İş hayatında pek çok zaman hırsızı
vardır. Bu zaman hırsızları işlerinize başlamanın, işlerinizi yapmanın ve
tamamlamanın önünde büyük engeldirler. Zamanınızı etkin yönetebilmek için zaman
hırsızlarını tanımanız ve onlara karşı önlemler almanız gerekir.
Not: iş hayatında, özel hayatta ve öğrencilik
hayatına etkin zaman yönetimi için hazırladığım makaleyi de (https://muratsaylan.blogspot.com/2024/06/zaman-yonetimi.html)
okumanızı öneririm. Bu makale o makalenin devamı niteliğindedir.
Bir çalışan için "zaman hırsızları”, üretkenliği
azaltan, odaklanmayı bozan ve zamanın boşa harcanmasına neden olan her türlü
aktivite, kesinti veya alışkanlıktır. Bunlar hem içsel (çalışanın kendi
davranışları) hem de dışsal (çalışma ortamı, başkaları) kaynaklı olabilir.
Bu zaman hırsızları aşağıdaki gibidir.
1.
İletişimsizlik
2.
Plansızlık
3.
Ertelemek
4.
Tamamlamamak
5.
Fazla Mesai
6.
İşkoliklik
7.
Odaklanma Eksikliği
8.
Unutkanlık
9.
Hayır Diyememek
10.
Kararsızlık
11.
Karar Yorgunluğu
12.
Belirsiz Beklentiler
13.
Oryantasyon Eksikliği
14.
Mükemmeliyetçilik
15.
Karmaşık Süreçler
16.
Düzensizlik
17.
Karmaşık İşler
18.
İşgüzarlık
19.
Acelecilik
20.
Delege Etmemek
21.
Gereksiz Toplantılar
22.
Aşırı Bildirimler
23.
Kesintiler
24.
Gürültülü Ortam
25.
Molasız Çalışmak
26.
Formsuzluk
27.
Krizler
28.
Bürokrasi
29.
Teknik Sorunlar
30.
Tembellik
31.
Dedikodu
32.
Başkalarının Plansızlığı
Şimdi bu zaman hırssızlarını tek tek ele alalım.
1.
İletişimsizlik
İletişimsizlik veya yetersiz iletişim, iş yerinde ve kişisel
yaşamda en sık karşılaşılan ve farkında olunmayan zaman hırsızlarından biridir.
Bilgi akışının sağlıklı olmaması, zincirleme reaksiyonlarla önemli zaman
kayıplarına neden olur.
İletişim, zaman yönetiminde bir "araç" değildir;
bizzat zaman yönetiminin bir parçasıdır. Etkili iletişim, zaman yönetiminin
temel taşlarından biridir. Etkili iletişim, bilginin doğru, eksiksiz ve
zamanında akmasını sağlayarak, yanlış anlamaları, hataları ve gereksiz
gecikmeleri önler. Bu da işlerin daha akıcı, verimli ve planlı ilerlemesine
olanak tanır. Zamanı iyi yönetmek isteyen bir çalışan veya ekip için, iletişim
becerilerini geliştirmek ve açık, şeffaf bir iletişim kültürü oluşturmak hayati
öneme sahiptir.
İletişimsizliğin yol açtığı zaman kayıpları şunlardır:
·
Yanlış Anlaşılmalar ve Hatalar: Bir
talimatın, beklentinin veya bilginin yanlış anlaşılması, görevin başından
itibaren yanlış yolda ilerlemesine veya hatalı yapılmasına yol açar. Bu
hataları fark edip düzeltmek, başlangıçta net iletişim kurmaya harcanacak
zamandan çok daha fazlasını alır.
·
Tekrar Çalışma (Rework): Görevler eksik
veya hatalı bilgi nedeniyle yanlış yapıldığında, işin baştan yapılması veya
büyük ölçüde düzeltilmesi gerekir. Bu, hem görevi ilk yapanın hem de düzeltenin
zamanını boşa harcar.
·
Gecikmeler: İhtiyaç duyulan bilginin
zamanında gelmemesi veya kimden/nasıl bilgi alınacağının belirsiz olması, iş
süreçlerinin durmasına veya yavaşlamasına neden olur. Bir kişinin işi,
diğerinin eksik veya gecikmiş iletişimine bağlıysa tüm proje etkilenebilir.
·
Kararsızlık ve Bekleme Süreleri: Net
bilgi olmadan karar almak zordur. Çalışanlar gerekli bilgiyi beklerken zaman
kaybedebilirler. Kimin ne yapacağı, bir sonraki adımın ne olduğu gibi
belirsizlikler de bekleme sürelerine yol açar.
·
Gereksiz Toplantılar ve E-posta Trafiği:
Yetersiz iletişim, bilgiyi yaymak veya yanlış anlaşılmaları düzeltmek için ek
toplantılar düzenlenmesine veya bitmek bilmeyen e-posta zincirlerinin
oluşmasına neden olabilir. Bu da aslında işe ayrılması gereken zamandan çalar.
·
Güven Kaybı ve İlişki Sorunları: Sürekli
yanlış anlama ve gecikme, ekip üyeleri arasındaki güveni zedeleyebilir. İlişki
sorunlarını çözmek veya bozulan iletişimi tamir etmek de zaman ve enerji
gerektirir.
·
Motivasyon Düşüklüğü: Ne yapacağını tam
olarak bilmeyen veya sürekli iletişim sorunlarıyla uğraşan çalışanların
motivasyonu düşebilir. Bu da genel verimliliği ve etkili zaman kullanımını
olumsuz etkiler.
·
Kaynakların Yanlış Kullanımı: Doğru bilgi
akışı olmadığında, yanlış araçlar kullanılabilir, yanlış kişilere
başvurulabilir veya gereksiz adımlar atılabilir. Bu da hem zaman hem de diğer
kaynakların israfına yol açar.
İletişimsizlik veya yetersiz iletişim büyük bir zaman
hırsızı olduğuna göre iletişiminize önem verin. Net ve özlü iletişim kurun.
Önemli konularda sözlü iletişime ek olarak mutlaka yazılı iletişim de kurun.
Bilirsiniz, söz uçar yazı kalır. Anlamadıysanız “anlamadım” deyin ve tekrar
açıklatın. Leb denince leblebi aklınıza gelmesin. Niyet okuma veya tahmin
yerine direk sorarak öğrenin. Birbirine bağımlı görevlerde çalışma
arkadaşlarınızı zamanında ve yeterli düzeyde bilgilendirin. Üstünüze de
astınıza da danışmaktan korkmayın, çekinmeyin. İstişare yapmak (yani konular
üzerinde fikir alışverişi yapmak) hataları ve zaman kayıplarını azaltır.
2.
Plansızlık
Plansızlık, zaman yönetiminin en sinsi düşmanlarından
biridir. Plan yapmamak, zamanı rastgele ve reaktif bir şekilde kullanmaya yol
açar, bu da kaçınılmaz olarak büyük zaman kayıplarına neden olur. Plansızlık,
bir geminin pusulasız denize açılması gibidir; rüzgarın veya akıntıların onu
nereye götüreceği belirsizdir ve genellikle istenmeyen yerlere varılır veya hiç
varılamaz.
Ne yapacağını tam olarak bilmeyen bir kişi, gün içinde
sürekli "Şimdi ne yapsam?", "Hangisi daha önemli?",
"Buna mı başlasam, yoksa diğerine mi?" gibi sorularla vakit kaybeder.
Bu düşünme süreci ve kararsızlık hali, işe başlama hızını düşürür ve zihinsel
enerji tüketir.
Bir plan olmadığında, dikkat dağıtıcı unsurlara (e-postalar,
sosyal medya, meslektaşların sohbetleri) kapılmak çok daha kolay hale gelir.
Kişi neye odaklanacağını bilmediği için, en kolay veya en cazip olana yönelir,
bu da zamanın verimsiz kullanılmasına yol açar.
Plansızlık, görevlerin önem ve aciliyetine göre
sıralanmasını engeller. Kişi genellikle gözüne ilk çarpan veya en kolay olan
işi yapar, oysa o sırada çok daha önemli veya acil bir görev bekliyor olabilir.
Bu durum, önemli işlerin son ana kalmasına ve stresle yapılmasına neden olur.
Plansız hareket etmek, adımları veya süreçleri
netleştirmemek anlamına gelir. Bu da aynı işi birden fazla kez yapmaya veya
başlangıçta düşünülmeyen hatalar yapmaya yol açar. Hataları düzeltmek veya
eksik bilgileri tamamlamak ekstra zaman gerektirir.
Planlama olmadan, bir görev için ne kadar zaman veya hangi
kaynakların gerekeceği öngörülemez. Bu da yetersiz hazırlığa, işin ortasında
kaynak aramaya veya gereğinden fazla zaman harcamaya neden olabilir.
Plansızlık, işlerin tamamlanması için gereken sürenin doğru
tahmin edilememesi anlamına gelir. Bu da son teslim tarihlerinin kaçırılmasına
ve bunun getirdiği ek baskı, stres ve olumsuz sonuçlara (işin yeniden
planlanması, müşteri memnuniyetsizliği vb.) yol açar.
Sürekli olarak ne yapacağını bilmemek, işlerin yetişip
yetişmeyeceği konusundaki belirsizlik ve son dakika koşturmacası, çalışanda
yüksek düzeyde stres ve tükenmişlik hissi yaratır. Bu zihinsel durum da
verimliliği ve etkili zaman kullanımını daha da baltalar.
Zaman yönetiminin temeli planlamadır desek yeridir. Neler
yapmanız gerektiğiniz belirledikten sonra bunları hangi sırayla ve sürede
yapacağınızı yazmak ve yazdıklarınıza göre eyleme geçmektir planlama
(yapacaklarını yaz, yazdıklarını yap).
Önce yapılacaklar listenizi hazırlayın. Yapmanız gereken tüm
görevleri (e-postalar, toplantılar, raporlar, kişisel gelişim işleri vb.) bir
araya getirin. Bunu bir “to-do” listesi, takvim uygulaması veya not defteri
kullanarak yapabilirsiniz. Listenizi düzenli olarak (tercihen gün sonunda veya
ertesi günün başında / hafta başında) güncelleyin.
Bir önceki makalemde (Zaman Yönetimi) önerdiğim
önceliklendirme metotlarını (yapılacakları puanlamak veya Eisenhower matrisine
yerleştirmek) kullanarak işleri sıralayın (ve bazılarını eleyin veya
devredin). Listedeki her göreve tahmini
yapım süresi atayın. Hatta hangi işi ne zaman (gün ve saat) ele alacağınızı
belirleyin. Eğer bir görev çok büyük ve göz korkutucu görünüyorsa, onu daha
küçük, yönetilebilir adımlara bölün ve her adım için ayrı zaman blokları
ayırın.
Unutmayın; kötü önceliklendirme zaman kaybına neden olur. Önemsiz
işleri önce yapmak ya da acil olmayanlara öncelik vermek zamanın yanlış
kullanılması anlamına gelir.
Günümüzde birçok dijital araç ve uygulama, zaman yönetimini
kolaylaştırmak için kullanılmaktadır. Örneğin, takvim uygulamaları, görev
yönetim araçları ve zaman izleme yazılımları, bireylerin zamanlarını daha
verimli kullanmalarına yardımcı olabilir.
Planlar katı olmak zorunda değildir. Gün içinde beklenmedik
durumlar ortaya çıkabilir. Planınızı gerektiğinde ayarlamaya hazır olun. Planınız
sadece işten ibaret olmamalıdır. Düzenli kısa molalar ve öğle arası, zihinsel
tazeliğinizi korumanıza ve uzun vadede daha üretken olmanıza yardımcı olur. Gün
sonunda veya hafta bitiminde planınızın ne kadar işe yaradığını, nelerin eksik
kaldığını gözden geçirin. Bu, gelecek planlamalarınız için size geri bildirim
sağlar.
Etkili planlama, ilk başta zaman alıcı gibi görünebilir,
ancak uzun vadede size fazlasıyla zaman kazandırır. Ne yapacağınızı bilmek,
odaklanmanızı artırır, stresi azaltır, hataları minimize eder ve en önemlisi,
gerçekten önemli olan işlere zaman ayırmanızı sağlar. Bu da sadece işleri
zamanında yetiştirmekle kalmaz, aynı zamanda iş kalitesini artırır ve kişisel
tatmin sağlar.
Not: En kötü plan bile plansızlıktan iyidir.
3.
Ertelemek
Erteleme, yapılması gereken bir görevi, genellikle daha
kolay veya keyifli başka bir aktivite uğruna, bile bile ve gereksiz yere
geciktirme eylemidir. Bu, etkili zaman yönetiminin önündeki en yaygın ve
zararlı engellerden biridir ve çeşitli yollarla zaman kaybına yol açar. Erteleme,
kısa vadede bir "rahatlama" sağlasa da, uzun vadede çok daha fazla
zaman, enerji ve stres maliyeti getirir.
Erteleme alışkanlığınızdan kurtulmak için işlere dair gerçekçi
son teslim tarihleri belirleyin ve bunları yazın. Mümkünse, bir arkadaşınıza,
meslektaşınıza veya yöneticinize bu tarihleri söyleyerek kendinize karşı bir
sorumluluk oluşturun.
Bazen başlayamadığımız için erteleriz. Kendinize sadece 5
veya 10 dakika boyunca görev üzerinde çalışmayı taahhüt edin ve başlayın.
Genellikle başladığınızda, devam etmek istediğinizi fark edersiniz.
Büyük ve göz korkutucu görevleri daha küçük, yönetilebilir
parçalara ayırın. Ardından sadece ilk ve en küçük adımı atmaya odaklanın.
Örneğin, rapor yazmak yerine "rapor taslağının başlıklarını belirle"
gibi bir başlangıç yapın. Başlamak, devam etmek için gereken momentumu sağlar.
Sabah enerjiniz en yüksekken, günün en zor veya en itici
görevini ilk iş olarak yapın. Bunu aradan çıkardığınızda günün geri kalanı daha
kolay ve motivasyonunuz yüksek olur.
Her şeyin kusursuz olması gerektiği düşüncesi ertelemeye yol
açabilir. "Yeterince iyi" kavramının da olduğunu kabul etmeyi öğrenin
ve ilerlemeye odaklanın, mükemmelliğe değil. İlk taslak her zaman mükemmel
olmak zorunda değildir.
Erteleme genellikle sıkıntı, kaygı veya korku gibi olumsuz
duygulardan kaçınma girişimidir. Bu duyguların farkına varın ve bunları
"işarete" çevirmeye çalışın; yani o duygunun, göreve başlama
zamanının geldiğini gösteren bir işaret olduğunu düşünün.
Ertelemek gayet insani bir eylemdir. Hemen herke bir şeyleri
erteler. Her şeyin azı karar, fazlası zarar misali ertelemelerinizi azaltmanız
yeterlidir, yok etmenize gerek yoktur. Ertelediğinizde kendinizi hırpalamayın.
Bunun yaygın bir alışkanlık olduğunu kabul edin, kendinizi affedin ve yeniden
denemeye odaklanın. Suçluluk, erteleme döngüsünü besleyebilir.
Erteleme alışkanlığından kurtulmak pratik ve sabır
gerektiren bir süreçtir. Kendinize karşı dürüst olmak, küçük adımlarla başlamak
ve sizi motive edecek stratejiler geliştirmek en önemli adımlardır.
4.
Tamamlamamak
İşleri tamamlamamak veya yarıda bırakmak, bir işi
tamamlamadan diğerine geçmek, sürekli yarım kalmış görevlere dönmek zorunda
kalmak, zaman yönetiminin en yıkıcı alışkanlıklarından biridir. Başlangıçta
"biraz sonra dönerim" veya "şimdi acelesi yok" gibi
düşüncelerle masum görünebilir, ancak aslında zamanı çeşitli şekillerde israf
eder.
İşleri tamamlamamak veya yarıda bırakmanın yol açtığı zaman
kayıpları şunlardır:
·
Yeniden Başlama Maliyeti: Yarıda
bırakılan bir işe geri döndüğünüzde, işin kapsamını, nerede kaldığınızı, hangi
bilgilerin gerektiğini hatırlamanız gerekir. Bu "kontekst değiştirme"
ve "yeniden ısınma" süreci zaman alır. Eğer o işe ilk
başladığınızdaki "akış" durumunu kaybederseniz, aynı verimliliğe
ulaşmak daha uzun sürer. Örneğin; Bir rapor yazmaya başladınız, 30 dakika
harcadınız ve yarıda bıraktınız. İki gün sonra rapora geri döndüğünüzde, önceki
notlarınızı gözden geçirmek, kullandığınız veri kaynaklarını hatırlamak ve
raporun gidişatını yeniden zihninizde canlandırmak için 10-15 dakika ekstra
zaman harcarsınız. Oysa devam etseydiniz bu süre kaybolmayacaktı.
·
Odaklanma Kaybı: Bir işi bitirmeden
diğerine atlamak, zihnin sürekli farklı konular arasında mekik dokumasına neden
olur. Her geçişte odaklanma gücü zayıflar ve derinlemesine düşünme yeteneği
azalır. Bu da genel olarak daha yavaş ve daha yüzeysel çalışmaya yol açar. Örneğin;
Bir sunum taslağı hazırlamaya başladınız ama tamamlamadan bir e-postayı
yanıtlamaya geçtiniz ve yanıtınız sırasında aklınıza tamamlamadığını bir KPI
tablosu geldi ve ona yöneldiniz. KPI tablosu üzerinde çalışırken yarım
bıraktığınız sunum ve e-postanız aklınıza geldi. Hiçbirini tam bitirmeden
sürekli aralarında geçiş yapmak, her birine odaklanmanız gereken süreyi böler.
Odaklanmanız zayıflar, konsantrasyonunuz düşer.
·
Zihinsel Yük ve Stres: Yarıda kalmış
işler zihnin arka planında sürekli aktif kalır. Ne zaman onlara geri
döneceğinizi, ne zaman biteceklerini düşünmek, bilinçaltında bir stres ve kaygı
kaynağıdır. Bu zihinsel "arka plan gürültüsü", diğer işlere
odaklanmayı zorlaştırır ve zihinsel enerjiyi tüketir.
·
Son Teslim Tarihlerini Kaçırma Riski:
Yarıda bırakılan işlerin sayısı arttıkça, hangisinin ne zaman tamamlanması
gerektiğini takip etmek zorlaşır. Bu durum, bazı görevlerin gözden
kaçırılmasına veya son teslim tarihine çok az zaman kala aceleyle yapılmaya
çalışılmasına neden olur. Aceleci yapılan işlerde hata oranı artar, bu da daha
fazla zaman kaybına yol açar.
·
Bloke Edilen Çalışma Arkadaşları: Eğer
sizin yarıda bıraktığınız bir iş, başka bir ekip üyesinin veya bir sonraki
adımın başlaması için gerekiyorsa, sizin tamamlamamanız zincirleme bir
gecikmeye yol açar. Bu, sadece sizin değil, başkalarının da zamanını
kaybetmesine neden olur. Örneğin; siz stok kontrolünü (fiili ve kaydi stokların
uyuşumunu) yapmazsanız, muhasebeniz şirket bilançosunu ortaklara sunamaz.
·
Motivasyon Kaybı: Başlanmış ama
bitirilmemiş görevler, zamanla motivasyon kırıcı olabilir. Bir işi tamamlamanın
verdiği tatmin duygusu yaşanmadığı için, o işe tekrar başlama isteği azalır ve
erteleme eğilimi artar. Örneğin; Bir eğitim videosu izlemeye başladınız, ilk 15
dakikasını izlediniz ve bıraktınız. Geri döndüğünüzde, ne öğrendiğinizi
hatırlamak ve kaldığınız yerden devam etmek zor gelir. Bitirmenin verdiği o
"başardım" hissi olmadığı için, tekrar başlamak gözünüzde büyür.
İşleri tamamlamamak veya yarıda bırakmak, tek bir zaman
kaybına yol açmak yerine, bir dizi problem yaratarak zamanı çok yönlü olarak
çalar. Yeniden başlama maliyeti, odaklanma kaybı, artan stres ve başkalarını
bloke etme gibi etkileriyle, etkili zaman yönetiminin önündeki en büyük
engellerden biridir. Bu nedenle, mümkün olduğunca, bir işe başladığınızda
(özellikle kısa süren veya orta ölçekli işlere), onu tamamlamaya odaklanmak,
zamanı daha verimli kullanmanın anahtarlarından biridir.
5.
Fazla Mesai
Bazı beyaz yakalı çalışanlar ya işlerini yetiştiremediği
için, ya aşırı görev üstlendiği için, ya işkolik olduğu için, ya ekstra gelire
ihtiyaç duyduğu için, ya da patronunun gözüne girmek için sürekli fazla
mesai yapar. Yani mesai bitiminde çalışma arkadaşları işten çıkarken o
ofiste kalıp çalışmaya devam eder. Fazla mesaiye kalanlar zaman yönetimini iyi
yapamayanlardır. Verimli çalışmayı beceremeyen, önceliklendirme yapmayı
bilmeyen, kendisinden beklenenleri yanlış anlamış kişilerdir.
Sürekli fazla mesai yapmak çalışanı fiziksel olarak da,
psikolojik olarak da yorar. Bu onun verimsizleşmesine, hatalarının artmasına,
işten soğumasına, firmasına bağlılığının azalmasına yol açar. Fazla mesaileri
özel hayatından da çalacağı için yorgunluk, stres, motivasyonsuzluk,
tükenmişlik sendromları daha da artacaktır. Sürekli fazla mesai yapan
çalışandan ne kendisine, ne firmasına ne de ailesine hayır gelir.
Bir iş yerinde birileri sürekli fazla mesai yapıyorsa bu
sadece çalışanların zaman yönetimi problemi değil, işverenin de süreçleri doğru
planlamadığını bir göstergesidir. Sürekli fazla mesai, kısa vadeli bir çözüm
gibi görünse de, uzun vadede hem çalışan hem de şirket için maliyetli ve
sürdürülemez bir durumdur. Çalışanın bu durumu yönetmek için kişisel
becerilerini geliştirmesi önemli olsa da, yöneticinin de iş yükünü, süreçleri
ve beklentileri gözden geçirmesi ve çalışana destek olması gerekir.
Eğer kurumsallaşmamış bir şirkette çalışıyorsanız, iş
süreçleri ve görev tanımları belirsizse, birden fazla pozisyonun
üstlenebileceği işleri üstlenmişseniz, hayır demeyi ve delege etmeyi
bilmiyorsanız, üstüne üstlük plansız da çalışıyorsanız yandınız. Zaman size
yetmez, işkolik de olsanız, fazla mesai de yapsanız işleriniz birikir, görevini
layıkıyla yapamayan kişi konumuna düşersiniz. Patronun gözünden düşmeniz
yetmezmiş gibi özel hayatınıza da zaman ayıramadığınız için özel hayatınızdan
da SOS sinyalleri gelmeye başlar. Hayat size zindan olur.
6.
İşkoliklik
Fazla mesaicilerin bir kısmı işkoliktir. İşkoliklik,
basitçe çok çalışmaktan daha karmaşık bir durumdur. Bir tür bağımlılık veya
kompülsif (zorlantılı) davranış olarak tanımlanır. Kişinin işe karşı duyduğu
aşırı ve kontrol edilemeyen bir ihtiyaçla karakterize edilir. İşkolikler, işe
olan bağlılıkları normal sınırları aştığında, işlerini tamamlasalar bile
sürekli çalışma veya iş düşünme ihtiyacı hissederler. Bu durum, genellikle
diğer yaşam alanlarını (aile, sağlık, sosyal yaşam, hobiler) ihmal etmelerine
neden olur. İşkoliklik, kişinin sağlığına (fiziksel ve zihinsel), ilişkilerine
ve genel yaşam kalitesine zarar verir.
İşkolikliği sadece "çok çalışkan" olmaktan ayıran
temel farklar şunlardır: İşkolikliğin pek çok nedeni ve güdüsü vardır.
İşkolikler genellikle istemeden değil, bir zorunluluk hissiyle çalışırlar.
Çalışmadıklarında suçluluk, kaygı veya huzursuzluk duyarlar. Çalışma sürelerini
veya işe harcadıkları enerjiyi kontrol etmekte zorlanırlar. "Dur"
diyemezler. İşkoliğin motivasyonu genellikle keyiften, başarı arzusundan veya
amaca hizmet etmekten ziyade, kaygıdan kaçınma, kendini kanıtlama veya kontrol
hissini sürdürme gibi daha karmaşık psikolojik nedenlere dayanır.
İşkoliklik bir zaman hırsızıdır. İşkoliklik, zamanı etkili
bir şekilde yönetememenin bir tezahürüdür ve zamanı çeşitli açılardan çalar.
(1) Kişinin ailesine, arkadaşlarına, sağlığına (egzersiz, uyku), hobilerine,
dinlenmesine ve kişisel gelişimine ayırması gereken zamanı tamamen veya büyük
ölçüde işe kaydırır. Bu, yaşam dengesini bozar ve uzun vadede mutsuzluğa yol
açar. (2) Sürekli ve aşırı çalışmak, belirli bir noktadan sonra verimliliği
düşürür. Yorgunluk, dikkat dağınıklığı, tükenmişlik ve stres, kişinin
odaklanmasını, yaratıcı düşünmesini ve etkili çözümler üretmesini engeller. Bu
da aynı işi daha uzun sürede yapmasına veya daha fazla hata yapmasına neden
olur. Yani işkoliklik, daha çok çalışarak daha az veya daha düşük kaliteli iş
çıkarmakla sonuçlanabilir. (3) İşkolikler genellikle "her şeyi hemen
yapma" dürtüsüyle hareket ederler. Bu, stratejik planlama, görevleri doğru
önceliklendirme ve zamanı verimli tahsis etme gibi zaman yönetiminin temel
unsurlarını ihmal etmelerine yol açar. Sürekli "yangın söndürme"
modunda oldukları için, önemli ama acil olmayan işlere (planlama, geliştirme,
ilişkiler) zaman ayıramazlar. (4) Sürekli iş düşünmek, iş dışı zamanlarda bile
zihnin meşgul olması, zihinsel enerji rezervlerini tüketir. Bu da karar verme
yeteneğini, odaklanmayı ve genel bilişsel performansı olumsuz etkiler.
Etkili zaman yönetimi, çalışma saatlerini artırmak değil,
belirlenen süre içinde maksimum verimi elde etmek ve yaşamın diğer alanları
için de bilinçli zaman ayırmaktır. İşkoliklik ise bunun tam tersidir; verimsiz
ve dengesiz bir zaman kullanımı örüntüsüdür.
7.
Odaklanma Eksikliği
İşlere veya üzerinizde çalıştığınız işe odaklanamamak,
konsantrasyon kaybı yaşamak, dikkat dağınıklığı yaşamak özellikle Z ve milenyum
kuşağının önemli bir sorunudur. Kolayca dikkatin dağılması, tek bir işe uzun
süre yoğunlaşamama önemli zaman kayıpları yaşatır.
Bir göreve odaklanamadığınızda, düşünceleriniz başka yerlere
kayar veya dış uyaranlardan (telefon bildirimleri, e-postalar, çalışma
arkadaşları vb.) kolayca etkilenirsiniz. Her bölünme, göreve geri dönmek için
ek zaman ve zihinsel enerji gerektirir.
Odaklanma eksikliği, aynı anda birden fazla iş yapma
eğilimini artırır. Ancak beynimiz aslında "gerçek" multitasking
yapamaz; sadece görevler arasında çok hızlı geçiş yapar. Her geçişte yeniden
adapte olma süresi oluşur. Bu, her görevi tek tek ve odaklanarak yapmaktan çok
daha yavaştır. Aynı anda birden fazla işe odaklanmaya çalışmak, verimliliği
düşürür ve odak dağınıklığına neden olur. Sonuçta hiçbir işi tam anlamıyla
bitiremezsin.
Odaklanmadan yapılan işlerde hata yapma olasılığı artar.
Yapılan hataları düzeltmek veya eksik bırakılan kısımları tamamlamak, işi
baştan doğru yapmak için harcanacak sürenin kat kat fazlasına mal olur.
Odaklanamayan beyin, bilgiler arasında bağlantı kurmakta
zorlanır ve bu da basit kararları bile vermeyi güçleştirir. Kararsızlık, işin
ilerlemesini durdurur ve zaman kaybettirir.
Odaklanma olmadığında işler daha yavaş ilerler. Bitmesi
gereken bir iş, dikkat dağınıklığı nedeniyle planlanandan çok daha uzun sürede
tamamlanır veya hiç tamamlanmaz.
Neye odaklandığınızı unuttuğunuzda, daha önce yaptığınız
araştırmaları, okuduğunuz metinleri veya aldığınız kararları tekrar gözden
geçirmek zorunda kalabilirsiniz. Bu da gereksiz zaman ve çaba harcamaktır.
Odaklanma eksikliği, bir göreve başlamayı da
zorlaştırabilir. Zihin dağınık olduğu için nereden başlayacağını bilemez ve bu
da ertelemeye yol açar. Erteleme, işlerin birikmesine ve aciliyetlerinin
artmasına neden olarak zaman yönetimi baskısını artırır.
Odaklanmak, konsantre olmak, bir görevi daha hızlı ve daha
az hatayla tamamlamanızı sağlar. Bu, aynı sürede daha fazla iş yapabilmeniz
anlamına gelir. Dikkatli ve odaklı çalışmak, işin kalitesini artırır. Daha az
hata, daha az yeniden çalışma ve daha tatmin edici sonuçlar elde edersiniz. Derin
konsantrasyon, "akış durumu" olarak bilinen duruma girmenizi
sağlayabilir. Bu durumda zaman algısı kaybolur, iş keyifli hale gelir ve
maksimum verimlilikle çalışırsınız. Konsantre olmak, bir göreve başlayıp onu
bitirme olasılığınızı artırır. Yarım kalmış iş yığınları yerine tamamlanmış
görevler görmek, hem motivasyonu artırır hem de zaman yönetimini kolaylaştırır.
Konsantrasyon becerisi yüksek olan kişiler, bir görevin ne kadar süreceğini
daha doğru tahmin edebilirler. Bu da daha gerçekçi ve uygulanabilir zaman
planları yapmalarını sağlar. Odaklı çalışmak, işleri zamanında bitirmenizi
sağlar ve son dakika telaşını azaltır. Bu da genel stres seviyenizi düşürür. Konsantrasyon,
zamanın ne kadar değerli olduğunu ve her anın nasıl daha etkili
kullanılabileceğini anlamayı kolaylaştırır.
Aynı anda birden çok iş yapmaya çalışmak yerine, tek bir
göreve odaklanın ve tamamlamaya çalışın. Her sabah 9:00-10:30 arasını
"Odaklanma Zamanı - Rahatsız Etmeyin" olarak işaretleyin. Bu blokta
en zor veya en çok konsantrasyon gerektiren işlerinizi yapın ve bu süre
zarfında e-posta veya mesajlara bakmaktan kaçının.
Yeter miktarda kahve içmek odaklanmanıza destek olabilir. Kahve,
ölçülü ve bilinçli tüketildiğinde, özellikle hafif yorgunluk hissettiğiniz
anlarda odaklanma için faydalı bir araç olabilir. (Ancak tek başına bir çözüm
değildir ve aşırıya kaçmak veya uyku düzenini bozmak tam tersi etki
yaratabilir.) Kahve odaklanmanıza kısa vadeli bir yardımcı olabilir, ancak
odaklanmayı kalıcı olarak artırmak için uyku, beslenme, egzersiz gibi temel
yaşam alışkanlıklarınızı düzenlemek, çalışma ortamınızı optimize etmek ve
etkili zaman yönetimi teknikleri kullanmak çok daha önemlidir ve sürdürülebilir
çözümler sunar.
Özetle, konsantrasyon, zaman yönetiminin temel taşıdır.
Odaklanma yeteneği, zamanı bir kaynak olarak en verimli şekilde kullanmanızı
sağlar. Odaklanma eksikliği ise zamanı boşa harcamanın, işleri uzatmanın ve
genel verimliliği düşürmenin en yaygın nedenlerinden biridir.
8.
Unutkanlık
Unutkanlık, günlük hayatımızda sık karşılaştığımız ve
gerçekten de zaman kaybına neden olabilen bir durumdur. Hem zihinsel enerjimizi
tüketir hem de somut işlerin gecikmesine veya tekrar yapılmasına yol açar.
Bir şeyi unuttuğunuzda, onu tekrar hatırlamaya çalışmak,
tekrar aramak (neredeydi, kime söyleyecektim vb.) veya emin olamadığınız için
tekrar kontrol etmek zaman alır. Örneğin, bir e-postayı gönderip
göndermediğinizi unutup tekrar taslaklara bakmak gibi.
Yapılması gereken önemli bir işi unuttuğunuzda, son teslim
tarihini kaçırabilir veya o işi yetiştirmek için daha sonra acele etmek zorunda
kalabilirsiniz. Bu da stres yaratır ve genellikle işin kalitesini düşürür.
Bir toplantıyı veya randevuyu unutmak, hem sizin hem de
bekleyen diğer kişilerin zamanının boşa gitmesine neden olur. Yeni bir zaman
ayarlamak, durumu açıklamak da ek bir çaba gerektirir.
Anahtarlarınızı, telefonunuzu, cüzdanınızı veya önemli bir
belgeyi nereye koyduğunuzu unutmak, onları arayarak önemli bir zaman
harcamanıza yol açar.
Bir iş yaparken ne yapacağınızı veya nerede kaldığınızı
aniden unutmak, odaklanmanızı bozar ve işinize geri dönmek için ekstra zaman ve
çaba harcamanız gerekebilir.
Bir bilgiyi (şifre, önemli bir isim, bir prosedür adımı)
unuttuğunuzda, bu bilgiyi tekrar bulmak, sormak veya yeniden öğrenmek zorunda
kalırsınız.
Verilen talimatları veya önemli detayları unutmak, işinizde
hatalar yapmanıza ve bu hataları düzeltmek için ek zaman harcamanıza neden
olabilir.
Unutkanlığı tamamen ortadan kaldırmak zor olsa da, azaltmak
ve etkilerini yönetmek mümkündür. İşte bazı etkili yöntemler:
·
Not Alın: En basit ve en etkili yollardan
biridir. Yapılacaklar listeleri, önemli bilgiler, fikirler veya hatırlamanız
gereken her şeyi yazın. Bunu bir deftere, telefonunuzdaki bir not uygulamasına
veya bilgisayarınızdaki bir araca yapabilirsiniz. Hafızanıza güvenmeyin. “Ben
unutmam” demeyin. Not alın. Alt kadrolarınıza verdiğiniz işleri mutlaka bir
yere yazın. (Terminsiz iş vermeyin) Sonra da bu yazdıklarınıza sık sık bakarak
işlerin tamamlanıp tamamlanmadığını denetleyin. Eğer unutkansanız, astlarınız
bundan faydalanabilir.
·
Takvim ve Ajanda Kullanın:
Randevularınızı, toplantılarınızı, son teslim tarihlerini ve önemli
etkinlikleri bir takvime kaydedin. Hem bilgisayarınızdaki hem de akıllı
telefonunuzdaki dijital takvimlerin hatırlatma özelliklerini kullanmak çok
faydalıdır.
·
Hatırlatıcı Ayarlayın: Telefonunuzdaki
veya bilgisayarınızdaki hatırlatma özelliklerini kullanarak belirli bir zamanda
yapmanız gereken şeyler için uyarılar kurun.
·
Rutinler Oluşturun: Sık kullandığınız
eşyalar (anahtar, cüzdan, telefon) için sabit yerler belirleyin ve her zaman o
yerlere koyma alışkanlığı edinin. Bu, arama süresini büyük ölçüde azaltır.
·
Odaklanın ve Dikkatli Olun: Bilgi alırken
(bir şey dinlerken, okurken veya öğrenirken) bilinçli olarak dikkat etmeye
çalışın. Dağınıklığı azaltın ve tek bir şeye odaklanmaya özen gösterin.
·
Önemli Bilgileri Tekrar Edin: Birinden
bir talimat veya önemli bir bilgi aldığınızda, anladığınızı göstermek ve
pekiştirmek için kısaca tekrar edin ("Yani şunu şunu yapacağım, doğru
mu?").
·
Görevleri Parçalara Bölün: Büyük veya
karmaşık görevleri daha küçük, yönetilebilir adımlara ayırın. Bu, her adımı
tamamladığınızda ilerleme hissi verir ve ne yapmanız gerektiğini hatırlamanızı
kolaylaştırır.
·
Ortamınızı Düzenleyin: Hem fiziksel
(çalışma masası, ev) hem de dijital (bilgisayar dosyaları, e-postalar)
ortamınızı düzenli tutmak, aradığınızı daha kolay bulmanızı sağlar ve
unutkanlığın etkilerini azaltır.
·
Yeterli Uyuyun: Uyku, beynin bilgileri
işlemesi ve depolaması için kritik öneme sahiptir. Yetersiz uyku, unutkanlığı
doğrudan artırır.
·
Sağlıklı Beslenin ve Egzersiz Yapın:
Beyin sağlığını destekleyen besinler tüketmek (omega-3 yağ asitleri gibi) ve
düzenli fiziksel aktivite yapmak hafızayı güçlendirmeye yardımcı olur.
·
Stresi Yönetin: Kronik stres hafıza
üzerinde olumsuz etki yapabilir. Meditasyon, yoga, hobiler veya sevdiğiniz
aktivitelerle stresi yönetmeye çalışın.
·
Zihninizi Aktif Tutun: Yeni şeyler
öğrenmek, kitap okumak, bulmaca çözmek, zeka oyunları oynamak beyninizi aktif
tutar ve bilişsel fonksiyonları destekler.
Eğer unutkanlık günlük yaşamınızı ciddi şekilde etkiliyorsa,
aniden başladıysa veya başka belirtilerle birlikte görülüyorsa, altta yatan
tıbbi bir durum olabileceği ihtimaline karşı bir doktora danışmak önemlidir.
Ancak çoğu durumda, yukarıdaki pratik yöntemlerle unutkanlığın etkilerini
azaltmak ve zaman kaybını önlemek mümkündür.
9.
Hayır Diyememek
Hayır diyememek, genellikle başkalarını memnun etme arzusu,
çatışmadan kaçınma veya kabul görme ihtiyacından kaynaklanan yaygın bir
sorundur. Ancak bu durum, kişinin kendi zamanı, enerjisi ve öncelikleri
üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açar.
Başkalarının taleplerine sürekli "Evet" demek,
kişinin kendi iş yükünün üzerine ek yük bindirir. Bu, yönetilmesi gereken
görevlerin sayısını ve kapsamını artırır. Başkalarının işlerine zaman
ayırdıkça, kişinin kendi asıl görevleri, hedefleri ve kişisel ihtiyaçları
(dinlenme, hobiler, aile) geri planda kalır. Çok fazla işi aynı anda yapmaya
çalışmak, her bir işe ayrılan sürenin azalmasına ve dolayısıyla kalitenin
düşmesine neden olabilir. Yetiştirilemeyen işler, kaçırılan son teslim
tarihleri veya kaliteden ödün verme baskısı sürekli stres ve kaygı kaynağıdır.
Hayır diyemeyenler, zamanlarının büyük bir kısmını, kendi
belirledikleri önceliklere göre değil, başkalarının aciliyetlerine veya
taleplerine göre harcarlar. Zaman çizelgeleri (iş planları) sürekli olarak dış
etkenler tarafından bozulur.
Hayır diyememek, başkalarına yardım etmekten veya talepleri
kabul etmekten dolayı pişmanlık duyma, içerleme veya yardım ettiği kişilere
karşı içten içe kırgınlık hissetme gibi duygusal yüklere neden olur. "Evet"
dedikleri halde içten içe pişmanlık duymak veya kabul etmek istemedikleri
işleri yapmak, zihinsel olarak yorucudur. Zamanın ve enerjinin nereye
harcanacağı konusunda kontrolün kaybedilmesi, kişinin kendi hayatının dümeninde
değilmiş gibi hissetmesine yol açar.
Hayır demeyi bilmeyenler kendilerini kullandırtırlar. Sürekli
evet demek, başkalarının kişinin sınırlarını zorlamasına veya kişiyi kolayca
"kullanılabilir" olarak görmesine neden olur.
Hayır demeyi bilin ve hayır demekten çekinmeyin. Eğer yeni
bir talep, kendi halihazırdaki önemli görevlerinizin yetişmesine mani olacaksa
hayır deyin. Hayır diyemeyecekseniz bile acil yapamayacağınızı, ileri bir
tarihte yapabileceğinizi söyleyin. Eğer talep edilen iş sizin yetkinliğinizde
değilse veya doğrudan sorumluluğunuz değilse (ve devredilebilecek biri varsa)
bunu açık açık söyleyin. “Bu benim yapabileceğim bir iş değil, bu X
kişisinin sorumluluk alanına giriyor, ona verin bu işi” deyin. Eğer kişi,
talep ettiği işi kendisi yapabilecekken sırf kolayına geldiği için size
soruyorsa “kendin yapmalısın” deyin.
Kendi önceliklerinize veya kapasitenize uymayan taleplere
nazikçe "Hayır" demeyi veya alternatif çözümler sunmayı öğrenin. Bu,
kendi zamanınızı korumanızı sağlar.
Not: Görev tanımınızın dışında olan, dolayısıyla
kabul etmemeniz gereken bir iş, eğer yapmanız durumunda vasfınızı artıracak bir
bilgi/beceri (know-how) edinmenize yarayacaksa, mesleki/kişisel gelişiminize
katkı sağlayacaksa, terfi veya zam almanıza yol açabilecekse “hayır” demeden
önce biraz düşünmenizi öneririm. Örneğin yeni ERP programının alınması ve
şirketinize adapte edilmesi projesinde yer alma teklifini geri çevirmememiniz
öneririm. Aynı şekilde kalite belgesi alma, şirket birleşmesi/alımı, yeniden yapılanma,
stratejik planlama projelerinde yer alma taleplerini geri çevirmeyin. Bu gibi
durumlarda evet demeniz yükselmenizi sağlayacaktır.
10.
Kararsızlık
Çoğu zaman çoğu işte karar vermekte zorlanırız ve gecikiriz.
Kararsızlık gerçekten de zamanımızın en büyük hırsızlarından biridir. Hem
zihinsel enerjimizi tüketir hem de somut eyleme geçişimizi engelleyerek
işlerimizin yavaşlamasına veya durmasına neden olur.
Bir karar vermeye çalışırken seçenekler arasında sürekli
gidip gelmek, en ince ayrıntısına kadar her ihtimali değerlendirmek ve olası
tüm senaryoları kafada canlandırmak çok fazla zaman ve enerji harcar. Bu
"analiz felci" durumu, karar alınana kadar ilerlemeyi durdurur.
Not: Beynimiz, temel olarak bir enerji tasarrufu
mekanizması gibi çalışır. Karar verme süreçleri, özellikle karmaşık olanlar,
oldukça fazla bilişsel enerji gerektirir. Bu nedenle, mümkün olduğunda,
beynimiz en az bilişsel enerji harcayacak yolu tercih etme eğilimindedir. Bu
eğilim, alışkanlıklarımızın oluşmasında, kısa yolları kullanmamızda ve bazen de
"analiz felci" yaşamamızda (çok fazla enerji gerektiğinde karar
vermeyi erteleme) kendini gösterir. Rutin kararları otomatik pilotta almak,
enerji tasarrufu sağlar ve daha önemli kararlar için bilişsel kaynağı serbest
bırakır.
Karar veremediğimiz için ilgili göreve veya işe başlamayı
erteleriz. Bu, teslim tarihlerini kaçırmamıza, son dakikaya sıkışmamıza ve
genellikle daha düşük kaliteli iş çıkarmamıza neden olur.
Bazı kararlar için belirli bir "zaman penceresi"
vardır. Kararsızlık nedeniyle bu pencere kapandığında, potansiyel bir fırsatı
(iş, yatırım, kişisel gelişim vb.) kaçırmış oluruz. Kaçırılan fırsatın telafisi
genellikle zaman alır veya mümkün olmaz.
Kararsızlık, geleceğe yönelik bir belirsizlik hissi yaratır.
Bu belirsizlik endişe ve strese yol açar. Zihinsel olarak meşgul olduğunuz bu
stres, diğer işlere odaklanmanızı zorlaştırır ve genel üretkenliğinizi düşürür.
Bir karar vermeyip konuyu rafa kaldırdığınızda, daha sonra
aynı konuyu tekrar açıp seçenekleri yeniden değerlendirmek zorunda kalırsınız.
Bu, ilk başta harcadığınız zamana ek olarak tekrar tekrar zaman kaybetmenize
yol açar.
Kararsızlık bir iş üzerinde takılı kalmanıza neden
olduğunda, o işten uzaklaşıp başka şeylerle ilgilenir, sonra tekrar kararsızlık
yaşadığınız konuya dönersiniz. Bu sık bağlam değiştirme, odaklanma süresini
azaltır ve verimliliği düşürür.
Başkalarını ilgilendiren konularda kararsız olmak, onların
da beklemesine veya kendi işlerini yapamamasına neden olabilir. Bu, iş
birliğini yavaşlatır ve ilişkilerde gerginlik yaratabilir.
Karar almanız gerektiğinde neler yapmanız gerektiğini ele
alalım. Öncelikle karar verme nedeninizi sorgulayın. Bu karar sizin için neden
önemli? Ne elde etmeye çalışıyorsunuz? Hangi faktörler sizin için en önemli
(maliyet, zaman, kalite, risk vb.)? Kriterlerinizi netleştirmek, seçenekleri
değerlendirmeyi kolaylaştırır.
Hızlı karar almak, "aceleci" olmak anlamına
gelmez. Daha ziyade, süreci optimize etmek ve gereksiz takılmalardan
kaçınmaktır.
Kararın önem derecesini belirleyin. Her kararın aynı
ağırlıkta olmadığını kabul edin.
·
Küçük kararlar (dönüşü kolay, etkisi düşük) için
çok az zaman harcayın. Hızlıca bir seçenek seçin ve ilerleyin. ("Ne
yiyeceğim?" veya "Bu e-postayı şimdi mi yoksa 15 dakika sonra mı
göndereyim?")
·
Orta kararlar (dönüşü biraz daha zor, etkisi
orta) için biraz düşünün, temel bilgileri toplayın ama aşırıya kaçmayın. Makul
bir süre belirleyip karar verin.
·
Büyük kararlar (dönüşü zor veya imkansız, etkisi
yüksek) için daha fazla düşünme ve araştırma gerektirir, ancak yine de bir
zaman sınırı koyun. Kendinize "Bu karar için en fazla X dakika/saat
harcayacağım" deyin. Süre dolduğunda, mevcut bilgilerle en iyi kararı
verin veya en azından bir sonraki adımı (örneğin ek bilgi toplama) belirleyin.
Yeterli bilgiyi toplayın, fazlasını değil.
"Mükemmel" bilgiyi beklemeyin. Karar vermek için yeterli olan,
ancak sizi boğmayacak kadar bilgi toplayın. Bilgi toplama aşamasına da bir
zaman sınırı koyun.
En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir derler. Kısmen
doğrudur. Ama önemli kararlar için yeterince bilgilenmeniz gerekir. İnsan
bildikleriyle düşünür. Kararlarının kalitesi (isabetliliği) düşünce kalitesi
ile doğru orantılıdır.
Çok fazla seçenek varken karar vermek zorlaşır. Seçenekleri
listeleyin ve sınırlandırın. Başlangıçta seçenekleri 2-3 ana alternatife
indirmeye çalışın. Vermeniz muhtemel olan kararların artılarını ve eksilerini
yazın (kısa ve öz olsun). Temel seçenekler için ana avantajları ve
dezavantajları kısaca listeleyin. Aşırı detaylandırmadan, önemli noktalara
odaklanın.
Senaryolar oluşturun. Verebileceğiniz "en kötü"
kararın sonuçları ne kadar kötü olabilir? Genellikle korktuğumuz kadar kötü
olmadığını görürüz. Sonuçlar yönetilebilir veya geri döndürülebilir ise, karar
verme cesaretiniz artar.
Özellikle küçük kararlarda sezgilerinize güvenin. Tüm
verileri topladıktan sonra bile bazen iç sesiniz bir yöne ağır basabilir.
Özellikle daha önce benzer durumlar yaşadıysanız, sezgileriniz deneyimlerinize
dayanır ve faydalı olabilir.
"Yeterince iyi" olanı kabul edin. Nadiren tek bir
"mükemmel" karar vardır. Genellikle birkaç tane "iyi" veya
"yeterince iyi" seçenek bulunur. "En iyi"yi bulmak yerine
"yeterince iyi" olanı seçmek, karar alma sürecini hızlandırır.
Unutmayın, alınan bir karar, alınmayan bir karardan genellikle daha iyidir,
çünkü sizi harekete geçirir. İş dünyasında aldığınız kararlardan 10’da 6’sı
isabetli olsa, bu oran başarılı olmanız için yeterlidir. Her kararınızda
isabetli olamayacağınız gerçeğini kabullenin.
Kararı verdikten sonra hemen harekete geçin. Bu, kararın
doğruluğuna olan inancınızı artırır ve momentum yaratır. Kararsızlık,
hareketsizliğe yol açar ve bu da zaman kaybıdır. Daha hızlı karar almayı
öğrenmek, hayatınızda daha fazla akışkanlık ve üretkenlik sağlar. Başlangıçta
zor gelse de, küçük adımlarla ve bilinçli pratikle bu beceriyi
geliştirebilirsiniz.
11.
Karar Yorgunluğu
Karar yorgunluğu gün boyunca çok sayıda karar verdikten
sonra zihinsel enerjinin tükenmesi sonucu, kişinin daha sonraki kararlarının
kalitesinin düşmesi veya hiç karar verememe eğilimine girmesi durumudur.
Basitçe ifade etmek gerekirse, beynimizdeki karar verme yeteneği bir kas gibi
çalışır. Ne kadar çok kullanırsak, o kadar yorulur ve performansında düşüş
yaşanır. Sabah taze zihinle daha iyi ve rasyonel kararlar alabilirken, gün
sonuna doğru, verdiğimiz yüzlerce küçük (ne yiyeceğim, ne giyeceğim, bu e-postayı
şimdi mi yanıtlayayım) ve büyük (bir proje hakkında kritik bir karar, önemli
bir satın alma) kararın birikimiyle zihinsel kaynaklarımız azalır.
Karar yorgunluğu zaman kaybına yol açabilir. Bazı basit
konularda karar vermeyi iptal ederek, otomatik davranış sergileyerek karar
verme sayınızı düşürebilirsiniz. Günlük rutinler oluşturmak (örneğin her sabah
aynı kahvaltıyı yapmak, her Pazartesi toplantı planlamak), yemek planlaması
yapmak, kıyafetler için bir "üniforma" belirlemek gibi. Örneğin;
Steve Jobs, Mark Zuckerberg, Barack Obama, Albert Einstein gibi kariyerinde
başarılı insanlar her gün ne giyeceği gibi nispeten önemsiz bir karar için
enerji harcamak yerine, bu kararı ortadan kaldırarak beyinlerini daha stratejik
ve yaratıcı düşüncelere ayırmayı tercih etmişlerdir. Kıyafet seçimi gibi günlük
kararların getirdiği "karar yorgunluğunu" azaltmak ve zihinsel
enerjilerini daha önemli konulara saklamak amacıyla, gardıroplarını
sadeleştiren ve neredeyse hep aynı tip/renk kıyafetleri giyen bu ünlü ve
başarılı insanlar zamandan da tasarruf yapmış olmaktadırlar.
Karar yorgunluğu, modern yaşamın getirdiği kaçınılmaz bir
durumdur ancak bunun farkında olmak ve bilinçli stratejilerle yönetmek, hem
daha iyi kararlar almamıza hem de genel yaşam kalitemizi artırmamıza yardımcı
olabilir.
12.
Belirsiz Beklentiler
Bir işin ne zaman, nasıl, ne kadar kaliteli, hangi kapsamda
ve kim tarafından yapılacağının net olmaması, birçok aşamada zamanın boşa
harcanmasına yol açar. Bir görevin ne olduğu, nasıl yapılacağı veya ne zaman
teslim edileceği konusundaki belirsizlik, sık sık “açıklığa kavuşturma” gerektirir, bu da zaman kaybıdır.
Bir göreve başlarken ne yapmanız gerektiği, hedefin tam
olarak ne olduğu veya nereden başlamanız gerektiği net değilse, zihin doğal
olarak tereddüt eder. Bu belirsizlik, işe başlamayı zorlaştırabilir ve
ertelemeye yol açabilir. İşe başlama süresi uzar.
Beklentiler net olmadığında, kendinizce varsayımlarda
bulunarak veya yanlış bir anlayışla işe başlayabilirsiniz. Bu durumda, işin
ilerleyen aşamalarında veya sonunda, yaptığınız işin aslında istenen şey
olmadığını fark edersiniz.
Belirsizlik, sürekli olarak soru sorma ihtiyacı doğurur. Bu
soruları sormak, cevapları beklemek ve gelen cevapları anlamaya çalışmak zaman
alır. Hem sizin iş akışınızı böler hem de soru sorduğunuz kişinin zamanından
çalar.
Beklentilerin belirsizliği, her adımı atarken "Acaba
doğru mu yapıyorum?" endişesini beraberinde getirir. Bu durum, basit
konularda bile aşırı düşünmeye, karar vermede zorlanmaya ve "analiz
felci"ne yol açabilir.
Beklentilerin net olmaması, projenin veya görevin kapsamının
süreç içinde sürekli değişmesine veya genişlemesine neden olabilir. Ayrıca,
bitmiş işin "yeterince iyi" olup olmadığına dair net kriterler
olmadığında, sürekli olarak geri bildirim alıp işi revize etme döngüsüne
girebilirsiniz.
Hangi kaynağa (insan, para, teknoloji) ne kadar ihtiyaç
duyulduğu net değilse, gereğinden fazla kaynak ayırabilir (israf) veya yetersiz
kaynakla işe başlayıp sonradan eksikleri tamamlamak zorunda kalabilir (gecikme)
ve bu da zaman kaybı yaratır.
Beklentilerin ve kapsamın belirsizliği, işin ne kadar
süreceğini doğru tahmin etmeyi zorlaştırır. Bu da genellikle gerçekçi olmayan
son teslim tarihleri belirlenmesine veya işlerin öngörülen süreden çok daha
uzun sürmesine neden olur.
Belirsiz beklentiler, iş bittiğinde taraflardan birinin veya
birkaçının sonucun beklediği gibi olmadığını görmesiyle sonuçlanabilir. Bu
durum, hayal kırıklığına, çatışmalara ve ilişkilerin gerilmesine yol açar. Bu
sorunları çözmek de zaman alır.
Belirsiz beklentiler, işin her aşamasında (başlangıç,
ilerleme, bitiş) potansiyel zaman kayıpları yaratır. Net bir yönlendirme ve
hedef olmaksızın çalışmak, yanlış yollara sapma, sürekli durup sorgulama,
gereksiz çaba harcama ve işi tamamlamada zorlanma gibi etkilere yol açar. Zaman
yönetimi açısından, beklentilerin başlangıçta olabildiğince netleştirilmesi,
sürecin her adımında oluşabilecek büyük zaman kayıplarını önlemenin en etkili
yollarından biridir.
Not: Belirsiz roller ve sorumluluklar da zaman
kaybına yol açar. Kimin ne işten sorumlu olduğu belli değilse işler ya yapılmaz
ya da iki kişi aynı işi yapar. Her iki durum da zaman kaybı yaşanır.
13.
Oryantasyon Eksikliği
Oryantasyon yeni bir işe/göreve başlayan kişinin o ortama,
kurallara, işleyişe, kültüre ve diğer kişilere alışmasını sağlamak amacıyla
verilen bilgi, eğitim ve destek sürecidir. Amacı, kişinin yeni durumuna hızlı
ve etkili bir şekilde adapte olmasını kolaylaştırmaktır.
İş yeni başlamış biriyseniz veya yeni bir göreve
atandıysanız oryantasyonunuzu hızla tamamlamanız gerekir. Aynı şekilde yeni
istihdam edilen bir kişi veya yeni göreve atanan bir kişi hızla oryantasyona
tabi tutulmalıdır.
İşi doğru yapmayı bilmeyen kişi, deneme-yanılma yoluyla
zaman kaybeder. Eğitim eksikliği, işin süresini uzatır. İşe yeni başlayan veya
yeni bir göreve atanan kişiye verilen oryantasyon süreci, hem çalışanın
başarısı hem de şirketin verimliliği açısından kritik öneme sahiptir. İyi bir
oryantasyon, zaman kayıplarını önler ve adaptasyon sürecini hızlandırır.
Yetersiz veya hiç oryantasyon verilmemesi, hem yeni çalışan
hem de şirket için ciddi zaman ve kaynak kayıplarına yol açar.
·
Kişi, kiminle konuşacağını, nerede bulacağını,
nasıl yapacağını bilemediği için sürekli bilgi aramakla zaman kaybeder. Doğru
süreci veya yöntemi bilmediği için hatalar yapar ve bu hataları düzeltmek zaman
alır. Görevin önceliklerini, beklentilerini veya doğru yaklaşımı anlamadığı
için işe yanlış yerden başlayabilir, baştan yapmak zorunda kalabilir. Desteklenmediğini,
kaybolduğunu hisseden çalışanlarda stres, motivasyon düşüklüğü ve hatta işe
karşı isteksizlik oluşabilir. Bu da verimliliği düşürür. Şirket kültürüne,
ekibe ve işleyişe adapte olması çok daha uzun sürer.
·
Yeni çalışanın temel konular hakkında sürekli
aynı soruları sorması, ekip üyelerinin ve yöneticinin zamanını alır. Yeni
çalışanın bilgisizlikten veya eksik bilgilendirmeden yaptığı hataları düzeltmek
için ekip üyeleri/yönetici fazladan mesai harcar. Kişiye güvenli bir şekilde iş
devredilemediği için yöneticinin sürekli kontrol etmesi ve mikro yönetime
yönelmesi gerekebilir. Ekip üyeleri, yeni kişinin adaptasyonuna yardımcı olmaya
çalışırken kendi işlerine yeterince odaklanamayabilirler.
·
Yeni çalışanın tam verimliliğe ulaşması çok daha
uzun sürer, bu da projelerin gecikmesine veya genel iş çıktısının düşmesine
neden olur. Süreçlerin doğru bilinmemesi veya eksik bilgi, ürün ve hizmet
kalitesini olumsuz etkileyebilir. Yetersiz oryantasyon nedeniyle çalışanların
hızla işten ayrılma (turnover) oranı artabilir. Yeni bir çalışanı işe almak ve
eğitmek çok maliyetli bir süreçtir.
Özetle, etkili bir oryantasyon süreci, yeni çalışanın hızla
bağımsız, üretken ve motive bir ekip üyesi olmasını sağlar. Bu da hem bireysel
hem de kurumsal düzeyde önemli zaman ve kaynak tasarrufu demektir. Oryantasyon,
bir "gider" olarak değil, gelecekteki verimliliğin ve çalışan
bağlılığının temelini oluşturan bir "yatırım" olarak görülmelidir.
14.
Mükemmeliyetçilik
Mükemmeliyetçilik, özellikle sağlıksız veya aşırı boyutta
olduğunda, zaman kaybına yol açmanın en yaygın nedenlerinden biridir ve zaman
yönetimi açısından genellikle zararlıdır. Bir işi "yeterince iyi"
olduğunda bitirmemek, aşırı detaylarda kaybolmak zaman kaybına yol açar.
Bir işe başlamadan önce her detayın kusursuz olmasını
istemek, gereğinden fazla araştırma yapmaya, planlamaya veya hazırlık yapmaya
neden olabilir. Bu, işin kendisine başlamayı geciktirir ve ilk adımı atmak bile
çok uzun sürebilir.
Yapılan işin hiçbir zaman "yeterince iyi" olmadığı
düşüncesi, sürekli olarak geri dönüp düzeltme, iyileştirme ve parlatma
döngüsüne girmeye yol açar. İşin temel amacı veya gereksinimi için fazlasıyla
yeterli olan bir noktada durmak yerine, verimliliği artırmayan küçük detaylarla
saatler harcanabilir.
İşin kusursuz olmayacağı korkusu, başlamayı ertelemeye veya
başladıktan sonra bitirmeyi imkansız hale getirmeye neden olabilir.
Mükemmeliyetçi, bitmiş ama "kusurlu" bir iş teslim etmek yerine, hiç
teslim etmemeyi veya süresiz ertelemeyi tercih edebilir.
Mükemmeliyetçilik yüzünden büyük resmi kaçırarak, işin genel
amacına veya etkisine çok az katkısı olan küçük detaylara aşırı zaman ve enerji
harcamak, toplamda büyük bir zaman kaybına yol açar. "Detaylarda
boğulmak" deyimi burada devreye girer. Stratejik düşünmeyi engeller,
zamanı tüketir.
Her seçeneğin veya kararın "en mükemmel" olması
gerektiğini düşünmek, basit konularda bile karar vermeyi zorlaştırır ve uzatır.
Bu da işlerin ilerlemesini durdurur.
Hata yapmaktan aşırı derecede kaçınma isteği, kişiyi
yavaşlatır, her adımı tekrar tekrar kontrol etmeye zorlar ve bu da iş akışını
kesintiye uğratır.
Elbette, yüksek standartlara sahip olmak ve kaliteli iş
çıkarmaya çalışmak farklıdır. Sağlıklı bir şekilde kaliteye odaklanmak,
belirlenen sınırlar (zaman, kaynak vb.) dahilinde en iyi sonucu elde etmeyi
hedefler ve işi zamanında tamamlama bilincine sahiptir. Aşırı mükemmeliyetçilik
ise bu sınırları görmezden gelerek, çoğu zaman gereksiz bir
"kusursuzluk" peşinde koşar ve bu da kaçınılmaz olarak zamanın
israfına yol açar.
Dolayısıyla, zaman yönetimini etkin bir şekilde yapabilmek
için, özellikle iş hayatında veya projelerde "yeterince iyi"
kavramını benimsemek ve mükemmeliyetçiliğin zamanı nasıl çaldığının farkında
olmak çok önemlidir.
15.
Karmaşık Süreçler
Bir sürecin karmaşıklığı arttıkça, genellikle daha fazla
adım, daha fazla paydaş, daha fazla bağımlılık ve daha fazla belirsizlik
içerir. Bu faktörler, zamanın verimli kullanılmasını engeller. Yalınlık zaman
kazandırır.
Karmaşık süreçler genellikle gereğinden fazla adım içerir.
Her bir adım, tamamlanması için zaman, enerji ve genellikle bir miktar çaba
gerektirir. Gereksiz veya tekrarlayan adımlar, süreyi uzatır ve verimliliği
düşürür. Çok fazla onay veya kontrol noktası da bürokrasiyi artırır ve süreci
yavaşlatır. Örneğin: Basit bir satın alma süreci için 7 farklı departmandan
onay almak zorunda olmak zaman ve emek kaybından başka şey değildir. Bu yüzden
iş yerinizdeki süreçleri ve onay mekanizmalarını olabildiğince yalınlaştırın ve
ERP programından olabildiğince faydalanın.
Karmaşık süreçlerde hata yapma olasılığı daha yüksektir
çünkü takip edilmesi gereken çok fazla adım, çok fazla bilgi ve çok fazla el
değiştirme vardır. Hataların düzeltilmesi veya sürecin başa dönmesi, önemli
ölçüde zaman kaybına yol açar. Sürecin karmaşıklığı nedeniyle, bir hatanın
nerede yapıldığını bulmak bile uzun sürebilir.
Farklı sistemlerin birbiriyle entegre olmadığı karmaşık
süreçlerde, bilgiler bir sistemden diğerine manuel olarak aktarılmak zorunda
kalabilir. Bu, sadece zaman alıcı olmakla kalmaz, aynı zamanda hata riskini de
artırır. Örneğin: Bir satış siparişinin bir CRM sistemine girildikten sonra,
faturalama için ayrı bir muhasebe sistemine manuel olarak tekrar girilmesi.
İş akış sürecinin farklı kişiler veya departmanlar arasında
sürekli gidip gelmesi, bekleme sürelerine, iletişim zorluklarına, yanlış
anlaşılmalara ve farklı önceliklendirmelere yol açar. Her el değiştirme
potansiyel bir gecikme noktasıdır. Bir kişinin işi bittikten sonra diğerinin
başlaması için beklemesi zaman kaybettirir. Örneğin; Müşteri talebinin satıştan
mühendisliğe, oradan finansa, sonra hukuka ve tekrar satışa dönmesi satışın
kaçırılmasına neden olabilir.
Karmaşık süreçler genellikle net bir şekilde tanımlanmamış
veya belgelenmemiş olabilir. Çalışanlar, ne yapmaları gerektiği, süreci nasıl
takip edecekleri, kiminle iletişime geçecekleri konusunda belirsizlik yaşarlar.
Bu durum, soru sormak, araştırmak, tahmin yürütmek ve hata yapmak için ek zaman
harcamalarına neden olur.
Sürecin bir adımının tamamlanması için başka bir adımın
(veya birkaç adımın) bitmesi gerekiyorsa, bu bir bağımlılık yaratır.
Bağımlılıklar, süreçte "dar boğazlar" oluşmasına neden olabilir. Eğer
bir adım gecikirse, ona bağımlı olan tüm sonraki adımlar da gecikir ve süreç
durur. Örneğin çanta üretim atölyesinde tüm siparişler üretilmiş olabilir ama
logolar henüz gelmediyse çantalar tamamlanamaz, dağ gibi yığınlar oluşur, para
hammaddeye bağlanmıştır ama sevkiyat olmadığı için müşteri para ödememiştir.
Logoların gelmemesi yüzünden şirket zaman ve para kaybetmektedir.
Karmaşık süreçlerin anlaşılması, analiz edilmesi ve
iyileştirilmesi de zorlaşır. Sürecin hangi kısımlarında zaman kaybedildiğini
tespit etmek güçleşir, bu da düzeltici önlemlerin alınmasını geciktirir.
Tekrarlayan görevleri otomatikleştirecek yolları arayın
gerekiyorsa ERP programınıza ek modüller yazdırın. İş akışınızı kolaylaştıracak
teknolojik araçları ve yazılımları (proje yönetimi araçları, not alma
uygulamaları vb.) etkin kullanın.
Kısacası, karmaşık süreçler; verimsiz akışlar, gereksiz
beklemeler, iletişim kopuklukları ve hata potansiyeli yaratarak zamanı çarçur
eder. Süreçlerin basitleştirilmesi, zaman yönetimini iyileştirmenin kritik bir
yoludur.
Bireysel olarak karmaşık süreçleri yalınlaştıracak yöntemler
geliştirin. Yeni beceriler öğrenerek işleri daha hızlı veya daha iyi yapmanın
yollarını keşfedin. Klavye kısayolları, şablonlar gibi verimlilik artırıcı
küçük ipuçlarını öğrenin.
16.
Düzensizlik
Düzensizlik ve dağınıklık, hem fiziksel hem de dijital
ortamlarda, zaman kaybının en yaygın ve sinsi nedenlerinden biridir. Zaman
yönetimi açısından oldukça zararlıdır.
Düzensiz ve dağınızsanız sürekli bir şeyler kaybedersiniz.
En belirgin zaman kaybı nedeni budur. İhtiyacınız olan bir belgeyi, notu,
dosyayı, e-postayı veya aracı bulmak için sürekli arama yapmak zorunda kalmak,
her seferinde saniyeler, dakikalar hatta saatler kaybettirir. Bu kayıp, gün
içinde birikerek önemli bir süreye ulaşır.
Fiziksel veya dijital dağınıklık, beyin için görsel ve
bilişsel bir yüktür. Etraftaki veya ekrandaki düzensiz öğeler dikkati dağıtır,
odaklanmayı zorlaştırır ve zihinsel enerjiyi emer. Bu, bir göreve konsantre
olmayı güçleştirir ve işin daha yavaş ilerlemesine neden olur. Örneğin;
Masanızdaki yığılı kağıtlar, boş kahve fincanları veya bilgisayarınızdaki
karmaşık masaüstü, üzerinde çalıştığınız rapora tam olarak odaklanmanızı
engeller.
Notların, yapılacaklar listelerinin veya önemli bilgilerin
kaybolması veya gözden kaçması, unutkanlığa ve kritik görevleri atlamaya yol
açabilir. Bu da sonradan hataları düzeltmek veya eksikleri tamamlamak için
ekstra zaman ve çaba gerektirir. Örneğin; Önemli bir toplantı notunun
kaybolması nedeniyle alınan kararları unutmak ve bu kararları tekrar
netleştirmek için toplantı katılımcılarıyla yeniden iletişime geçmek.
Dağınık bir ortam veya kaotik bir yapılacaklar listesi, bir
işe nereden başlayacağını bilememeye neden olabilir. Bu durum, göz korkutucu
hale gelerek ertelemeye yol açar.
Düzensizlik, etkili zaman yönetiminin önündeki en büyük
engellerden biridir. Planlama, önceliklendirme ve zaman dilimlerini belirleme
gibi temel zaman yönetimi prensipleri, düzensiz bir ortamda uygulanamaz hale
gelir. Zamanı nereye harcadığınızı takip etmek zorlaşır ve sürekli olarak
"yangın söndürme" modunda çalışırsınız.
Düzensizlikten kurtulmak için aşağıdakileri yapın:
·
Sık kullandığınız her fiziksel veya dijital öğe
için sabit bir konum belirleyin. Örneğin: "Önemli Belgeler" adında
fiziksel bir dosya kutusu veya bilgisayarınızda "Güncel Projeler"
adında ana bir klasör oluşturun ve ilgili her şeyi oraya kaydedin. Masanızda
sadece güncel olarak çalıştığınız belgeler ve birkaç temel araç bulunsun.
·
Bir şeyi (e-posta, belge, araç) kullandığınızda
veya elinize aldığınızda, onu hemen işleyin, arşivleyin, ilgili yere koyun veya
çöp kutusuna atın. Yığılmasına izin vermeyin. Örneğin: Gelen kutunuza düşen bir
e-postayı okudunuz ve işlem yaptınız mı? Hemen arşivleyin veya silin.
Kullandığınız bir kalemi işiniz bittiğinde hemen kalemliğe geri koyun, masanın
üzerinde bırakmayın.
·
Büyük bir karmaşa oluşmasını beklemeden,
periyodik olarak küçük düzenleme ve temizlik seansları planlayın. Her günün
sonunda 5-10 dakika veya her haftanın sonunda 15-20 dakika "toplama"
süresi ayırın. Örneğin; Gün sonu rutininize, masadaki kağıtları toplama,
dijital masaüstünü temizleme, indirmeler klasörünü düzenleme gibi adımlar
ekleyin. Haftada bir, klasörlerinizi, çekmecelerinizi veya dijital
dosyalarınızı gözden geçirip gereksizleri temizleyin.
·
Hem fiziksel hem de dijital ortamlar için
mantıklı ve kolay takip edilebilir bir adlandırma ve sınıflandırma sistemi
kurun. Projelerinize, tarihlere veya konu başlıklarına göre klasörler oluşturun
ve dosyaları bu sistematiğe göre kaydedin. Bilgisayarınızda "2024
Projeler", "Yönetim", "Müşteriler" gibi ana klasörler
oluşturun. Her projenin içinde "Belgeler", "Sunumlar",
"Veriler" gibi alt klasörler bulundurun. Belgelerinizi adlandırırken
"ProjeAdı_BelgeTipi_Tarih" (örn:
"TeklifSunumu_ABCŞirketi_20240327") gibi tutarlı bir format kullanın.
Düzenli olmak, başlangıçta ek bir çaba gibi görünse de, uzun
vadede kaybedilen arama, karar verme ve yeniden çalışma sürelerinin önüne
geçerek size büyük bir zaman tasarrufu sağlar ve genel verimliliğinizi artırır.
17.
Karmaşık İşler
Karmaşık işler; birden fazla değişkeni olan, potansiyel
riskleri yüksek olan genelde önem derecesi yüksek ve stratejik işlerdir.
Şirkete yeni bir ERP programının alınması veya bir yazılım projesinde farklı
modüllerin bağımsız ekiplerce geliştirilmesi ve bunların sorunsuz bir şekilde
bir araya getirilmesi karmaşık işlere örnektir. Karmaşık işlere nereden
başlayacağınızı ve üzerinde nasıl çalışacağınızı bilmezseniz size çok zaman
kaybettirir.
Karmaşık işler, derinlemesine düşünme, analiz yapma, farklı
açılardan bakma ve çok sayıda faktörü göz önünde bulundurarak kararlar alma
gerektirir. Karmaşık işlerde, her adımın veya bağlantının tam olarak
anlaşılmaması veya öngörülemeyen etkileşimler nedeniyle hata yapma olasılığı
artar. Karmaşık bir sistemde yapılan bir hatayı bulmak ve düzeltmek, basit
işlerdeki hatalara göre çok daha fazla zaman ve kaynak gerektirir.
Karmaşık işler genellikle yeni beceriler, bilgiler veya
araçlar öğrenmeyi gerektirir. Bu öğrenme süreci zaman alır ve işin
başlangıcında veya ilerleyen aşamalarında verimliliği düşürebilir.
Karmaşık işlerin ne kadar süreceğini veya ne kadar çaba
gerektireceğini doğru bir şekilde tahmin etmek zordur. Bu, zaman planlamasını
güçleştirir ve genellikle başlangıçta belirlenen sürelerin aşılmasına neden
olur.
Karmaşık işler, derin konsantrasyon ve kesintisiz çalışma
süreleri gerektirir. Sık sık bölünme veya dikkat dağıtıcılar, bu tür işlerde
verimliliği büyük ölçüde düşürür ve göreve yeniden odaklanmak için ek zaman
harcanmasına neden olur.
Kısacası, karmaşık çalışma, doğası gereği daha fazla
düşünme, koordinasyon, deneme-yanılma ve belirsizlik içerdiği için, basit veya
rutin işlere kıyasla çok daha fazla zamanın harcanmasına yol açar. Bu, zaman
yönetimini planlama, tahminde bulunma ve uygulama açısından daha zorlu hale
getirir.
Karmaşık işlere başlamadan önce işin tüm boyutlarını anlamaya
çalışın. Sonra parçalara bölüp adım adım çözmeye çalışın. Asla uzun aralar
vermeyin, bu hem unutkanlığa hem de konsantrasyon kaybına yol açar. Karmaşık
işleri ilgililere ve takım arkadaşlarınıza yalınlaştırarak anlatın.
18.
İşgüzarlık
Gerektiğinden fazla ve genellikle istenmeyen bir şekilde
başkalarının işlerine karışma veya yardım etme çabası işgüzarlıktır. Başkalarının
işine burnunu sokanlar genellikle kendi işlerini aksatan çalışanlar arasından
çıkar. Üstüne vazife olmayan işlerle uğraşan çalışanlar, enerjilerini ve
zamanlarını kendi sorumluluk alanları veya hedefleri dışında kalan konulara
harcadıkları için ciddi bir zaman kaybı yaşarlar. Üstelik başkasının
sorumluluğundaki bir işi yapmaya çalışmak, o işin asıl sahibinin yapmasından çok
daha fazla zaman alabilir. Doğru bilgiye, yetkiye veya beceriye sahip
olmadıklarından, işi doğru yapamayabilir, süreci uzatabilirler.
·
Sizden beklenmeyen işlerle uğraşırsanız asıl
işlerinize yetişemezsiniz. Yetiştirseniz bile muhtemelen kalitesiz iş
çıkarırsınız. Yapılacaklar listeniz allak bullak olur.
·
Başkalarının işine karışmak genellikle yanlış
anlaşılmalara, gerginliğe veya doğrudan çatışmalara yol açabilir. Kaş yapayım
derken göz çıkarabilirsiniz. Üstelik yaptığınız hatayı düzeltmek için fazladan
zaman da harcamanız gerekebilir.
·
Başkalarının işlerine odaklanılan zaman, kişinin
kendi becerilerini geliştirebileceği, öğrenebileceği, dinlenebileceği veya
hobilerine vakit ayırabileceği zamandan çalınır. Bu durum, kişisel veya
profesyonel gelişim fırsatlarının kaçırılmasına neden olur.
Yetki alanı dışına sürekli müdahale eden kişiler (veya
müdahaleler) hem senin zamanını çalar hem de işleri aksatır.
19.
Acelecilik
Pek çok insan işlerini son ana bırakır. Yumurta kapıya
dayanınca çalışmaya başlar. Bu da onların acele etmesine neden olur. Bazı
insanlar da yaptıkları her işi bir an önce bitirmek amacıyla acele eder. Acele
işe şeytan karışır misali, aceleciler işlerini genelde yalap şalap yapar. Dolayısıyla
yapıldığı düşünülen işlere tekrar bakılması, düzeltilmesi, ekstra zaman
ayrılması gerekir.
Acele etmek genellikle işleri hızlıca bitirme, son teslim
tarihlerine yetişme veya bir an önce görevden kurtulma dürtüsüyle ilişkilidir.
Aceleci davranmak, detayları gözden kaçırmaya, dikkatsizlik yapmaya ve hatalı
çalışmaya neden olur. Hataları düzeltmek, başlangıçta acele ederek
"kazandığınız" zamandan çok daha fazlasını kaybetmenize yol açar.
İşler aceleye geldiğinde genellikle kaliteden ödün verilir.
Tamamlanmış gibi görünen iş aslında yetersiz veya eksiktir, bu da gelecekte
tekrar uğraşmayı gerektirebilir. Sürekli bir acele ve baskı altında olmak,
yüksek stres seviyelerine, anksiyeteye ve uzun vadede tükenmişliğe (burnout)
yol açar. Bu da genel verimliliği düşürür.
Acele eden kişi genellikle reaktiftir. Plan yapmak yerine,
karşısına çıkan her işi hemen yapmaya çalışır. Bu da önemli ama acil olmayan
işleri ihmal etmesine ve sürekli acil krizlerle uğraşmasına neden olur. Sürekli
acele kararlar vermek zorunda kalmak zihinsel olarak yorucudur ve daha sonraki
önemli kararların kalitesini düşürebilir. Görünüşte zaman kazandırsa da,
kontrolsüz acelecilik genellikle verimsizlik, düşük kalite ve daha fazla zaman
kaybına yol açar. Zaman yönetimi açısından sağlıklı acelecilik, iyi planlanmış
bir sürecin son adımlarında belirli bir hızda hareket etmektir, panikleyerek
koşturmak değildir.
Sabırlı olun. Sabırlı olmak yavaş hareket etmek değildir.
Sabırlı olmak, zamanı doğru kullanmak için beklemeyi, acele etmeden, telaşa
kapılmadan ilerlemeyi ifade eder. Bu, pasif bir bekleyiş değil, bilinçli bir
tempo ve süreç yönetimidir. Zaman yönetimi açısından sabırlı olmak; görevlere
yeterli zamanı ayırmak, detaylara dikkat etmeyi, düşünerek hareket etmeyi ve
dolayısıyla daha az hata yapmayı sağlar. Bu da daha az revizyon ve düzeltme
anlamına gelir, uzun vadede zaman kazandırır. Sabırlı bir yaklaşıma sahip
olmak, görevleri planlamak, önceliklendirmek ve her adım için gerekli süreyi
tahmin etmek için zaman ayırmayı kolaylaştırır. Bu da daha düzenli ve
öngörülebilir bir iş akışı sağlar. Aceleciliğin getirdiği kaostan uzaklaşmak,
daha sakin ve kontrollü hissetmeyi sağlar. Bu da stresi azaltır ve daha net
düşünmeye yardımcı olur. Büyük veya karmaşık projeler, adım adım ilerlemeyi ve
sabrı gerektirir. Sabırlı olmak, göz korkutucu görevleri küçük parçalara ayırıp
sistematik bir şekilde ilerlemeyi mümkün kılar. Sabırlı olmak, önemli kararları
aceleye getirmemek, durumu tüm yönleriyle değerlendirmek ve daha bilinçli
seçimler yapmak için zaman tanır. Ancak, sabrın da aşırıya kaçma riski vardır.
Pasif sabır (yapılması gerekeni erteleyerek "beklemek"), harekete
geçmemek veya mükemmeliyetçilik nedeniyle işleri bitirememek zaman kaybına yol
açabilir. Zaman yönetimi açısından sabır, "doğru zamanı beklemek"
değil, "doğru zamanda, doğru tempoda ilerlemek" anlamına gelmelidir.
Hiçbir işinizi son ana bırakmayın. Örneğin raporlarınızı,
sunumlarınızı termin tarihinden bir gün önce bitirmeye veya %90’ını tamamlamaya
çalışın. Böylece sunumunuzu ve raporunuzu gözden geçirme, hatalarını ve
eksiklerini bulma şansınız artar. Ayrıca sunumunuza ve raporunuza daha fazla
hakim olursunuz. Böyle yapmazsanız sunumunuz ve raporunuz, içindeki eksik ve
hatalar nedeniyle sizi utandırabilir.
Son ana bırakılan işler hep aceleyle yapılır. Siz acele
ettikçe araya başka işler girer ve dikkatiniz daha da dağılır. Aksilikler de
cabasıdır. Stresiniz artar.
Acele etmek genellikle dışsal zorunluluklara (zaman, termin/deadline)
verilen bir tepki olabileceği gibi, içsel psikolojik durumların (stres,
anksiyete, alışkanlık) bir yansıması da olabilir. Her durumda, sürekli
aceleciliğin stres seviyesini artırabileceği ve yaşam kalitesini olumsuz
etkileyebileceği unutulmamalıdır.
Etkili zaman yönetimi, ne sürekli acele etmek ne de gereksiz
yere yavaş olmaktır. Önemli olan, her görev için doğru tempoyu belirlemektir. İyi
bir zaman yöneticisi, görevin niteliğini, önemini ve aciliyetini
değerlendirerek ne zaman hızlanacağını, ne zaman yavaşlayıp düşüneceğini bilir.
Bu, "aceleci sabır" veya "planlı hız" gibi kavramlarla
ifade edilebilir; yani, süreç bilinçli bir şekilde yönetilir, zamanın ne zaman
hızlı akması gerektiği (odaklanmış çalışma ile) ve ne zaman yavaşlayıp
derinleşmek gerektiği (planlama ve düşünme ile) ayırt edilir.
20.
Delege Etmemek
Delege etmeyen bir çalışan, tüm işleri kendi yapmaya
çalışır. Bu, özellikle düşük öncelikli ya da başkalarının da yapabileceği
görevler için gereksiz zaman harcamasına neden olur. Böylece daha stratejik
veya kritik işlere yeterince vakit ayıramaz.
Bir kişinin kapasitesi sınırlıdır. Delege etmeyerek, iş
yükünü optimal şekilde dağıtamayan çalışan hem kendi verimliliğini düşürür hem
de ekibin potansiyelinden yeterince yararlanamaz. Bu da zamanın etkin
kullanılmamasına yol açar.
Her işi üstlenmek, zihinsel yorgunluğa ve tükenmişliğe neden
olabilir. Bu durum konsantrasyonu, karar alma sürecini ve üretkenliği azaltır.
Zamanı doğru planlamak için zihinsel netlik gerekir, ancak yorgunluk bunu
engeller.
Uzman olmayan bir kişinin kolaylıkla yapacağı tekdüze
işlerin (rutin işler), zamanı daha değerli olan nitelikli bir kişi tarafından
yapılması, zaman tuzaklarından birisidir. Rutin işleri alt kadrolarınıza
devredin. Rutin işleri yapmak değil, devretmek marifettir.
Delege etmeyi bilmeyen (beceremeyen) çalışanlar genellikle
operasyonel işlerde boğulur. Bu da onların uzun vadeli, yaratıcı veya stratejik
görevleri ihmal etmesine neden olur. Sonuç olarak zamanlarını daha az değerli
işlerde harcamış olurlar.
Delege edilmeyen işler zamanında yetişmediği için son
dakikada yapılmaya çalışılır. Bu da stres, hatalar ve zaman baskısına yol açar.
Oysa zamanında ve uygun kişilere devredilen görevler, süreci daha kontrollü ve
verimli kılar.
Delege etmeyen çalışan, ekip arkadaşlarının gelişim
fırsatlarını da engeller. Bu, ekip içinde iş paylaşımı dengesini bozar ve
görevlerin merkezileşmesine neden olur. Zaman yönetimi sadece bireysel değil,
ekip bazında da önemlidir.
Delege etmemek, zaman yönetiminde aşırı yüklenme, öncelik
kaybı, verim düşüklüğü ve stratejik vizyon eksikliği gibi sorunlara yol açar.
Etkili zaman yönetimi için, kimin neyi en iyi yapabileceğini bilmek ve güvenle
görevleri paylaşmak kritik önemdedir.
Delegasyon, bir çalışanın veya yöneticinin,
belirli bir görevi, yetkiyi ve sorumluluğu, genellikle bir astına veya ekip
üyesine devretmesidir. Bu, sadece bir işi bir başkasına "atmak"
değildir; aynı zamanda o kişinin o işi tamamlaması için gereken yetkiyi ve
kaynakları sağlamayı ve sonuçtan sorumlu olmayı da içerir.
Delegasyon sayesinde, sizin yapmanız
gerekmeyen veya daha düşük değerli işler başkaları tarafından yapılır. Bu size,
sadece sizin yapabileceğiniz, daha stratejik, yüksek değerli, planlama ve kontrol
gerektiren görevlere odaklanmak için zaman kazandırır.
Delegasyonun iki boyutu vardır.
Birincisi yapılması gereken önemli bir işi parçalara bölüp ekibinize
paylaştırmak, ikincisi sizin dar zamanınızı tüketecek kolay işleri uygun bir
çalışana devretmek.
- Birincisinde
işi doğru kişilere aktarmanız ve tüm detaylarıyla işi ve onlardan
beklentilerinizi anlatmanızdır. Bu delegasyonu doğru yaparsanız iş zaman
kaybına uğratmadan ve rework gerektirmeden tamamlanacaktır.
- İkincisinde,
astlarınızın veya boştaki çalışan arkadaşınızın yapabileceği işleri sizin
yapmanızdır. Neden bu ıvır zıvır işleri siz yapıyorsunuz? Çünkü ya delege
etmeyi bilmiyorsunuz ya da astlarınıza güvenmiyorsunuz. Her ikisi de
yanlıştır.
Hangi işleri delege edebilirsiniz? Tekrarlayan
rutin işler, başkalarının daha uzman olduğu görevler, bir çalışan için öğrenme
ve gelişim fırsatı sunan görevler, sizin çok fazla zamanınızı alan ancak
stratejik olmayan işler ve benzerlerini delege edebilirsiniz. Ama temel
stratejik kararlar, gizli veya hassas bilgiler içeren işler, performans
değerlendirmeleri, sizin üst düzey yetkinliğiniz gerektiren veya bizzat sizin
yapmanız gereken görevler gibi görevleri delege etmemeniz gerekir.
21.
Gereksiz Toplantılar
Gerekli toplantılar, net bir amacı olan, ajandası belirli,
doğru kişilerin katıldığı ve somut çıktılar üreten toplantılardır. Gereksiz
toplantılar ise genellikle belirsiz amaçlı, ajandası olmayan, fazla katılımcılı
ve başka yollarla halledilebilecek konular için yapılan, zaman çalan ve
verimsiz buluşmalardır. Zaten e-posta, belge, rapor veya hızlı bir sohbetle
paylaşılabilecek bilgileri aktarmak için yapılan toplantılar gereksizdir ve
zaman kaybıdır. Zaman yönetimini iyileştirmek için toplantı kültürü gözden
geçirilmeli ve her toplantı daveti yukarıdaki sorular ışığında
değerlendirilmelidir.
Amacı belirsiz, gündemi olmayan veya kişinin katılımının
şart olmadığı toplantılar gereksizdir. Yapılmamalıdır. Yapılsa da katılmamalı
veya bir astınızı göndermelisinizdir.
En bariz neden toplantının kendisi için harcanan süredir.
Yarım saatlik gereksiz bir toplantı, katılan herkesin yarım saatini boşa
harcar. Eğer toplantıda 8 kişi varsa, bu 4 saatlik (8 kişi x 0.5 saat) bir
zaman kaybı demektir.
Toplantıya gitmeden önce yapılan hazırlıklar (bilgi toplama,
sunum hazırlama, notları gözden geçirme vb.) eğer toplantı gereksizse boşa
giden ek bir zamandır.
Gereksiz veya verimsiz bir toplantının ardından alınan
notları düzenleme, eylem maddelerini netleştirme veya toplantı sırasında
kaçırılan işleri yakalama çabası da zaman kaybına yol açar.
Gündemi net olmayan, amacı belirsiz veya iyi yönetilmeyen
toplantılar, alakasız konulara sapabilir, uzayabilir ve hiçbir somut sonuca
ulaşılamadan dağılabilir. Bu da hem toplantı süresini boşa harcar hem de
katılımcıları demotive eder.
Toplantıya katılması gerekmeyen kişilerin davet edilmesi, o
kişilerin zamanının doğrudan çalınmasıdır. Bu kişiler toplantıda pasif kalır
veya katkı sağlayamazlar, ancak yine de orada bulunmak zorundadırlar.
22.
Aşırı Bildirimler
E-posta, SMS, WhatsApp gibi araçlardan ve sosyal medya
hesaplarından gelen aşırı bildirimler modern iş hayatının en büyük zaman
hırsızlarından biridir. Sürekli gelen bildirimler, odaklanma yeteneğini ciddi
şekilde baltalar ve zamanın verimsiz kullanılmasına yol açar.
Bir göreve derinlemesine odaklanmışken gelen bir bildirim,
düşünce zincirinizi kırar. Bildirimi kontrol etmek (kimden geldi, ne yazıyor),
zihinsel enerjinizin o anda yaptığınız işten uzaklaşmasına neden olur. Bir
bildirimle kesildikten sonra, asıl görevinize geri dönmek zaman ve çaba
gerektirir. Beynin o görevin detaylarına yeniden adapte olması, kaldığı yerden
devam etmesi için bir "geçiş süresi"ne ihtiyacı vardır. Bu bağlam
değiştirme maliyeti, özellikle karmaşık işlerde çok yüksek olabilir ve her
kesinti süreyi uzatır.
Bir bildirimi kontrol etmek, genellikle sadece o bildirimle
kalmaz. Gelen kutusuna bakarken başka e-postaları da kontrol etme, WhatsApp'a
girince diğer mesajlara bakma veya oradan başka bir uygulamaya geçme gibi
zincirleme reaksiyonlara yol açabilir. Bu durum, "tavşan deliği"
etkisi olarak bilinir ve sizi asıl yapmanız gereken işten çok uzaklara
götürebilir.
Her bildirim, beynimizde anlık bir "bakılması
gereken" sinyali oluşturur. Bu durum, gerçekten acil olmayan mesajları
bile acilmiş gibi algılamamıza ve hemen tepki verme isteği duymamıza neden
olur. Oysa çoğu bildirim anında müdahale gerektirmez.
Sürekli bildirim akışı, beyni sürekli tetikte tutar. Bu
durum uzun vadede zihinsel yorgunluğa, strese ve tükenmişliğe yol açabilir, bu
da genel olarak verimliliği düşürür.
Aşırı bildirimlere karşı alabileceğiniz önlemler:
·
Bildirimleri Kapatın veya Kısıtlayın: Telefonunuzdaki
veya bilgisayarınızdaki uygulamaların gereksiz bildirimlerini kapatın.
Özellikle sosyal medya, haber uygulamaları, oyunlar gibi işle doğrudan ilgili
olmayanların bildirimlerini tamamen kapatın. Örnek: Telefonunuzun Ayarlar >
Bildirimler menüsüne girerek hangi uygulamanın bildirim gönderebileceğini
seçin. Birçok uygulama (örn. WhatsApp) içinde de bildirim ayarlarını
özelleştirebilirsiniz (örn. belirli grupların bildirimini kapatma).
·
"Rahatsız Etme" veya "Odak
Modu" Özelliklerini Kullanın: Derin odaklanma gerektiren işler
yaparken veya belirli saatlerde cihazlarınızdaki Rahatsız Etme modunu veya
platformların sunduğu Odak Modlarını aktifleştirin. Bu modlar, belirlediğiniz
kişiler veya uygulamalar dışındaki tüm bildirimleri susturur. Örnek: Önemli bir
rapor yazarken 1 saat boyunca telefonunuzu "Rahatsız Etme" moduna
alın. Belirli bir proje üzerinde çalışırken sadece o proje ile ilgili
uygulamaların bildirimlerine izin veren bir "Odak Modu" kurun.
·
E-posta Filtrelerini ve Kurallarını
Ayarlayın: Gelen e-postalarınızı otomatik olarak farklı klasörlere veya
sekmelere yönlendirmek için e-posta sağlayıcınızın sunduğu filtre ve kural
özelliklerini kullanın. Acil/Önemli, Okunacak, Arşiv, Tanıtımlar gibi
kategoriler oluşturun. Örnek: Belirli bir müşteriden veya yöneticinizden gelen
e-postaların doğrudan "Acil/Önemli" klasörüne gitmesini sağlayın ve
sadece o klasör için anlık bildirim ayarlayın (eğer gerekiyorsa). Haber
bültenleri veya tanıtım e-postaları otomatik olarak "Okunacak"
klasörüne gitsin ve bu klasörü sadece belirli aralıklarla kontrol edin.
·
Mesajlaşma Uygulamalarında Grupları Sessize
Alın: WhatsApp gibi mesajlaşma araçlarında, sürekli konuşmaların döndüğü
ancak sizin doğrudan müdahaleniz gerekmeyen veya bilgilendirme amaçlı olan
grupları sessize alın. Örnek: Şirket genelindeki "Sosyal Etkinlikler"
grubunu veya belirli bir projenin sadece bilgilendirme yapılan grubunu sessize
alın. Önemli bir mesaj olduğunda ilgili kişilerin size doğrudan ulaşmasını
bekleyin. Aynı şekilde özel hayatınızdaki grupları da sessize alın.
·
Bildirimleri Zamanlayın (Toplu Kontrol):
E-posta ve mesajlaşma uygulamalarını sürekli açık tutup her bildirime anında
tepki vermek yerine, günde belirli zaman dilimlerinde (örneğin sabah, öğle,
akşam) kontrol etmeyi alışkanlık haline getirin. Örnek: E-postalarınızı günde
sadece 3 kez kontrol etmeye karar verin: sabah 9:00, öğlen 13:00 ve akşam
17:00. Bu saatler dışında gelen bildirimlere anında bakmama disiplinini
geliştirin.
Yukarıdaki filtrasyonlar, dijital araçların kontrolünü
elinize almanızı sağlar. Amacı, sizi bilgiden tamamen izole etmek değil,
bilginin size ne zaman ve ne şekilde ulaşacağını yönetmektir. Bu sayede,
kesintileri minimuma indirerek derin odaklanma sürelerinizi artırabilir, önceliklerinize
göre çalışabilir ve zamanınızı çok daha verimli kullanabilirsiniz.
23.
Kesintiler
Verimlilik açısından bir işe atadığınız süre boyunca molalar
hariç kesintisiz çalışmak çok kıymetlidir. Ama maalesef kesintisiz hayat ve
çalışma neredeyse imkansızdır. Gelen bir telefon, geçen birisinin merhabası, meslektaşlarınızın
ani soruları, sohbetleri veya iş dışı müdahaleler daima olacaktır. Ofis
ortamlarında veya uzaktan çalışırken dijital iletişim araçları üzerinden
yaşanan bu kesintiler, verimliliği ciddi şekilde düşürür. Elbette bunları ve
etkilerini azaltmak elinizdedir. İşte yapabilecekleriniz:
·
Kapınızı kapatın ve kapınızın üzerine “Rahatsız
Etmeyin” yazın. Hangi saatte müsait olacağınızı yazın. Kapıya “buraya not
bırakabilirsiniz” yazılı kağıt yapıştırın. Sekreteriniz veya yardımcınız varsa
bu görevi ona verin.
·
Telefonunuzu “uçak moduna” alın. Veya sessize
alın.
·
Çevrenize, şu anda sohbete müsait olmadığınızı
gösterecek işaretler verin. Örneğin: Kulaklık takmak (müzik dinlemeseniz bile)
birçok işyerinde "şu an meşgulüm" sinyali olarak algılanır. Gerekirse
gürültü önleyici kulaklıklar kullanın.
·
İş ortasında arayanlara veya gelenlere kibarca
ama net bir şekilde, şu an müsait olmadığınızı belirtin ve “çok acil değilse
ben sana 1 saat sonra dönsem olur mu?” diye sorun. Gerekiyorsa üzerinde
çalıştığınız işin önemini ve terminini açıklayın.
·
Bir kesinti kaçınılmaz olduğunda, konudan
sapmamaya ve sohbeti hızla asıl konuya döndürmeye çalışın. Sohbet uzamaya
başladığında, "Harika bir konu, bunu daha sonra konuşalım mı? Şu an
dönmem gereken bir iş var" diyerek nazikçe sonlandırın.
·
Ekip içinde, odaklanmış çalışma zamanına saygı
gösteren bir kültür oluşturmaya çalışın. Bu konuda açıkça konuşun ve ekip
normları belirleyin.
Kesintileri yönetmek, zaman yönetiminin kritik bir
parçasıdır. Bu, daha az sosyalleşmek anlamına gelmez; daha çok, çalışma
zamanınızı bilinçli bir şekilde korumak ve iletişimi daha stratejik hale
getirmek anlamına gelir.
24.
Gürültülü Ortam
Konsantre olmayı zorlaştıran çevresel faktörler. Dikkat
dağıtıcıları azaltın.
İşyerindeki gürültülü ortam ve çeşitli dikkat dağıtıcılar,
zaman hırsızlarının en yaygın ve en sinsi biçimlerinden biridir. Doğrudan işin
akışını bozarak ve zihinsel enerjiyi tüketerek zaman kaybına yol açarlar. Bunlar
sadece sesten ibaret değildir; genellikle çevresel faktörlerin birleşiminden
oluşurlar:
·
Sesli Gürültüler: Yan masadaki konuşmalar (işle
ilgili veya dışı sohbetler), Telefon konuşmaları (hem sizin hem de
başkalarının), Ani yüksek sesler (kapı çarpması, ekipman sesleri, kahkaha vb.),
Dış gürültü (trafik, inşaat), Sürekli arka plan sesleri (havalandırma sistemi,
bilgisayar fanları), Yüksek sesle dinlenen müzik (bazıları için dikkat
dağıtıcıdır) …vb
·
Görsel Dikkat Dağıtıcılar: Sürekli hareket
halindeki insanlar (geçenler, bir yere gidenler), Yakınlarda yapılan
toplantılar veya grup konuşmaları, Düzensiz ve dağınık çalışma alanları (görsel
kirlilik), Ekranınızda beliren pop-up'lar veya bildirimler (dijital olsa da
çevreseldir), Pencereden dışarıdaki hareketlilik …vb
·
Aktivite ve Hareket: Yakınlarda gerçekleşen ve
sizinle ilgili olmayan aktiviteler (bir şeylerin taşınması, kurulum yapılması
vb.), Birinin aniden masanızın yanına gelmesi veya çalışma alanınıza girmesi
Bu çevresel faktörler, zamanı çeşitli yollarla çalarlar:
·
Kesinti ve Odak Kaybı: Herhangi bir
dikkat dağıtıcı (ses, görüntü veya hareket), o anda üzerinde çalıştığınız işten
dikkatinizi koparır. Bu, bir anlık bir bakış da olsa, uzun süreli bir sohbete
dönüşse de bir kesintidir.
·
Bağlam Değiştirme Maliyeti: En büyük
zaman hırsızı budur. Kesintiden sonra, tekrar üzerinde çalıştığınız işe
dönmeniz, nerede kaldığınızı hatırlamanız ve tekrar derinlemesine odaklanmanız
zaman ve zihinsel çaba gerektirir. Bu "yeniden başlama" süresi,
kesintinin kendisinden çok daha uzun olabilir. Özellikle karmaşık, analitik
veya yaratıcı işler yaparken bu maliyet çok yüksektir. Her kesinti, bu bağlam
değiştirme süresi nedeniyle verimliliği düşürür. Örnek: Derinlemesine analiz
yaptığınız bir Excel tablosu üzerinde çalışırken, yan masadaki bir sohbet
dikkatinizi dağıttığında, o sohbet 1 dakika bile sürse, sizin tekrar analizin
detaylarına dönüp tam konsantrasyonu yakalamanız 10-15 dakikanızı alabilir.
·
Konsantrasyonun Azalması ve Yavaşlama:
Sürekli bir arka plan gürültüsü veya görsel hareketlilik, tam olarak
odaklanmanızı engeller. Tam bir kesinti olmasa bile, beyin bu dağıtıcıları
filtrelemeye çalışır. Bu durum, işin daha yavaş ilerlemesine ve daha fazla
zihinsel efor sarf edilmesine neden olur.
·
Hata Yapma Olasılığının Artması: Dikkat
dağınıkken veya yeterince konsantre olamazken hata yapma olasılığı artar.
Yapılan hataları bulmak ve düzeltmek ise zaman kaybına yol açar.
·
Zihinsel Yorgunluk ve Tükenmişlik: Beynin
sürekli olarak dikkat dağıtıcıları filtrelemeye çalışması veya kesintilere
tepki vermesi, zihinsel olarak çok yorucudur. Gün sonunda veya hatta gün
ortasında bile zihinsel olarak tükenmiş hissetmenize neden olabilir. Bu
yorgunluk, kalan zamanınızda daha düşük verimlilikle çalışmanıza yol açar.
·
Erteleme ve Başlangıç Zorluğu:
Odaklanmanın bu kadar zor olduğu bir ortamda, karmaşık veya zorlayıcı işlere
başlamak daha da göz korkutucu hale gelir. Bu durum, işleri ertelemeye ve daha
kolay, daha az konsantrasyon gerektiren işlere yönelmeye neden olabilir.
·
İletişim Verimsizliği: Gürültülü
ortamlarda iletişim kurmak (telefonla konuşmak, yüz yüze konuşmak) daha zor
olabilir. Yanlış anlaşılmalar veya bilgiyi tekrar etme ihtiyacı doğabilir, bu
da zaman kaybıdır.
Özetle, gürültülü ve dikkat dağıtıcı bir iş ortamı, sadece
doğrudan kesintilerle değil, aynı zamanda sürekli zihinsel çaba gerektirerek,
bağlam değiştirme maliyetlerini artırarak ve genel konsantrasyonu düşürerek
zamanı ciddi şekilde çalmaktadır. Verimli bir zaman yönetimi için, bu tür
çevresel dikkat dağıtıcıları minimize etmek veya onlardan izole olmak kritik
öneme sahiptir.
Bunlardan korunmak ve işimizi etkilemelerini azaltmak için
hem çevremizdeki insanları hem de kendi davranışlarımızı yönetmeye yönelik
stratejiler geliştirmeliyiz.
·
Gürültü ve dikkat dağınıklığına sebep olan
insanları uyarmak. Ses ve görüntü kirliliğine dair iş yerinde bilinçlendirme
sağlamak. Bu tüm ekibin dikkat dağıtıcılar konusunda farkındalık geliştirmesini
ve birbirlerinin odaklanma zamanlarına saygı göstermesini teşvik eder.
·
Sesleri duymamak için kulaklık takmak. Masanızı
duvara çevirerek çalışmak. İnsanlara sırtınızı dönerek çalışmak.
·
İzole bir çalışma ortamı yaratmak. Örneğin
odamızın kapısınız kapamak. Eğer ofiste
varsa, paravanlar veya alçak paneller kullanmaya çalışın. Ya da işyerinin en
sessiz bölgesine (örneğin toplantı odasına) bilgisayarınızla birlikte gitmek ve
orada çalışmak. Olması işyerinizin dışındaki bir mekana (dikkatinizin daha az
dağılacağı ve daha az gürültülü bir yere), örneğin evinize (home Office) gidip,
uzaktan çalışmak.
·
Pencere kenarında oturuyorsanız ve dışarısı çok
dikkat dağıtıcıysa, perdeleri çekmek veya yerinizi değiştirmek.
·
Dikkatinizin dağılmasını tamamen
engelleyemezsiniz, ancak dağıtıcıya tepki verme şeklinizi yönetebilirsiniz.
Beyninizi, dış uyaranlara anında atlamamak için eğitin. Örnek: Bir ses
duyduğunuzda veya görsel bir dikkat dağıtıcıya maruz kaldığınızda, hemen tepki
vermek yerine bir an durun. "Bu dikkat dağıtıcı geldi. Şimdi işime geri
dönüyorum" diyerek kendinizi yeniden görevinize yönlendirin. Bu bir kas
gibidir, pratikle güçlenir.
·
İşyerleri genelde sakin ortamlardır. Gürültü ve
dikkat dağıtıcılar ara sıra gelir. Onlar geldiğinde yüksek konsantrasyon
gereken işlerinizi bırakıp düşük konsantrasyon gerektiren işlerinizi yapın.
Ortam sakinleşince yüksek konsantrasyon gereken işlerinize dönebilirsiniz.
Bu stratejilerin tamamı olmasa bile birkaçını uygulamak,
işyerindeki gürültülü ortamın ve dikkat dağıtıcıların zamanınızı çalmasını
önemli ölçüde azaltabilir. Önemli olan, kendinize en uygun olanları bulmak ve
bunları bir alışkanlık haline getirmektir.
25.
Molasız Çalışma
Molasız çalışmak veya non-stop çalışmak zaman yönetimi için
kesinlikle önerilmez ve hatta uzun vadede ciddi zaman kaybına yol açar. Bu bir
yanılsamadır; sürekli çalışarak daha fazla iş yapacağınızı düşünebilirsiniz,
ancak aslında tam tersi etkiler yaratır.
Beyin, belirli bir süre sonra yorulur ve dikkatini sürekli
aynı seviyede tutamaz. Molasız çalışmak, dikkatinizin dağılmasına, odaklanma
yeteneğinizin düşmesine ve yaptığınız işe tam olarak konsantre olamamanıza
neden olur.
Yorgun zihinle çalışmak, dikkatsizliğe yol açar. Bu da basit
veya karmaşık hatalar yapma riskini artırır. Yapılan hataları sonradan
düzeltmek ise kaçınılmaz olarak zaman kaybıdır.
Yaratıcı düşünce ve karmaşık problemleri çözme yeteneği
genellikle zihnin biraz serbest kalmasına, farklı düşünceler arasında bağlantı
kurmasına bağlıdır. Sürekli aynı işe odaklanmak, bu yetenekleri köreltir.
Molalar, zihnin farklı bağlantılar kurması için fırsat yaratır.
Sürekli oturmak, gözleri yormak, aynı pozisyonda kalmak
fiziksel rahatsızlıklara yol açar. Zihinsel olarak da sürekli uyanık kalma
çabası büyük bir enerji tüketir. Bu yorgunluk, işin hızını düşürür ve
verimliliği azaltır.
Ara vermeden sürekli çalışmak, vücudun stres hormonlarını
salgılamasına neden olur. Uzun vadede bu durum kronik strese ve
fiziksel/zihinsel tükenmişliğe yol açabilir. Tükenmişlik, işe karşı
isteksizlik, performans düşüşü ve uzun süreli motivasyon kaybı demektir, bu da
en büyük zaman hırsızlarından biridir.
Molasız ve yorgun çalışmak, işin kalitesini düşürür.
Detaylar gözden kaçar, düşünülmemiş kararlar alınabilir. Düşük kaliteli bir işi
sonradan düzeltmek çok daha fazla zaman alır.
Beyin, bilgiyi işlemek ve kalıcı hale getirmek için zamana
ve hatta kısa "bekleme" aralıklarına ihtiyaç duyar. Sürekli yeni
bilgi bombardımanı, öğrenme sürecini zorlaştırır.
Mola vermeyerek zaman kazanacağınızı düşünürsünüz ama
genellikle tam tersi olur. Yorgunluk, hata yapma ve konsantrasyon kaybı
nedeniyle aynı işi bitirmeniz daha uzun sürer. Molasız çalışmak, etkili zaman
yönetiminin temel prensiplerine aykırıdır. Zaman yönetimi, sadece ne kadar süre
çalıştığınızla değil, o süreyi ne kadar verimli ve kaliteli kullandığınızla
ilgilidir. Molalar, bu verimliliği ve kaliteyi sürdürmek için kritik öneme
sahiptir. Molalar, zihinsel tazeliği korur, tükenmişliği önler ve uzun vadede
odaklanmanızı artırır. Molalar, zaman kaybı değil, zamanı kazanmanızı sağlayan
birer yatırımdır.
26.
Formsuzluk
Fiziksel formsuzluk, işteki verimi ciddi şekilde düşürür ve
zaman yönetimi açısından önemli zaman kaybına yol açar. Beden sağlığı ve zihin
sağlığı birbiriyle doğrudan bağlantılıdır ve fiziksel durumunuz, bilişsel
fonksiyonlarınızı ve enerji seviyenizi etkileyerek zamanınızı ne kadar verimli
kullanabildiğinizi belirler.
Fiziksel olarak formda olmayan kişilerde genellikle enerji
düşüklüğü ve kronik yorgunluk görülür. Bu durum:
·
İşleri daha yavaş yapmalarına.
·
Görevlere başlamada zorlanmalarına (erteleme).
·
Gün içinde daha sık ve daha uzun molalara
ihtiyaç duymalarına.
·
Öğleden sonra veya gün sonunda verimliliğin
önemli ölçüde düşmesine neden olur.
Fiziksel rahatsızlıklar, yorgunluk veya düşük kan şekeri
gibi durumlar, zihinsel netliği ve odaklanma yeteneğini azaltır. Bu durum:
·
Dikkatin kolayca dağılmasına.
·
Bir görev üzerinde uzun süre odaklanamama.
·
Kesintilerden sonra göreve geri dönmenin daha
zor hale gelmesine (yüksek bağlam değiştirme maliyeti).
·
Önemli bilgilere odaklanamama nedeniyle
hataların artmasına neden olur.
Fiziksel formsuzluk, stres seviyesini artırabilir ve
duygusal dalgalanmalara yol açabilir. Bu durum:
·
Küçük sorunların bile gözünüzde büyümesine ve
karar verme süreçlerinin uzamasına.
·
Meslektaşlarla ilişkilerde gerginlikler
yaşanmasına ve bu tür problemlerin çözümü için zaman harcanmasına.
·
Stresle başa çıkma mekanizması olarak ertelemeye
başvurulmasına neden olabilir.
Düzensiz yaşam tarzı, uzun süre aynı pozisyonda kalma gibi
durumlar sırt, boyun ağrısı, göz yorgunluğu gibi fiziksel rahatsızlıklara yol
açar. Bu durum:
·
Sık sık pozisyon değiştirme, esneme veya kısa
süreli ayağa kalkma ihtiyacı duyulmasına, bu da iş akışını keser.
·
Ağrının kendisinin bir dikkat dağıtıcı olması.
·
Uzun süre verimli bir şekilde oturarak
çalışamama.
Fiziksel olarak zayıf bir bağışıklık sistemi, hastalıklara
daha yatkın olmaya yol açar. Bu durum:
·
İşten daha sık izin alma.
·
Hastalık sırasında işte olsanız bile düşük
verimlilikle çalışma.
·
İşten döndükten sonra biriken işleri yakalamak
için ekstra zaman ve çaba harcama.
Fiziksel formsuzluk, hımbıllık, aşağıdaki alanlarda
zayıflığa neden olabilir.
·
Yeni bilgileri öğrenmede veya mevcut bilgileri
hatırlamada zorluk.
·
Analitik düşünme ve problem çözme yeteneklerinde
düşüş.
·
Karmaşık görevleri yerine getirmede daha yavaş
olma.
Zaman yönetimi sadece planlama araçları veya teknikleri
kullanmakla ilgili değildir; aynı zamanda o planları uygulayacak fiziksel ve
zihinsel kapasiteye sahip olmakla ilgilidir. Fiziksel formsuzluk, bu kapasiteyi
doğrudan baltalar. Enerji düşüklüğü, konsantrasyon eksikliği, artan hata yapma
riski ve sık sık yaşanan sağlık sorunları, zamanı etkin kullanmanın önündeki en
büyük engellerdendir.
Bu nedenle, fiziksel sağlığa yatırım yapmak (düzenli
egzersiz, dengeli beslenme, yeterli uyku), zaman yönetimi becerilerinizi
dolaylı yoldan değil, doğrudan destekleyen temel bir faaliyettir. Yetersiz
uyku, hem zihinsel hem fiziksel performansı düşürür, bu da işleri yavaşlatır ve
hatalara neden olur. Sık aralıklarla ve yüksek miktarda alınan alkol de
formsuzluğun temel nedenlerindendir.
Sağlıklı bir beden, daha zinde bir zihin, daha yüksek enerji
seviyesi, daha iyi odaklanma ve daha az hastalık anlamına gelir; bunların hepsi
de işte daha verimli olmanızı ve zamanınızı daha iyi yönetmenizi sağlar.
Fiziksel sağlığınıza ayırdığınız zaman, işte kaybettiğiniz zamanı fazlasıyla
telafi eder.
27.
Krizler
İş hayatındaki irili ufaklı krizler, zaman yönetiminin en
büyük düşmanlarından biridir. Doğaları gereği plan dışı ve acil hissettiren bu
durumlar, önceden belirlediğiniz öncelikleri ve planları altüst eder. Özellikle
ufak krizler, bireysel olarak büyük görünmeseler de, sıklıkları ve birikimli
etkileri nedeniyle ciddi zaman kaybına yol açarlar.
Krizler, ister büyük ister küçük olsun, gününüzü, haftanızı
veya projenizi planladığınız şekilde ilerlemesini engeller. Acil bir durum
çıktığında, yapmakta olduğunuz işi bırakıp o krize yönelmek zorunda kalırsınız.
Normalde önemli ama acil olmayan işleriniz varken, bir kriz ortaya çıktığında
tüm dikkat ve enerjiniz o acil duruma kayar. Bu, planlanmış önceliklendirme
sisteminizi alt üst eder.
Bir krizi çözmek için zamanınızı, enerjinizi ve belki de
diğer kaynaklarınızı (para, personel vb.) o alana yönlendirmeniz gerekir. Bu
kaynaklar, planlanmış verimli çalışmanızdan çalınır. Krizle uğraşmak için
mevcut işinizi bırakmanız ve krize odaklanmanız gerekir. Kriz çözüldüğünde veya
ara verildiğinde, önceki işinize geri dönmek için tekrar zaman ve zihinsel
enerji harcarsınız (bağlam değiştirme maliyeti).
Krizler stresli durumlardır. Stres altında çalışmak, düşünme
yeteneğini, karar alma sürecini ve genel verimliliği olumsuz etkileyebilir.
Sürekli krizlerle uğraşmak, sizi proaktif çalışmaktan
alıkoyar ve reaktif bir moda sokar. Sadece acil olanlara tepki verir hale
gelirsiniz, bu da stratejik veya önemli ama acil olmayan işlerin sürekli
ertelenmesine neden olur.
Büyük krizler nadirdir ve genellikle ciddiyetleri nedeniyle
kurumsal süreçleri veya ekip çalışmasını tetikler. Ancak ufak krizler (acil
görünen küçük bir hata, bir müşterinin anlık ama çok da kritik olmayan talebi,
bir meslektaşın "hemen şimdi" cevabını istediği soru vb.) daha sık
ortaya çıkar ve genellikle daha sinsi zaman hırsızlarıdır:
·
Sıklık: Küçük krizler daha sık meydana
gelir. Bireysel olarak az zaman alsalar da, gün içinde veya hafta boyunca
birikimleri çok daha fazladır.
·
Gözden Kaçma Kolaylığı: Küçük oldukları
için etkileri hafife alınabilir, ancak sürekli olarak çalışma akışını bozar ve
bağlam değiştirme maliyeti yaratırlar.
·
"Hızlıca Halletme" Tuzağı:
"Şimdi hemen halledeyim bitsin" düşüncesiyle, üzerinde
çalıştığınız önemli işi bırakıp bu ufak krize yönelirsiniz. Ancak bu
"hızlıca halletme", odaklanma sürenizi böler ve aslında toplamda daha
fazla zaman kaybetmenize neden olur.
Ufak krizleri tamamen yok etmek imkansızdır, ancak onların
zamanınızı çalmasını ve iş akışınızı bozmasını önemli ölçüde azaltabilirsiniz.
Amaç, reaktif "yangın söndürme" modundan çıkıp daha proaktif ve
yönetilebilir bir moda geçmektir.
Size gelen "acil" görünümlü her talebi veya durumu
anında kabul etmeyin. Durumu analiz edin: Gerçekten şu anda ve benim tarafımdan
çözülmesi gereken bir şey mi? Acil olmaması durumunda ne olur? Önem derecesi
nedir? Örnek: Meslektaşınız panikle yanınıza gelip "Bu rapordaki şu
küçük hatayı hemen şimdi düzeltmemiz gerekiyor, patron görürse sinirlenir."
dedi. Raporun son teslim tarihi ne zaman? Eğer son teslim tarihi yarın ise ve
hata çok kritik değilse, "Anladım, teşekkür ederim. Şu an üzerinde
çalıştığım çok acil bir iş var. Bunu [şu saatte] veya [şu işi bitirdikten
sonra] yapabilirim. Bu sizin için uygun mu?" diyerek yanıt
verebilirsiniz.
Aynı türden ufak krizler (örn: sürekli aynı soru sorulması,
aynı küçük teknik sorunun tekrar etmesi) sık yaşanıyorsa, bu durumun altında
yatan nedeni bulup onu çözmeye odaklanın. Örnek: Ekip üyeleri sürekli olarak
belirli bir dijital dosyanın nerede olduğunu soruyor. Bu bir "ufak
kriz" gibi görünebilir (hemen bulmaları gerekiyor, size soruyorlar, siz de
işinizi bırakıp cevaplıyorsunuz). Kök neden: Dosya yapısı karışık veya erişim
bilgisi net değil. Çözüm: Dosya yapısını basitleştirin, herkesin erişebileceği
net bir kılavuz oluşturun veya düzenli olarak dosya konumunu hatırlatan bir
duyuru yapın. Bu, gelecekteki aynı türden "krizleri" ortadan
kaldırır.
Sık karşılaşılan ufak problemler veya talepler için standart
yanıtlar, şablonlar veya talimatlar oluşturun. (Web sitelerindeki Sık Sorulan
Sorular bölümleri gibi.) Veya bu tür konuları ele alması için başka birini
(belki daha uygun bir pozisyondaki veya müsaitlikteki birini) yetkilendirin.
Örnek: Müşterilerden sıkça gelen "Şu ürünün fiyatı nedir?" gibi
sorular için bir fiyat listesi belgesi oluşturun ve müşterilere bunu doğrudan
göndermeyi öğrenin veya müşteri hizmetleri departmanını bu konuda yetkilendirin.
Her seferinde fiyat listesini arayıp bulmak veya kendiniz hesaplamak yerine
zaman kazanırsınız.
Yıllar önce bir müşterimi bayilik sistemine ek olarak, ürünlerini
açacağı kendi mağazalar üzerinden de satmaya ikna etmiştim. Müşterim de haftada
1 gün yerine 2 gün gelmemi ve mağazalaşmayı yönetmemi istemişti. 2-3 mağazaya
ulaştıktan sonra mağaza çalışanlarının bana sık sık aynı soruları sorduklarını,
bu soruları cevaplamazsam küçük krizler yaşadıklarını ve zamanımı çok
çaldıklarını gördüm. Bunun üzerine “mağaza işletme rehberi” hazırladım ve
mağazalara gönderdim. Bu rehberin giriş yazısının sonlarında bir yerde “bu
rehberde cevabı olan soruları sorarsanız mağazanın aylık priminden soru başına
10 Euro kesinti olur. Bu rehberde cevabı olmayan sorular sorarsanız 10 Euro
mağaza primine ekleme olur” yazmıştım. Böylece mağaza çalışanlarının
soruları azaldı, ama esaslı sorular sormaya başladılar, bu esaslı soruların
cevaplarını rehbere yazdık. Böylece rehber sürekli gelişti. Bu mağaza işletme
rehberi ilk çıktığında 30 sayfa civarındaydı, 5 yıl sonra 18 mağazaya
ulaştığımızda ise 80 sayfaya ulaşmıştı. Yani ben 18 mağazaya ulaşmayı ve
yönetmeyi sadece 2 günlük danışmanlıkla becerebilmiştim. Zaman hırsızı olan
ufak krizlerle nasıl başa çıkılacağını yazan yönergeleriniz olursa siz de rahat
edersiniz.
Ufak krizler, çalışma disiplinini en çok bozan
etmenlerdendir. Onları yönetmek, zaman yönetiminde büyük fark yaratır. Bu,
"meşgulüm" numarası yapmak veya yardımı reddetmek değil, zamanınızı
ve enerjinizi daha bilinçli kullanarak hem kendi verimliliğinizi artırmak hem
de genel iş akışının daha düzenli olmasını sağlamaktır.
28.
Bürokrasi
Bürokrasi, genellikle organizasyonel yapının, kuralların,
prosedürlerin ve onay süreçlerinin katılığı ve karmaşıklığı ile ilişkilidir.
Amacı düzen sağlamak olsa da, aşırı veya verimsiz bürokrasi zamanın akışını
yavaşlatır ve engeller. Bazı şirketler kurumsallaşacağız derken aşırı bürokrasi
yaratırlar ve hantallaşırlar. Gereksiz onay süreçleri, yavaş iş akışları,
kullanılan araçların verimsizliği ağdalı bürokrasiye neden olur.
En yaygın bürokrasi kaynaklı zaman kaybıdır. Basit bir
karar, talep veya işlem için birden fazla kişiden veya departmandan onay
alınması gerekmesi, süreci ciddi şekilde uzatır. Her onay adımı bir bekleme
süresi ve potansiyel bir tıkanıklık noktasıdır.
Bir işi yapmak için izlenmesi gereken adımların veya
kuralların gereğinden fazla karmaşık, esnek olmayan veya güncelliğini yitirmiş
olması zaman kaybına neden olur. Çalışanlar, işin kendisini yapmaktan çok,
prosedürleri takip etmeye veya anlamaya zaman harcarlar.
Bürokrasi, genellikle her şeyin yazılı hale getirilmesini ve
belgelenmesini gerektirir. Gereksiz veya tekrarlayan raporlar hazırlamak, form
doldurmak, tutanak tutmak gibi idari görevler, çalışanların asıl, katma değer
yaratan işlerinden zaman çalar.
Kararların hiyerarşik yapının üst kademelerine iletilmesi ve
onay mekanizmalarından geçmesi gerektiğinde, karar verme süreci ciddi şekilde
yavaşlar. Her adımı onaylatmak zorunda olmak ya da sürekli onay aramak zaman
kaybına neden olur, özellikle de karar alma süreçleri uzuyorsa. Bu durum,
fırsatların kaçırılmasına veya işlerin ilerlemesinin durmasına neden olabilir.
Katı bürokratik yapılar, değişen koşullara veya beklenmedik
durumlara hızlı bir şekilde adapte olmayı zorlaştırır. Yeni bir yöntem denemek,
mevcut bir süreci değiştirmek veya yaratıcı bir çözüm bulmak, bürokratik
engellere takılabilir. Bu durum, daha çevik ve verimli çalışma yöntemlerinin
benimsenmesini engeller.
Bürokratik yapılar, farklı departmanlar veya hiyerarşik
seviyeler arasında iletişim engelleri yaratabilir. Bilginin akışı yavaşlar,
yanlış anlaşılmalar olabilir veya doğru bilgiye ulaşmak için zaman harcanması
gerekebilir.
Karmaşık bürokratik süreçlerde, bir işin veya kararın tam
olarak kimin sorumluluğunda olduğu net olmayabilir. Bu durum, sorumluluğu
birbirine atma veya işi hiç kimsenin üstlenmemesi gibi durumlara yol açarak
zaman kaybı yaratır.
Kötü, hantal bürokrasiye örnekler:
·
Küçük bir ofis malzemesi satın almak için
yöneticinin, finans departmanının ve satınalma departmanının onayını beklemek.
Bir pazarlama materyalinin yayınlanması için hukukun, iletişimin ve ilgili ürün
yöneticilerinin ayrı ayrı onaylarının alınması.
·
Basit bir seyahat masrafı geri ödemesi için
doldurulması gereken 5 sayfalık bir formun olması ve her bölüm için farklı
ekler istenmesi. Yeni bir çalışanın sisteme erişiminin, adım adım izlenmesi
gereken ve çok sayıda farklı kişiyle iletişime geçilmesini gerektiren karmaşık
bir dizi prosedüre bağlı olması.
·
Zaten sözlü veya dijital olarak kolayca takip
edilebilecek bir durum için ayrıntılı bir yazılı rapor hazırlamak zorunda
kalmak. Her küçük karar veya güncelleme için resmi bir not veya e-posta zinciri
başlatma zorunluluğu.
·
Acil bir durum karşısında hızlı bir karar
alınması gerekirken, ilgili yöneticilerin onaylarının beklenmesi nedeniyle
müdahalenin gecikmesi.
·
Daha verimli olduğu bilinen yeni bir yazılım
aracının kullanılmasının, mevcut bürokratik satın alma ve onay süreçleri
nedeniyle aylarca sürmesi.
·
Bir departmanın diğer bir departmandan bilgi
almasının, resmi bir talep süreci gerektirmesi yerine doğrudan iletişimle
kolayca halledilebilecekken gecikmesi.
·
Bir müşteri şikayetinin çözümü için hangi
departmanın (Satış, Müşteri Hizmetleri, Teknik Destek) tam olarak yetkili ve
sorumlu olduğunun net olmaması ve bu durumun çözümü için iç yazışmalar ve
toplantılar yapılması.
Aşırı bürokrasi, çalışanların motivasyonunu düşürebilir, işe
karşı isteksizlik yaratabilir ve bu da genel verimliliği ve dolayısıyla zaman
yönetimini olumsuz etkileyebilir.
Özetle, bürokrasi, iş süreçlerine gereksiz adımlar, bekleme
süreleri, idari yükler ve iletişim engelleri ekleyerek zamanı çalar. Gerekli
bir düzeyde düzen ve kontrol sağlansa da, aşırı bürokrasi zaman yönetimini
baltalar, verimliliği düşürür ve çalışanların enerjisini katma değer yaratan
işlerden uzaklaştırır.
29.
Teknik Sorunlar
Teknolojinin iş süreçlerinin merkezinde yer aldığı
günümüzde, teknik aksaklıklar domino etkisi yaratarak verimliliği ciddi şekilde
düşürür ve zamanı çalar. Elektrik kesintileri, bilgisayar arızaları, internet
sorunları, sistem çökmeleri, hacker saldırıları, yazılım hataları ve benzerleri
teknik sorunlara örneklerdir.
Teknik sorunlar her zaman tamamen bir arıza şeklinde
olmayabilir. Bilgisayarın yavaşlaması, programların donması, dosyaların geç
açılması gibi performans sorunları da her gün küçük dilimler halinde zaman
çalar. Bu bekleme süreleri gün içinde birikerek önemli bir kayıp oluşturur.
Teknik sorunları tamamen ortadan kaldıramayız, ancak onların
etkisini azaltmak ve zaman kaybını minimize etmek için hem proaktif önlemler
alabilir hem de reaktif stratejiler geliştirebiliriz.
·
En iyi donanım ve yazılımlarla çalışın. Bunları
zamanla up-grade edin ve güncelleyin.
·
ET ve ERP uzmanı istihdam edin.
·
Gerek IT gerekse mekanik sistemler konusunda
uzman bakım/onarımcılarla sözleşmeli çalışın. Teknik sorun ortaya çıktığında
hemen desteklerini alabilin.
·
Yaşadığınız teknik sorunları (bilgisayar
yavaşlığı, hata mesajları vb.) hemen IT departmanına veya ilgili destek ekibine
bildirin. Küçük bir sorun gibi görünen şey, daha büyük bir arızanın belirtisi
olabilir. Erken müdahale, daha büyük ve uzun süreli kesintileri önleyebilir.
·
Bir sorun bildirdiğinizde, sorunu net ve
anlaşılır bir şekilde açıklayın (Ne oldu? Ne zaman oldu? Hata mesajı tam olarak
neydi? Ne denediniz?). IT'nin ne zaman geri döneceğine dair bir beklenti
oluşturun.
·
Bilgisayarınızı yeniden başlatmak, programları
kapatıp açmak, internet bağlantısını kontrol etmek gibi basit ilk yardım
adımlarını öğrenin. Bu adımlar, sık karşılaşılan küçük sorunları IT'ye
danışmadan hızla çözmenizi sağlayabilir.
·
Üzerinde çalıştığınız önemli dosyaları sık sık
kaydedin. Mümkünse, otomatik kaydetme veya bulut tabanlı senkronizasyon
özelliklerini kullanın. Belirli aralıklarla yedekleme yaptığınızdan emin olun.
·
Bir belge üzerinde çalışırken her 5-10 dakikada
bir Ctrl+S (Kaydet) tuşuna basın. Bulut tabanlı depolama (OneDrive, Google
Drive, Dropbox) kullanıyorsanız, dosyalarınızın otomatik senkronize
edildiğinden emin olun.
·
Teknik sorunun çözülmesini beklerken
yapabileceğiniz, teknik araçlara bağımlı olmayan veya az bağımlı olan işleri
yapın. İnternet kesintisi gibi durumlarda yapabileceğiniz, internet bağlantısı
gerektirmeyen işleri belirleyin ve bu tür işler için gereken
dosyaları/materyalleri offline olarak erişilebilir tutun.
·
Bilgisayarınızın işletim sistemi ve
kullandığınız yazılımların güncellemelerini düzenli olarak yapın. Antivirüs
yazılımınızın güncel olduğundan emin olun.
Teknik sorunlar kaçınılmazdır, ancak onlara hazırlıklı olmak
ve etkili bir şekilde yönetmek, zaman kaybını önemli ölçüde azaltır. Proaktif
bakım, erken bildirim, alternatif planlar ve etkin iletişim, bu "zaman
hırsızlarına" karşı en iyi savunma stratejileridir.
30.
Tembellik
Tembel çalışanlar, işlerini yapmaktan kaçınan, gereken
çabayı göstermeyen veya işleri sürekli erteleyen kişilerdir. Bu durum, sadece
bireysel performanslarını değil, tüm ekibi ve organizasyonu etkileyen ciddi
zaman kayıplarına yol açar. Tembellerin tipik özellikleri şunlardır:
·
Erteleme: Görevleri sürekli olarak son
ana bırakırlar veya hiç başlamazlar. Kolay veya keyifli olmayan işlerden
kaçınma eğilimindedirler.
·
Minimum Çaba Gösterme: İşleri sadece
"yeterince iyi" olacak kadar yaparlar, daha fazlası için çaba
göstermezler. İşin kalitesini düşürürler.
·
Yavaş Çalışma: Basit görevleri bile
gereğinden uzun sürede tamamlarlar. Odaklanma eksikliği veya bilinçli olarak
süreci uzatma görülebilir.
·
Sorumluluktan Kaçınma: Ek sorumluluk
almaktan çekinirler, inisiyatif kullanmazlar ve sadece kendilerine verilen
minimumu yaparlar.
·
Dikkat Dağınıklığına Yatkınlık: Kolayca
dikkatleri dağılır, sosyal medya, kişisel işler veya önemsiz konuşmalarla zaman
harcarlar.
·
Mazeret Üretme: İşlerin neden zamanında
veya doğru yapılmadığına dair sürekli bahaneler bulurlar. Suçu dış etkenlere
veya başkalarına atma eğilimindedirler.
·
Planlama Eksikliği: Görevleri planlamak,
önceliklendirmek veya zamanlarını yapılandırmak konusunda isteksizdirler veya
beceriksizdirler.
·
İletişim Kopukluğu: İşin durumu hakkında
bilgi vermekte isteksiz olabilirler, ilerleme hakkında net iletişim kurmazlar.
·
Düşük Motivasyon ve İlgi: İşe karşı genel
bir ilgisizlik veya kayıtsızlık sergileyebilirler.
Yukarıdaki özelliklerin bazıları veya hepsinde çok azı sizde
de olabilir. Bu tembel birisi olduğunuz anlamına gelmez. Tembellik
sorumluluklarımızdan kaçma eylemidir. Her insanın bazı zamanlarda belli
ölçülerde tembellik hakkının olduğunu düşünüyorum. Yalnız tembellik uyuşturucu
gibidir. Biraz tembellik yapayım derken, bir bakmışsınız sürekli tembellik
yapıyorsunuzdur. Bilinçli insanlar içlerindeki tembelin hayatlarını ele
geçirmesiyle mücadele eder.
Aranızda “ben tembel değilim, üşengecim” diyenleriniz
olabilir. Üşengeçlik, belirli bir görevi başlatmaya veya yapmaya karşı o an
duyulan isteksizlik, atalet veya erteleme eğilimi olarak tanımlanabilir. "Yapılması
gerektiğini biliyorum ama şimdi başlamak istemiyorum", "Gözümde
büyüyor", "Şu an enerjim yok" gibi hislerle
ilişkilidir. Tembellik daha genel, kalıcı ve yargılayıcı bir terimdir; çaba
göstermeye karşı genel bir isteksizliği ifade eder. Üşengeçlik ise daha özel,
geçici ve durumsal olabilir; belirli bir anda veya göreve karşı başlama
isteksizliğini veya ataleti ifade eder. Üşengeçlik, sıklıkla tembelliğin bir
parçası, bir belirtisi veya belirli durumlarda görülen bir yansımasıdır.
Aralarında kesin bir çizgi olmasa da, üşengeçlik genellikle bir his veya geçici
bir durum iken, tembellik daha çok bir eğilim veya hal olarak algılanır. Her
ikisi de eyleme geçmeyi zorlaştırır ve zaman kaybına veya işlerin aksamasına
yol açabilir. Bir başka deyişle üşengeçlik geliyorum diyen tembelliğin ayak
sesleridir.
Tembellik, üstesinden gelinebilecek bir durumdur ancak bu,
kişinin kendisiyle yüzleşmesini ve bilinçli adımlar atmasını gerektirir.
Tembellik genellikle altında yatan bir nedeni olduğu için, kurtulma süreci de
bu nedeni anlamakla başlar.
Üzerinizdeki tembellikten kurtulmak için aşağıdaki adımları
atabilirsiniz.
·
Tembelliğin Nedenini Anlayın: Neden
erteliyorsunuz veya çaba göstermiyorsunuz? Görev sıkıcı mı? Çok mu zor?
Başarısız olmaktan mı korkuyorsunuz? Yorgun veya tükenmiş misiniz? Kendinizi
dürüstçe değerlendirin. Tembellik, genellikle motivasyon eksikliği, görevden
bunalma, başarısızlık korkusu veya disiplin eksikliği gibi çeşitli nedenlerden
kaynaklanabilir.
·
Büyük Görevleri Bölün: Gözünüzde büyüyen
büyük görevleri daha küçük, yönetilebilir adımlara ayırın. Sonra da her bir
adım için çalışma zamanları (zaman blokları) belirleyin. Belirlediğiniz
zamanlarda mutlaka üzerinde çalışın. Adım adım o zor görevinizi tamamladığınızı
göreceksiniz.
·
Hedef Belirleyin ve Plan Yapın: Yapılacak
işleri netleştirin, gerçekçi hedefler belirleyin ve bunları tamamlamak için bir
plan (günlük/haftalık program) oluşturun. Plan, ne yapacağınızı bilmenizi ve
kaybolmamanızı sağlar. Önceliklendirme yapmayı alışkanlık haline getirin.
·
Dikkat Dağınıklığını Azaltın: Çalışma
ortamınızı düzenleyin, telefon bildirimlerini kapatın, gereksiz sekmeleri
kapatın. Odaklanmanızı sağlayacak bir ortam yaratın.
·
"Sadece Başla" Kuralı: Bazen
tek yapmanız gereken başlamaktır. İlk adımı atmak her zaman en zorudur. Küçük
bir adımla başlamak, momentum kazanmanıza yardımcı olur.Kendinize sadece 5 veya
10 dakika o görev üzerinde çalışmayı taahhüt edin. Genellikle başladıktan sonra
devam etmek daha kolay olur.
·
Ödül Sistemi Kurun: Belirli adımları veya
görevleri tamamladığınızda kendinizi ödüllendirin. Bu, motivasyonunuzu
artırabilir.
·
Sorumluluk Edinin: Bir arkadaşınızla,
meslektaşınızla veya yöneticinizle hedeflerinizi paylaşın ve düzenli olarak
birbirinizi takip edin. Bu, size dış bir motivasyon kaynağı sağlar.
·
Molalar Verin: Sürekli çalışmak yerine
düzenli kısa molalar vermek, zihninizi taze tutar ve tükenmişliği önler.
·
Kendinize Karşı Nazik Olun: Her zaman
%100 verimli olamazsınız. Önemli olan düşüşlerden sonra tekrar toparlanmaktır.
Aşırı özeleştiri yapmak yerine, durumu kabul edip yeniden başlamaya odaklanın.
·
Motivasyon Kaynaklarınızı Bulun:
Yaptığınız işin neden önemli olduğunu, uzun vadeli hedeflerinize nasıl hizmet
ettiğini hatırlayın. İşinizde anlam bulmaya çalışın.
·
Sağlığınıza Dikkat Edin: Yetersiz uyku,
sağlıksız beslenme ve egzersiz eksikliği enerji seviyenizi düşürerek tembelliği
artırabilir. Düzenli uyuyun, dengeli beslenin ve aktif kalın.
·
Profesyonel Yardım Alın: Eğer tembellik
depresyon, anksiyete veya ADHD gibi altta yatan psikolojik sorunlardan
kaynaklanıyorsa, bir terapist veya koçtan yardım almak faydalı olabilir.
Unutmayın, tembellik kaderiniz değildir. Üzerinde durursanız
tembellikten kurtulur, hem iş, hem de özel hayatınızda verimli olursunuz.
31.
Dedikodu
Dedikodu, iş dışı veya işle dolaylı ilgili olan, genellikle
spekülatif, olumsuz veya özel hayatla ilgili bilgilerin kişiler arasında gayri
resmi olarak yayılmasıdır. Bu aktivite, hem doğrudan hem de dolaylı yollarla
zamanı çalar. İşle ilgili olmayan, gereksiz ve uzun sosyal etkileşimler işe de
zarar verir, zamanınızı da çarçur eder.
En belirgin zaman kaybı, dedikodu yaparken veya dinlerken
harcanan süredir. Kahve molalarında, koridor sohbetlerinde, mola odasında veya
dijital iletişim araçlarında dedikodu için ayrılan her dakika, işten çalınan
doğrudan zamandır. Bu kısa anlar birikerek gün içinde önemli bir süreye
ulaşabilir.
Dedikoduya dahil olmak veya dedikodu duymak, zihninizi
meşgul eder. Duyduklarınızı düşünmek, analiz etmek, bunlara duygusal tepkiler
vermek (merak, öfke, endişe) için zihinsel enerji harcarsınız. Bu durum,
üzerinde çalıştığınız asıl işe odaklanmanızı zorlaştırır ve bağlam değiştirme
maliyetini artırır. Dedikodu, sürekli bir arka plan gürültüsü gibi zihinsel
alanı kaplar.
Dedikodu, işyerinde güvensizlik, kaygı ve düşük morale neden
olabilir. Bu negatif atmosfer:
·
Çalışanların daha az motive olmasına.
·
İşe daha az bağlı hissetmelerine.
·
İşbirliğinden kaçınmalarına.
·
Genel olarak daha yavaş çalışmalarına yol açar.
Dedikodu genellikle yanlış anlamalara, gerginliklere ve
kişilerarası çatışmalara yol açar. Bu sorunların çözülmesi zaman alır. Örneğin;
dedikodu nedeniyle iki meslektaş arasında çıkan bir tartışmanın, yöneticinin
araya girerek saatlerce süren konuşmalarla çözülmeye çalışılması.
·
Taraflar arasında konuşmak ve durumu
netleştirmek.
·
Yöneticilerin veya İK'nın araya girmesi.
·
İş ilişkilerinin bozulması nedeniyle
işbirliğinin zorlaşması.
Dedikodu, resmi olmayan ve genellikle yanlış bilgi akışına dayanır.
Önemli kararlar veya bilgiler hakkında yayılan dedikodular, çalışanların
doğruyu anlamasını engeller, kafa karışıklığına yol açar ve bu da hatalı
kararlar alınmasına veya yanlış yönlendirmelere neden olabilir. Hataları
düzeltmek ise zaman kaybıdır. Örnek: Bir projenin gidişatı hakkında yayılan
yanlış bir dedikodunun, bazı ekip üyelerinin işlerini yanlış
önceliklendirmesine veya gereksiz işler yapmasına neden olması.
Dedikodunun yaygın olduğu bir ortamda insanlar birbirine
daha az güvenir hale gelir. Bu durum, bilgi paylaşımını kısıtlayabilir,
insanlar daha kapalı olabilir veya sürekli olarak kendilerini savunma ihtiyacı
duyabilirler. Bu tür savunma mekanizmaları ve güvensizlik ortamı, işlerin daha
yavaş ilerlemesine ve ekstra adımlar (örn: bir bilgiyi teyit etmek için birden
fazla kişiye sorma) gerektirmesine neden olabilir. Örnek: Bir çalışanın,
söylediği bir şeyin dedikoduya dönüşeceği endişesiyle önemli bir bilgiyi paylaşmaktan
kaçınması ve bu bilginin işin ilerlemesi için gerekli olması.
Nadiren de olsa, dedikodunun etkileri toplantı ortamlarına
da yansıyabilir. Gizli gündemler, pasif-agresif yorumlar veya güven
eksikliğinden kaynaklanan isteksiz katılım, toplantıların amacından sapmasına
ve zaman kaybına neden olabilir.
Dedikodu, sadece iş ahlakı açısından sorunlu olmakla kalmaz,
aynı zamanda bir işyerindeki verimliliği ve zaman yönetimini doğrudan
baltalayan ciddi bir zaman hırsızıdır. Doğrudan konuşma süresinin yanı sıra,
yarattığı olumsuz atmosfer, konsantrasyon kaybı, çatışmalar ve güven eksikliği
nedeniyle çok daha büyük dolaylı zaman kayıplarına yol açar. Etkili bir zaman
yönetimi ve yüksek verimlilik için dedikodunun minimumda tutulduğu, açık ve
güvene dayalı bir iş ortamı teşvik edilmelidir.
32.
Başkalarının Plansızlığı
Şirketlerde iş süreçleri genellikle birbirine bağlıdır. Eğer
bir kişi veya departman kendi işini zamanında veya doğru şekilde planlamaz ve
tamamlamazsa, bu durum doğrudan veya dolaylı olarak size zaman kaybettirir.
İşinizi etkileyen taraflarla, özellikle de işinize girdi
veren taraflarla sürekli temasta olmanız, beklentilerinizi net ve gerçekçi bir
şekilde belirtmeniz önemlidir. Bunu yapmazsanız işinizi yapmak için onları
beklemek zorunda kalırsınız. Bu da sizin zaman kaybetmenize ve dar zamanda
acele iş çıkarmanıza neden olur.
Başkalarının plansızlığı, iş akışımızda bekleme süreleri,
son dakika müdahaleleri, hatalı girdiler ve iletişim zorlukları yaratarak
doğrudan zamanımızı çalar. Bu durum sadece bireysel verimliliği düşürmekle
kalmaz, aynı zamanda ekip içi işbirliğini zorlaştırır ve genel proje
ilerlemesini yavaşlatır. Başkalarının plansızlığının etkisini azaltmak için
kendi planlamamızı güçlendirmeli, sınırlarımızı belirlemeli ve işbirliği
yapılan kişilerden net beklentiler talep etmeliyiz.
…………………………….
Zaman hırsızlarıyla başa çıkmak, bunların farkına varmakla başlar.
Yukarıda ele aldığım 32 zaman hırsızı, zaman yönetiminin önündeki en
büyük engellerdir ve onları tanıyıp etkili bir şekilde yönetmek, daha üretken,
daha az stresli ve daha tatmin edici bir iş hayatı için hayati önem taşır. Bir
süre (örneğin bir hafta) zamanınızı nasıl harcadığınızı takip etmek (zaman
günlüğü tutmak), hangi aktivitelerin sizi en çok oyaladığını ortaya
çıkarabilir. Daha sonra, bu hırsızlarla mücadele etmek için bilinçli stratejiler
geliştirebilirsiniz. Hatta bu konuda yöneticinize danışmaktan da çekinmeyin.
Zaman yönetimi performansınız hakkında yöneticinizden geri bildirim isteyin ve
zaman yönetimi konusundaki zayıf noktalarınızı birlikte belirleyin.
Yöneticinizin size kazandırması gereken becerilerden biri de zaman yönetimidir
çünkü.
Not: Sevmediğin işte çalışmaya devam etmek de zaman
hırsızıdır. Sevebileceğin bir işte keyifle ve istekle çalışmak varken,
sevebileceğin işte uzmanlaşmak varken, sevmediğiniz bir işte çalışmanız
zamanınızı kötü kullanmaktır. İçsel motivasyon eksikliği, işi süründürür. Bu da
zamanın verimli kullanılmasını engeller. Zihin yoğun bir duygusal yük
altındaysa odaklanmak ve zaman yönetmek zorlaşır. Kazandığınız parayı veya
çalıştığınız şirketin itibarını boş verin. Bir an önce sevdiğiniz veya
sevebileceğiniz işe girin. Gününüzün üçte birinden fazlasını sevmediğiniz işte
geçirmeyin.
Son Not: Bu makale yapay zekadan (AI) yardım alınarak
hazırlanmıştır.