Gazetelerde okuyoruz, TV’de izliliyoruz; hergün yeni bir
şeyler keşfediliyor, daha iyi bir ürün piyasaya sunuluyor, farklı bir şarkı hit
oluyor, ters bir fikir çözüm getiriyor. İlgimizi çeken bu şeylerin ortak
özellikleri “özgün, faydalı ve başarılı” olmaları. Peki bu ilginç şeylerin
arkasında kimler var? Yaratıcı insanlar.
Yaratıcı insanların ortak özellikleri ne? Neyle beslenirler?
Neden daha farklı ve daha iyi olanın peşindeler? Genleri mi farklı? Tanrı
onlara yaratıcılık mı, bahşetmiş?
Eminim bir çoğunuz bu tip soruları sormuşsunuzdur? Eğer
sorduysanız, yaratıcılıkla aranıza mesafe koymuşsunuz demektir. Yaratıcılığın,
üstün insanlara ait olduğu önyargısına sahipsiniz demektir. Bu sadece sizin
önyargınız değildir. Halk arasında “sanatçı olunmaz, doğulur” gibi güçlü bir
önyargı vardır.
İnsanın gücüne ve aklına güvenmeyen bu “doğuştan / tanrıdan
torpillilik” tezlerine hiç prim vermedim, vermem de. Kendi kabiliyetlerini
fetişleştirmek için bazı uyanıkların uydurduğu bu sözlere asla inanmamışımdır.
Sizlerin de, bu önyargıdan kurtulmanızı tavsiye ederim.
Yaratıcılık biz kullara mahsustur, Allah vergisi değildir. Yaratıcılık
geliştirilir. Herkesin yaratıcı bir yanı vardır. Minicik de olsa, potansiyel de
olsa, gizli kalmış da olsa, insanın içinde bir cevher vardır. Onu günyüzüne
çıkarmasını, kullanmasını, geliştirmesini ve coşturmasını bilirse, herkes
yaratıcılığını gösterebilir.
Yaratıcılık sadece sanatla veya edebiyatla da ilgili
değildir. Mucitlerin de tekelinde değildir. En sıradan bildiğimiz mesleklerde
de yaratıcılık vardır. Mesela, girişimcilerin hepsi yaratıcı insanlardır. Öyle
veya böyle bir şirket yaratırlar. Yoktan varederler.
Yaratıcılık, hayatın her alanında vardır. Yaratıcılık; işini
daha iyi yapmakla, sevgini daha farklı göstermekle, fikirlerini daha yeni yöntemlerle
anlatmaya çalışmakla ilgilidir. Başka türlü düşünmekle ilgilidir. Başka yolları
denemekle ilgilidir.
Yaratıcılık, yeteneğin bir üst aşamasıdır. Yaratıcılık
başkalarından önce fikir geliştirmektir? Farklı düşünmek, farklı uygulamak ve
farklı sonuçlar elde etmekle ilgilidir. Özgün hareket etmektir. Cesaret ve
ısrar gerektirir. Sezgi gerektirir.
Yaratıcılığın formülü var mıdır? İçimizdeki yaratıcıyı
ortaya çıkarabilir miyiz? Daha yaratıcı olabilir miyiz?
Yaratıcılık da, yetenek gibi geliştirilebilinir. Hemen hemen
herkesin en az bir yeteneği vardır. Genellikle de o yetenekleri üzerine de
mesleklerini ve/veya hobilerini icra ederler. El ve bilgi becerisine,
deneyimini ve konsantrasyonunu koyabilen herkes herhangi bir alandaki
yeteneğini gösterebilir. Yaratıcılık ise yeteneğini yeni ve farklı yöntemlerle
zorlamaktır.
İnsan bildikleriyle düşünür. Hayalgücünün potansiyeli
bilgiye dayanır. Bilgi hayalgücümüzün sınırlarını genişletir. Özgürlükçü
düşünce yapısına sahip insanlar, edindikleri bilgilerle hayal güçlerini
tetiklerler ve farklı olanı, yeni olanı, daha iyi olanı, sezgileriyle bulup,
çıkarırlar.
Yaratıcılık = bilgi x hayalgücü x sezgi
Herşeyin daha iyi yapılabilmesinin bir yolu vardır. Yaratıcı
insanlar bunu bilir. Verilenle yetinmezler. Daha iyi sonuçlar için farklı
uygulamalar geliştirirler. Zira, aynı şeyleri sürekli tekrar ederek farklı
sonuçlara ulaşmayı beklemek deliliktir.
Yaratıcı insanların şevklerini kıran tutucu insanlar hep
olmuştur. Tutucular, konformistler, statükocular “icat çıkarmayı” sevmezler.
“Böyle gelmiş, böyle gider”cidirler. Yeni fikirleri duyduklarında, geliştirmeyi
değil, çürütmeyi tercih ederler. Albert Einstain, boşuna “Bir ön yargıyı
parçalamak, atomu parçalamaktan daha zor” dememiştir.
Ama unutmayın, tutucuları aşmak da ayrı bir yaratıcılık
gerektirir. Yaratıcılığınızı, yaratıcı fikirlerinize set koyanlar için de
kullanmayı unutmayın derim.
İş dünyamız, yaratıcılığa pek prim vermez. Onun için global büyüklükte
kurumlarımız yoktur. (Tüm bankalarımızın toplam büyüklüğü Almanya’nın dokuzuncu
büyük bankasına eşdeğerdir) Şirketlerimiz büyüdükçe yaratıcılıklarını neden
kaybederler? Küçük şirketler neden büyüklerine göre daha yaratıcıdır?
Büyük şirketler paralarını kullanarak farklılaşırlar, küçük
şirketler zekalarını kullanarak. Çünkü büyük şirketlerde sermaye birikmiştir.
Rekabeti ve rakiplerini enselerinde hissetmedikleri için zekalarını
konuşturmayı gerek görmezler. Zeki olmadıklarından değil, zekalarını ortaya
koymaları gereken “chalange” modunu hissedemediklerinden. Küçük şirketler ise
sermaye kıtlığı çektikleri için kafalarında bin tilki dolaşır ve hiçbirinin
kuyruğu birbirine değmez. Yani, şartlar onları zekalarını kullanmaya zorlar.
Zeki oldukları için değil.
Büyük şirketler konformisttir. Bulundukları pozisyonu
korumak, onlar için daha önemlidir. Küçük şirketler esnektir, yenilikçidir,
cesurdur. Çünkü kaybedecek şeyleri azdır. Hep büyükleri geçmeyi hayal ederler.
Büyük şirketler, mezuniyet dereceleri çok yüksek kişileri
işe almalarına rağmen, küçük şirketler okulunu bile doğru dürüst bitirememiş,
hep hayatla problemleri olan, tatminsiz insanlarla çalışırlar. Bu insanlar hep
arayış içerisindedir. Değişmekten ve değiştirmekten korkmazlar. Yaratıcı
cesaretleri güçlü, yaratıcı zekaları parlaktır.
Çalışanlarınızı yaratıcı insanlarla değiştirin, demiyorum.
Çalışanlarınızdaki yaratıcılığı ortaya çıkarın, diyorum. Çünkü yaratıcılık için
muhtaç olunan kudret herkesin içinde var. Evet, içindeki yaratıcıyı keşfeden ve
kullanan insanların sayısı azdır. Yeni fikirler de son derece az ve
narindir. Her ikisi de bulundukları anda
korumaya alınmaları gerekir. Yaratıcı insanları ve yeni fikirleri sakın es
geçmeyin. Onları cesaretlendirin. Onları diğer çalışanlarınız takip
edeceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder