması için zemin hazırlamalıdırlar..
Peki ürünlerimizi, şirketlerimizi, alt modellerimizi nasıl
markalayacağız? Dikey ve yatay markalamayı nasıl yapacağız?
Marka mimarisinin temeli konumlandırmaya ve segmantasyona
dayanan sınıflandırmadır. Bu sınıflandırmada farkların derecesi isimlendirme
stratejisini belirler. Temel olarak dört tip markalama vardır.
1. Marka
Çeşitlendirmesi
2. Marka
Genişlemesi
3. Marka
Yayılması
4. Alt
Markalama
1- Marka
Çeşitlendirmesi : Çekirdek ürünün farklı versiyonlarını aynı marka ile
sunmaktır. Çeşitlendirme yapmak müşterilere seçenek sunmak açısından önemlidir.
Ürün gamını genişletmek, aracıları ve tüketicileri memnun etmek ve ciroyu
yükseltmek açısından son derece önemlidir.
Örneğin, VW, Polo modellerinde çeşitlendirmeye giderek, Polo
alıcısı adaylara ihtiyaçlarına, beğenilerine ve bütçelerine göre seçenekler
sunmaktadır. Elidor Şampuan ise farklı
saç tiplerine (kuru, yağlı, boyalı, kepekli) göre ve/veya kremli şampuan
sunmaktadır.
2- Marka Genişlemesi (Brand Extention): Aynı sektörün
birden fazla ürününü aynı marka içine sokmaktır. Yine VW örneğinden devam
edecek olursak, bu otomobil firması orta segment tüketicilere otomobil sunmak
için kurulmuşken, bugün tüm segmentlerde otomobil üretmektedir. Üstelik tüm bu
segmentlerdeki modellerine güçlü isimler (polo, golf, bora...) vererek, onları
da markalaştırmıştır.
Elidor’un şampuan niteliği taşımayan bakım kompleksi
çıkarması marka genişlemesidir.
Beymen, üst gelir gruplarını hedefleyen perakendecilik
firmasıdır. Mağazalarında dünyaca ünlü markalaları satarken, kendi adı ile de
ürün satmaktadır. Beymen bazı kategorilerde uzman mağazacılık da yapar. Bu
mağazalarına verdiği isimlerde mutlaka Beymen adını kullanır. Çocuklar için Beymen
Kids, yöneticiler için Beymen Club, gençler için Beymen Studio,
ev ihtiyaçları için Beymen Home adında mağazaları da vardır.
Başta sadece bilgisayar markası olan HP, marka
çeşitlendirmesi yaparak her türlü bilgisayarı üretmiş, daha sonra marka
genişlemesi yaparak yazıcı, fotoğraf makinası ve benzeri ürünleri de kendi
markasıyla pazara sunmuştur. Toshiba ise sadece dizüstü bilgisayara odaklanmış
ve bu alanda çeşitlendirmelere giderek dünya lideri olmuştur. Yani, Toshiba marka
çeşitlendirmesi yapmış, ama marka genişlemesi yapmamıştır.
3- Marka Yayılması Örneği : Farklı sektörlerde aynı
markayı kullanmaktır. Bir markanın birden fazla sektöre yayılması çok tercih
edilen bir durum değildir. Örneğin, Coca Cola, bir zamanlar markasını moda alanına
da taşıyabileceğini düşünmüş ve pilot uygulama yapmıştır. Sonuç başarısızdır.
İnsanlar, Coca Cola markalı giysileri satın almamışlardır. (Demekki dünyanın en
bilinen ve en değerli markası olmanız da, Marka Yayılması yapmanız için yeterli
değildir)
Elbette sadece marka yayılması ile büyüyen ve de başarılı
olan markalar vardır. Bkz; Lui Vitton, Gucci, Harley Davidson
4- Alt Markalama (Subbranding) Örneği : Farklı
sektörler ve farklı segmentler için farklı markalar kullanmaktır. P&G
firması, temizlik ürünlerinden kişisel bakım ürünlerine kadar, bir markette
satılabilecek birçok ürünü üretir ve satar. Üstelik aynı ürün grubunda birden
fazla markası da vardır. P&G adında ise hiç ürünü yoktur.
P&G’ın deterjan kategorisinde birden fazla markası
bulunur; Yüksek gelir grubu için Ariel, orta ve düşük gelir grubu için ALO
markaları vardır. Ayrıca çamaşır sulu özel deterjanına da farklı bir isim
vermiştir: ACE
Alt markalama, özellikle dikey marka yapılanmasında
kullanılır. Örneğin, bir kurum olan Koç Holding, TOFAŞ fabrikasında, Fiat
otomobiller üretmektedir. Birbiriyle dikey ilişkide olan farklı markalar
sözkonusudur.
Ürünler birbirlerinden bariz farklılaşıyorsa yatay marka
yapılanmasında da farklı markalar kullanılmalıdır.
Hangi markalama stratejisini seçmeliyiz?
Bir markanın içini çeşitlerle doldurmak yerine, gerçekten
farklı özelliklere ve duygulara sahip taktik çeşitleri/ürünleri başka bir marka
adı altında sunmak daha verimli olur.
Bir örnekle bunu açmak isterim;
Gazlı içecekler (gazoz) bir ürün grubudur. Sade, kolalı ve
portakallı olanlar bu ürün grubunun alt kategorileridir. Hayatına Coca Cola ile
başlayan Coca Cola Campany firması, portakallı gazlı içeceğine Fanta, sade gazlı
içeceğine Sprite adını vermiştir. Yani alt markalama yapmıştır. (Ama elbette “çekirdek
ürünün çeşitlerini başka marka altında sunmak gerekmemektedir. Bkz: Coca Cola
Light, Pepsi Limonlu...) Bence, kafa karışıklığını gidermek için kurum adını
(Coca Cola Campany) değiştirmelidir. Sonuç olarak, bu örnekte yatay markalama
doğru iken, dikey markalama yanlıştır.
Bizde, sade gazlı içecekle pazara giren Uludağ, marka
çeşitlendirmesi stratejisi uygulayarak portakallı ve kolalı kategorilerine de
Uludağ adını vermiştir. Tüketiciler tarafından gazoz markası olarak
kabullenilen Uludağ’ın, portakallı ve kolalı ürünleri pazarda ilgi görmemiş ve
piyasadan çekilmiştir. Uludağ’ın piyasaya sürdüğü üç ürün de gazlı içecek
olmasına rağmen, birbirlerinden çok farklı kategoridedir. (Bunu görebilmek için
Marka Yönetimi’nden çok iyi anlamak gerekir.) Yani Uludağ alt markalama
yapacağına, marka çeşitlendirmesi yapmış ve başarısız olmuştur.
Dünyaca ünlü pazarlama ve marka danışmanı Jack Trout da,
yeni ve farklı ürünleri/kategorileri, mevcut marka adı altında değil, yeni
yaratılan marka ile piyasaya sunmanın daha sağlıklı olduğu yönünde görüş belirtmektedir.
Özetlersek daha fazla çeşit, daha az odaklanmaya ve bu da
daha az satışa yol açıyor. Çözüm altmarkalamadan geçiyor.
Aşağıda bazı firmaların nasıl alt markalama yaptıklarını
görebilirsiniz.
- Koç
– Perakende Grubu
- Orta
ve üst gelirliler için geniş alanlı marketler : Migros
- Orta
ve alt gelirliler için küçük alanlı marketler : Şok
- Sabancı
– Perakende Grubu
- Hipermarket
: Carrefour
- Süpermarket
: Champion
- Discount
Market : Dia
- Boyner
- Mağazacılık Grubu
- Üst
segment için karma mağazalar : Beymen
- Orta
segment için karma mağazalar : Boyner
- Genç
yöneticiler için giyim markası : Network
- Çalışan
gençler için giyim markası : Fabrika
Buraya kadar anlattıklarımdan yola çıkarak tezlerimi
netleştirebilirim.
Tez 1: Kurumlar,
fabrikalar üreticidirler. Ürün değil. Bir fabrikanın veya kurumun ürettiği
malın adı, kurumun adından farklı olmalıdır.
- İyi
örnek: Unilever’in farklı FMCG kategorilerinde farklı ürünleri
vardır ve hiçbirinin markası Unilever değildir.
- Kötü
örnek: CocaCola Campany’nin sade, portakallı ve colalı içecekleri
vardır. Herbirinin adı farklıdır. (Sprite, Fanta, CocaCola). Ama şirket
adı markalarından biriyle aynıdır. Sanki CocaCola dışındaki markaları üvey
evlattır.
Tez 2 : Kurucu
veya aile adını holdingden başka biryere (firmaya veya markaya) vermek
sakıncalıdır.
- İyi
örnek: Sabancı Holding’in Sabancı adında başka bir markası yoktur.
- Kötü
örnek: Koç Holding’in Koç Bank’ı vardır. Bu bankanın olası
satışında marka değeri fiyatlandırılamaz. Çünkü hem alan hem de satan,
satış sonrasında bankanın Koç ismiyle devam etmesini istemeyecektir. (CocaCola’nın
malvarlıkları değeri 1 milyar dolar, marka değeri 72 milyar dolardır.
Koç’un KoçBank satışından edeceği zararını varın siz hesaplayın.)
Tez 3 : Markanın
içini çeşitlerle ve modellerle doldurmak çok iyi değildir. Markayı sulandırır.
Özünden uzaklaştırır.
- İyi
örnek: Toshiba
- Kötü
örnek: HP
Tez 4 : Markanın
içindeki bir çeşit veya model baskınsa onu ayrıştırıp yeni bir marka olarak
sunmak daha doğrudur.
- İyi
örnek: Mercedes ve Smart ilişkisi
- Kötü
örnek: VW ve Phaeton ilişkisi
Fasoncu da olsanız, esnaf da olsanız, fabrikanıza veya
ürününüze isim de arıyor olsanız, markanızın ismine karar verirken, bu yazıyı
lütfen dikkate alın.
(Bir de; Ülker, nasıl bir marka mimarisi inşaa ediyor, Allah
aşkına bana anlatın!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder