firma değeri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
firma değeri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Temmuz 2023 Cumartesi

Hissemi kaça satsam?

 

Çeşitli sebeplerle firmaların ortaklık yapısı değişiyor. Ortaklar arasında hisse alışverişi de oluyor, ortaklıktan çıkan da oluyor, yeni ortaklar da katılabiliyor. Bu gibi durumlarda el değiştirecek hisselerin ederi nasıl hesaplanmalı? Ortağınızın hisselerini kaça almalısınız? Hisselerinizi bir yatırımcıya kaça satmalısınız?

 

Hisselerini devredecek olan bazı ortaklar koydukları sermayeyi geri almayı yeterli bulur, bazıları ise daha yüksek bir bedel ister. Alacak kişi de makul bir bedel ödemek ister. Peki makul bedel nedir, nasıl hesaplanır?  

 

Firmaların değeri görünen ve görünmeyen varlıklarından oluşur. Görünen varlıklarının değeri bilançonun dibinde özsermaye olarak gözükür.  Özsermaye şirketin varlıklarından (aktiflerinden) yükümlülüklerinin (pasiflerin) çıkarılmasıyla bulunur. Buna defter değeri de denir. Bir firmanın en düşük değeri bilançosundaki özsermaye miktarı kadardır. Bilançodaki özsermaye bir anlamda firmanın kuruluşundan bu güne edindiği tüm birikimleri ifade eder. Ortaklıktan ayrılacak olan bir hissedar ortaklık oranı ne kadarsa şirketin özsermayesiyle çarpıp elindeki hisselerinin değerini hesaplayabilir. Ama bilmelidir ki; bu hesapladığı minimum değerdir.

 

Ortaklıktan ayrılacak olan daha fazla ücret talep edebilir mi? Evet edebilir. Çünkü şirket bilançolarında şirketin görünmeyen varlıklarının ederi gösterilmediği için, özsermaye şirketin gerçek değerinden düşüktür. Bir şirketin görünmeyen varlıkları şunlardır;

·         İş yapış şekli, süreç sistemleri, kurumsallaşma seviyesi

·         Yönetim ve kalite belgeleri

·         Tedarikçi ağı

·         Bayi ağı (B2B müşteri ağı)

·         İK gücü

·         Patentleri

·         Markaları

·         ….. vb

 

Görünmeyen varlıkların değerinin hesaplanması spekülatif olabileceğinden bilanço talep eden kuruluşlar (bankalar, resmi kurumlar…vb) bilançolarda şirketin görünmeyen varlıklarının değerini görmek istemez. Şirket sahipleri de oturup görünmeyen varlıklarını fiyatlamazlar.

 

Halbuki görünmeyen varlıkların her birinin değeri vardır. Çünkü onlar için; çok para, çok emek ve çok zaman harcanmıştır. Örneğin; marka bilinirliği için yıllarca reklam ve tanıtım harcamaları yapılmıştır. Patentler için önemli ArGe bütçeleri ayrılmıştır. Mevcut iş yapış şekline ulaşmak için masraflı deneme yanılmalar, yeniden yapılanmalar gerçekleşmiştir. Bayi ağını oluşturmak için harcadıkları bütçe fabrikalarındaki makinaların değerinden daha yüksektir. Zor buldukları ve yetiştirdikleri İK kadrosunu yeniden kurmaya kalksalar bir dünya bütçe harcayacaklardır. Hal böyleyken bilançolarının varlıklar (aktifler) tarafından bu görünmeyen varlıkların değerini göremeyiz.

 

Hissesini ortaklarına devredecek veya bir yatırımcıya satacak kişi talep edeceği ücreti belirlerken özsermaye değerinin yanı sıra görünmeyen varlıkların değerini de hesaba katmalıdır. Bu hesabı yapsa da hisselerine biçtiği değer düşük kalabilir. Çünkü şirketin büyüme potansiyelini hesaba katmamaktadır.   

 

Bir yazılım şirketini ele alalım. Henüz piyasaya sürülmemiş özel bir yazılım üzerinde çalışan bu şirketin ortaklarından birinin sadece bilançodaki özsermayeye ve görünmeyen varlıkların değerine göre elindeki hisseleri devretmesi doğru olmayacaktır. Çünkü yazılım piyasaya sunulduktan sonra hızla büyüyecek ve yüksek karlar üretecektir. Bu durumda ortaklıktan çıkacak hissedar gelecek senelerin kar paylarını da düşünerek elindeki hisselerine daha yüksek değer biçmelidir.  Aynı şekilde bu yazılım şirketi eğer bir ortak (melek yatırımcı) alacaksa henüz startup düzeyinde olan şirketleri için özsermayeleri çapında değil, gelecekteki potansiyellerini hesaba katarak yeni ortağa hisse vermelidirler.

 

İstanbul Borsasına kote firmaların firma değerlerinin toplamı, defter değerlerinin toplamının yaklaşık 7 katıdır. Yani görünmeyen varlıkları görünen varlıklarının 6 katıdır. 

 

Elinizdeki hisselerin değerini belirlerken firmanızın önümüzdeki yıllarda elde edeceği karlardan da (FAVÖK/EBİDTA) yola çıkabilirsiniz. (Bu konuda bilgilenmek için yazdığım makaleme bakabilirsiniz: https://muratsaylan.blogspot.com/2022/12/ebitda-carpan.html)

 

En nihayetinde tüm şirketler kar üretmek için vardır. Şirketiniz için 10 yıllık sürdürülebilir büyüme planınız varsa, önünüzdeki yıllarda hangi cirolara, karlılıklara ve özsermayeye ulaşacağınızı öngörmüşsünüz demektir. (Öngörmekten öte hesaplamışsınız demektir.) On yıl sonraki özsermayeyi ve on yıl boyunca alacağınız kar paylarını göz önüne alarak hisselerinize değer biçebilirsiniz.

 

Elbette, siz firmanızın değerini nasıl ve ne kadar hesaplarsanız hesaplayın gerçek değeri alıcıyla aranızdaki pazarlık sonucunda ortaya çıkacaktır.

 

Ortaklıktan siz ayrılmayı talep ediyorsanız ve bunu istememelerine rağmen tek alıcı diğer ortaklarsa hisselerinize özsermaye üzerinden değer biçmeleri adil olacaktır. Görünmeyen varlıkları ve şirketin büyüme potansiyelini fiyatlamayacaklardır. Ayrılmayı siz istediğiniz için bu normaldir. Ama ayrılmanızı onlar istiyorsa siz özsermayeye görünmeyen varlıkların değerini ve şirketin büyüme potansiyelini de göz önüne alarak hisselerinize fiyat biçmeniz gerekir.

 

Eğer hisselerinizi bir yatırımcı talep ediyorsa firmanızın gelecekteki potansiyeli üzerinden hesaplama yapmanız daha doğru olacaktır. Çünkü bir yatırımcı şirketinize ortak olacaksa öncelikle diğer yatırım araçlarıyla kıyaslama yapar. Eğer siz yatırımcıdan şirketin %25’i için 1 milyon dolar istiyorsanız ve yatırımcı 1 milyon dolarını gayrimenkule, altına, faize, tahvile, borsaya veya kripto paraya yatırsa 5 yıl sonra 1,5 milyon doları olacağını hesaplıyorsa (ki bunu siz de hesaplayabilirsiniz), 5 yıl içinde ve sonunda firmanızdan 1,5 milyon dolardan çok daha fazla kazanabileceğine inanırsa, diğer yatırım araçlarına değil, sizin hisselerinize yatırım yapacaktır. 

 

Yatırımcı, firmanızın gelecekte üreteceği değerlere bakarak firmanızı (veya hisselerinizin bir kısmını) alıp almamaya karar verecektir. Tabi bu değerlerin üretilebileceğine inanması için de firmanızın büyüme planı gerçekçi ve uygulanabilir olmalıdır. Bu büyüme planında her yıl ne kadar ciro, FAVÖK ve net karlılık elde edileceği, özsermayenin ve görünmeyen varlıkların hangi değerlere ulaşacağı belirtilmiş olmalıdır. Büyüme, genişleme, kurumsallaşma, yeniden yapılanma ve markalaşma projelerini de içeren bir planınız olmalıdır.

 

Markanızın değerini biliyor musunuz?

 

Görünmeyen varlıklardan olan marka değerini parasal değerlere çevirmek için yapılan hesaplamalar bir miktar karışıktır. Maalesef dünyadaki tüm marka değerleme uzmanlarının üzerinde uzlaştıkları tek bir model yoktur. Marka değeri hesaplamasında bir standart olmayıp, akademisyenlerce (ve profesyonellerce) yüze yakın model geliştirilmiştir. Bu modellerin her birine çeşitli yönlerden itirazlar vardır. Ama içlerinden hesaplama yöntemi kolay anlaşılır olanlardan bazıları daha çok kullanılmakta ve resmi otoriteler tarafından daha fazla kabul görmektedir.

 

Marka değerlemede kullanılan en yaygın metot markaya kuruluşundan itibaren yapılan pazarlama yatırımlarının hesaplanması üzerinedir.  “Maliyet Yaklaşımı Yöntemi” olarak da bilinen bu yönteme göre markayı oluşturmak ve yaşatmak için pazarlama adına yapılan tüm yatırımların (ürün geliştirme, fiyatlama, kampanya, tanıtım, satış geliştirme, satış faaliyetleri, sponsorluk, halkla ilişkiler, fuar, tanıtım etkinlikleri, reklam, dijital pazarlama…vb) giderleri toplanır ve bunların maliyetleri günümüz fiyatlarına uyarlanır ve böylece markaya yapılan toplam yatırım miktarı bulunur. Bu miktar aynı zamanda marka değerini ifade eder.

 

İnsan kaynaklarınızın değerini biliyor musunuz?

 

İşletmelere pek çok çalışan girip çıkar. Zamanla elene elene kıymetli bir personel havuzuna ulaşılır. Bu kolay olmaz. İşi anlatırsınız, işi öğretirsiniz, eğitim verirsiniz, iyi maaş verirsiniz, ödül verirsiniz, prim verirsiniz, değer verirsiniz. Şirketinin 15-20 yıllık olduğunda artık son 5-10 yıldır sizle çalışmakta olan değerli bir kadronuz vardır. Bunların gitmesiniz istemezsiniz. Bilirsiniz ki, içlerinden birileri giderse yerine aynı kalifikasyonda birisini bulmak veya içerden birilerini aynı kalifikasyona taşımak maliyetli olacaktır. İşte bu yüzden işi iyi bilen ve iyi yapan takımlar oluşturmanın bir maliyeti, dolayısıyla değeri vardır.

 

Şöyle de düşünebilirsiniz: iş yerinizdeki herkes aynı anda istifa etse, aynı kalifikasyonda personel bulmayı garanti eden İK şirketine ne ödemeyi göze alırdınız. Göze alacağınız rakamı 10 ile çarparak İK’nınız değerine ulaşabileceğinizi söyleyebilirim. Ya da şimdiye kadar (işten ayrılan personeller de dahil) çalışanlarınıza verdiğiniz eğitimlerin maliyetini, eleman bulmak için İK şirketlerine yaptığınız ödemeleri, çalışanlara verdiğiniz ikramiye, prim ve sosyal desteklerin tamamını toplayarak da İK’nızın değerine ulaşabilirsiniz.

 

Not: Diğer görünmez varlıkların değerinin nasıl hesaplanabileceğini merak ediyorsanız bu yazının altındaki yorumlara yazabilirsiniz.

 

Özetleyecek olursak elinizdeki hisselerin değerini hesaplamak için aşağıdakileri esas almalısınız;

·         Şirket bilançosundaki özsermaye

·         Şirketinizin görünmeyen varlıklarının değeri

·         Şirketinizin büyüme potansiyeli (sürdürülebilir büyüme planı)

 

Hisselerinize talip olan kişiye (yatırımcıya) yukarıdaki yaklaşımınızı verilere dayanarak anlatırsanız talep ettiğiniz fiyatı makul bulacaktır. Böylece siz de hak ettiğinizden daha azına hisselerinizi devretmemiş olursunuz.

 

 

Murat Şaylan / Pazarlama Danışmanı


12 Aralık 2022 Pazartesi

EBITDA Çarpanı

 

EBITDA Çarpanı firmaların değerini belirlerken kullanılan bir rakamdır. Şirketin son 12 ayda elde ettiği EBITDA’nın bu rakam ile çarpılması ile şirket değeri tespit edilir. Peki bu EBITDA çarpanı nasıl belirlenir? Buna cevap vermeden önce EBITDA’nın ne olduğunu anlamamız gerekir. 

 

EBİTDA muhasebesel bir terim olup, Türkçesi FAVÖK’tür. FAVÖK, bir şirketin faaliyet karlılığını ölçmek için kullanılan bir finansal göstergedir. Şirketin temel operasyonlarından elde ettiği gelirlerin, faiz, vergi, amortisman ve itfa payları düşülmeden önceki değerini temsil eder.

 

FAVÖK bir kısaltma (akronim) olup açılımı “Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr”dır. İngilizcesi olan EBITDA’nın açılımı da şudur:  Earnings Before Interest, Taxes, Depreciation and Amortization

 

Dikkatli gözler İngilizcesinin bir kelime fazla olduğunu tespit etmiştir.

 

Akronim

Açılımı

Akronim

Açılımı

Türkçesi

F

Faiz

E

Earnings

Kazançlar

A

Amortisman

B

Before

Önce

V

Vergi

I

Interest

Faiz

Ö

Öncesi

T

Taxes

Vergi

K

Kar

D

Depreciation

Amortisman

A

Amortization

İtfa

 

İngilizcesindeki “amortisman” kelimesinin Türkçe karşılığı “itfa” olup, “depreciation” kelimesinin Türkçe karşılığı da amortismandır. (Bir zamanlar böyle Türkçeleştirilmişler maalesef.)  İtfa payı ve amortisman (amortization and depreciation), bir varlığın maliyetini belirli bir süre boyunca mahsup etme yöntemleridir.

 

Amortismanın ne olduğu genellikle bilinir. Şirketlerin yaptığı yatırımlar ve demirbaş alımlarını tamamı giderlere yazılmaz. Yıllara bölünerek yazılır. Yani taksit taksit giderleştirilir. (Çünkü devlet baba böyle istiyor.) İtfa ise görünmeyen varlıklara yapılan yatırımların ve alımların taksit taksit giderleştirilmesidir. Örneğin kira sözleşmeleri, ticari marka satın almaları, telif hakları ve patent satın almalarından doğan giderlerin tamamı içinde bulunulan mali yıla yansıtılmaz, örneğin beş yıla yayılarak yansıtılır.

 

Mali mevzuatımızda itfa payı da amortismanın içine girdiği için bizim EBITDA’mız 6 değil 5 harften (FAVÖK) oluşmaktadır.

 

Firmaların Brüt Kar, Faaliyet Karı, Net Kar ve FAVÖK gibi pek çok kar göstergesi vardır. Ama FAVÖK bunların içinde en önemlilerinden biridir. Çünkü firmaların değerini belirlerken ihtiyaç duyulan bir veridir.

 

FAVÖK net kar öncesi hesaplanan bir kar türüdür. FAVÖK, bir işletmenin ana faaliyetlerinden elde ettiği kârı gösterir. FAVÖK, işletmenin temel faaliyetlerinden elde ettiği kârı gösterdiği için finansal analizde önemli bir yer tutar. 

 

FAVÖK hesaplamak için bir dizi önemli hesaplamayı yapmanız gerekir. Aslında şirketinizin durumunu anlamak için bu hesaplamaları zaten yapıyorsunuzdur. Bu hesaplamalar şunlardır;

·         Firmalar hangi alanda iştigal ediyorlarsa, yani ürün veya hizmetleri neyse, sadece bu ürün ve hizmetlerin satışından elde etikleri gelirlere Faaliyet Gelirleri denir. (Elbette firmalar ürün ve hizmet satışının dışında da gelir elde edebilirler, buna faaliyet dışı gelirler denir.)

·         Faaliyet gelirlerini elde ettikleri ürün ve hizmetlerin maliyetine de Satılan Malın Maliyeti denir. Satılan malın maliyetinin içinde; ticari mal ise mali alım fiyatına sevkiyat ve navlun giderleri dahil edilir, üretilen ürün ise hammadde maliyetlerine işçilik giderleri eklenir, hizmet ise hizmette kullanılan maddi girdiler ile hizmeti üreten kişilerin ve aracıların maliyetleri eklenir.

·         Faaliyet gelirlerinden satılan malın maliyetini çıkardığınızda Brüt Karı elde edersiniz.

·         Brüt karınızdan faaliyetinize dair İşletme Giderlerinizi (örneğin yönetim giderleri, satış-pazarlama giderleri, ArGe giderleri…vb) çıkarırsanız Faaliyet Karınızı hesaplamış olursunuz. Yalnız faaliyetinize direk etki etmeyen finansman maliyetlerini, vergi giderlerini, yatırımlarınızı (amortismanlarınızı) ve benzeri giderleri işletme giderlerinizin içine koymamalısınız. Ayrıca faaliyet dışı giderlerinizi de işletme giderlerinizin içine koymamanız gerekir.

 

Yukarıdaki kapsamlı açıklamanın basite indirgenmiş formülleri aşağıdaki gibidir.

 

Brüt Kar = Faaliyet Gelirleri  –  Satılan Malların Maliyeti  

 

Faaliyet Karı = Brüt Kar  –  İşletme Giderleri

 

Ya da,

 

Faaliyet Karı = Faaliyet Gelirleri  –  Satılan Malların Maliyeti  –  İşletme Giderleri

 

Faaliyet karınızı hesapladıysanız FAVÖK’ünüzü bulmaya çok yaklaşmışsınız demektir.

 

FAVÖK hesaplaması şu şekildedir: FAVÖK = Faaliyet Karı + Amortisman ve İtfa Giderleri

 

Bu formüllerdeki bileşenleri tekrar hatırlatalım:

·         Faaliyet Gelirleri; şirketin faaliyet koluna dair ürünlerin satışlarından gelen gelirlerdir. İadeler ve iskontolar düşüldükten sonra net satış geliridir. Ciro veya hasılat da diyebiliriz.

·         Satılan Malların Maliyeti; şirketin sattığı malların alım giderleri veya şirketin ürettiği malların hammadde ve üretim maliyetleridir. Bir ürünü oluşturan malzemelerin alım maliyeti ile o malzemeleri ürüne çevirmek için yapılan işçilik harcamalarının tamamını kapsar. 

·         Faaliyet Gelirleri’nden Satılan Malın Maliyeti’ni çıkardığımızda Brüt Kar değerini elde ederiz. Brüt Kar şirketin diğer tüm giderlerini ödeyecek gelirdir. Brüt karlılığınız ne kadar yüksekse net karlılığınızın yüksek olma ihtimali vardır.

·         İşletme Giderleri; şirketin ürünlerini satmak için yaptığı tüm giderleri ve yönetim giderlerini kapsar.

·         Brüt Kar’dan İşletme Giderlerini çıkardığımızda da Faaliyet Karı’nını elde etmiş oluruz.

·         Amortisman ve İtfa Giderleri: Sabit kıymetlerin yıllık değer kaybı (amortisman) ve maddi olmayan duran varlıkların değer kaybı (itfa).

·         Şirketin Faaliyet Karı ile Amortisman ve İtfa Giderleri’ni toplarsanız FAVÖK’ü elde etmiş oluruz.

 

FAVÖK hesaplaması son 12 aya dair yapılır. Yılın FAVÖK’ünü bulmak için yıl sonunda bu hesaplamayı yaparsınız. Ama yılın herhangi bir ayında da FAVÖK hesaplamaya ihtiyaç duyabilirsiniz. Bu durumda son 12 ayın faaliyet gelirlerini, satılan malların maliyetlerini, işletme giderlerini, faaliyet karını ve amortismanını hesaba katmalısınız.

 

Faaliyet dışı gelirler ve faaliyet dışı giderler, FAVÖK hesaplamasının dışında tutulmalıdır. FAVÖK, bir işletmenin esas faaliyetlerinden elde edilen kârı ölçmek için kullanılır, bu nedenle sadece işletmenin ana faaliyetlerinden elde edilen gelirler ve giderler dikkate alınmalıdır.

 

Faaliyet dışı gelirler ve giderler, işletmenin esas faaliyetleriyle doğrudan ilgili olmayan finansal işlemlerden elde edilen gelirler ve yapılan giderlerdir.

·         Faaliyet dışı gelirlere örnekler: Faiz gelirleri, temettü gelirleri, gayrimenkul satış kazançları gibi.

·         Faaliyet dışı giderlere örnekler: Faiz giderleri, kur farkı giderleri, vergi giderleri, duran varlık satış zararları gibi.

 

Bir firma bankadaki parasını bankaya veya borsaya veya dövize veya altına yatırarak gelirlerini artırmış olabilir. Veya binalarını, arsalarını, makinalarını, araçlarını, hurdalarını, hatta çöplerini satarak da gelirlerini artırmış olabilir. Veya kira geliri elde ediyor olabilir. Eğer bu tip faaliyet dışı gelirleri FAVÖK’e dahil edersek, şirketin gelirlerini suni olarak şişirmiş oluruz ve şirketin gerçek performansını ölçemeyiz.

 

Aynı şekilde bir araç alımını, bir makina alımını, bir vergi ödemesini, bir kredinin finansman maliyetini, bir bağışı, ortaklara kar payı ödemesini FAVÖK’e dahil edersek, yine aynı şekilde şirketin giderlerini suni olarak şişirmiş oluruz ve şirketin gerçek performansını ölçemeyiz.

 

Bu nedenle, FAVÖK'ü hesaplarken sadece ana faaliyetlerle ilgili gelir ve giderleri dikkate alarak hesaplama yapmalısınız.

 

Buraya kadar anlattıklarımızı daha iyi anlamanız için aşağıdaki şekil yardımcı olabilir.

 

FAV Gid.

Net Kar

 

İşletme Giderleri

Faaliyet Karı

 

Satılan Malın Maliyeti

Brüt Kar

Faaliyet Gelirleri

 

Not: yukarıdaki şekil “brüt satışları”, “iskontoları”, “faaliyet dışı gelir ve giderleri” göstermemektedir.

 

Şekilden de anlaşılacağı gibi Faaliyet Gelirleri; satılan malın maliyetinden ve brüt kardan oluşmaktadır. Brüt Kar; işletme giderlerinden ve faaliyet karından oluşmaktadır. Faaliyet Karı; FAV (faiz, amortisman, vergi) giderleri ve net kardan oluşmaktadır.

 

Faaliyet karına amortisman ve itfa giderlerinin eklenmesiyle bulunan FAVÖK bir işletmenin gerçek karlılık göstergesidir. Amortisman ve itfa gideri gerçek nakit çıkışı olmadığından, işletmenin gerçek nakit akışını etkilemez. Amortisman ve İtfa hesaplaması yapmazsanız net karlılığınız yüksek çıkar. FAVÖK, faaliyet kârının yanı sıra amortismanı da içermesi sayesinde, işletmenin gerçek nakit üretim gücünü ve operasyonel verimliliğini daha iyi bir şekilde değerlendirir. Bu sayede yatırımcılar, analistler ve yöneticiler, şirketin finansal sağlığı hakkında daha doğru bir bilgiye ulaşır.

 

FAVÖK, şirketin operasyonel performansını finansal yapıdan bağımsız olarak değerlendirir. Bu sayede karşılaştırmalarda daha adil bir kıyaslama sağlar. Ayrıca, şirketin gelecekteki büyüme potansiyelini değerlendirmek için de önemli bir göstergedir. Aynı sektördeki farklı şirketler arasında karşılaştırma yaparken FAVÖK, işletme büyüklüğünden bağımsız olarak daha sağlıklı kıyaslama yapılmasını sağlar.

 

Eğer bir şirketin FAVÖK’ü artıdaysa ve yüksekse o şirket karlı bir şirkettir. Finansal yapısı sağlıklı bir şirkettir. Rekabet gücü yüksek bir şirkettir. Büyüme potansiyeli olan bir şirkettir. Yatırım gücü olan bir şirkettir. Kredi verilebilir bir şirkettir. Düşük faizlerle kredi bulabilecek şirkettir. Borçlarını ödeme gücü olan şirkettir. Vergi ödemeye muktedir bir şirkettir. Ortaklarına yüksek kar payı dağıtabilecek şirkettir. Hissesi alınabilir bir şirkettir. Satın alınabilir bir şirkettir.

 

Öte yandan FAVÖK’ü iyi olan şirketler, kötü yönetim ve yatırım kararlarından dolayı net kar üretemeyebilir, hatta net zarar bile yapıyor olabilir. Bu tip şirketlilerin büyük bir ihtimalle nakit akışları da problemlidir. Dolayısıyla her nakit akışı bozuk şirket, her zordaki şirket veya her konkordato ilan eden şirket FAVÖK açısından zararda olmayabilir. Yani darda veya iflasta olan bir şirketin FAVÖK’ü iyiyse satın alınabilir ve doğru yönetim ile çok değerli bir şirket haline getirilebilir.

 

Aynı şekilde dışardan bakılınca şaşalı gözüken, yatırımlar yapan, şubeler açan bir şirketin FAVÖK’ü eksi olabilir. Çok kar ediyormuş gibi görünen bu tür şirketler aslında önceki yılların birikimlerini kullanıyor, arsa, bina, araç, makine, hammadde satarak veya banka kredisi kullanarak yatırımlarını finanse ediyor olabilir.

 

Yani anlayacağınız bir firmanın karlı olup olmadığı net karından değil, FAVÖK’ünden belli olur.

 

FAVÖK şu şekilde de hesaplanabilir: FAVÖK = Net Kâr + Faiz Giderleri + Vergi Giderleri

 

Bu formüldeki bileşenlerin açıklamaları:

·         Net Kâr: İşletmenin toplam gelirlerinden tüm giderler çıkartıldıktan sonra kalan kâr. Gelirlere ve giderlere faaliyet dışı gelir ve giderler de dahildir.

·         Faiz Giderleri: İşletmenin borçları için ödediği faizler. (Bankacılık işlem masrafları ile finansman maliyetleri de buraya girer)

·         Vergi Giderleri: İşletmenin ödediği vergiler. (Personele dair SGK giderleri ile şirket araçlarına dair MTV buraya girmez.)

 

Ekstra bilgi: Brüt Kar > FAVÖK > Faaliyet Karı > Net Kar

 

Hangi mali raporlarda FAVÖK vardır?

 

Şirketlerin FAVÖK’ü gelir tablosundan elde edilir. Gelir tablosu, işletmenin belirli bir dönemdeki gelir ve giderlerini detaylı olarak gösteren tablodur.  İşletmenin faaliyet dönemi içinde oluşan olağan ve olağandışı gelir ve giderleri ortaya koyarak, işletmenin finansal performansı hakkında bilgi sağlar. İngilizcesi Income Statement olup, Gelir-Gider Tablosu veya Kar/Zarar Tablosu olarak da anılmaktadır.

 

Gelir Tablosu temel bir KPI’dır. Şirketin muhasebesi ve/veya mali müşaviri bu tabloyu her ay, her çeyrek, her yarı yıl ve her yıl için mutlaka hazırlar. Çünkü bu tabloyu vergi dairesi de, bankalar da, kamu kuruluşları da ister. Okumasını bilen patronlar da ister ama gelir tablosunu okumayı bilen patron sayısı çok azdır.

 

Gelir tablosunda FAVÖK doğrudan bir kalem olarak gösterilmez. Ancak, FAVÖK'ü gelir tablosundaki mevcut kalemler kullanarak hesaplayabilirsiniz. Yukarıdaki FAVÖK hesaplama formüllerinde bulunan bileşenlerin hepsi gelir tablosunda mevcuttur. Tek yapmanız gereken bu bileşenleri formüle uygun kullanarak FAVÖK’ünüzü hesaplamaktır. Tek yapacağınız bu tablodaki faaliyet karını (“işletme kar veya zararı” olarak da geçer) amortisman ve itfa giderlerinizle toplamaktır.

 

Not: Amortisman ve İtfa giderleri hesaplamasını “benim” diyen muhasebeciler ve mali müşavirler bile zor yapabilmektedir. Bu yüzden bu giderleri muhasebecinizden istediğinizde yüzünüze uzaylı görmüş gibi bakabilir. Muhasebeciniz bu hesaplamayı yapmaya kalkışırsa da muhtemelen yanlış veya eksik yapar, doğrusunu yapması da aylar sürebilir. Bekleyecek zamanınız yoksa faaliyet karınızı direkt FAVÖK’müş gibi de düşünebilir veya faaliyet karınıza %5 ekleyerek FAVÖK’ünüze ulaşabilirsiniz. Elbette muhasebecinizin amortisman ve itfa giderlerini hesaplamasını öğrenmesini ve bunu her ay güncelleyerek size vermesini istemeniz daha doğru olacaktır.

 

Gelir Tablosuna ek olarak bazı firmaların aşağıdaki raporlarında da FAVÖK’ü bulabilirsiniz.

·         Yönetim Raporları: İşletmenin yönetim ekibi, performans analizleri ve stratejik kararlar almak için FAVÖK'ü içeren özel raporlar oluşturabilir. Bu raporlar, FAVÖK'ü detaylandırarak işletmenin hangi alanlarda güçlü veya zayıf olduğunu gösterebilir.

·         Faaliyet Raporları: Borsaya kote firmalar her çeyrek dönemde ve her yıl bitiminde faaliyet raporu hazırlamakla mükellefitir. Bu faaliyet raporlarında mutlaka FAVÖK’e de yer verilmelidir. 

·         Yatırımcı Sunumları ve Analist Raporları: İşletmeler, yatırımcılara ve finansal analistlere yönelik sunumlarda FAVÖK'ü vurgulayarak işletmenin finansal sağlığını ve kârlılığını gösterirler. Bu raporlar genellikle işletmenin gelecekteki performansı hakkında bilgi verir.

 

FAVÖK Kimler için, Neden Hesaplanır?

 

FAVÖK’ün anlamını ve değerini bilen patronlar şirketinin faaliyet performansını değerlendirmek ve geçmişle kıyaslamak için her ay sonunda FAVÖK’lerine bakarlar. Önceki ayın (dönemin) FAVÖK’ü ile kıyaslarlar.  Ayrıca şirketinin firma değerini düzenli olarak takip etmek isteyen patronlar da FAVÖK’lerini düzenli olarak hesaplarlar.

 

FAVÖK farklı şirketler arasında karşılaştırmalar yapmak için kullanılır. Özellikle borsa yatırımcıları ve uzmanları bir şirketin operasyonel karlılığını daha iyi anlayabilmek için FAVÖK değerini dikkate alırlar.

 

FAVÖK bankalar için de önemlidir. Finansal kuruluşlar, bir şirketin FAVÖK'ünü değerlendirerek, borçlanma kapasitesini ve geri ödeme yeteneğini belirleyebilirler.

 

Çeşitli finansal analizleri ve raporları hazırlamak, finansal oranları ve çarpanları belirlemek için mali raportörler de FAVÖK kullanır.

 

Gelelim EBITDA çarpanına!

 

EBITDA çarpanı, bir işletmenin değerini belirlemek için kullanılan yaygın bir finansal göstergedir.

 

EBITDA çarpanı şu şekilde hesaplanır: Firma Değeri / EBITDA (yani FAVÖK)

 

Bu formüldeki FAVÖK’ü hesaplamak (yukarıda da izah ettiğim gibi) oldukça kolaydır. Ama Firma Değeri’ni hesaplamak içinse EBIDTA çarpanının bilmemiz gerekir. Bu durum pek çok şirket için muamma iken borsaya açık firmalar için muamma değildir. Çünkü borsaya açık firmalar hisselerinin bir bölümünü (örneğin %35’ini) halka arz etmişlerdir ve her bir hissesinin değeri piyasa tarafından belirlenmiştir veya her gün belirlenmektedir. Bir hissesinin değerinden yola çıkarak hem borsaya açık kısmının değerine hem de firmanın değerine kolayca ulaşabiliriz. Firma değerini de FAVÖK’e bölersek o firmanın EBITDA çarpanını bulabiliriz.

 

Peki ama borsaya açık olmaya firmanın firma değerini veya EBITDA çarpanını nasıl bulacağız?

 

Cevap: Kıyaslama yaparak.

 

Örneğin; İstanbul Borsasındaki firmaların firma değerleri toplamı, FAVÖK değerleri toplamının yaklaşık 10 katıdır. İstanbul Borsasındaki tüm firmaları tek bir firma olarak görecek olsaydık, bu firmanın EBITDA çarpanı 10’dur diyebilecektik.

 

İstanbul Borsasındaki firmaları sektörel olarak sınıflandırıp, her sektörün firma değerleri toplamını, FAVÖK değerleri toplamına bölseydik, her sektörün farklı EBITDA çarpanı olduğunu görürdük. Örneğin maden firmalarının EBITDA çarpanı 8 civarında iken, ev elektroniği firmalarının EBITDA çarpanı 12 civarında çıkabilirdi. Not: Bir sektörün ortalama EBITDA çarpanı 8 ise, uzmanlar bunu 7-9 aralığı olarak ifade edecektir. 

 

Şirket değerlemesiyle uğraşan firmalar, yatırım analistleri, finansal danışmanlık firmaları, denetim firmaları, yatırım bankaları, araştırma şirketleri, finansal veri sağlayıcıları ve akademisyenler dünya borsalarındaki firmaları sektörel bazda sınıflar, EBITDA çarpanlarını bir aralık olarak tespit eder ve yayınlar.

 

Bu EBITDA çarpanları listesi periyodik olarak güncellenerek yayınlanır. Çünkü sektörlerin EBITDA çarpanları zamanla değişebilir; bu nedenle bu tür raporlar, piyasadaki değişimleri yansıtmak için düzenli olarak güncellenir. Ekonomik koşullar, sektörel trendler ve şirket performansındaki değişiklikler, çarpanların dinamik bir şekilde değerlendirilmesini gerektirir.

 

Borsaya açık olmayan firmalar kendi firma değerini hesaplarken bulunduğu sektörün EBITDA çarpan aralığından uygun olan rakamı seçerek firma değerlemesini kolayca yapabilir. Tek yapması gereken seçtiği EBITDA çarpanı ile bir yıllık FAVÖK değerini çarpmak olacaktır.

 

Not: Borsaya açık olmayan firmalar için başka firma değerleme formülleri de vardır, ama onlar bu yazının konusu değildir.

 

Elbette firma borsadan yola çıkarak uzmanlarca belirtilen EBITDA çarpanından daha yüksek bir çarpanı da esas alabilir. Bunun için inovatif bir ürüne, özel bir müşteri portföyüne, özel bir maliyet avantajına sahip olmuş olması gerekir. Ayrıca büyüyen pazarlarda, gelişmekte olan ülkelerde sektörlerin EBIDTA çarpanları gelişmiş ülkelerin (ABD ve AB gibi) EBITDA çarpanlarından daha büyük olabilir.

 

Şirketiniz hangi sektördeyse, o sektörden İstanbul borsasına açık firmaları listeleyin. Onların hisse fiyatlarıyla toplam hisse (borsaya çık olan olmayan tüm hisse) sayısını çarparak firma değerlerini bulun. (Sadece borsaya açık hisse sayısıyla çarparsanız firma değerini değil piyasa değerini bulmuş olursunuz) Ardından FAVÖK değerlerini bulun. (Borsaya açık şirketler FAVÖK’lerini ilan ederler.) Herhangi bir borsa sitesinde şirketin finansallarına tıklarsanız kolayca FAVÖK’lerini bulabilirsiniz. Firma değerlerini toplayın. FAVÖK değerlerini toplayın. Sonra büyük rakamı küçük rakama bölün. Çıkan rakamı gönül rahatlığıyla firmanızın EBITDA çarpanı olarak kullanabilir ve firma değerinizi bulabilirsiniz.

 

Bulacağınız EBITDA çarpanı muhtemelen batılı kuruluşlarca hazırlanan sektörel EBITDA çarpanları listesindeki rakamdan yüksek olacaktır. Çünkü Türkiye gelişmekte olan ülkelerdendir.

 


1 Temmuz 2010 Perşembe

Firma değeri, marka değeri, nedir bunun ederi?


Bir ürüne değer biçmek ve onu fiyatlandırmak nispeten kolaydır. Satılan malın maliyetini bilirsiniz, işletme maliyetlerinizi bilirsiniz, ürünü satmak için vermeniz gereken hizmetin maliyetini bilirsiniz, üzerine yapmak istediğiniz karı da koyarsınız ve fiyatı bulursunuz. (Ürününüze nasıl değer biçmeniz gerektiğini daha ayrıntılı öğrenmek için geçen ayki “Fiyat Belirlemek”  adlı makalemi okuyabilirsiniz.)

Öte yandan firmanıza veya markanıza değer biçmek zordur. Çünkü işin içine bilmediğimiz, üzerinde pek düşünmediğimiz parametrelerden oluşan hesaplamalar girer. Ayrıca firmanın veya markanın değerinin hesaplanmasında bir birinden farklı metotlar da uygulanmaktadır.

Müşterilerim zaman zaman benden çeşitli sebeplerle firma veya markalarının değerini hesaplamamı isterler. Onlara bu hesaplama hizmetini verirken olabildiğince sade, anlaşılır bir dille ve kolay kavranan formüller içeren sunumlarla firma veya marka değerlerini anlatırım.

Firmalar bazen ortak bulmak için, bazen de ayrılacak ortaklarına ödeme yapmak için, bazen de firmalarını satmak için firma değerini hesaplamamı isterler. Marka değerini ise başka bir markayı alacakken veya ellerindeki bir markayı satacakken hesaplamamı isterler.

Geçen ayki “fiyat belirlemek” başlıklı makalemden sonra sizlerden firma ve marka değerinin nasıl belirleneceğine dair sorular aldım. Tecrübelerime ve kendi geliştirdiğim tekniğe dayanarak, dilim döndüğünce ve çok derinlemesine olmaksızın sizleri bu konuda aydınlatmaya çalışacağım. Böylece bu konuda soru soran herkese topyekûn cevap vermiş olurum.

Makalemde firma ve marka değerlerini hesaplamayı ayrı ayrı anlatacağım. Çünkü marka değeri kendi başına soyut bir varlığın (görünmez varlık) değeri iken, firma değeri firmanın elinde bulunan görünür ve görünmez varlıkların toplamını ifade eden bir değerdir. Hesaplanma teknikleri de ayrıdır.

Önce firma değerinden başlayalım.

Birçok iş adamı firmasının değerinin; firmasının geçmiş performansına, firmasının maddi varlıklarına ve bugünkü bilançosuna bakarak belirleneceğini düşünür. Günümüzde pek çok firma bu hesaplamalar üzerinden el değiştirmektedir.

Oysa bir firmanın değeri gelecekte yaratacağı görünen ve görünmeyen değerler üzerinden, yani potansiyeli üzerinden hesaplanmalıdır. Nitekim üniversitelerde okutulan, borsada değer gören, yabancı ülkelerde itibar edilen hesaplama şekli de budur.

İktisat fakültesinde okurken firma değeri hesaplamalarına dair aldığımız derslerde kullanılan formül ve jargonlar son derece karışıktı ve sadece profesörler için anlam ifade ediyordu. O zamanlar bu hesaplamalardan iş adamlarının hiçbir şey anlamayacağını, firmalarına değer biçmeyi profesörlere bırakmaktan başka çareleri olmadığını düşünmüştüm.

Akademik firma değeri hesaplamalarında kullanılan en yaygın yöntem İndirgenmiş Nakit Akımları (İNA) Yöntemi’dir. Bu yöntemin temel özelliği 5 ila 10 yıllık bir projeksiyon dönemi ile bu dönemden sonraki zamanda firmanın üreteceği olası karların bugünkü değerlerine indirgenmesiyle bulunur. Derin muhasebe, bilanço, faiz hesaplamaları ve değerleme formülleri bilmeyi gerektirir. İktisatçı veya mali müşavir değilseniz bu yöntemi kullanarak firmanızın değerini bulmanız epey zordur. Mantığını anlamanız da zordur. Hatta çoğu iktisatçı ve mali müşavir bile bu hesaplamayı iyi bilmez. Üstelik İNA yöntemi firmanın kağıt üzerindeki değerini verir. Marka benzeri görünmez varlıkların değerini içermez. Dolayısıyla firmanızı bu yöntemle değerleyip satışa çıkardığınızda, değerinin altında bir fiyata satma ihtimaliniz vardır.    

Bugün borsaya girecek firmalar için İNA benzeri akademik hesaplamalar yapılsa dahi firmanın değeri ön talep toplama tekniğiyle belirlenmektedir. Yani firma değeri arz-talep potansiyeline göre belirlenmektedir. Ve çoğu zaman firmalar İNA Yöntemi ile belirlenen değerlerinin üzerinde bir değerle borsaya açılırlar.

Ben size firma değerinizi daha kolay hesaplamanızı sağlayacak bir yöntem önereceğim. Bu yöntem İNA yöntemine benzemekle birlikte, sağlama ve kıyaslama içerdiği için oldukça adil bir fiyat ortaya çıkarıyor, satanı ve alanı mağdur etmiyor. (Daha önce 3-4 defa test edilmiştir.)

Yukarıda belirttiğim gibi firmanızın değeri belli bir dönem boyunca elde edeceği kara endekslidir. Bu dönem genellikle 5 yıl olmakla birlikte bazı sektörler için 10 yıla ulaşabilir. Örneğin siz firmanızın değerini 6 yılda elde edeceği karların toplamı olarak belirleyebilirsiniz. Bu süreye sektörünüzün ve firmanızın potansiyeline bakarak, ayrıca bu yazıda bahsettiğim detayların süzgecinden geçirerek siz karar vereceksiniz.

INA yönteminde her yılın faiz, vergi ve amartisman giderleri düşüldükten sonra kalan karlar  günümüze indirgenerek toplanır (ki bu işlem oldukça karmaşıktır), ben faiz, vergi ve amortisman öncesi karları baz alıyor ve topluyorum. Yani indirgeme yapmıyorum. Dolayısıyla İNA ile benim yöntemim arasına bir fark oluşuyor. Ben aradaki bu farkın firmanın görünmez varlıklarının değerine sayıyorum. (Ayrıca İNA yönteminde sonsuza kadar elde edilecek karların da indirgenmiş toplamları da firma değerine ekleniyor ama ben bunu anlamsız ve gereksiz buluyorum) Zaten ortaya çıkan değeri de sağlama ve kıyaslama dediğim tekniklerle de doğrulamaya çalışıyorum. Bu tekniklerden daha sonra bahsedeceğim.

Firma değerinizi hesaplamak için elinizde çok iyi bir büyüme planı olmalıdır. İyiden kastım gerçekleştirilebilir, agresif, sektörün potansiyeline uygun, rekabetin sekte vuramayacağı, ulaşılabilir büyüme planıdır. Bu büyüme planında her yıl ne kadar ciro ve net karlılık elde edileceği, ayrıntılı ve gerçekçi eylem planlarıyla desteklenmiş olmalıdır. Kurumsallaşma, yeniden yapılanma ve markalaşma projelerini de içeren bir büyüme planınız olmalıdır. Alıcı taraf da firmanızın gelecekte üreteceği değerlere bakarak firmanızı alıp almamaya karar verecektir. Tabi bu değerlerin üretilebileceğine inanması için de sizin büyüme planınızın gerçekçi ve uygulanabilir olması gerekir. Ayrıca son 3 yılın ciro ve karlılık rakamları da bu büyüme planınızı destekler niceliklerde olmalıdır. Büyüme planınızın süresi (önünüzdeki kaç yılı projekte edeceğiniz),  firmanızı almaya aday kişinin yaptığı yatırımı kaç yılda geri alabileceğini göstereceği için, kabul edilebilir bir zaman dilimini kapsamalıdır.  

Zaten firmanızı alacak kişi de yatırımın geri dönüşü (ROI) hesaplaması yaparak firmanıza değer biçecektir. Bildiğiniz gibi yatırımın geri dönüşü hesaplamasında yatırım için verilen paranın kaç yılda geri alınacağı önemli rol oynar. Yatırımın fizıbıl olabilmesi için de yatırımın getirisinin banka faizinden fazla olması beklenir. Dolayısıyla siz birilerini firmanıza ortak etmeyi veya firmanızı satın almaya ikna edecekseniz, yatırımcıya bankadan daha iyi bir gelir vaad etmeniz gerekir.

Firmanızı almaya niyetli kişi genellikle 5 ila 10 yıl içinde ne kadar kar payı alabileceğine ve firmayı elinden çıkarmaya karar verdiğinde hangi fiyattan satabileceğine bakarak karar verecektir. Örneğin; bankaların mevduat faizinin %12 olduğu bir ortamda, bir yatırımcı, yatırım için firmanıza 10 milyon TL koyacaksa ve sizin büyüme planınızdaki 7 yılda toplamda 12 milyon TL kar payı alacaksa ve sonrasında en kötü ihtimalle firmadaki hisselerini 10 milyon TL’den başkalarına satabileceğine inanıyorsa bu yatırımın kar getiren bir yatırım olduğunu düşünebilir. Zira elindeki 10 milyon TL’yi bankaya faize yatırsa 7 yıl sonra 22,1 milyon TL olarak geri alacaktır. 

Yatırımcı için püf nokta; işlerin kötü gitmesinde dahi yaptığı yatırımın banka faizinden daha fazla geri getirmesini sağlamaktır. Tabi her zaman banka faiziyle yarışıyor olmayacaksınız, borsa, devlet tahvilleri, altın, arsa ve evler de sizin rakibiniz olacak, dolayısıyla oldukça tatminkar bir gelecek projeksiyonu oluşturmanızı tavsiye ederim. Yani firmanıza değer biçerken alıcı adayının da gözünden bakarak bir büyüme planı hazırlamalısınız. Bu büyüme planı sürdürülebilir büyüme ve karlılık vaad etmelidir.

Büyüme planınızda ortaya çıkan yıllık ciro ve karlar sizi firma değerinize götürecektir. Ama yine de ortaya çıkan bu tabloya fazla güvenmeyin. Daha önce belirttiğim sağlama ve kıyaslamaları yaparak büyüme planınızı revize etmenizi öneririm. Bu sağlama ve kıyaslamaya dair size aşağıda 2 teknik öneriyorum.

Büyüme planınızla ortaya çıkan firma değerinizi, firmanızın görünen ve görünmeyen varlıklarının toplam ederi ile kıyaslayıp, tekrar revize edebilirsiniz. 

Firmalar genelde şirket değerlerini hesaplarken görünen varlıkları ele alırlar, ama görünmeyen varlıkları atlarlar. Örneğin; insan kaynakları önemli bir görünmeyen varlıktır ve şirket değeri hesaplamalarına katılmalıdır. Zira şirketinizde çalışan insanların vasıflarında ve tecrübelerinde bir işgücü oluşturmak için İK firmalarına ödenecek ücretler, bu iş gücüne verilecek eğitimlerin maliyeti, bu tecrübeye ulaşasıya kadar kaybedilecek zaman ve firelerin toplam değeri İK değerinizi oluşturur. (Futbolcuların bonservisi aslında bir IK değeridir) Aynı şekilde firmaların elindeki patentler de önemli görünmez varlıklardan biridir. Bugün ABD’de birçok büyük teknoloji firması bir iki yıllık küçük teknoloji firmalarını milyarlarca dolar ödeyerek satın almaktadır. Bunun tek sebebi bu küçük firmaların sahip olduğu patent haklarının değeridir. Marka değeri çok şükür günümüzde bilinmektedir ve firmalar yaratıp büyüttükleri markalar için de artık fiyat biçmeyi akıl etmektedir. Hatta bazı bankalar marka ipoteği karşılığında kredi bile açmaktadır.

Şimdi sizlere firmanızın görünen ve görünmeyen varlıklarının neler olabileceğini söyleyeyim. Siz de karşılarına kendi firmanızın varlıklarının değerini yazın.

Bir firmanın görünen varlıkları aşağıdaki gibidir.
·         Arsalar
·         Binalar
·         Makine ve teçhizatlar
·         Mobilya ve ofis gereçleri
·         Yazılımlar
·         Hammaddeler
·         Bitmiş Mamul
·         Alacaklar-Borçlar
·         Kasadaki nakit

Bir firmanın görünmeyen varlıkları aşağıdaki gibidir.
·         İş yapış şekli, süreç sistemleri, kurumsallaşma seviyesi
·         Yönetim ve kalite belgeleri
·         Tedarikçi ağı
·         Bayi ağı (B2B müşteri ağı)
·         İK Gücü
·         Patentleri
·         Markaları

Yukarıdaki varlıkların karşılığına yazdığınız değerleri topladığınızda firmanızın bir başka açıdan değerini bulmuş olacaksınız. (Unuttuğum varlıklar olabilir, siz tamamlarsınız) Ortaya çıkan bu değer ile büyüme planınızda ortaya çıkan değeri karşılaştırarak büyüme planınızda revizyona gidebilirsiniz.

Benim şimdiye kadar yaptığım firma değerlemelerinde “büyüme planı bazlı değerleme” ile “varlık bazlı değerleme” arasında artı eksi %10-20 sapma olmuştur. Bu da bana büyüme planını revize etmem veya etmemem konusunda yeterli bilgiyi vermiştir. Eğer sapma daha fazlaysa aşağıdaki kıyaslamadan da yardım alarak büyüme planımı revize eder ve firma için doğru fiyata ulaşırım.

Büyüme planınızla ortaya çıkan firma değerinizi, borsadaki şirketler ile kıyaslayıp, tekrar revize edebilirsiniz. 

Borsa, şirketlerin hisse senetlerinin (yani ortaklık paylarının) alınıp satıldığı yerdir. Dolayısıyla borsaya açık firmaların değeri an be an, gün be gün bilinebilmekte ve değişebilmektedir. Bu yüzden firmanız borsaya açık değilse, ama bir rakibiniz borsaya açıksa, rakibinizin borsadaki değeri üzerinden firmanızın değerini kolayca aşağı yukarı tahmin edebilirsiniz. Borsaya açık firmalar, kanun gereği sermaye, muhasebe, satış, borç/alacak, varlık, yatırım ve kar benzeri bilgilerini halka açık tutarlar. Firmanızın bu kriterlerdeki verilerini borsaya açık rakibinizin verileriyle kıyaslayarak firma değerinizi bulmanız pek ala mümkündür. Buradan gelecek veriyle büyüme planınızda revizyonlar yaparak firma değerinizde revizyon yapabilirsiniz. (Hiçbir şey yapamıyorsanız borsada çalışan broker düzeyinde bir arkadaşınıza firmanızın verilerini verseniz firma değeriniz aşağı yukarı öğrenirsiniz.)

Özetleyecek olursak firma değerinizi büyüme planınıza göre belirlemeniz ve buradan çıkan değeri de hem varlıklarınızla hem de borsadaki rakip firmalar ile kıyaslayarak yeniden revize etmeniz sağlıklı bir fiyat bulmanızı sağlayacaktır.

Umarım buraya kadar yazdıklarım firmanıza değer biçmenize yardımcı olur.

Şimdi gelelim en çok sorulan sorulardan “marka değeri” hesaplamasına. (Oldukça uzun bir yazı oldu. Umarım sıkılmamışsınızdır.)

Marka değeri nasıl hesaplanır?

Firma değeri hesaplamalarında marka değeri, onlarca kriter arasından biri olmasına rağmen, bazen (hatta çoğu zaman) firma değerinin yarısından fazlasını oluşturabilmektedir. Bu sizi şaşırtmasın çünkü gerçekten de marka değeri firma değerinden büyük şirketler vardır.

Bir Amerikan şirketi olan Quaker’ın CEO’su John Stuart bir konuşmasında “Eğer bu şirket bölünecek olsa, size varlıklarını, fabrika ve donanımlarını verir, markaları ise ben alırdım ve sizden daha başarılı olurdum” demiştir.

Çok şükür markanın, markalaşmanın önemi Türkiye’de de biliniyor artık. İş adamlarımız artık marka pazarlamayı da öğrendi. Ortaklar ayrılırken markanın kimde kalacağı önem kazandı. Çünkü ürünleri her yerde fason olarak ürettirebilirsiniz, ama bilinir ve iyi bir imajı olan marka yaratmak için milyonlarca lira yatırım ve 10 yıllık bir süre harcamanız gerekebilir.

Marka soyut bir kavramdır. Doğal olarak değerini tespit etmek de zordur.  Brand Finance, Millward Brawn, Interbrand gibi firmalar her yıl dünyadaki en değerli markalar listeleri yayınlarlar. Her birinin marka değerleme formülü ayrıdır. Benim araştırdığım kadarıyla 50’den fazla marka değerleme yöntemi vardır ve hepsi de oldukça kafa karıştırıcıdır.

Marka değerlemesi yapan firmalar abartılı fiyatlar ortaya koymuşlardır. CocaCola yıllardır en değerli markalar listesinde en üst sıralardadır ve marka değeri 70 milyar dolar’ın üzerindedir. Borsadaki işlemlere göre firma değeri 300 milyar doları geçen Apple’ın marka değeri 80 milyar doların üzerinde tespit edilmiştir.

Bu fiyatlara fabrika, insan kaynağı, satış kanalı, patent veya herhangi bir görünür/görünmez varlık dahil değildir. Bu rakamlar sadece markanın (isim ve logonun) el değiştirmesine dairdir.

Tabii bu marka değerleri kurgusaldır. Yani medyada sık sık gördüğünüz bu marka değerleri üzerinden henüz bir alışveriş olmamıştır. Zira firmalar işler iyi giderken markalarını satmayı düşünmezler. Ama yine de çeşitli sebeplerden dolayı marka değerlerini öğrenmek isterler.  

Bu yazıyı bu satırına kadar okuduğunuza göre siz de markanızın değerini nasıl hesap edebileceğinizi sabırsızlıkla öğrenmek istediğinizi düşünüyorum. Marka değeri hesaplaması yapan firmalara danışmaya kalkarsanız size en az 100 bin TL’lik fatura koyacaklardır önünüze. Size pratik yolla marka değerinizi bulma formülü göstereceğim.

Sizden markanızı almak isteyecek firma ya aynı sektörde markanızı kullanacaktır ya da başka bir sektörde markanızı kullanacaktır.

Marka kiralama sözleşmeleri en fazla uygulanan marka satış şekillerindendir. En bilinen örneği Pierre Cardin’dir. Bu Fransız moda markası Türkiye’de bir çok farklı alandaki (eşarp, bebek arabası, çorap…vb) üreticiye kendi markasını kullanma hakkı vermiştir. Karşılığında bu firmaların bazılarından  satış üzerinden %10 komisyon alırken, bazılarından da yıllık sabit ücretler (örneğin 500 bin USD) almaktadır. Pierre Cardin markasının değeri verdiği lisans haklarının toplamı üzerinden kolayca hesaplanabilir.

Markanızı başka bir sektörde kullanmak üzere sizden kiralamak isteyen firmaya en az 5 yıllık sözleşmelerle ve satışlar üzerinden %10 komisyonla kiralamanızı öneririm. Talep eden firmanın önceki yıl gerçekleştirdiği satışların %20’sini 5 ile çarparak, 5 yıllık total bir ücret de talep edebilirsiniz. Tabi bu rakamlar markanızın değerinin bir bölümünü gösterecektir size.

Ama markanızla ilgilenen firma kiralamak değil de satın almak istiyorsa fiyatlamanız farklı olmalıdır.

Öncelikle markanızın temel değerini bulalım. Markanızı yarattığınız yıldan bu güne markalaşma faaliyetlerine ne kadar harcadığınızı bulmalısınız. Reklam, halkla ilişkiler, katalog, afiş, sponsorluk, fotoğraf çekimi, web sitesi, ajanslara ödediğiniz ücretler… vb harcamaların hepsini toplayın. Bu markanızı bilinir kılmak için yaptığınız harcamalardır. Karşı taraftan talep edeceğiniz ücret bundan az olmamalıdır. 

Markalaşma yatırımlarınızın toplamının yanı sıra markanızın gücünden kaynaklanan bir gelir de elde etmelisiniz. Markanızın gücünü markanızı talep eden firmaya aşağıdaki soruları sorarak bulabilirisiniz.  

Talip firma markanızı sizden neden istiyor?
·         Sektörünüzde en bilinen marka olduğunuz için mi?
·         En çok satan marka olduğunuz için mi?
·         Bulunurluğu en yaygın marka olduğunuz için mi?
·         En kaliteli marka algılandığınız için mi?
·         Telaffuzu kolay olduğu için mi?
·         Logo ve diğer görsel kimlik materyalleri güzel olduğu için mi?
·         Sizi en büyük rakip gördükleri için mi?

Talep edilme nedeni markanızın gücünü dolayısıyla, fiyatınızı ortaya koyacaktır. Yukarıdaki sorulara evet için 1 puan, hayır için 0 puan verin. Yukarıdaki sorulara verdiğiniz puanları toplayın ve çıkan rakamla, markanızı bilinir kılmak için yaptığınız harcamaların toplamını çarpın. Markanızın değerini bulacaksınız.

Örneğin; bu güne kadar markanızın bilinirliği için yaptığınız yatırımların toplamı 4,5 milyon TL olsun. Markanızın gücünü belirleyecek sorulara alıcı tarafın verdiği evet cevaplarından aldığınız 3 puanınız olsun. Bu durumda sizin markanızın değeri 4,5 milyon TL x 3 = 13,5 milyon TL’dir.

Epey uzun bir yazı oldu. Umarım firma ve marka değerlemesine dair pratik ve faydalı bilgiler size aktarabilmişimdir. İleride marka değerlemesi üzerine daha ayrıntılı ve daha kapsamlı bir makale yazacağım.


Yazıma son vermeden önce önemli bir hatırlatma yapmak istiyorum. Firma ve marka değerlemesini firmanızın en az ederini bulmak için yapın. Firmanıza ve markanıza ortak veya alıcı ararken belirlediğiniz değeri karşı tarafa deklare etmeyin. Firmanızın ve markanızın değerini gösterin, bırakın teklifi karşı taraf yapsın. Tabii en az 3 aday ile görüşüyor olmanızı da tavsiye ederim. Böylece firma veya markanız en yüksek değerden alıcı veya ortak bulacaktır.   

Beni takip ettiğiniz için teşekkür ederim.


Web sitem: www.muratsaylan.com