Şirketlerimizin
yatırım, iş geliştirme, yeni ürün, yeni marka, yeni satış kanalları, yeni
departman, yeni bina, yeni iş kolları, yeni organizasyon şeması, büyüme ve
benzeri girişimlerde çoğunlukla patron aklıyla ilerlediğini görüyoruz. Patron
aklıyla ilerleyen şirketlerin “anlık kararlarla” manevralar yaptıklarını,
yıllık plan ve bütçelere sahip olmadıklarını görüyoruz. Veriye dayanarak değil
masaya dayanarak karar alan bu
patronların
şirketleri için uzun, orta ve kısa vadeli hedefler belirlemediklerini
görüyoruz. Vizyon, misyon hak getire. Segmentasyon ve konumlandırma ise zaten mafiş.
Anlayacağınız
bazı şirketlerimizin başarısı patronlarının aklıyla sınırlı. Bazılarınızın “bundan daha doğal ne olabilir” dediğini
duyar gibiyim.
Hayır, bugünkü
rekabet dünyasında şirketinizi ayakta tutacaksanız sadece kendi aklınıza
güvenemezsiniz. “Sadece kendi aklını
kullanan akıllıdır, başkalarının aklını da kullanan zekidir” derler.
Patronlar çalışanlarının sadece etinden sütünden yararlanmayı düşünmeyi bırakmalı,
onların aklından da yararlanmaya başlamalıdır. Hatta daha da ileri giderek,
kendi akıllarını hiç kullanmamalarını dahi tavsiye ederim. Nasıl mı? İşte bu
ayki yazımın konusu da bu.
Çalışanlarına,
yöneticilerine danışmayan, onların fikirlerinden nasıl yararlanabileceğini
bilmeyen patronların çok çalıştıklarını, çok strese girdiklerini, şirketlerini
rakipleri kadar büyütemediklerini, kaliteli insan kaynaklarına sahip
olamadıklarını ve kişisel servetlerini geliştiremediklerini görüyorum.
Bunun tam tersine
çalışanlarına danışan, yöneticilerinin aklını kullanan patronların ise daha
mutlu bir iş yaşamı sürdüklerini ve şirketlerini sürdürülebilir karlılıkla büyütebildiklerini
görüyorum.
Eğer siz de çalışanlarını
aklını kullanamayan, başkalarına danışamayan bir patronsanız ve bu huyunuzu
terk etmek istiyorsanız, bu yazımdaki tavsiyeleri iyi dinlemenizi ve uygulamanızı
öneririm.
Öncelikle şunu
bilmelisiniz ki; çalışanlarınızdan şirketinize sadece emek (bedenen hizmet
etmek ve işleri doğru yapmak) değil, değer (inovatif öneriler ve doğru işler)
de katmalarını beklemelisiniz. Ve emin olun ki, aslında onlar da önerilerinin, projelerinin
ve planlarının dinlenmesini istiyorlar. Eğer siz çalışanlarınızı söz sahibi
yapmıyorsanız, fikirlerine değer vermiyorsanız, şirketinizi büyütecek kararlara
onları ortak etmiyorsanız, bir süre sonra aklını çalıştırmayan, kendisini
otomatiğe bağlamış insan kaynaklarına sahip olursunuz. Dolayısıyla bu tip
çalışanlar işlerinin üzerine çok düşünmezler, planlı çalışmazlar, sadece
kendilerine verilen görevi yaparak günü kurtarmaya odaklanırlar. Onlar akıl
yürütmeyi durdurdukları için çok çalışan, her şeyi planlayan ve strese giren de
siz olursunuz.
Peki ne yapacaksınız?
Bırakın
şirketinizin hangi yönde ilerlemesi ve büyümesi gerektiğini, nasıl daha karlı
olacağını yöneticileriniz düşünsün ve planlasın. Siz onların öneri ve planları
üzerinden düşünün ve karar verin. Göreceksiniz, sizin hiç aklınıza gelmeyecek
çözüm önerileri ve planlarla gelecekler. Daha kılı kırk yaran, daha detaylı
verilerle karşınıza çıkacaklar. Günümüze dair daha iyi analizlerle gelecekler.
Geleceği fethedecek çok iyi stratejiler üretecekler.
Çalışanlarınızın
fikirlerini almak çok zor değildir.
·
İkili görüşmeler
·
Beyin fırtınaları
·
Ufuk turu toplantıları
·
Arama toplantıları
·
Fokus grup çalışmaları
Yukarıdaki
yöntemleri kullanıp da, çalışanlarının söyledikleri bir kulağından giren, diğer
kulağından çıkan çok patron gördüm. Kendi bildiğini okuyan patronlara Allah akıl-fikir versin diyorum, çünkü
onlara ne çalışanları ne de danışmanları akıl-fikir verebiliyor.
Eğer siz bu
tip bir patron olmaktan vaz geçtiyseniz, nasıl danışan patron olmaya
başlayacağınızı bilmiyorsanız size önerim “Strateji Kampı”dır.
Üst, orta ve
bazı alt düzey yöneticilerinizi bir otelde bir hafta sonu (Cumartesi-Pazar)
sürecek Strateji Kampı’na götürün. Tabii bu kampa gelmeden bir ay önce de her
yöneticiye ödev verin. Onlardan spesifik alanlarda rapor veya sunum isteyin. Mesela;
·
Muhasebe müdürünüzden “şirketinizin geçmiş performansına ve gelecekte olması gereken
performansına dair sunum veya rapor” isteyin.
·
Finans müdürünüzden “daha karlı bir şirket olmanız için atmanız gereken adımların neler
olması gerektiğine dair bir sunum veya plan” isteyin.
·
Satış müdürünüzden “rakipleri geçmek için nasıl bir satış stratejiniz olması gerektiğine
dair bir sunum veya plan” isteyin.
·
Pazarlama müdürünüzden “4P adına neler yapmanız gerektiğine dair bir sunum veya plan”
isteyin.
·
Üretim müdürünüzden “daha verimli ve daha az maliyetli üretmek için neler yapılması gerektiğine
dair bir sunum veya plan” isteyin.
·
Ar-Ge yöneticinizden “sektörünüzün ve ürün grubunuzun gelecekte nasıl şekil alacağına dair
bir sunum veya rapor” isteyin.
·
Satın alma yöneticinizden “tedarikçi ve dış kaynak kullanımında rakiplerinizin neler yaptığına ve
dünyada neler yapıldığına dair bir sunum veya rapor” isteyin.
·
İnsan Kaynakları yöneticinizden “çalışanlarınızın bilgi, beceri ve
motivasyonlarını artırmak için neler yapılması gerektiğine dair bir sunum veya
plan” isteyin.
·
İdari işler yöneticinizden “iş süreçlerinin hızlanması ve çalışma koşullarının iyileşmesi için
sunum veya rapor” isteyin.
Ödev
verdiğiniz yöneticilere sunumları üzerine tartışılacağını da söyleyin. Veriye
dayalı, çok iyi düşünülmüş, etkileyici raporlar beklediğinizi söyleyin.
Sunumların mutlaka görsellerle ve grafiklerle destekli olmasını isteyin.
Sunumların Power Point’te hazırlanması gerektiğini, ayakta sunulacağını ve sunumun
çıktılarının sunum başında diğer yöneticilere dağıtılacağını da söylemeyi
unutmayın.
Strateji Kampı’nın
ilk gününde (Cumartesi) otelin toplantı odasında tüm yöneticiler sırayla sunumlarını yapsınlar. Sunumlar
sırasında sunan yöneticiye sorular yöneltilsin ama sunumdaki fikir ve öneriler
eleştirilmesin. Herkes kendisine dağıtılan sunum çıktısının üzerine notlarını
alsın. Herkesin şirketin geleceğine dair düşünce dünyası zenginleşsin. Patron
olarak siz asla sunum yapmamalısınız. Sunum yapanlara teşekkür etmeyi ve çok
faydalandığınızı söylemeyi unutmamalısınız. Bırakın tüm yöneticileriniz tüm gün
serbestçe düşünsün ve düşündükleri üzerine bir gece uyusunlar. Ertesi gün
(Pazar) öğleden önceyi Cumartesi günkü sunumlardaki veriler ve fikirler üzerine
panel yaparak geçirin. Her sunumu teker teker masaya yatırın ve tüm
yöneticilerinizin fikir beyan etmesini sağlayın. Bu panelin moderatörlüğünü
patron yamalıdır. Öğleden sonrayı da “sürdürülebilir büyüme ve karlılık için
neler yapmalıyız” adlı bir “Beyin Fırtınası” ile değerlendirin. Bu beyin
fırtınasında şirketinizi geleceğe nasıl hazırlamanız gerektiğine dair çok iyi
fikirler çıkacaktır. Tm bu iki gün boyunca dikkat etmeniz gereken konu,
katılımcıların beğenmedikleri fikirleri çürütmek yerine beğendikleri fikirleri
köpürtmek üzere söz almalarını sağlamanızdır.
Strateji Kampı
sayesinde tüm yöneticileriniz, kendilerini daha önemli ve yetkili
hissedeceklerdir. Şirketin kaderine etki edebilme ihtimalinin verdiği keyfiyle
sorumluluk bilinçleri artacaktır. İşleri doğru yapmanın ötesine geçerek, doğru
işler de yapmaya yöneleceklerdir. Şirketlerine ve patronlarına bağlılıkları artacaktır.
Ve tabii
hepsinden daha önemlisi, siz yöneticilerinizden aldığınız değerli veri, bilgi
ve fikirlerle daha iyi kararlar verebileceksiniz.
Strateji Kamp’ını
Ekim veya Kasım aylarında yapmanızı öneririm. Eğer yıllık plan ve bütçelerle
çalışan bir firma iseniz, Aralık ayında karara bağlanması gereken yıllık plana
da çok katkısı olacaktır Strateji Kamp’ının.
Web sitem: www.muratsaylan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder