marka mimarisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
marka mimarisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ekim 2016 Cumartesi

Markalama Stratejisi ve Marka Mimarisi


15 marka danışmanın farklı konuları ele aldığı Markanı Ateşle kitabı Eylül ayında yayınlandı. Marka danışmanları ve yöneticileri derneği Marka Konseyi’nin bir projesi olan Markanı Ateşle, dernek üyelerinden Nükhet Vardar’ın editörlüğünde hazırlandı ve MediaCat tarafından yayınlandı.




















Bu kitapta benim de bir yazım var ve başlığı Markalama Stratejisi ve Marka Mimarisi. Bloğumu takip edenler bu konu hakkında geçmişte aşağıdaki makaleleri ürettiğimi hatırlayacaklardır.


Kitapta her yazara sınırlı sayıda kelime içeren yazı yazma hakkı tanındığı için değinmek istediğim bazı konulardan feragat etmiştim. Feragat ettiğim bölümlere bu yazımda yer vermek istiyorum. Markanı Ateşle kitabını alanlar ve Markalama Stratejisi ve Marka Mimarisi başlıklı yazımı okuyanlar bu makalemi de okursalar konuya daha vakıf olacaklardır.

Marka mimarisi sadece modern iş hayatının konusu değildir. İnsanoğlunun sınıflandırma yapmaya ve bu sınıflandırmaları isimlendirmesiyle başlamıştır. Bunun en basit örneği günlerin ve ayların isimlendirilmesidir.

İnsanoğlu 7 günden ibaret olan haftayı icat (!) ettikten sonra haftanın her bir gününü isimlendirmiştir. Bu isimlendirmeyi yaparken de her kültür farklı bir mantık yürütmüştür.

Örneğin Romalılar haftanın günlerine gökyüzünde (uzayda) görebildikleri ve isimlendirdikleri cisimlerin adlarını vermeyi uygun bulmuşlardır. Astronominin de astrolojinin de çok önemli olduğu antik çağda isimlendirmenin böyle yapılması gayet tutarlı gözükmektedir. Latincenin resmi dil olduğu Roma İmparatorluğunda günlerin adları aşağıdaki gibidir.



Öte yandan Farslılar haftanın günlerini numaralandırarak isimlendirmeyi uygun bulmuşlardır. İslamiyet’i kabul ettikten sonra bu markalamada bir istisna yapmışlar ve Şeşşenbe olarak telaffuz ettikleri altıncı günlerine Arapça’nın etkisiyle Cuma demişlerdir. Farslılar hafta için de yedi (7) anlamına gelen Heft’i kullanırlar.  Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi Farslılar haftanın günlerini oldukça tutarlı markalamışlardır.


Sürekli kitlesel göç ve fetihler gerçekleştiren Türkler ise göçtükleri/fethettikleri toprakların yerel dillerindeki gün isimlerini kullanmışlardır. Bu yüzden günlere verdiğimiz isimlerin hiçbiri Türkçe kökenli değildir. Öyle ki; kullandığımız hafta bile Farsça’daki Heft’ten gelmedir. Haftanın günlerini isimlendirmede tutarlılık yoktur, kaotik markalama söz konusudur. 


İngilizlerde durum pek farklı değildir. Onlar 7 günden 3’üne yıldız (Güneş), gezegen (Satürn) ve uydu (Ay) ismi verirken, geri kalan 4 günü de tarihte sürekli savaş halinde oldukları Vikinglerden almışlardır. Vikinglerden gelen gün isimleri antik İskandinav tanrılarına ithaf edilmiş isimlerdir. Ama bu tanrı isimlerin kökeni de gökseldir. Tanrı Tyr’ın ismi Mars’la, tanrı Wodan’ın ismi Merkür’le, tanrı Thor’un ismi Jüpiter’le, tanrı Freya’nın ismi Venüs ile ilintilidir. Yarı İngilizce, yarı İskandinav dillerinde olsa da İngilizler hafta günlerini isimlendirirken tutarlı davranmışlardır.  


Gördüğünüz gibi haftanın günlerini isimlendirmek de bir markalama problemidir. Bu alanda marka mimarisi mantıklı ve tutarlı olanlar olduğu gibi, eklektik olanlar da vardır. 

Bu durum aylar için de geçerlidir. İngilizcedeki ay isimleri Latince’den geçmedir. Bir zamanlar Roma İmparatorluğunun hükümranlığı altına yaşadıkları için böyle olması da normaldir. Romalılar ilk zamanlarda ayları numarayla isimlendirmişlerdir. Baharın başlangıcı olan Mart’a Birinci Ay demişler ve sonraki ayları sırasıyla bu şekilde isimlendirmişlerdir. Yalnız zamanla tanrılarını ve tanrıçalarını onurlandırmak için ilgili ayların adlarını tanrı ve tanrıçalarına ithaf etmişlerdir. 6 tane ayın ismi böyle değiştirilmiştir. 2 tane ayın ismi ise kudretli iki imparatora ithaf edilmiştir. Geriye kalan 4 ayın numaralı olan isimleri değiştirilemeden Roma İmparatorluğu çökmüştür. 

Latince
Anlamı
İngilizce
1. Ay
Januarius
 İki yüzlü tanrı Janus’a ithafen
(eskiden Unodecember, yani Onbirinci Ay idi)
January
2. Ay
Februarius
 Arınma anlamına gelen tanrı Februa’dan
(eskiden Duodecember, yani Onikinici Ay idi.)
February
3. Ay
Martius
 Savaş tanrısı Martiusâ (Mars’a) ithafen
(eskiden Unosber, yani Birinci Ay idi)
March
4. Ay
Aprilis
 Aşk tanrıçası Aphrodite’e ithafen
(eskiden Duober, yani İkinci Ay idi)
April
5. Ay
Maius
 Bereket tanrıçası Maia’ya ithafen
(eskiden Tresber, yani Üçüncü Ay idi)
May
6. Ay
Junius
 Tanrıça Juno’ya ithafen
(eskiden Quatturober, yani Dördüncü Ay idi.)
June
7. Ay
Julius
 İmparator Julius Caesar’a ithafen
(eskiden Quinqueber, yani Beşinci Ay idi.)
July
8. Ay
Augustus
 İmparator Augustus Caesar’a ithafen
(eskiden Sexber , yani Altıncı Ay idi)
August
9. Ay
September
 Yedinci ay
September
10. Ay
October
 Sekizinci ay
October
11. Ay
November
 Dokuzuncu ay
November
12. Ay
December
 Onuncu ay
December


Türkçe’de ay isimlerinin çoğu başka dillerden alınmıştır. Yalnız 3 tanesi Türkçe kökenlidir.


Türkçe
Kökeni / Anlamı
Ocak
Türkçe
Şubat
Süryanice Şobat'tan geliyor, anlamı bilinmiyor.
Mart
Latinceden dilimize girmiş ve söylenişi farklılaşmış
Nisan
Süryanice: Dördüncü Ay (Nisannus)
Mayıs
Latinceden dilimize girmiş ve söylenişi farklılaşmış
Haziran
Süryanice: Sıcak (Hazuran)
Temmuz
Süryanice: bereket tanrıçası Tamuza'ya ithafen
Ağustos
Latinceden dilimize girmiş ve söylenişi farklılaşmış
Eylül
Süryanice: Üzüm (Aylul)
Ekim
Türkçe
Kasım
Arapça: Bölen/Ayıran (Arapça'dan)
Aralık
Türkçe

Gördüğünüz gibi yılı (dünyanın güneş etrafında döndüğü süreyi) 12 aya böldükten sonra, ortaya çıkan ayları isimlendirme de bir markalama problemidir.

Daha başka örnekler de verebiliriz: Askeriyede kullanılan rütbelerde marka mimarisi açısından isimlendirilmiştir: Asteğmen, Teğmen, Üsteğmen, Yüzbaşı, Binbaşı, Yarbay, Albay, Tuğgeneral, Tümgeneral, Korgeneral, Orgeneral. Hiyerarşik olan bu sıralamanın mantıklı ve tutarlı bir markalama olduğunu sözlüğe bakarsanız anlayabilirsiniz. Yani burada da marka mimarisi yaklaşımı görüyoruz.

Bir başka örnek de araç plakalarıdır. Araç plakaları için illere verilen sıra numaraları da bir markalama işidir. Zamanında “plakaların başında illerin alfabetik sıra numarası mı olsun, yoksa illerin 3 harfli kısaltması mı olsun” tartışmasını numaralandırma kazanmıştır ve 1962 yılında il isimlerinin alfabetik olarak sıralanmasıyla meydana getirilmiş numaralar ile plakalar düzenlenmiştir. Örneğin 01 Adana iken, 34 İstanbul, 67 Zonguldak’tır. Yalnız ilk başlarda mantıklı ve tutarlı gözüken bu markalama sonradan bazı ilçelerin il yapılması yüzünden karmaşıklaşmıştır. Örneğin Aksaray ilinin plaka numarası 68, Kırıkkale’nin 71, Düzce’nin 81 olmuştur. Oysa ki en başta üç harfli kısaltma önerisi (Adana için ADN, Afyon için AFY…vb) kabul edilseydi, bugün karşımıza plaka tutarsızlığı çıkmayacaktı.

Tutarlılık deyince, bazı ebeveynlerin çocuklarının isimlerini birbirleriyle kafiyeli (tutarlı) yapmalarına değinmeden olmaz. Söz konusu aileler çocuklarının baş harflerini veya ilk hecelerini veya son harflerini veya son hecelerini ortak yapmaya çalışırlar. Yani çocuklarının isimlerinde uyum ararlar. Ör;
·         Bora - Dora
·         Eda - Seda - Ferda
·         İlker - Caner - Taner - Soner - Güler
·         Binnur - İlknur - Öznur
·         Sercan - Sergen - Seren
·         Vedat - Volkan - Vatan

Çocuklara uyumlu/kafiyeli isim vermek de marka mimarisine bir örnektir. Film üçlemeleri, kitap üçlemeleri ve daha pek çok alanda marka mimarisi mantığını görebiliriz.

Marka mimarisi oluşturma yaklaşımı çok eskilere dayansa da bir iş terimi olmasından dolayı yeni bir kavram olarak düşünülür. Üstelik bu alanda ilk yazıları üretenler de yabancı marka gurularıdır. Yalnız onların teorileştirdiği marka mimarisi modellerinin isimlendirme açısından karmaşık ve eklektik olduğunu görürüz. Modellere verdikleri isimler tam karşılığını bulamadığı gibi, anlaşılması da zordur. Bkz: Monolithic,  Pluralistic, Branded House, House of Brands, Blended House, Endorsed Brands, Sub-Brands, Hybrid Brands, Not Connected Brands, Free-Standing Brands, Umbrella Brand, Masterbarand, Superbrand, Sourcebrand, Parent Prands, Individual Brands, Product Brand…vb

İş dünyasına daha mantıklı, daha tutarlı daha derli toplu markalama önerisi (bakış açısı) getirmesi gereken marka mimarisi yaklaşımının sahip olduğu model isimlerinin anlaşılmasının ve akılda kalıcılığının zor olması “terzi kendi söküğünü dikememiş” türünden bir durumdur.

Haliyle bu durum beni ziyadesiyle rahatsız etmişti. Bundan yaklaşık bir yıl önce bu duruma bir çözüm buldum ve Markanı Ateşle kitabındaki yazımda da bu konuyu ele aldım.

Marka mimarisi modellerinin isimlerini işin (teorinin) kendisine yakışır bir hal alması için aşağıdaki isimlendirmeleri önermiştim.  


Bu markalama modellerinin birbirinden farkını da aşağıdaki gibi açıklamıştım.  

Bağımsız Markalama: Ana Markadan Bağımsız Alt Markalar (House of Brands). Ana markanın ortalıklarda gözükmediği, alt markalardan rol çalmaya çalışmadığı marka mimarisi türüdür. Alt markaların iletişiminde ana markaya ihtiyaç yoktur. Günü geldiğinde alt markaları başka firmalara satmak kolay ve karlıdır. Her alt marka için ayrı iletişim bütçesi gerekir. Ana marka için iletişim yatırımı yapma zorunluluğu yoktur. Yeni markalar ortaya çıkarmak zordur.

Bağımlı Markalama: Ana Markanın Gölgesindeki Alt Markalar (Branded House).Bu marka mimarisinin temel özelliği ana markanın isminin tüm alt markalarda baskın olarak kullanılması ve alt marka ismine çok vurgu yapılmamasıdır.  Bu tip markalamada ürünlere isim bulmak kolaydır çünkü ana markanın yanına sadece kategori ismini veya ürün özelliği veya ürün çağrışımını koymak yeterlidir. Ana markaya yapılacak iletişim yatırımları tüm alt markalara yarar. Günü geldiğinde alt markalarınızı başka firmalara karlı satamazsınız. Alt markalardan birinin yaşayacağı krizden diğerleri de etkilenir. Yeni markalar ortaya çıkarmak kolaydır.

Destekli Markalama: Ana Markanın Desteğindeki Alt Markalar (Subbrands). Bu marka mimarisinin temel özelliği her bir alt markaya önem gösterilip, bilinirliği ve değeri artırılmaya çalışırken ana markadan kuvvet alması ve/veya ana markanın da nasiplenmesidir.  Alt markalar ana markadan güç alır, ama tam bağımlı değildir, özerk bir yanları vardır. Yeni markalar ortaya çıkarmak kolaydır. Bir alt markaya yapılan iletişim yatırımı diğer alt markalara da yarayacaktır.

Kodlu Markalama: Ana Markanın İzini Taşıyan Alt Markalar (Endorsed Brands). Ana markayla alt marka arasında benzer parçaların olduğu, böylece akrabalık ilişkisinin belirtildiği marka mimarisi modelidir. Destekli markalama ile aynı avantaj ve dezavantajlara sahiptir. Tek farkı; ana marka aleni şekilde değil de, şifreli olarak alt marka ile ilişkilendirilmiştir.

Adaletsiz Markalama: Ana Markanın Da Aralarında Bulunduğu Alt Markalar (Hybrid Branding). Bu marka mimarisi modeli biraz zorunluluktan, biraz öngörüsüzlükten, biraz da tutarsızlıktan ortaya çıkmıştır. Tüm iletişim yatırımları ana markayla adaş olan alt markaya yapılır. İşletme körlüğüne neden olabilir.

Kaotik Markalama: Alt Markalarını İlkesizce İsimlendiren Ana Markalar (Not Connected Brands). Firmanın altındaki markaları herhangi bir kurala gerek duymadan isimlendirmesidir. Bu modelde marka mimarisi kaygısı gütmenize gerek yoktur.

(Türkiye’deki marka profesyonelleri marka mimarisi alanında benim isimlendirmelerimi kullanırlar mı bilemem. Sanırım onlar karmaşık da olsa yabancı guruların isimlendirmelerini kullanacaklardır, ne de olsa İngilizcedir!)

Marka mimarisini oluştururken hangi düzeyde isimlendirme yapacağımız da önemlidir. Holding ve altındaki şirketleri mi isimlendiriyoruz, şirket ve altındaki markaları mı isimlendiriyoruz, marka ve altındaki modelleri (çeşitleri) mi isimlendiriyoruz, model ve altındaki versiyonları mı isimlendiriyoruz, versiyon ve altındaki nihai ürünleri mi isimlendiriyoruz? 

·         Holdinglere firmaları için isimlendirme yaparken Bağımsız Markalama modelinden faydalanmalarını öneririm.
·         Otomobil firmalarına alt modelleri için Bağımlı Markalama modelinden faydalanmalarını öneririm.
·         Yerli FMCG firmalarına alt markaları için Destekli Markalama modelinden faydalanmalarını öneririm.
·         Teknoloji firmalarına alt ürünlerini markalarken Kodlu Markalama modelinden faydalanmalarını öneririm.
·         Adaletsiz Markalama ve Kaotik Markalama’yı kimseye önermem. Hele hele kaotik markalaması olanların tez zamanda marka mimarilerini revize etmelerini öneririm. 

Küçük girişimciler iş kurarken satacakları ürüne odaklanırlar ve ona isim bulurlar. Sıra firma kurmaya gelince aynı ismi kullanırlar. Tek bir isimle hem firmalarını hem de ürünlerini ifade ederler.  KOBİ dünyasında en çok karşılaştığımız bu markalama yöntemine ben Tekil Markalama diyorum.
Tekil Markalama ile yola çıkan girişimcilerin aklında marka mimarisi diye bir kavram yoktur. Girişimcilik hayatlarının başındaki bu patronların ileride farklı isimler altında yeni ürünler sunmak hiç akıllarına gelmez. Yeni markalara ihtiyaç duyduklarında ise zorunluluktan Adaletsiz Markalama veya Kaotik Markalama yöntemi ile ilerlerler. Tek Firma - Tek Ürün kalacaksanız tekil markalama ile ilerlemenin bir sakıncası da yoktur. İş dünyamızda Tekil Markalama ile ilerleyen firmaların sayısı da çoğunluktadır.

Sadece bir iş “şeyine” isim verecek olsanız da, yukarıda bahsettiğim konularda farkındalığınız yüksekse, büyük bir ihtimalle yıllara meydan okuyan ve geleceğin marka mimarisiyle çelişmeyen bir marka bulacaksınızdır.


Bol şans…


Web sitem: www.muratsaylan.com



1 Ekim 2014 Çarşamba

Alt Markalamada İsimlendirme Teknikleri

Önceki makalemde marka mimarisi türlerinden bahsetmiştim. Şimdi de ana ürüne dair alt markaların veya alt modellerin isimlendirmesini yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

Birçok ürün markasının altında geniş bir model çeşidi vardır. Bu model çeşitlerini birbirinden ayırt edebilmek için isimlendirmeniz gerekir. Markalar alt modeller/markalar yaratırken bunun ucunun nereye varacağını genelde göremez. Bir iki alt model/markayla işin biteceğini düşünürler ama zamanla tüketicilerden gelen talep veya rekabete cevap verebilmek için alt model/marka sayısı alır başını gider. Öngörü yoksa isimlendirme de curcunaya döner. Bu yüzden ilk alt model/markayla birlikte isimlendirme stratejisinin ve marka mimarisinin ne olacağı etraflıca düşünülmelidir.

Bazı markaların alt markalama stratejilerine bakarak konuyu biraz örneklendirmekte fayda var.

FIAT: Yüz yıllık İtalyan otomobil markası Fiat sanırım markalamada ve marka mimarisi oluşturmada en tutarsız otomobil markalarından biridir. Ayrıca otomobillerine tasarım bakımından kişilik kazandırmada ve modellerini markalaştırmada da hiç başarılı değillerdir. Zaten tutarsız ve kararsız olmaları 10 yılda bir Fiat logosunu değiştirmelerinden bellidir. Tüm Peugeot veya tüm Hyundai otomobilleri kendi içinde kendine has tasarım çizgisi taşırken, Fiat otomobillerinin kendine has ortak bir çizgisi yoktur. Bu yüzden yollardaki Fiat otomobillerinin Fiat olduğunu hemen fark edemezsiniz. Ancak epey yanına yaklaştığınızda fark edersiniz. Toyota Corolla veya Volkswagen Golf gibi markalaşmış modelleri de yoktur Fiat’ın. En bilinen modellerinin mazisi neredeyse 10 yılı geçmez. Bu yüzden tüm dünyada fiyat rekabetiyle ayakta duran bir markadır Fiat. Doğru dürüst bir marka danışmanıyla marka mimarilerini ele almadıkları sürece nerede hata yaptıklarının farkına varacaklarını da sanmıyorum. Günümüzdeki Fiat modellerinin isimlerine bakınca ne demek istediğimi daha da iyi anlayacaksınız: 500, 500C, 500L, 500 Living, Panda, Bravo, Punto, Linea, Freemont, Fiorino, Doblo. Fiat ailesine giren son modellerin neden rakamla (500) isimlendirildiğini anlamak güçtür. Alt markaları (modelleri) isimlendirmede hala tutarsız olduklarını anlamak ise oldukça kolaydır.

TRT: TRT Kurumu ikinci kanalını kurduğunda ilk kanalının adını TRT 1, ikincisini de TRT 2 yapmıştı. Zamanla TRT 3 ve TRT 4’ü de kurdu. Derken TRT’nin kanal sayısı hızla arttı ve alt markalama stratejisi de değişti. Numaralandırmak yerine, alt markaya uzmanlığını veya özelliğini ifade eden isim vermeye başladılar. Şimdiki alt markaların isimleri şunlar: TRT 1, TRT Haber, TRT Spor, TRT Türk, TRT GAP, TRT Avaz, TRT Çocuk, TRT 6, TRT Diyanet, TRT Okul, TRT Belgesel, TRT HD, TRT Müzik, TRT Arapça. Hemen fark ettiğiniz gibi yeni markalama stratejisine göre TRT 1 ve TRT 6’nın adları farklı durmaktadır. Kürtçe yayın yapan TRT 6 sanırım belli bir süre sonra TRT Kürtçe olarak değiştirilecek ve yeni markalama (isimlendirme) stratejisine uyumlu olacaktır.  TRT 1’in adının ise değiştirilmesine gerek yoktur. Çünkü oradaki “1” rakamı, artık numara değil, “kurumun ilk kanalı” anlamındadır. (Yalnız TRT 1 yerine TRT Bir olarak yazılması daha doğru olur kanaatindeyim.)

ELİDOR: Yılların eskimeyen şampuan markası Elidor son yıllarda ürünlerini saç tiplerine göre ve saç bakım taleplerine göre gruplandırmaktadır. Her grubun kendine göre ambalajı ve rengi vardır. Her grupta en az 2 ürün bulunmaktadır (örneğin şampuan ve besleyici bakım kreminin bir arada olduğu grup). Bazı gruplarda ikiden fazla ürün bulunmaktadır.  Böylece tüketiciler saç bakım ihtiyaçlarına en uygun gruptaki ürünleri alabilir. Tek yapmaları gereken kendi kafalarına uyan grubu tespit etmektir. Yani Elidor ürünlerini gruplara ayırmış ve bu grupları alt model olarak belirlemiş. Grupların ise hiçbirinin adı yok, onun yerine tanımlaması var. Şöyle ki: Güçlü Parlak, Onarıcı ve Yapılandırıcı Bakım, Saç Dökülmelerine Karşı Çözüm, Işıldayan Parlaklık, Nemlendirici Bakım, Uzman Bukle Belirginleştirici Seri, Uzman Düzleştirici Seri, Renk Koruyucu, Kepeğe Karşı Çözüm, Gösterişli Hacim, Canlandırıcı Kuru Şampuan. Elidor, şampuan tüketicilerinin anlayacağı dilden alt model tanımlaması (isimlendirmesi) yapmaya çalışmış. Her alt model bir grup üründen oluşuyor. Grupları birbirinden ayırmak için de isim yerine renkler kullanılmış. Her grubun kendine has rengi var. Gruplardan alt modeller yaratmak bir yöntem ve iş gördüğü de belli. Ama fark ettiğiniz gibi tanımlama birliği yok. Tanımlamalar sanki gelişi güzel yapılmış. Tanımlamalara biraz daha kafa yorulsaydı, çalışanların, satıcıların ve tüketicilerin hayatı kolaylaşabilirdi.

WINDOWS: Bilgisayar, tablet ve akıllı telefon işletim sistemi olan Windows teknolojinin gelişimine ayak uydurarak işletim sistemini güncellemekte ve geliştirmektedir. Önemli geliştirmeleri de yeni bir adla pazara sunmaktadır. Bu arada eski sürümlerini de desteklemeye devam etmektedir. Dolayısıyla Windows’un bazıları ölü, bazıları hayatta olan alt markaları vardır. Teknoloji habercilerine göre 2015 yılında Windows 9 pazara sunulacakmış. Ama bunun gerçekten dokuzuncu Windows sürümü olduğuna emin olabilir miyiz bilemiyorum. Çünkü ben bile en az 14 tane Windows sürümü hatırlıyorum. (Bir çırpıda aklıma gelen Windows sürümleri: Windows 1.0/2.0/3.0, Windows 95, Windows 98, Windows Me, Windows NT, Windows CE, Windows 2000, Windows XP, Windows Server, Windows Vista, Windows 7, Windows 8) Üstelik bu Windows sürümlerinin da farklı versiyonları olduğunu hatırlıyorum. Windows’un marka mimarisine ilkesiz yaklaşımından dolayı 2015 yılında çıkacak sürüme kesinlikle Windows 9 diyeceklerini de iddia edemeyiz. Evet Windows’un alt markalarına/modellerine isim verme stratejisi pek tutarlı değil, ama girdikleri yol doğru. Bence numaralandırmaya devam etmeleri gerekir. Yeni sürümün adı mutlaka Windows 9 olmalıdır. Sonraki sürümler de aynı şekilde rakamsal olarak artmalıdır. Bu uzmanlık gerektiren bir ürünün zamanla uzmanlaştığını, geliştiğini ifade edecektir. (Yazılımdaki ara güncellemeleri ise Windows 8.1 gibi bir isimlendirmeyle yapmaya devam etmeleri gerekir.) 

KAMİL KOÇ: Şehirlerarası otobüsle ulaşım hizmeti veren Kamil Koç firmasının da alt markaları var: RaHat, Yolculuk, YolKart, YolMarket. Müşterilerine daha fazla konfor sundukları seferlerin adına RaHat diyen Kamil Koç, bu ürünün logosunda/adında Kamil Koç ibaresini kullanmamaktadır. Sadece Kamil Koç’un sunduğu bir hizmet olan (ve isim tescilinin de alındığını tahmin ettiğim) RaHat logosunda neden Kamil Koç kullanılmıyor bilmiyorum. Oysaki sadece Kamil Koç otobüslerinde dağıtılmakla kalmayan, D&R mağazalarında bile satılan Yolculuk dergisinin logosunda Kamil Koç var. Benim marka mimarisi ve alt marka isimlendirme mantığıma göre; içeriğine çok güvendiğin bir dergi yaratıp bunu D&R’larda bile satabiliyorsan, bu derginin isminin yakınlarında Kamil Koç ibaresi olmamalıdır. Uzaklarda bir yerlerde (örneğin ikinci sayfada derginin sahibi olarak ana markayı (Kamil Koç’u) zikredebilirsin. Böylece Kamil Koç ile seyahat edenler D&R mağazalarında parayla satılan bir derginin seyahat sırasında kendilerine verilmesinden daha çok mutlu olurlar. Bu yolcular için daha şık bir jestiyon olur. Ayrıca logosunda Kamil Koç ibaresi olan ve Kamil Koç otobüslerinde sebil olarak dağıtılan kurumsal bir dergiye D&R müşterilerinin gerektiği değeri vereceklerini sanmıyorum. Hele hele birçok kurumsal derginin okumaya değer olmadığını tecrübe edenlerin D&R rafında gördükleri bu kurumsal dergiye gülüp geçeceklerine eminim. Ancak Yolculuk dergisini yolculuk sırasında deneyimleyenlerin D&R’dan almaya kalkışacağını, bunun da yetersiz bir kitle olduğunu düşünüyorum. YolKart tamamen Kamil Koç için geliştirilmiş bir müşteri sadakat kartı olduğu için onun da logosunda Kamil Koç olması gerekirken, yok. Kamil Koç müşterisi olsun, olmasın herkesin alışveriş yapabileceği YolMarket’in logosunda ise Kamil Koç ibaresi olmasına gerek yoktur. Çünkü YolMarket de, Yolculuk dergisi gibi Kamil Koç müşterilerinden daha fazla kitleye ulaşmayı hedeflemektedir. Demek ki alt markayı isimlendirirken kendi başına ayakta durabilecek alt markaların ana markadan bariz bir destek almasına veya ana markanın himayesine girmesine gerek yoktur. Ama ana markaya özel olan ve ana marka olmadan anlamı bulunmayan alt markaların ana markanın himayesinde olması (isminde ana marka logosunu da bulundurması) doğru olur.   

ÜLKER: Alt markalamada sorunlar yaşayan bir ana marka da Ülker’dir. http://www.ulker.com.tr/tr/markalar linkinde göreceğiniz gibi yaklaşık 100’e yakın alt markası vardır. Bazı alt markalarının adı Ülker iken, bazı alt markalarının adı Ülker ile başlamaktadır. Birçok ürünün ise kendine has adı vardır ve bunların çoğunun logosunda küçük bir Ülker logosu da bulunmaktadır. Bazılarında ise hiç Ülker logosu bulunmamaktadır. Ülker logosu bulunan alt markalarda da Ülker logosunun büyüklüğü standart değildir. Bazılarında alt marka ismiyle yarışacak kadar büyük, bazılarında orta boy, bazılarında da minicik bir Ülker logosu vardır. Ülker’in alt markalarında neden böyle bir isimlendirme ve ana marka logosu bulundurma politikası güttüğünü bilmiyorum. Stratejik bir izahatı olduğunu da pek sanmıyorum. Ama bundan 10 yıl önce daha karmaşık ve tutarsız bir markalama stratejisi vardı Ülker’in. Şimdi ana marka olan Ülker adını yavaş yavaş geri çekerek alt marka adını öne çıkarıyorlar. Ülker’i bir üretici markası, güven markası, mutluluk markası olarak konumlandırmaya çalışıyorlar. Ama P&G veya Unilever kadar da ana markayı arka plana çekmeyeceklerdir. Ülker logosu ürünlerin logosunda ufak da olsa görünmeye devam edecektir. Tek yapmaları gereken tüm markalarında bu stratejiyi gütmeleridir. Tabii bu durumda adı Ülker olan alt markaları da ya öldürecekler ya da adlarını değiştirecekler. Bu değişimi on yıllara yayacaklarına bir gecede tamamlasalar çok daha doğru olur. Ama alt marka öldürmek kolay bir karar değildir, basiret bağlanması yapar J

Örneklerden de görüldüğü gibi alt marka veya modelleri isimlendirmede birbirinden farklı yöntemler seçilmektedir. Alt markaları isimlendirmede tek bir doğru yoktur. Önemli olan iş stratejimize, büyüme hedeflerimize hizmet edecek isimlendirme modelidir.

Alt model/marka yaratacağımız zaman veya mevcut alt markaları/modelleri yeniden isimlendireceğimiz zaman öncelikle kendimize aşağıdaki soruları sormalıyız.

       Alt marka/model yaratma nedenimiz nedir? Rekabete cevap vermek mi? Tüketici talebine cevap vermek mi? İnovasyon sunumu mu?
       Alt modellere isim mi vermeliyiz, yoksa tanımlama yeter mi?
       Alt markaların/modellerin isminde ana marka da yer almalı mı? Yer almasını neden istiyoruz, neden istemiyoruz?
       Ana marka alt marka isminde ne kadar ve nasıl yer almalıdır? Niçin?
       Tüm alt modellere birbirlerinden farklı isimler mi verilmeli, yoksa birbirleriyle akraba olduklarını belirten ortak noktalar olmalı mı? Bu ortak noktalar ana markayı çağrıştıran bir hece olabilir mi?
       Alt marka isimleri anlamlı mı olmalı, anlamsız mı? Türkçe mi olmalı, yabancı kelime mi? Kelime yerine sayı kullanılsa nasıl olur?
       Modelleri numaralandırarak isimlendirmek ne kadar doğru, ne zaman doğru? 
       Müşterilerin mi, çalışanların mı hayatını kolaylaştıracak bir isimlendirme olmalı?
       Alt markalarımın ana markayla sinerji yaratma ihtiyacı var mı? Olacak mı?
       Her bir alt markayı ayrı mı lanse edip tanıtacağız, yoksa bir aile olarak mı lanse edip tanıtacağız.
       Elimizdeki alt markalardan biri gelecekte önemli zarar görebilir mi? (Tehditleri güçlü olan alt markalarım hangileri) Bu zararın ana markaya ve oradan da diğer alt markalara sıçramaması için en doğru alt markalama mimarisi nedir?
       Alt markaların/modellerin hangileri kendi yağıyla kavrulacak, hangileri ana markanın havuzundan beslenecek?
       Yaratacağımız alt model/marka kendi bütçesiyle mi yönetilip, değerlendirilecek?
       Elimizde ana markanın değeriyle ve bilinirliğiyle yarışan alt marka var mı?
       Yaratacağımız alt markalardan biri ileride bağımsızlığını ilan edebilir mi? İleride alt markalardan hangilerini satabiliriz?

Yukarıdaki sorulara verilecek cevaplar alt markalarınız için sizleri doğru isimlendirmeye götürecektir. Doğru sorgulama doğru marka mimarisine ve isimlendirmeye götüren yoldur.  

Eğer alt markalarınızı yeniden düzenleme/isimlendirme aşamasındaysanız veya yeni alt markalar yaratacaksanız konu üzerine yazdığım diğer makalenin de okunmasını salık veririm: http://muratsaylan.blogspot.com.tr/2014/09/marka-mimarisi-turleri.html


Not: Alt marka yaratmayla, kardeş marka yaratmayı birbirine karıştırmamalısınız. Beko, Arçelik’in alt markası değil, kardeş markasıdır. Regal de Vestel’in kardeş markasıdır. Bellona da İstikbal’in. Kelebek de Doğtaş’ın. Audi de Porsche’nin. Lexus da Toyota’nın. Kardeş markalar aynı kategoride farklı segmentlere hitap etmek için yaratılır.



1 Eylül 2014 Pazartesi

Marka Mimarisi Türleri

Her firma bir markadır. Firma ismi kurumsal markadır. Eskiden genelde firmalar ürettiği ürüne firma adını koyardı. Firmanın adının başka, ürünün adı başka olduğu örnekler azdı.  SÜTAŞ, YATAŞ, YÖRSAN, BİSAN, GÜLLÜOĞLU, YÖRÜKOĞLU gibi isme sahip tüketim markalarının olmasının sebebi de budur. Bu tip markalarda bulunan AŞ, SAN ve OĞLU gibi bölümlerden dolayı, bu ürün isimlerinin aynı zamanda şirket ismi olduğunu anlamak zor değildir. O zamanlar aile soyadını firmaya vermek veya resmi unvanlarında bulunan “Anonim Şirket” ve “Sanayi” ibarelerinin kısaltmalarıyla (AŞ veya SAN) biten isimleri kullanmak modaydı. 

Firma ismi veya tek bir marka ile yola çıkan şirketler zaman içinde rekabete cevap vermek veya fırsatları değerlendirmek için alt markalar, yan markalar veya üst markalar yaratmaya başlıyor. Bazen de satın almalarla yeni markalara sahip oluyorlar. Firmadaki markalar çoğalınca markaların birbiriyle alt-üst-yan ilişkisi ve isimlendirme politikası marka mimarisi olarak adlandırılıyor. Bazı firmalardaki marka mimarisi kendiliğinden (eklektik) oluşurken, bazı firmalarda ise bilinçli markalama stratejisiyle daha disiplinli (ilkeli) marka mimarisi oluşabiliyor.  

Eğer gelecekte doğacak iş alanlarını ve kurulacak/alınacak firmaları bugünden görebilirseniz yılar içinde isimleri ve logoları birbiriyle ilkeli bir şekilde bağlantılı marka mimarisi ortaya çıkarabilirsiniz. Eğer geleceği göremeden markalar yaratırsanız handikapları olan bir marka mimarisine sahip olabilirsiniz. Markalama kaosundan korunmanın yolu da marka mimarisi teorisine ve uygulamalarına hakim olmaktan geçiyor.

Yeni bir markaya sahip olmak her patron için ihtimal dahilindedir. Elinizdeki markaya ek olarak daha üst veya alt segmentlere yönelik bir marka yaratabilirsiniz. Ya da rakibinizin markasını satın alabilirsiniz. İşinizi yaparken uzmanlaştığınız bir alanı farklı marka altında satışa sunabilirsiniz. Yeni iş kollarına girip, hepsini kucaklayacak bir üst firma (holding) kurabilirsiniz. Her markanın birden alt markaya dönüşme veya her alt markanın kendi altında markalar oluşturarak ana markaya dönüşme ihtimali vardır. Markalar dünyamız alt markaya sahip olmayan ana markalarla ve hem alt marka hem de ana marka olabilen markalarla doludur. Bu ihtimaller ve daha pek çok kıstas göz önüne alınarak marka mimarisi oluşturulmalıdır. Aksi durumda elinizde birbiriyle, astlarıyla ve üstleriyle ilkeli ilişkiler geliştirememiş markalar bulunur.

Örneğin Hilton Worldwide. Hilton oteller zinciri zaman içinde öyle büyümüştür ki, konumlandırması ve hedef kitlesi farklı ve dolayısıyla ismi de farklı otel zincirleri kurduğu gibi, rakip oteller zincirlerini de almıştır. Bu eklektik büyüme sonucunda benim “markalama kaosu” dediğim, aşağıdaki gibi bir marka mimarisi ortaya çıkmıştır.




Bir başka örnek de YATAŞ’tır. YATAŞ sadece yatak üreticisi olacağını düşünerek yola çıkmış, yatak tekstiline ve ev mobilyası işine girince bir süre bunları da YATAŞ adıyla ve mağazalarıyla piyasaya sürmüş, daha sonra böyle bir markalamanın sorunlar yarattığını görüp, mobilya ürünlerine ENZA ismini vererek, YATAŞ ürünlerini ve ENZA markalarını ve mağazalarını birbirinden ayrıştırmıştır. Bu her iki tüketim markası da artık YATAŞ GRUP firmasına aittir. Yani eldeki her iki markayı alt markaya çevirip ana marka olarak YATAŞ GRUP’u yaratmışlardır. Teorik olarak ENZA markası ileride mutfak, kapı, ofis veya okul mobilyası işine girebilir. Bu durumda ENZA’nın altına veya yanına markalar açmaya ihtiyaç duyulacaktır. Veya YATAŞ GRUP enerji işine veya süt işine veya hazır giyim işine girecek olabilir ve bunlar için de markalar oluşturulması gerekecektir. Böyle yeni markalar yaratıldığında YATAŞ GRUP’un marka mimarisini ilkeli bir şekilde genişletebilmesi biraz zor olacaktır. YATAŞ örneğinde olduğu gibi ana marka isminin alt markalardan birinde de var olması “işi kurarken ve ikinci markaları yaratırken” marka mimarisi cephesinden bakmadıklarının bir ispatıdır.

Demek ki, firma isimlendirirken veya ürünleri isimlendirirken veya ürün altında çıkacak modelleri isimlendirirken çok dikkatli olunmalıdır. Ek firmaların, ek ürünlerin, ek modellerin hayata geçebileceği göz önüne alınmalıdır. Bu öngörüde bulunulmazsa “eklektik marka mimarisi” ortaya çıkar ki, bunu sonradan toparlamak hem zor olur, hem de pahalı.

(Bildiğiniz gibi bir markanın değerinin ölçülmesinde o markaya yıllar boyunca yapılan marka iletişimi yatırımlarının toplam değeri de esas alınır. Marka ismi koyarken marka mimarisine ve isimlendirme teorisine uygun olmayan bir isim seçmeniz durumunda, kaçınılmaz olarak günün birinde ismi yenileme ihtiyacı duyacaksınız. İsmi yenilediğiniz zaman yıllar boyunca oluşan marka değerini de sıfırlamış olacaksınız. Bu yüzden mutlaka ileride markalarınızın ismini değiştirmek zorunda bırakmayacak bir marka mimarisi stratejisi belirlemeli ve tüm yeni markalarınızı bu strateji ışığında isimlendirip, kurgulamalısınız.)

O zaman isimlendirme nasıl olmalıdır? Sizce nasıl bir marka mimarisi bugüne yük olmadan geleceği de taşıyabilir?

Marka mimarisinde gidilen ve gidilecek yöntemler bellidir. Belli başlı yerli ve yabancı firmaların marka mimarilerine baktığımızda 6 model ortaya çıkmaktadır. (Bu modellerin herkesçe anlaşılması için kendi icadım olan isimlerle/tanımlamalarla anlatmayı uygun gördüm.) Bu marka mimarisi modellerini aşağıda bulabilirsiniz. 

1) Ana Markadan Bağımsız Alt Markalar

Ana markanın ortalıklarda gözükmediği, alt markadan rol çalmaya çalışmadığı marka mimarisi türüdür. Tüm alt markalar pazarda kendi rüştünü ispat etmeye çalışır. Hepsinin kendine özgü konumlandırması ve hedef kitlesi olur. Hatta ana marka tüm segmentlere ulaşmak için aynı kategoride birden fazla alt marka yaratabilir ve birbirleriyle rekabete sokabilir. Ana marka daha çok kurum markasıdır. Holding ve alt şirketlerini markalamada da çok kullanılır. Alt markaların pazarlama iletişimi yatırımları sadece kendisine yarar. Birbirlerinden güç alamazlar. Ara sıra ana markanın kendisini hatırlatıcı iletişim kurması gerekir. Bu marka mimarisinde alt markaları öldürmek veya satmak daha kolaydır.

Bu marka mimarisine örnekler aşağıdaki gibidir:
o   Unilever: Sana, Lipton, Calve, Becel, Knorr, Algida, Yumoş, Cif, Domestos, Omo, Rinso, Axe, Clear, Dove, Elidor, Lux, Rexona, Signal, Vaseline, Toni&Guy
o   P&G: Ace, Alo, Ariel, Fairy, İpana, Prima, Orkid, Max Factor, Koleston,  Olay, Pantene, Rejoice, Head&Shoulders, Blendax, Braun, Duracell, Gilette,
o   Doğuş Yayın: NTV, Star, CNBC-e, Kral, e2
o   Doğan Medya: Hürriyet, Posta, Fanatik
o   İstanbul Doors Group: Da Mario, Anjelique, Kitchenette, Gina, Vogue, GiGi

2) Ana Markanın Gölgesindeki Alt Markalar

Bu marka mimarisinin temel özelliği ana markanın isminin tüm alt markalarda baskın olarak kullanılması ve alt marka ismine çok vurgu yapılmamasıdır. Ana markanın bilinirliği ve imajı daha değerli bulunduğu için bu markalama yöntemine gidilir. Ana markanın konumlandırmasından ve  iletişiminden tüm alt markalar yararlandırılmaya çalışılır. Bir alt marka iletişim yaptığında diğer markalar da bunun etkilerinden faydalanır. (Bir alt markanın gücünden faydalanarak oluşturulan yan markaya da uygulandığı örnekler vardır.)  

Bu marka mimarisine örnekler aşağıdaki gibidir:
o   Virgin: Virgin Atlantic, Virgin Mobile, Virgin Megastore, Virgin Books, Virgin Vines, Virgin Media, Virgin America, Virgin Healthcare
o   FedEx: FedEx Graund, FedEx Express, FedEx Freigt, FedEx SmartPost, FedEx Office
o   Mitsubishi: Mitsubishi Motors, Mitsubishi Electric, Mitsubishi Forklift Trucks, Mitsubishi Estate
o   Intel: Intel Core, Intel Pentium, Intel Celeron, Intel Itanium, Intel Xeon
o   Peugeot: Peugeot 208, Peugeot 301, Peugeot 308, Peugeot 508, Peugeot RCZ, Peugeot Tapee
o   Dove: Dove Men
o   Ariel: Ariel Professionel
o   Hürriyet: Hürriyet Daily News
o   Nescafe: Nescafe Classic, Nescafe Gold, Nescafe Green Blend, Nescafe Alta Rica, Nescafe Cap Colombie, Nescafe Espresso, Nescafe Cafe Parisien

3) Ana Markanın Desteğindeki Alt Markalar

Bu marka mimarisinin temel özelliği her bir alt markaya önem gösterilip, bilinirliği ve değeri artırılmaya çalışırken ana markadan kuvvet alması ve/veya ana markanın da nasiplenmesidir. Ana ve alt markaların ismi birbirinden farklıdır. Alt marka kendi ismiyle ayakta durmaya çalışır. Kendine özgün konumlandırması vardır. Ama baskın karakterli alt marka isimlerinin bir yerinde (önünde, üstünde, altında, sonunda) ana marka zayıf bir şekilde olsa da vurgulanır.

Bu marka mimarisine örnekler aşağıdaki gibidir:
o   Microsoft: Windows, Office, Skype, Xbox, Lumia, Bing, Surface, OneDrive
o   MS Office: Word, Excel, PowerPoint, Outlook, OneNote, Access, Publisher
o   Algida: Cornetto,  Magnum,  Max, Carte d’Or,  Fruttare, 
o   Volkswagen: Polo, Golf, Scirocco, The Beetle, Jetta, Passat, Tiguan,  Tuareg,
o   Samsung: Galaxy S5/S4/S3, Galaxy Grand 1/2/Neo , Galaxy Note 1/2/3,
o   Gilette: Mach 3 Regular, Mach 3 Sensitive, Mach 3 Turbo, Fusion ProGlide, Fusion ProGlide Power

4) Ana Markanın İzini Taşıyan Alt Markalar

Ana markayla alt marklara arasında benzer parçaların olduğu, böylece akrabalık ilişkisinin belirtildiği marka mimarisi modelidir. Sahipliği ve aidiyeti bazen şifreli bazen aleni bir şekilde anlatır. Alt markaların ismi hem ana markadan hem de birbirlerinden farklıdır. Ama bir özellikleriyle birbirleriyle benzerlikleri vardır. Bu benzerlik ortak logo veya maskot kullanımı olabileceği gibi, isimdeki ortak heceler veya kelimeler de olabilir. Her alt markanın kendine ait konumlandırması vardır.

Bu marka mimarisine örnekler aşağıdaki gibidir:
o   Apple: iMac, iPod, iPad, iPhone (hepsi “i” ile başlayan tüm alt markaların logosu Apple’ın ısırılmış elmasıdır.)
o   Nestle: Nescafe, Nesquik, Nestea, Nesfit, Nespresso
o   Sabancı Holding: Yünsa, Temsa, Akçansa, Çimsa, Teknosa, Brisa, Lassa, Kordsa, İklimsa, Avivasa, Carrefoursa
o   Garanti Bankası: Garanti Emeklilik, Garanti Leasing, Garanti Factoring, Garanti Yatırım, Garanti Mortgage

5) Ana Markanın Da Aralarında Bulunduğu Alt Markalar

Bu marka mimarisi modeli biraz zorunluluktan, biraz da öngörüsüzlükten çıkmıştır. Eldeki ilk marka o kadar güçlüdür ki, ana firmaya da adını vermiştir. Marka mimarisine sonradan eklenen markalar bağımsız isimleriyle yer alır. Günümüzde pek çok şirket bu marka mimarisine sahiptir. Bu marka mimarisinde ana markayla aynı ismi taşıyan alt markaya objektif yaklaşılmaz. Genellikle diğer alt markalar marka yatırımlarından daha az nasiplenir, kolay satılabilir ve kolay öldürülebilirler. Her markanın kendine ait konumlandırması vardır. 

Bu marka mimarisine örnekler aşağıdaki gibidir: 
o   Coca Cola Campany: Coca Cola, Sprite, Fanta, Burn
o   Volkswagen Group: Porsche, Audi, Volkswagen, Seat, Skoda,
o   Google: Gmail, AdWords, Blogger, YouTube, Android, Google Chrome, Google Plus, Google Translate, Google Drive, Google Play, Google Maps,
o   Boyner Grup: Altınyıldız, Altınyıldız Classics, Beymen, Beymen Business, Çarşı, Boyner, YKM, By, Network, Fabrika, Morhipo, Que, T-box,

6) Alt Markalarını İlkesizce İsimlendiren Ana Markalar

Benim markalama kaosu dediğim, Hilton Worldwide örneğinde olduğu gibi belli bir ilkeye dayanmayan isimlendirmelerle oluşturulan marka mimarisi türüdür.

Bu tip markalama tüketicilerin, çalışanların, tedarikçilerin, hissedarların ve müşterilerin kafasında karışıklık yaratır. Yapılan marka iletişimi yatırımlarından her marka eşit düzeyde nasiplenmez. 

Yukarıdaki 6 model de örneklerde görüldüğü gibi iş hayatında mevcuttur. Elbette her işin kendi ihtiyaçları ve rekabet stratejileri ışığında yukarıdaki 6 modelden biri seçilebilir.


Arap saçına dönmüş bir marka mimarisine sahipseniz ve işin içinden çıkamıyorsanız ve yukarıdaki marka mimarisi modelleri de sizi kesmiyorsa, size özel bir marka mimarisi türü yaratabilirsiniz. Yeter ki sürdürülebilir büyüme, yeni şirketler / markalar / alt markalar / üst markalar yaratma hedeflerinize ket vurmayacak bir  marka mimarisi olsun.

İşinize, hedeflerinize ve önünüzde duran fırsatlara uygun bir marka mimariniz yoksa eninde sonunda büyümede ve işlerinizi yönetmede sorunlar çekersiniz. Size ait şirketlerin ve markaların yapılanmasını doğru kurgulamazsanız; şirketlerinizdeki ve şirketleriniz arasındaki görev ve unvan paylaşımı, lokasyon seçimi, bütçe takibi ve karar alma süreçleri doğru olamaz. Deklare ettiğiniz vizyon ve misyonlar hikaye olur. Doğru, tutarlı ve ısrarlı bir marka mimarin yoksa akılda kalıcılığın ve marka değerin de azalır. Bu da sizin sürdürülebilir büyüme hedefinizi başarısızlığa uğratır. 

Doğru marka mimarisi şirket/marka topluluklarınıza verim ve huzur getirecektir. İşbirliğini ve iş yönetmeyi kolaylaştıracaktır. Çalışanların kendiliğinden kariyer planı yapmalarına yol açarak motive olmalarını sağlayacaktır.

Saldım çayıra, Mevla’m kayıra özensizliğiyle oluşturulacak marka mimarisi başarısızlığa mahkûmdur.  

Daha fazla bilgi için: 


Not: Merak edenler için; ecnebi markadaşlarımın (yabancı marka danışmanı meslektaşlarımın) marka mimarisi modellerini isimlendirme ve anlatma biçimleri aşağıdaki gibidir.