Reklam, reklamcılar ve reklam sektörü... içinde olmayanların gıptayla
    baktığı, parçası olmak için can attığı bu küme, ortaya koyduğu vizyonuyla iş
    dünyamıza hep ışık tuttu. Peki yeni binyıla girerken reklamcılığımız bu
    işlevini yerine getirmeye devam edebilecek mi?  
  90’lı yılların başlarında özel kanalların kurulmasıyla TRT tekelinin
    kırılması medya alanındaki tüm sektörlere yeni fırsatlar ve canlılık
    getirdi. Ekonomik konjonktürün de katkılarıyla reklamveren sayısı ve reklam
    yatırımları pastasının az da olsa büyümesi; reklamajanslarının sayısını
    çoğaltırken, kalitenin de uluslararası standartlara yaklaşmasını sağladı.
     
  Pazarlamanın öneminin geç de olsa kavranması, yeni mecraların çıkması,
    network aracılığıyla dünyanın en büyük gruplarıyla girilen ortaklıklar,
    stratejik planlama departmanlarının kurulmaya başlanması, literatürün,
    kavram tartışmalarının, eğitimli ve kaliteli insan kaynaklarının çoğalması,
    derneğin etkinliği... vb gibi bir çok etken reklamcılık sektörümüzü bugünkü
    seviyeye getirdi. 
  Açıkhavanın etkinliğinin keşfedilmesi ve yoğun olarak kullanılması (her ne
    kadar çevreyi kirlettikleri gibi bir görüşe neden olsalar da), internet’in
    yeni ve fırsatlar barındıran bir mecra olması, sponsorluğun etkinliği, özel
    radyolar, sektörel dergilerin çeşitlenerek artması, küçük reklemverenlerin
    ve akabinde underground reklam ajanslarının mantar gibi çoğalmaları son
    yılların sık gözlenen  reklam olaylarıydı. 
  Reklamverenin reklamlarıyla etkilemeye çalıştığı zümre (marka
    tüketebilecek) topu topu 12 milyondur. Onlar da A, B ve C1 sosyo ekonomik
    statüde yaşayan insanlardır. Alt gelirlerdeki insanlar hem kırsal kesimde
    yaşamaktadır, hem pazarlardan alışveriş yapmaktadır hem de “no name” ve açık
    ürünleri tercih etmektedir. Bu yüzden Türkiye’de reklama yatırım yapan
    işletme sayısı azdır. 
  Dağıtım kanallarının gelişmesi, sektörel yayınların çıkması, yeni
    mecraların oluşması ve en önemlisi pazarlama mantığının yeni ve eğitimli
    yöneticilerce sahiplenilmesi reklam yatırımlarını ve reklamverenlerin
    sayısını her geçen gün artırmaktadır. Ekonominin enflasyondan sıyrılıp,
    büyümeye başlaması ve GSMH’nın artmasıyla bu alanda tam bir patlama
    yaşanabilir. Ama bu patlamayı bizim nesil görebilir mi, bilemiyorum!
     
  Sırasıyla, bankalar, mobilya üreticileri, otomotiv şirketleri, temizlik
    malzemesi üreticileri, beyaz ve kahverengi eşya firmaları, şekerleme ve gıda
    firmaları, tekstil firmaları, bilişim firmaları, kozmetik firmaları, içecek
    firmaları... vb. gibi reklamverenler reklam sektörümüzünün gelişmesinde,
    beslenmesinde katalizör olmuşlardır.  
  Reklamverenler yoğun olarak basın ve televizyonu tercih etmektedir (reklam
    harcamalarında bu ikisinin payı % 80 dir). Ardından açıkhava (% 11),
     radyo ve sinemanın geldiğini görüyoruz. 
  Ekonominin gelişmesi, ürünlerin çeşitlenmesi, dolayısıyla reklamverenin
    artması, büyük ajanslardan kopmaları ve kopanların kimi müşterileri de
    beraberinde götürerek yeni ajanslarını kurmaları ve bunların gürültüleri
    sektörün (son 10 yılındaki) dikkat çeken gelişmelerinden biriydi.  
  Kimileri, sektörde bu kadar ajansa yer olmadığını ve kaliteyi
    düşürdüklerini savunurken, kimileri ise büyük ajansların tekel
    oluşturduklarını ve tekdüze işler çıkardıklarını söylüyor. Reklamverene
    kaliteli hizmet sunma vaadiyle kurulan ama azami standartları bile
    sağlayamayan ajansların varlığı aşikardır. Ben, gelişmenin arz-talep
    dengesinde ilerlediğini ve sektöre en iyi “çeki düzeni” pazarın vereceğini
    düşünüyorum. İnsan kaynaklarına, eğitime, altyapıya ve uluslararası
    gelişmelere önem veren ajansların doğal olarak sivrileceklerini, eksiklerini
    kapatamayanların ise yerinde sayacaklarını ya da yok olacaklarını hep
    birlikte gözlemleyeceğiz. 
  Peki, bu gelişmeleri herkes yakından takip edebiliyor mu ? Hayır.
    Gelişmelere kayıtsız kalanların, alaydan gelen bilgi ve tecrübeyle “işi
    kotarmaya” çalışanların da var olduğunu görüyoruz. Bilgi çağında orjinal ve
    iş görecek fikirleri yakalamak kolay gibi gelebilir, ama öyle değil. Bu
    sektörde “oldum demek, bittim demektir”. Yaratıcı, etkin, stratejik fikirler
    için  tüketiciyi, rakipleri ve pazarı yakından tanımak, bilgilerinizi
    sürekli güncelleştirmek şart.  
  Özellikle işin mutfağında olanlar için sistemli bir eğitim programı şart.
    Reklamı sadece sanat veya eğlendirme aracı olarak gören reklamcılar var.
    Pazarlamanın, müşteri odaklılığının bir aracı olan reklam, bu alandaki
    farklı uzmanlarca reklamcılara anlatılmalı. Ajanslar, sık sık  eleman
    değiştireceklerine mevcut elemanlarının yaratıcılıklarını geliştirecek
    yöntemler keşfetmeli. Bunların başında da eğitim geliyor. İş dünyasına
    modern yaklaşımları pazarlayan reklamcılarımız, biraz da iş dünyasının insan
    kaynakları stratejisini kendine örnek alsa iyi olur.  
  Şimdilerde yeni bir moda var, ajanslar olduğundan yetenekli görünmek
    istiyor, kapasitelerinin üzerinde vaatler veriyor. Halbuki, uzmanlaşma ve
    mecraların çeşitlenmesi ile birlikte “tam hizmet ajansı” olmayı ya da
    “entegre pazarlama iletişimi” çözümleri sunmayı iddia etmek artık imkansız.
    Reklamcılar yeni dönemde diğer pazarlama iletişimi kuruluşları ile
    işbirliğine giderek reklamverenine “entegre” hizmet üretmeye kendilerini
    alıştırmalıdır. Reklam sektörünü geliştirecek yöntem, bu tip işbirliklerinde
    aranmalıdır.  
  Ajanslar önümüzdeki yıllarda kar paylarının düşeceğine kendilerini
    hazırlamalıdır. Strateji üretmenin, farklılık yaratmanın önemli bir gelir
    kapısı olacağını öngörmeli ve buna göre yapılanmalıdırlar.  
  Bir de, yığınlar algı kirliliğine yol açtığımızı fark ettiler. Yakında
    bunun önlemleri alınır. Yeni binyılda reklam alanlarının kısıtlanacağını
    düşünüyorum. Bu da mecranın pahalılaşacağını gösterir.  
  Kısacası yeni dönemde ajanslara büyük bir görev düşüyor. Pastadan pay kapma
    savaşlarından ara sıra sıyrılıp sektörün tüm oyuncularıyla, pastayı
    büyütecek formüller üretmeye çalışmaları gelecek için daha hayırlı
    olacaktır.  
Web sitem: www.muratsaylan.com