Zaman yönetimi iş dünyasının temel eğitimlerinden biridir.
Her kademeden çalışanın zamanını iyi yönetmesi hem çalışanın kariyeri açısından
önemlidir hem de verimliliği açısından önemlidir.
Zamanını iyi planlayan, işlerini zamanında yetiştiren, kendisine
verilen işleri/görevleri kaliteden ödün vermeden hızlı tamamlayan çalışanlar daima
daha değerlidir. Çünkü şirkete katkıları daha çoktur.
Bana göre zaman yönetimi sadece iş hayatımızda dikkat
etmemiz gereken bir beceri değildir, özel hayatımızda da zamanımızı iyi
yönetmemiz gerekir. Zaman yönetimi öğrenciler için de önemlidir.
İtiraf edelim ki; hepimizin iş, özel ve veya okul
hayatlarımızda “zamanı iyi değerlendiremediğimize”, “zamanı verimli
kullanamadığımıza” dair şikayetlerimiz vardır. Bizden beklenenleri geciktirmek,
yapmamız gerekenleri ertelemek, yapılacaklar listemizin sürekli kabarması,
dünden kalan işlerimizin olması, işleri yapmaya sıklıkla son anda koyulmak, zaman
kalmadığı için acele etmek, acele ettiğimiz için hatalarımızın artması,
yetiştiremediğimiz işler için yöneticilerimizden eksi puan almak, sürekli işe
veya bir yerlere geç gitmek, eve iş getirmek, işteyken özel işlerimizi
halletmek, hayata yetişememekten dolayı strese girmek gibi problemlerle hemen
hemen hepimiz farklı düzeylerde karşılaşmışızdır.
Özellikle öğrencilik ve özel hayatımızda; yapmak
istediklerimizi sürekli ertelemek, yapılabilecek çok şey varken tembellik
yapmak, harekete geçmek için odaklanamamak, sorumluluklarımızdan kaçmak müthiş
bir duygusal yük ve pişmanlık oluşturur. Endişelerimiz artar, stresimiz coşar.
Zamanı iyi kullanmak gerçekten hepimizin temel ihtiyacı. Bu
yazıyı okuduğunuza göre sizin de zamanı iyi değerlendirememek, işleri,
ödevleri, söz verdiklerimizi yetiştirememek gibi problemlerle boğuştuğunuzu
farz edebiliriz. (Belki de zamanı iyi değerlendiriyor olabilirsiniz ama daha
iyi nasıl değerlendirebileceğinizi araştırıyor da olabilirsiniz.)
Zamanı nasıl yetirebiliriz? İşleri nasıl
yetiştirebiliriz. İşteki zamanımızı nasıl geçireceğiz veya iş dışındaki
vaktimizi nasıl harcayacağız? Ailemizle ilgilenmek (eşimiz ve çocuklarımızla
kaliteli zaman geçirmek) için nasıl vakit yaratacağız? Derslere nasıl
yetişebiliriz? Eğlenceden (arkadaşlardan, oyundan, müzikten, gezmekten) geri
kalmadan ödevleri nasıl bitireceğiz, dersleri nasıl çalışacağız? Sorumluluklarımızı
nasıl zamanında yerine getirebiliriz? Zamanı nasıl daha iyi kullanabiliriz? Aynı
şekilde haftamızı, ayımızı, yıllımızı ve en nihayetinde kalan ömrümüzü nasıl yaşayacağız?
Bu yazıda iş odaklı klasik zaman yönetimi öğretisinin ötesine geçerek bunlara
cevaplar arayacağız. Zaman yönetimini iş, okul ve özel hayatımızı kapsayacak
şekilde ele alacağız. Geniş kapsamlı ve uzun bir yazı olacak. (Umarım vaktiniz
vardır 😊)
Vakit nakittir. Geçen zaman geriye sarılamaz. Zaman yerine
yenisi konulamayan, biriktirilemeyen bir kaynaktır. O zaman vaktimizi boşa
harcamayalım. Her dakikamızı, her günümüzü dolu dolu, verimli, faydalı,
kazançlı geçirelim. Ama nasıl?
Zaman, çok katmanlı ve hem bilimsel hem de felsefi açıdan
derinlemesine incelenen bir kavramdır. Basitçe tanımlamak zor olsa da, farklı
açılardan yaklaşarak ne olduğunu anlamaya çalışabiliriz:
·
Genel Anlamda: Zaman, olayların art arda
geldiği, değişimin gerçekleştiği ve geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki sürekli
akıştır.
·
Fizikte: Fiziksel bir boyut olarak kabul
edilir. Isaac Newton zamanı mutlak ve değişmez bir akış olarak görmüştür. Ancak
Albert Einstein'a göre zaman mutlak değildir; gözlemcinin hızına ve yerçekimine
göre esneyebilir veya yavaşlayabilir. Zaman, uzayla birlikte "uzay-zaman"
adını verdiğimiz dört boyutlu bir yapının parçasıdır. Fizikte genellikle
"zaman oku" kavramı kullanılır; yani zamanın genellikle tek bir yönde
(geçmişten geleceğe) ilerlemesini ifade eder.
·
Felsefede: Filozoflar zamanın gerçek bir
varlık mı (ontolojik gerçeklik), yoksa sadece insan zihninin olayları sıralama
ve algılama biçimi mi olduğunu tartışmışlardır. Zamanın öznel mi (kişiye göre
değişen algı), yoksa nesnel mi (evrensel ve bağımsız bir gerçeklik) olduğu da
önemli bir felsefi sorudur.
·
Psikolojide: Zaman algısı öznel olabilir.
Heyecanlıyken zamanın hızlı, sıkılmışken yavaş geçtiğini hissedebiliriz. Bellek
ve gelecek beklentileri zaman algımızı etkiler.
·
Pratik Hayatta: Zamanı ölçmek ve
düzenlemek için saatler, takvimler, kronometreler gibi araçlar kullanırız. Bu
ölçümler, olayların süresini belirlememizi, onları sıralamamızı ve günlük
yaşamımızı planlamamızı sağlar. Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, yıllar
gibi birimlerle ifade edilir.
Sıradan vatandaş için zaman geçip giden saatler, günler,
yıllar ve ömürdür. Bazı çalışanlar için zaman mesaidir. Bazı profesyoneller
için zaman ücrettir (bedeldir). Bazı kişiler için (bitse de gitsek cinsinden) tüketilmesi
gereken kaynaktır. Bazı insanlar için zaman yetersizdir.
Pek çok şeyin üst sınırı yokken, maalesef zamanın sınırı
vardır. Bir gün 24 saattir. Bir hafta 7 gündür. Bir ay 30 gündür. Bir yıl 365
gündür. Bir ömür de maalesef 70-80 yıldır. Üstelik bu ömrün yaklaşık %30’u,
yani 22,5 yılı uykuda geçer. Geriye kalan 52,5 yılda hayatımızı yaşarız. Bu
kısıtlı zaman günümüz insanı için ortalama olarak aşağıdaki gibi geçmektedir.
Günde |
75 yılda (27.394 günde) |
|||||||
Günlük Faaliyetler |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Ömrümüzün |
Uyumak |
430 |
7,2 |
196.324 |
8.180 |
1.169 |
269 |
22,4 |
29,9% |
Çalışmak |
220 |
3,7 |
100.445 |
4.185 |
598 |
138 |
11,5 |
15,3% |
TV/Video İzlemek |
150 |
2,5 |
68.485 |
2.854 |
408 |
94 |
7,8 |
10,4% |
İnternet ve Sosyal Medya Kullanmak |
90 |
1,5 |
41.091 |
1.712 |
245 |
56 |
4,7 |
6,3% |
Yolculuk/Ulaşım (taşıtta, trafikte) |
90 |
1,5 |
41.091 |
1.712 |
245 |
56 |
4,7 |
6,3% |
Eğitim/Öğrenim |
72 |
1,2 |
32.873 |
1.370 |
196 |
45 |
3,8 |
5,0% |
Yemek Yemek |
65 |
1,1 |
29.677 |
1.237 |
177 |
41 |
3,4 |
4,5% |
Kişisel Bakım |
60 |
1,0 |
27.394 |
1.141 |
163 |
38 |
3,1 |
4,2% |
Ev İşleri |
60 |
1,0 |
27.394 |
1.141 |
163 |
38 |
3,1 |
4,2% |
Aileyle Sosyalleşmek |
50 |
0,8 |
22.828 |
951 |
136 |
31 |
2,6 |
3,5% |
Alışveriş Yapmak |
20 |
0,3 |
9.131 |
380 |
54 |
13 |
1,0 |
1,4% |
Akrabalarla ve Arkadaşlarla Buluşmalar |
25 |
0,4 |
11.414 |
476 |
68 |
16 |
1,3 |
1,7% |
Telefon Görüşmeleri |
20 |
0,3 |
9.131 |
380 |
54 |
13 |
1,0 |
1,4% |
Yürüyüş ve Spor Yapmak |
15 |
0,3 |
6.849 |
285 |
41 |
9 |
0,8 |
1,0% |
Oyun Oynamak |
12 |
0,2 |
5.479 |
228 |
33 |
8 |
0,6 |
0,8% |
Toplantılar |
10 |
0,2 |
4.566 |
190 |
27 |
6 |
0,5 |
0,7% |
Kültürel Aktivite (hobi, kitap, sanat..vb) |
5 |
0,1 |
2.283 |
95 |
14 |
3 |
0,3 |
0,3% |
Beklemek |
3 |
0,1 |
1.370 |
57 |
8 |
2 |
0,2 |
0,2% |
Kayıp Eşyaları Aramak |
2 |
0,0 |
913 |
38 |
5 |
1 |
0,1 |
0,1% |
Dans Etmek |
1 |
0,0 |
457 |
19 |
3 |
1 |
0,1 |
0,1% |
Diğer |
40 |
0,7 |
18.263 |
761 |
109 |
25 |
2,1 |
2,8% |
1440 |
24 |
657.456 |
27.394 |
3.913 |
900 |
75 |
100,0% |
Elbette günlük faaliyetlere ayrılan zaman insandan insana
değişmektedir. Örneğin ev kadınlarının çalışmaya ayırdığı zaman biraz daha
azken, TV izlemeye ve sosyal medyaya ayırdıkları zaman daha fazla olabilir.
Veya bazıları kültürel aktivitelere veya spora veya uykuya daha fazla süre
ayırıyor olabilir.
Çoğu insan zamanının bol olduğunu düşünür ve onu çarçur
eder. Ne de olsa zamana para ödememektedir. Kendiliğinden bize zaman
verilmektedir. Oysaki zamanımız sınırlıdır, kısıtlıdır. Bol gibi görünen zaman
hızla akıp gider. Bir bakmışsınız işler bitmemiş, dersler öğrenilememiş,
yapılması gerekenler yapılamamış, yaşanması gerekenler yaşanamamıştır. Yaş
50’yi geçince ilk 50 yılınızı har vurup harman savurduğunuzu daha net
görebilirsiniz.
Pişman olmamak için zamanın değerini gençken kavramanızda,
onu çok iyi değerlendirip, dolu dolu yaşamanızda fayda var. (Zararın neresinden
dönerseniz kardır misali 50’nizde bile zaman yönetimini öğrenmeniz, geri kalan
hayatınızı iki kat daha verimli ve kaliteli geçirmenizi sağlayacaktır.)
Bu makalede verdiğim zaman yönetimi önerilerine
uyarsanız, eskiden 2-3 güne sığdırdığınız işleri 1 günde yapabildiğinizi
göreceksiniz.
Bazı insanlar zamanlarını iyi değerlendirmeyi kendiliğinden
(hatta içgüdüsel diyebileceğimiz şekilde) iyi kullanırlar. Rast gele boşa vakit
geçirmezler, yapacaklarını akıllarında öncelik sırasına koymuşlardır, işe ve
özel hayatlarına dair her şeyi geciktirmeden, ertelemeden yaparlar. (Tembellik
yapacakları zamanı bile planlamışlardır.) Bu planlı, dakik insanlar zamanlarını
yoğun geçirmekten olağanüstü mutludurlar.
Bazılarımız ise zamanın değerini hiç bilmez. Adeta zaman
denizinin dalgaları onları nereye götürürse oraya giderler. Sıkça boş sahillere
vururlar, azca hedeflerindeki limanlara ulaşırlar. Sonra da etrafına bakıp, “bu
insan bu kadar işi nasıl bitirebiliyor, öteki insan hayatına nasıl bu kadar çok
şey sığdırabiliyor” sorularıyla hayrete düşer, gıpta ederler. Bu insanlar
zamanlarını nasıl çarçur ettiklerinin farkında dahi değildir. Sık sık zaman
darlığı çekerler, sık sık acele ederler, sık sık geç kalırlar, sık sık
yapamadım derler. Tabi bu “zamansızlıkları” onları endişeye ve strese sürükler.
Zamanınızı nasıl geçirdiğinizi, nelere harcadığınızı bir
süreliğine takip etmenizde fayda var. Günlük veya haftalık olarak zaman
harcamalarınızı izlemek ve analiz etmek için kullanılabileceğiniz telefon uygulamaları
var. Olmadı günlük de tutabilirsiniz. Böylece zamanınızı nasıl harcadığınızı
görebilir, içgüdüsel olarak zaman yönetiminiz var mı yok mu görebilirsiniz.
Zaman yönetimi iş hayatımız için de özel hayatımız için de
eğitim hayatımız için de bu kadar çok önemliyken nedense liselerde veya
üniversitelerde ders olarak işlenmez. Sadece iş dünyasında bir yönetim becerisi
olarak düşünülür ve sadece beyaz yakalılara verilen bir eğitimdir. “İşteki zamanını çarçur etme de, iş
dışındaki zamanını nasıl kullanırsan kullan” der gibidir bu eğitimler.
Ebeveynlerimiz de zaman yönetiminin öneminin farkında
değildir. İsteseler de öğretemeyebilirler. Çünkü çocukluğunu, gençliğini ve olgunluğunu
1900’lü yıllarda yaşamış olanlara 24 saat yetiyor ve artıyordu. 2000’li
yıllarda çocukluğunu, gençliğini ve olgunluğunu yaşayanlara ise 24 saat
maalesef yetmiyor. Çünkü hayat geçen yüzyıla göre daha dolu ve daha hızlı. Bugünün
insanı zamanının kıymetini daha fazla bilmeli. Çünkü hayat bizlere daha
bilgili, daha becerili, daha verimli, daha görgülü olmayı dikte ediyor.
Hele hele ebeveynlerimizin ebeveynleri, yani atalarımız.
Onların hem işe dair hem de özel hayata dair uğraşları bizimki kadar hiç
değildi, dolayısıyla boş vakitleri daha fazlaydı. İşlerine ayıracakları
zamanları kendileri ayarlayabiliyor, yalın çalışıyor, tüm işlerini zamanında
acele etmeden bitirebiliyorlardı. Hep bir uğraşları vardı ama acele etmelerine
gerek yoktu. Çünkü zamanları yetiyordu. Özel hayatları da bizimki gibi (bugünkü
gibi) karmaşık, sofistike ve kalabalık değildi. Kahvehaneye veya komşuya giderek
saatlerce sosyalleşebiliyorlardı. Tatile hiç ihtiyaç duymuyorlardı. 1-2 saati
öğlen olmak üzere günde 10-12 saat uyuyabiliyorlardı. Yanlış anlaşılmasın
atalarımızın hayatları daha kolaydı demiyorum, tam aksine bizim hayatlarımız
daha kolay. Ama bizim hayatlarımız zorunlu faaliyetler açısından daha yoğun ve
karmaşık.
Bizlerin (günümüz insanının) ihtiyaçları, görevleri,
sorumlulukları, beklentileri ve arzuları atalarımızınkinden çok daha fazla.
Böyle olunca da uyumaya ve boş vakit geçirmeye onlardan daha az zaman kalıyor.
Televizyon izleme sürelerimiz bile azalmaya başladı. Çünkü yapacak çok şeyimiz
var. Modern zamanlar bize daha çok iş ve sorumluluk yüklemiş durumunda.
Madem öyle öncelikle işte çalışanlar, yani profesyoneller
açısından zaman yönetimini ele alacağım. Sonra özel hayatımızda zamanımızı
nasıl yönetebileceğimize değineceğim. Öğrencilere de zaman yönetimi tüyoları
vereceğim.
İŞ HAYATIMIZDAKİ ZAMAN YÖNETİMİ
Çalışmak, para kazanmak hayatımızın belki de en önemli
odağı. Bazılarımız maaşlı çalışanlarız, bazılarımız işveren, bazılarımız da tek
tabanca (yani kendi hesabına) çalışanlarız (örneğin yazar, danışman, pilates
hocası…vb).
İşimizde başarılı olduğumuz ölçüde düzenli gelire ve gelir
artışlarına sahip olabiliyoruz. Böylece kendimizi, ailemizi geçindirip hayatta
kalabiliyor, dünyanın nimetlerinden faydalanabiliyor, çevremizle aşık
atabiliyor, keyifli zaman geçirebiliyoruz.
İşte başarılı olabilmek için temel yetilerimizden biri de
zamanımızı iyi yönetmek. İş hayatında zaman yönetiminin birinci maddesi size
verilen sorumlulukları ve sizden beklenenleri iyi bilmektir.
Eğer işteki sorumluluk, görev ve yetkilerinizi iyi anlar ve
zamanında yerine getirirseniz temel seviyede zamanınızı iyi yönetiyorsunuz
demektir. Çünkü verilen görevleri belirlenen (makul) süre içinde tamamlamak
zaman yönetimin temelidir.
Hedef belirleme, zaman yönetiminin önemli bir
parçasıdır. Kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemek, bireylerin zamanlarını
daha etkili bir şekilde planlamalarına yardımcı olabilir. Koyacağınız hedeflere
örnekler:
·
Performans değerlendirme karnemde belirtilen
zayıf yönlerimi bu yıl güçlendireceğim. Böylece terfi almaya yaklaşabilirim.
·
Excel kullanımımı bu yıl daha da ileriye götüreceğim.
En az 20 formülü öğrenmiş ve kullanıyor olacağım. Pivot tablolar hazırlamayı da
temel seviyede öğreneceğim.
·
Yöneticimin hazırladığı raporu hazırlamaya talip
olacağım. Böylece rapor hazırlama becerim artacak.
·
Yeni yılda her ay bir şubemizi ziyaret edeceğim
ve hep telefondan konuştuğum depo sorumlularıyla tanışacağım. Ayrıca onlara yüz
yüze depo yönetimi eğitimi vereceğim. Böylece depoların fiili stoklarıyla kaydi
stokları arasında farklar azalacak veya hiç olmayacak.
·
Yöneticimin benden talep ettiği raporu bu hafta
bitirip teslim edeceğim.
·
Benden satışları artırmam bekleniyor. Mevcut
müşterilerden gelen aylık geliri, yeni bir çapraz satış stratejisi uygulayarak,
önümüzdeki mali çeyreğin sonuna kadar %15 oranında artıracağım.
·
Önümüzdeki 6 ay içinde bir online eğitim
platformu üzerinden “Cloud Computing” kursu alacağım.
·
Şirketin ana hedef kitlesine yönelik, önümüzdeki
6 aylık dönemde, aylık sosyal medya etkileşim oranını (beğeni, yorum, paylaşım
toplamı / takipçi sayısı) mevcut %3'ten %5'e çıkarmak için yeni bir içerik
takvimi ve etkileşim stratejisi geliştireceğim ve uygulayacağım.
Hedefleriniz SMART olmalıdır: Belirli, Ölçülebilir,
Ulaşılabilir, İlgili, Zaman Kısıtlı. Sadece performansla sınırlı kalmamalı,
aynı zamanda gelişim, iş birliği ve inisiyatif gibi alanları da kapsamalıdır.
İş yerinizdeki rolünüzle, ekibin hedefleriyle ve şirketin genel stratejisiyle
uyumlu olmalıdır.
İyi belirlenmiş hedefler, motivasyonunuzu artırır,
performansınızı yükseltir ve kariyerinizde ilerlemenize yardımcı olurken,
şirketin de hedeflerine ulaşmasına katkı sağlar. Hedefleriniz belliyse nelerle
ilgilenmeniz gerektiğini de kolayca çözersiniz.
Özellikle beyaz yakalı çalışanlardan bazıları işyerinde
neyle ilgilenmeleri gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşar ve kendisinden
beklenenlerin dışına çıkıp, yöneticilerinden olumsuz puan alırlar ve en
nihayetinde işten çıkarılırlar. İşyerinde öncelikle üzerimize düşen görevlerle ilgilenmeliyiz.
Üzerinize düşen görevler bellidir. İş tanımınızdan yola
çıkarak ve oryantasyonda size verilen rolü kavrayarak nelerle ilgilenmeniz
gerektiğini tüm boyutlarıyla anlamış olmalısınız. Ana görevlerinizi asla
atlamayın, düzenli şekilde yapın. Elbette size ara görevler de verilecektir.
Onları da layıkıyla yapmanız beklenir.
İlgilenmeniz gereken işleri aksatmadan ve yeterli seviyede
yaparsanız işinizde kalıcı, hatta vazgeçilmez olursunuz. Ana ve ara
görevlerinizi aksatıp, bir de üzerinize vazife olmayan işlerle ilgilenirseniz
muhtemelen yakın zamanda kovulursunuz.
İşletmelerde her gün binlerce faaliyet olur. Bu
faaliyetlerin bazıları sizin sorumluluğunuzda ilerler. Yapmanız gerekenlere ve
size verilen görevlere dair hatasız ve zamanında iş çıkarabilmek için “yapılacaklar listesi”
hazırlamalısınız. Bu listenizi hep güncel tutmalısınız. Yani biten işleri
kaldırıp, yeni işleri eklemelisiniz. Başlanan ve devam eden işleri de farklı
renge çevirerek görebilirsiniz. (Bu önerim Kanban Sistemine benzer bir
çalışmadır) Yapılacaklar listeniz anlık revize edilebileceği gibi, günlük veya
haftalık da revize edilebilir. Ama daha fazla geciktirilmemesini öneririm.
Not: Kanban, kökeni Toyota üretim sistemine dayanan
ve daha sonra yazılım geliştirme, stok yönetimi ve diğer bilgi işi alanlarına
uyarlanan bir iş akışı yönetim sistemidir. Temel amacı, iş akışını
görselleştirmek, işin akışını yönetmek ve sürekli iyileştirmeyi sağlamaktır. Kanban
panosu (genellikle "Yapılacaklar", "Yapılıyor",
"Tamamlandı" gibi sütunlardan oluşur ve görevler kartlarla temsil
edilir), devam eden tüm işleri ve bunların hangi aşamada olduğunu net bir
şekilde gösterir. Japonca bir kelime olan Kanban “gösterge kartı” manasına gelir.
Yapılacaklar listenize her şeyi doldurmanıza gerek yoktur.
(5 dakikadan kısa sürecek işleri yapılacaklar listenize almayın. Bu işleri
derhal yapın veya yapılmasını sağlayın. Bu işler elinize yapışmaz, üşenmeyin,
yapın gitsin.) Orta ve üst derecede önemli işlerinizi yazmanız da yeterli
olacaktır.
Listenize aldığınız işleri verimli şekilde yapmanız
gerekir. Yani, gereksiz yere fazla zaman harcamadan, odaklanarak ve doğru
yöntemleri kullanarak işleri tamamlamanız gerekir. "Meşgul olmak" ile
"Üretken olmak" arasındaki fark verimlilikten geçer.
İşte verimli olmak, basitçe daha fazla iş yapmak anlamına
gelmez. İş yerinde verimli olmak, belirlenen hedeflere veya çıktılara, mümkün
olan en az zaman, enerji ve kaynak harcayarak ulaşmak demektir. Bu, sadece çok
çalışmak değil, aynı zamanda akıllıca çalışmak, doğru işlere odaklanmak ve
zamanı etkin kullanmak anlamına gelir. Verimli bir çalışan, meşgul görünmek
yerine, somut sonuçlar üreten ve hem kendi işini hem de ekibin/şirketin genel
başarısını ilerleten kişidir.
Verimli olmak, bir varış noktası değil, sürekli bir
süreçtir. Hangi stratejilerin sizin için en iyi çalıştığını deneme yanılma
yoluyla bulmak ve bu alışkanlıkları kalıcı hale getirmek zaman alabilir. Ancak
bu çaba, hem iş hayatınızda hem de kişisel yaşamınızda size önemli faydalar
sağlayacaktır. Bu makalenin tamamını okuduğunuzda verimli olmaya dair daha
fazla bilgi edinecek ve yöntem öğreneceksiniz. Çünkü verimlilik ile etkin zaman
yönetimi iç içe ilerler.
Verimli olmak için önceliklendirme de önemlidir. Sadece
sizden istenenleri ve beklenenleri yapmakla kalmayıp, işleri önem ve aciliyet
sırasına göre doğru şekilde sıralayarak yapmanız önemlidir. Bu, en kritik
işlere gereken önceliği vermek ve daha az önemli işler için kaynakları doğru
ayarlamak anlamına gelir. Önceliklendirme için yapmanız gereken yapılacaklar
listenizdeki işleri doğru sıraya sokmaktır.
Önceliklendirme için çok bilinen Eisenhower Matrisi’nden
önce kendi yöntemimden bahsedeceğim. Öncelik Puanlaması adını verdiğim
bu yöntem için Excel’de “yapılacak işler” listesi yapmanız gerekiyor. Sonra da listedeki her içi 3 farklı açıdan 100
üzerinden puanlandırmanız gerekecek.
1.
Puanlama: Önemli işlere (yani
tamamladığınızda şirketinize katkı sağlayacak veya yapmazsanız şirkete para
kaybettirecek işlere) yüksek puan verin, önemi az olan (harcı alem) işlere
düşük puan verin. Bir görevin ne kadar önemli olduğu, kişisel veya profesyonel
hedeflerinize, değerlerinize veya uzun vadeli sonuçlara ne kadar katkıda
bulunduğu ile ilgilidir. Önemli görevler genellikle daha fazla planlama ve
odaklanma gerektirir.
2.
Puanlama: Sizden erken istenen (acil) işlere
yüksek puan verin, bitirmeniz için zaman verilen işlere daha az puan verin. Bir
görevin ne kadar acil olduğu, ne kadar çabuk yapılması gerektiği veya bir son
teslim tarihinin ne kadar yakın olduğu ile ilgilidir. Acil görevler genellikle
hemen tepki verilmesini gerektiren baskılarla ilişkilidir.
3.
Puanlama: Hızlı şekilde yapabileceğiniz
işlere yüksek puan verin, yapımı zaman alacak işlere daha az puan verin. (Her
bir görevin ne kadar süreceğini tahmin edin. Başlangıçta zor olabilir ama
pratikle gelişir.)
Verdiğiniz puanları toplayın ve en yüksek puanı alan işten
başlayarak işleri sıralayın. Elbette önceliklendirme sonrasında her bir iş için
tahmini bitirme süresi belirleyin. Ardından molalarınızı da dikkate alarak
listedeki bu işlere ne zaman başlayacağınızı da (gün ve saat olarak) yazın.
Bazı işler çok zaman alacaksa süreyi alt sürelere (zaman bloklarına) bölün ve
farklı günlere dağıtın. Böylece zor ve uzun işleri adım adım ilerleyerek
tamamlamış olursunuz.
Bir işe doğru süreyi vermek önemlidir. Kısa sürecek veya
sürmesi gereken bir işe uzun süre verirseniz onu gerçekten uzun sürede
yaparsınız. (Buna Parkinson Yasası denir: "İş, kendisine ayrılan
sürenin tamamını kullanacak şekilde genişler.") Veya uzun sürecek bir
işe kısa süre tanımlarsanız, panikler, acele eder, hata yapar ve dolayısıyla
süresi içinde bitiremezsiniz. (Buna da Hofstadter Yasası denir: "Her
zaman beklediğinizden daha uzun sürer, Hofstadter Yasasını dikkate alsanız
bile." Bu yasa, özellikle karmaşık görevler söz konusu olduğunda,
insanların bir işin ne kadar süreceğini sürekli olarak küçümseme (eksik tahmin
etme) eğilimini vurgular. Dahası, bu eğilimi bilip tahminlerinizi yaparken bu
bilgiyi göz önünde bulundursanız bile, yine de büyük olasılıkla süreyi yanlış
tahmin edeceğinizi öne sürer.) Yapılacaklar listenizi yapa yapa zamanla yapılacak
işlere daha doğru süre vereceksiniz.
Yapılacak işlere gün ve saat atarken de bilgisayarınızdaki
ve telefonunuzdaki senkronize takvimden yararlanın muhakkak. Bu takvim
programları genelde alarmlı ve uyarılı oluyor. Sizi yaklaşan işlere ve bitmekte
olan sürelere dair otomatik uyaracaktır.
Sıralamayı, süre vermeyi ve hangi gün ve saatte ele
alacağınızı belirlediğinize göre işleri yapmaya koyulun. Biten işleri kırmızıya
çevirin. Bu listenizi her gün güncelleyin (yani eklemeler ve düzeltmeler
yapın), ardından tekrar puanlayın ve takvimlendirin. Muhtemelen 10 dakikanızı
alacak bu Öncelik Puanlaması sayesinde işleri sizden beklenen sıralamada ve
sürede bitirmiş olacaksınız.
Size önerdiğim bu kendi önceliklendirme metodum Eisenhower
Matrisi’ne benzerdir. Adını, "Acil olan nadiren önemlidir, önemli
olansa nadiren acildir" sözüyle tanınan ABD eski Başkanı Dwight
Eisenhower'dan alan ama yönetim danışmanı Stephen Covey tarafından “Etkili
İnsanların 7 Alışkanlığı” kitabında teorileştirilen bu matrise göre;
1.
Önemli ve Acil olan işler hemen
yapılmalıdır. Örnek: Yarınki sunumun son düzeltmelerini yapmak, acil bir
müşteri şikayetini ele almak.
2.
Önemli ama Acil olmayan işler planlanmış
bir gelecekte yapılmalıdır. Örnek: Yeni bir beceri öğrenmek için kursa
kaydolmak, gelecek ayki proje için planlama toplantısı yapmak, sağlık
kontrolüne gitmek.
3.
Acil ama Önemli olmayan işler delege
edilmelidir (yani astlarınıza veya boştaki bir çalışma arkadaşınıza devredilmelidir).
Örnek: Önemsiz bir bilgilendirme toplantısı, başkasına ait olması gereken ama
size yönlendirilmiş bir e-posta yanıtlamak.
4.
Acil ve Önemli olmayan işler yapılmamalıdır.
Örnek: Saatlerce anlamsız internet sitelerinde gezinmek, önemsiz e-postaları
defalarca okumak.
Eisenhower Matrisi, zamanınızı daha bilinçli ve stratejik
bir şekilde yönetmenize yardımcı olan basit ama güçlü bir araçtır. Aciliyete
kapılmak yerine, gerçekten önemli olan şeylere odaklanmanızı sağlar.
Önceliklendirme için Triyaj Sisteminden de
faydalanabilirsiniz. "Triyaj" (Triage), Fransızca'da "ayırmak,
sınıflandırmak" anlamına gelen bir kelimedir. Bu sistem, genellikle acil
durumlarda (savaş, doğal afet, kaza vb.) veya yoğun hastane koşullarında,
sınırlı kaynakları (tıbbi personel, malzeme, zaman) en etkili şekilde
kullanarak en fazla sayıda kişinin hayatını kurtarmak veya durumunu stabilize
etmek amacıyla hastaları önceliklerine göre sınıflandırma yöntemidir. Triyaj
listesi her an güncellenir, her gün sıfırlanır. Triyajın özü, kaynakları en
yüksek etkiyi yaratacak şekilde tahsis etmektir. Temel prensibi, hastaları
durumlarının ciddiyetine ve müdahale edildiğinde hayatta kalma olasılıklarına
göre üç ana kategoriye ayırmaktır:
·
Acil ve Kritik (Kırmızı Bölge): Hemen
müdahale edilmezse kısa sürede hayatını kaybedecek olanlar. (Örneğin; Ağır
kanama, solunum durması, ciddi travma) Hemen müdahale edilir.
·
Acil Ama Kritik Olmayan (Sarı Bölge):
Hayati tehlikesi olan ancak hemen müdahale edilmeden belirli bir süre
bekleyebilecek durumda olanlar. (Örneğin; Kırıklar, orta dereceli yanıklar)
Bekleyebilir, Sonraki Öncelik.
·
Acil Olmayan (Yeşil Bölge): Küçük
yaralanmaları olan ve kendi başlarının çaresine bakabilecek veya çok daha sonra
müdahale edilebilecek durumda olanlar. (Örneğin; Küçük kesikler, morluklar)
Bekleyebilir veya Kendileri İlgilenebilir.
·
Umutsuz (Kara Bölge): Mevcut kaynaklarla
kurtarılması mümkün olmayan veya müdahalenin çok az fark yaratacağı durumlar.
(Bu en zorlu kategoridir ve nadiren kullanılır, amaç kaynakları
kurtarılabilecek kişilere yönlendirmektir).
Zaman yönetiminde triyaj sistemi, temel olarak aynı prensibi
uygular: Sınırlı kaynağımız olan zamanımızı ve enerjimizi, yapılması gereken
görevlerin önceliğine ve etkisine göre en verimli şekilde tahsis etmek.
Görevleri "hastalar" gibi düşünürüz ve onları "acil ve
önemli" durumlarına göre sınıflandırırız. Bu yönüyle Eisenhower Matrisine
benzer.
·
Kırmızı Bölgeye Alınan İşler: Hemen
dikkat gerektiren ve önemli sonuçları olan görevler. (Krizler, son dakika
projeleri, acil müşteri sorunları.) Bu işleri HEMEN YAPIN. Bunlar, tıbbi
triyajdaki kritik hastalara benzer; derhal müdahale gerektirirler.
·
Sarı Bölgeye Alınan İşler: Uzun vadeli
hedefleriniz, planlama, ilişki kurma ve kişisel gelişim için önemli olan, ancak
acil bir son teslim tarihi olmayan görevler. (Planlama, strateji geliştirme,
beceri öğrenme, düzenli egzersiz, önemli ilişkileri besleme.) Bu işleri
PLANLAYIN veya PROGRAMLAYIN. Bunlar, durumu stabil olan ama önemli müdahale
gerektiren hastalara benzer; hemen değil ama mutlaka planlı bir şekilde
ilgilenilmelidir. Bu çeyrek genellikle en çok ihmal edilen ama uzun vadede en
çok fark yaratan alandır.
·
Yeşil Bölgeye Alınan İşler: Hemen dikkat
gerektiren ancak hedeflerinize katkısı az olan veya başkası tarafından
yapılabilecek görevler. (Bazı e-postalar, gereksiz toplantılar, başkasının acil
ama sizin için önemsiz olan talepleri, bazı telefon aramaları.) Bu işleri DEVREDİN
veya MİNİMİZE EDİN. Bunlar, kendi başının çaresine bakabilecek veya daha az
kalifiye birinin ilgilenebileceği "yeşil bölge" hastalarına benzer;
sizin zamanınızı harcamamalıdır.
·
Kara Bölgeye Alınan İşler: Zaman kaybı
olan ve hiçbir değeri olmayan aktiviteler. (Gereksiz sosyal medya kaydırmaları,
önemsiz dedikodular, bazı kesintiler, zaman öldüren alışkanlıklar.) Bu işleri SİLİN
veya ORTADAN KALDIRIN. Bunlar, kaynak harcamaya değmeyen durumlara benzer;
zamanınız bu tür aktivitelere ayrılmamalıdır.
Önceliklendirmeye dair epey yöntem öğrendik. Bunlara süre ve
zaman atamayı da öğrendik. Zor işleri dilimleyerek adım adım yapmayı da
belirttik. Yapılacaklar listenizi her gün yenilemenizi de konuştuk. Şimdi diğer
detaylara geçelim.
Öncelikle dakik olun. İşe geç gelmeyin, toplantılara
geç girmeyin, zaman ve süre belirlediğiniz işlere zamanında başlayın ve
belirlediğiniz süreyi aşmayın. Dakik olmak için telefonunuzdaki alarm ve uyarı
programlarından faydalanın. Her gün aynı saatte alarm ile uyanın. Evden çıkış
saatiniz için de alarm kurun. Hatta gece yatma saatiniz için bile alarm kurun.
Bahsettiğim bu alarmlar hafta içi günleri için sabit olsun.
Önemli ve zor işleri sabah saatlerinde yapmaya çalışın. Pek
çok araştırma, günün ilk saatlerinin (uyandıktan sonraki 2-3 saat, genellikle
sabah 9-12 arası) çoğu insan için analitik ve odaklanma gerektiren işler
açısından en verimli zaman dilimi olduğunu gösterir. Vücudumuzun doğal
biyolojik saati (sirkadiyen ritim), gün boyunca uyanıklık, enerji ve bilişsel
fonksiyon seviyelerini etkiler. Çoğu insanda, uyandıktan kısa bir süre sonra
kortizol seviyeleri (uyanıklık ve stres hormonu) yükselir. Bu, zihinsel olarak
daha uyanık ve dikkatli olmamızı sağlar. Gece boyunca yeterli uyku alan bir
beyin, günün başlangıcında dinlenmiş ve bilgiyi işlemeye daha hazır haldedir.
Bilişsel yorgunluk seviyeleri düşüktür. Sabah saatlerinde vücut ısısı
yükselmeye başlar ve bu da bilişsel performansı artırabilir. Sabah saatleri,
genellikle e-posta trafiğinin, toplantıların ve iş arkadaşları tarafından
rahatsız edilme olasılığının daha düşük olduğu zamanlardır. Bu da "derin
çalışma" veya odaklanmış görevler için daha uygun bir ortam yaratır.
Not: İnsanların en verimli olduğu saatler kişiden
kişiye büyük farklılıklar gösterse de, genel eğilimler ve bilimsel araştırmalar
bazı ortak örüntüler sunar. Verimlilik sadece uyanık olmakla ilgili değil, aynı
zamanda odaklanma, problem çözme ve yaratıcı düşünme gibi belirli bilişsel
işlevlerin en yüksek düzeyde çalışmasıyla ilgilidir. Örneğin yaratıcılık
gerektiren mesleklerle uğraşanların en verimli saatleri genellikle akşam ve
gece saatleri olabilmektedir. Kendi en verimli saatlerinizi bulmak için, gün boyunca
enerji, odaklanma ve zihinsel keskinlik seviyelerinizi gözlemlemek en etkili yoldur.
Bu gözlemlere dayanarak, en önemli ve zorlayıcı görevlerinizi enerji
seviyenizin en yüksek olduğu zamana planlamak üretkenliğinizi önemli ölçüde
artırabilir.
Planladığınız işlere başlama disiplininiz çok önemlidir.
Başlarsanız gerisini getirirsiniz. Zaten ele aldığınız işin %20’sini
yaptıysanız, bitirmeye %80 yaklaşmışsınız demektir. (Pareto kuralı burada da
geçerlidir.)
İşlere dair potansiyel sorunları ve kötü sonuçları ön
görmek, bunları engelleyecek şekilde önlemler almak zaman yönetimi açısından
önemlidir. Çünkü geliyorum diyen bu sorunlar geldiğinde zamanınızı epey
çalacaktır.
Hiçbir iş tıkırında gitmez. Her zaman işlere eklemeler olur,
öncelikler değişir, zaman hırsızları devreye girer, acil işler oluşur, krizler
çıkar. Beklenmedik durumlar veya yeni görevler ortaya çıktığında programınızı (yapılacaklar
listesini) revize edebilmek, yani yeni duruma uyum sağlayacak esnekliği
göstermek gerekir. Ekstra zaman gerektirecek bu gibi durumlara her zaman
hazırlıklı olmalısınız. Bunun için de zaman planınızda daima boş zamanlar
olmalı, bu boş zamanları yedek zaman olarak kullanabilmelisiniz. Aksi taktirde
fazla mesai yapmak zorunda kalırsınız.
İş hayatında pek çok zaman hırsızı vardır. Bu zaman
hırsızları işlerinize başlamanın, işlerinizi yapmanın ve tamamlamanın önünde
büyük engeldirler. Zamanınızı etkin yönetebilmek için zaman hırsızlarını
tanımanız ve onlara karşı önlemler almanız gerekir. Zaman hırsızlarının belli
başlıları aşağıdakilerdir.
1.
İletişimsizlik: Bilginin eksik, geç veya
yanlış aktarılmasına, yanlış anlaşılmalara, sürekli netleştirme ihtiyacına ve
işlerin baştan yapılmasına yol açarak zaman kaybettirir.
2.
Plansızlık: Ne zaman ne yapılacağının net
olmamasına, önceliklendirme hatalarına, son dakika telaşına ve sürekli
"yangın söndürme" modunda çalışmaya sebep olarak zaman çalar.
3.
Ertelemek: Görevlerin birikmesine, son
dakika stresine, işleri yetiştirmek için kaliteden ödün verilmesine ve
potansiyel hatalara yol açarak zaman kaybettirir.
4.
Tamamlamamak: Başlanmış ancak
bitirilmemiş işlerin sürekli zihinsel yük oluşturmasına, geri dönüp yeniden
başlama ihtiyacına ve bağlam değiştirme maliyetine yol açarak zaman çalar.
5.
Fazla Mesai: Genellikle plansızlık veya
verimsizliğin sonucu olup, yorgunluğa, tükenmişliğe ve harcanan her saat başına
düşen verimliliğin azalmasına yol açarak aslında zaman kazandırmaz, aksine
çalar.
6.
İşkoliklik: Özel hayata ve dinlenmeye
yeterince zaman ayırmamayı, tükenmişliğe, sağlık sorunlarına ve uzun vadede
yaratıcılığın ve karar verme yeteneğinin azalmasına yol açarak toplam
verimlilikten çalar.
7.
Odaklanma Eksikliği: Bir göreve tam
olarak konsantre olamamak, sürekli dikkat dağınıklığına, sık sık görevler arası
geçişe (bağlam değiştirme) ve işlerin daha yavaş ve hatalı ilerlemesine neden
olarak zaman kaybettirir.
8.
Unutkanlık: Hem beynin işleyişiyle ilgili
doğal süreçler hem de yaşam tarzı, psikolojik ve tıbbi faktörler nedeniyle
unutkanlıklarımız olur. Unutkanlık, günlük hayatımızda sık karşılaştığımız ve
gerçekten de zaman kaybına neden olabilen bir durumdur. Hem zihinsel enerjimizi
tüketir hem de somut işlerin gecikmesine veya tekrar yapılmasına yol açar.
9.
Hayır Diyememek: Başkalarının taleplerine
sürekli "evet" diyerek kendi iş yükünü gereksiz yere artırmaya, kendi
önceliklerini ihmal etmeye ve başkalarının işini yaparken zaman kaybetmeye yol
açar.
10.
Kararsızlık: Çoğu zaman çoğu işte karar
vermekte zorlanırız ve gecikiriz. Kararsızlık gerçekten de zamanımızın en büyük
hırsızlarından biridir. Hem zihinsel enerjimizi tüketir hem de somut eyleme
geçişimizi engelleyerek işlerimizin yavaşlamasına veya durmasına neden olur.
11.
Karar Yorgunluğu: Gün içinde veya ardışık
olarak çok fazla karar vermek zihni yorar, karar kalitesini düşürür, karar alma
süreçlerinin uzamasına veya yanlış kararlar nedeniyle zaman kaybına yol açar.
12.
Belirsiz Beklentiler: Bir işten ne
beklendiğinin (kapsam, kalite, teslim tarihi vb.) net olmaması, yanlış anlama,
sürekli soru sorma, hatalı iş yapma ve yeniden çalışma gerekliliğine yol açarak
zaman çalar.
13.
Oryantasyon Eksikliği: İşe yeni giren
veya bir göreve yeni atanan kişiye iş, işletme kuralları, iş kültürü ve
beklentiler yeterince iyi anlatılmazsa kişi işe adapte olamaz ve hem kendisi
zaman kaybı yaşar, hem de etrafındakilere zaman kaybı yaşatır.
14.
Mükemmeliyetçilik: Aşırıya kaçan ve
gereksiz detaylara odaklanan mükemmeliyetçilik, işleri bitirememe, sürekli
revizyon yapma ve "yeterince iyi" noktada duramama nedeniyle zaman
kaybettirir.
15.
Karmaşık Süreçler: Gereğinden fazla adım,
onay ve kural içeren, anlaşılması ve takip edilmesi zor iş akışları,
bürokrasiyi artırır, bekleme sürelerine ve işlerin yavaş ilerlemesine yol
açarak zaman çalar.
16.
Düzensizlik: Fiziksel veya dijital
çalışma alanındaki karmaşa, istenen belge, dosya veya bilgiyi bulmak için
harcanan arama süresine, zihinsel dağınıklığa ve unutkanlığa yol açarak zaman
kaybettirir.
17.
Karmaşık İşler: Doğası gereği çok
değişkenli, yeni veya derinlemesine araştırma gerektiren işler, daha fazla
düşünme, planlama, öğrenme süreci ve hata yapma potansiyeli nedeniyle zaman
alıcıdır.
18.
İşgüzarlık: Görev tanımı dışında kalan,
gerekli olmayan veya istenmeyen işlerle meşgul olmak, kendi asıl işini ihmal
etmeye ve katma değeri olmayan şeylere zaman harcamaya yol açarak zaman çalar.
19.
Acelecilik: Bir işi yeterince düşünmeden,
planlamadan veya dikkatli olmadan hızlıca yapmaya çalışmak, hata yapma
olasılığını artırır, işin kalitesini düşürür ve sonradan düzeltme veya yeniden
yapma için ek zaman gerektirir.
20.
Delege Etmemek: Astlarınızın kolayca
yapabileceği işleri onlara vermeyip bizzat yapmaya devam etmeniz kısıtlı ve
değerli zamanınızı ıvır zıvır işlere ayırarak çarçur etmenize neden olur.
21.
Gereksiz Toplantılar: Net bir amacı,
ajandası veya ilgili katılımcıları olmayan toplantılar, katılan herkesin
doğrudan zamanını boşa harcar, iş akışını kesintiye uğratır ve somut sonuç
üretmez.
22.
Aşırı Bildirimler: E-posta, mesajlaşma
uygulamaları vb. araçlardan gelen sürekli bildirimler, dikkati dağıtır, çalışma
akışını kesintiye uğratır, bağlam değiştirme maliyetini artırır ve zihinsel
yorgunluğa yol açarak zaman çalar.
23.
Kesintiler: Meslektaşların ani soruları,
telefon aramaları veya çevresel faktörler gibi dış kaynaklı müdahaleler, derin
odaklanmayı bozar, bağlam değiştirme maliyetini artırır ve işlerin yavaş
ilerlemesine neden olarak zaman kaybettirir.
24.
Gürültülü Ortam: Yüksek ses, sürekli
hareket veya görsel karmaşa gibi çevresel dikkat dağıtıcılar, odaklanmayı
zorlaştırır, zihinsel yorgunluğa ve işlerin daha yavaş ve hatalı ilerlemesine
yol açarak zaman kaybettirir.
25.
Molasız Çalışmak: Zihni ve bedeni
dinlendirmeden sürekli çalışmak, yorgunluğa, dikkat dağınıklığına, hata yapma
olasılığının artmasına ve uzun vadede tükenmişliğe yol açarak verimliliği
düşürür ve toplamda daha çok zaman harcanmasına neden olur.
26.
Formsuzluk: Yetersiz uyku, kötü beslenme
veya egzersiz eksikliği gibi fiziksel sağlık sorunları, düşük enerji seviyesi,
konsantrasyon güçlüğü, sık hastalanma ve genel bilişsel fonksiyonlarda düşüşe
neden olarak işteki verimliliği ve zaman kullanımını olumsuz etkiler.
27.
Krizler: Beklenmedik ve acil olarak
ortaya çıkan sorunlar, mevcut planları bozar, öncelikleri alt üst eder, reaktif
bir "yangın söndürme" moduna sokar ve stres yaratarak zaman çalar.
28.
Bürokrasi: Gereğinden fazla kural,
prosedür ve onay adımı içeren katı sistemler, işlerin yavaş ilerlemesine,
bekleme sürelerine ve verimsizliğe yol açarak zaman kaybettirir.
29.
Teknik Sorunlar: Bilgisayar, internet
veya yazılım arızaları gibi teknolojik aksaklıklar, doğrudan çalışamama
süresine, veri kaybına, sorun giderme çabalarına ve iş akışının kesintiye
uğramasına neden olarak ciddi zaman çalar.
30.
Tembellik: İşe karşı isteksizlik,
üşengeçlik veya yetersiz çaba gösterme, işlerin yavaş ilerlemesine, düşük
verimliliğe ve bitiş sürelerinin uzamasına sebep olarak zaman çalar.
31.
Dedikodu: İş dışı konular hakkında
konuşmak veya dinlemek, doğrudan zaman kaybetmenin yanı sıra, zihinsel
dağınıklığa, güven kaybına ve işyerinde olumsuz bir atmosfer yaratarak dolaylı
yoldan verimliliği düşürür.
32.
Başkalarının Plansızlığı: Başkalarının
kendi işlerini zamanında veya doğru planlayamaması, sizin beklemenize, son
dakika talepleriyle karşılaşmanıza, hatalı girdileri düzeltmek için zaman
harcamanıza ve iş akışınızın bozulmasına sebep olarak zaman çalar.
Bu zaman hırsızlarının farkına varırsanız, onlarla mücadele
edebilirsiniz. (Yukarıda kısaca değindiğim zaman hırsızlarından başka bir
makalede (https://muratsaylan.blogspot.com/2024/07/zaman-hrszlar.html)
daha detaylıca bahsettim. O makalemde bu zaman hırsızlarıyla nasıl başa
çıkabileceğinizi örnekleriyle anlattım. Onu da okumanızı tavsiye ederim.)
Zaman hırsızlarıyla mücadele edemememizin, onlara
yenilmemizin sebebi sadece irademiz değil, beynimizdeki “ilkel” yapının “modern”
yapıya baskın gelmesidir. Evrimsel süreçte canlıların beyninde, yaklaşık 250
milyon yıl önce Limbik Sistem oluşmuştur. Biz insanların beyninde de
Limbik Sistem vardır ama yaklaşık 2,5 milyon yıl önce atalarımızın beyinlerinin
ön tarafında Prefrontal Cortex oluşmaya başlamıştır.
·
Limbik Sistem: Beynin daha eski ve ilkel bir
parçasıdır. Duygusal tepkiler, hayatta kalma içgüdüleri, anında ödül arayışı ve
tehdit algılama gibi işlevlerden sorumludur (Amigdala ve Nucleus Accumbens gibi
yapılar içerir). Limbik sistemin karar alma süreçleri genellikle hızlı,
otomatik ve duygusal dürtülerle yönlenir. Bu tür tepkiler, derin bir analiz
veya mantıksal işlem gerektirmediği için bilişsel olarak daha az enerji
gerektirir. Anlık hazları tercih etme veya acıdan kaçınma eğilimi buradan
gelir.
·
Prefrontal Korteks (PFC): Beynin en ön kısmında
yer alan ve en son evrimleşen bölgesidir. Planlama, problem çözme, soyut
düşünme, sonuçları değerlendirme, dürtü kontrolü, uzun vadeli hedeflere
odaklanma ve karmaşık karar alma gibi daha üst düzey bilişsel işlevlerden
sorumludur. PFC'nin karar alma süreçleri daha yavaş, bilinçli, analitik ve
mantıksaldır. Bu tür işlemler, limbik sisteme kıyasla çok daha fazla bilişsel
enerji gerektirir.
Limbik sistem ve Prefrontal Korteks arasındaki çatışma tam
da anlık dürtüler (enerji olarak daha ucuz) ile uzun vadeli, mantıksal hedefler
(enerji olarak daha pahalı) arasında bir seçim yapılması gerektiğinde yaşanır.
Anlık bir dürtüye (örneğin; sosyal medyada gezinme, abur cubur yeme, erteleme)
kapıldığınızda, bu genellikle limbik sistemin hızlı ve düşük enerjili yolunu
seçtiğiniz anlamına gelir. Bu karar, o an için kolay ve çekici gelebilir (en az
enerji harcama prensibi işler), ancak uzun vadeli hedeflerinizle (ders çalışma,
sağlıklı beslenme, işi bitirme) çelişir. Limbik sistemin dürtüsüne karşı koyup
daha mantıklı veya uzun vadeli fayda sağlayan bir karar vermek istediğinizde,
PFC'nizi aktive etmeniz gerekir. PFC, limbik sistemin dürtüsünü baskılar, farklı
seçenekleri değerlendirir, sonuçları tartar ve bilinçli bir seçim yapar. Bu
süreç bilişsel efor gerektirir ve bu da enerji tüketimi demektir. Sağlıklı
beslenme kararı almak, zor bir göreve başlamak veya ani bir harcamadan kaçınmak
gibi eylemler PFC'nin kontrolünü gösterir.
Beynin enerji tasarrufu eğilimi ve PFC'nin enerji ihtiyacı,
"karar yorgunluğu" fenomeniyle de ilişkilidir. Gün boyunca sürekli
olarak PFC'yi kullanarak bilinçli ve zor kararlar aldıkça, bilişsel
kaynaklarımız tükenir. PFC yorulduğunda, kendini düzenleme ve dürtü kontrol
yeteneği zayıflar. Bu durumda, beynimiz tekrar en az enerji gerektiren yola
döner ve limbik sistemin etkisine daha açık hale geliriz. İşte bu yüzden, gün
sonunda yorgunken daha kolay abur cubur yer, daha fevri kararlar alır veya
önemli işleri erteleriz.
Beynimiz kararlar alırken genellikle en az bilişsel enerji
harcayacak yolu (sıklıkla limbik sistem tarafından yönlendirilen dürtüsel veya
alışkanlığa dayalı yollar) önceliklendirme eğilimindedir. Ancak, Prefrontal
Korteks bu dürtülere karşı koyarak daha mantıksal, planlı ve uzun vadeli fayda
sağlayan, fakat daha fazla enerji gerektiren kararlar almamızı sağlar. Bu iki
sistem arasındaki etkileşim ve denge, karar verme süreçlerimizin temelini
oluşturur ve aralarındaki potansiyel çatışma, irade gücü ve disiplin gibi
kavramlarla da yakından ilişkilidir. Zamanımızı etkin yönetmeye çalışmak bu
yüzden kolay değildir.
Üşengeçliklerimizin, tembelliklerimizin ne kadar üstesinden
gelebilirsek, o kadar PFC’mize destek çıkarız ve limbik sisteme baskın geliriz.
Yani irademizi elimize alırız.
Nerede kalmıştık? Zaman hırsızları, bizlere işimizde zaman
kaybettirir demiştik.
İşlere kendimizi veremediğimizde, yaptığımız işe kendimizi
kaptıramadığımızda yavaşlarız. İş daha uzun sürer. Ama işe odaklandığımızda,
kendimizi kaptırdığımızda zaman da iş de akar gider. Bu durumu psikolog Mihaly
Csikszentmihalyi “akış durumu” olarak tanımlamıştır. Akış durumu (Flow
State), kişinin bir aktiviteye tam olarak daldığı, kendini tamamen o işe
adadığı ve bu sırada yüksek derecede odaklanma, enerji ve keyif hissettiği
zihinsel bir haldir. Zaman yönetiminde akışa geçmek, bir görevi veya ders çalışmayı
yaparken şu durumları deneyimlemeyi içerir:
·
Derin Odaklanma: Çevredeki dikkat
dağıtıcıları (telefon, e-posta, çevresel gürültü) fark etmemek veya bunlardan
etkilenmemek. Tamamen mevcut göreve konsantre olmak.
·
Zaman Algısının Değişmesi: Zamanın
normalden daha hızlı (veya bazen daha yavaş) aktığını hissetmek. Saate
baktığınızda, düşündüğünüzden daha fazla zamanın geçtiğini görmek.
·
Kendini Kaybetme: Yapılan işe o kadar
dalmak ki, benlik bilincinin (kendi hakkında düşünme, yargılama) azalması.
·
İşin İçsel Ödüllendirici Olması: İşi
yapmanın kendisinin keyif vermesi, dışsal bir motivasyona (ödül, ceza) çok
fazla ihtiyaç duymamak.
·
Kontrol Hissi: Yapılan iş üzerinde tam
bir hakimiyet ve kontrol hissetmek.
·
Net Hedefler ve Anında Geri Bildirim: Ne
yapılması gerektiğinin açık olması ve ilerleme kaydedildiğine dair geri
bildirimin hissedilmesi.
·
Beceri ve Zorluk Dengesi: Görevin ne çok
kolay (sıkıcı) ne de çok zor (bunaltıcı) olması. Kişinin becerilerine uygun,
meydan okuyucu ama başarılabilir olması.
Zaman yönetiminde akışa geçmek, birim zamana düşen
üretkenliği maksimize etmenin en etkili yollarından biridir. Akıştayken
erteleme olmaz, kararsızlık azalır ve işler çok daha hızlı ve kaliteli bir
şekilde ilerler. Bu, zamanı sadece yönetmek değil, onu en etkili şekilde
"yaşamak" gibidir. Akışa geçmek, zamanı pasif bir şekilde geçirmek
yerine aktif ve bilinçli olarak kullanmanın zirvesidir. Bu duruma girmek,
sadece daha üretken olmanızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yapılan işten
alınan keyfi ve tatmini de artırır.
Şirketinizdeki ERP programını, bilgisayarınızdaki MS Office
programlarını, telefonunuzdaki iş programlarını, dijital iletişim
platformlarını (e-posta, Whatsapp, Zoom, Teams…vb) etkin kullanmayı öğrenin.
Bunları etkin kullanırsanız size çok zaman kazandırırlar.
Hemen herkes “yardımcım olsa” işleri yetiştirebilirim diye
düşünür. Aslında, günümüzde her çalışanın bir yardımcısı vardır. Adı da AI’dır.
Destek almak ve zaman kazanmak için Yapay Zeka’dan bolca
yararlanabilirsiniz. Yapay zekayı, sizin yerinize geçecek bir teknoloji olarak
değil, iş yükünüzü hafifletecek, size zaman kazandıracak ve potansiyelinizi
ortaya çıkarmanıza yardımcı olacak bir 'akıllı asistan' gibi düşünün. Yapay
zekayı nasıl kullanabileceğinizi çözerseniz çok güçlü desteğini alabilirsiniz.
Yapay zekadan iş süreçlerimizde faydalanmak, zaman yönetimi
açısından bizlere önemli kazanımlar sağlar. İşte başlıca faydaları:
·
Bilgi İşleme ve Analizinin Hızlandırılması:
Büyük veri setlerini saniyeler içinde analiz etme, özetleme ve önemli bilgileri
çıkarma yeteneği sayesinde, araştırma ve karar alma süreçleri ciddi şekilde
hızlanır. Manuel olarak saatler sürebilecek işler, AI ile dakikalar içinde
tamamlanabilir.
·
İletişimin İyileştirilmesi ve
Hızlandırılması: E-posta taslakları oluşturma, toplantı notlarını özetleme,
dilleri çevirme gibi görevlerde yapay zeka kullanımı, yazışmalara ve iletişime
ayrılan zamanı azaltır. Sanal asistanlar aracılığıyla rutin soruların
cevaplanması da zaman kazandırır.
·
Planlama ve Organizasyonun
Verimlileştirilmesi: AI destekli takvim ve görev yönetim araçları, toplantı
çatışmalarını belirleme, görevleri önceliklendirme ve hatırlatmalar gönderme
gibi işlevlerle kişisel ve ekip zaman yönetimini optimize eder.
·
İçerik Üretiminin Hızlandırılması:
Pazarlama metinleri, blog yazıları, kod parçacıkları gibi içeriklerin ilk
taslaklarını oluşturmada yapay zeka kullanımı, sıfırdan başlamanın getirdiği
zaman kaybını ortadan kaldırır.
·
Daha Az Hata ve Yeniden İşleme: Yapay
zeka, insan hatası potansiyelini azaltarak (örneğin veri girişinde veya kod
yazımında), sonradan düzeltmelere harcanacak zamanı en aza indirir.
·
Önceliklendirme ve Odaklanma İmkanı: AI,
önemsiz veya rutin görevleri üstlenerek, çalışanların en önemli, acil veya
katma değeri yüksek işlere odaklanmasını sağlar. Bu, genel verimliliği artırır.
·
Tahminleme ve Proaktif Yaklaşım: Satış
tahminleri, müşteri eğilimleri veya olası operasyonel sorunlar gibi konularda
yapay zeka tabanlı tahminler, geleceğe yönelik planlama yapmayı ve olası zaman
kayıplarını önceden engellemeyi mümkün kılar.
Yapay zeka zaman yönetimi açısından bir asistan görevi
görerek, tekrarlayan iş yükünü azaltır, bilgiye erişimi ve işlemeyi
hızlandırır, planlamayı kolaylaştırır ve en önemlisi, insanların daha değerli
ve yaratıcı işlere odaklanması için onlara "zaman" kazandırır. Bu da
genel iş verimliliğini ve çalışan memnuniyetini artırır. İşte yapay zekadan
yararlanmayı hemen (gecikmeksizin) öğrenin. (Ben ChatGPT, Gemini ve Copilot’u
aktif olarak kullanıyorum ve çok zaman kazanıyorum.)
Zaman yönetimi sadece çalışanlar için değil, patronlar için
de çok önemlidir. Pek çok patron doğal olarak zamanını verimli kullanmaktadır.
Hatta zamanlarını doğru ve verimli kullanabildikleri için patron
olabilmişlerdir desek yeridir. Ama yine de bazı patronlar veya patronlar bazen
kötü zaman kullanımı yaparlar ve zaman hırsızlarına zamanlarını çaldırırlar.
Öncelikle patronluk hayatının 20.yılını aşmış patronlara
şunu söylemek isterim “çok çalışan patron ahmaktır”. İşinizi kuralı 20
yıl olduysa artık işlerin çoğunu yöneticileriniz ve çalışanlarınız
halletmelidir. Siz sadece stratejik kararlarla, önemli toplantılarla,
raporlarla ve KPI takipleriyle meşgul olmalısınız. 20 yılda şirketinizi
kurumsallaştıramadıysanız, güvenebileceğiniz bir kadro kuramadıysanız maalesef
ilk günkü gibi çok çalışmaya mahkum olursunuz.
Bir patron için zaman yönetimi, sadece kendi işlerini
planlamakla kalmayıp, ekibin zamanını ve genel iş akışını da yönetmeyi içerir.
Patronlara önerilerim:
·
Önceliklendirme yeteneğinizi geliştirin.
Stratejik olana odaklanın: Sadece acil olanlara değil, işin büyümesini ve uzun
vadeli başarısını etkileyecek stratejik görevlere zaman ayırın. Eisenhower
Matrisi (Acil/Önemli) gibi araçları kullanarak görevleri sınıflandırın.
"Yapılması Gereken" ile "Yapılması En Değerli Olan"
arasındaki farkı bilin. Yapılacaklar listenizdeki her şeyi sizin yapmanız
gerekmez. En yüksek getiriyi sağlayacak işlere odaklanın.
·
Etkili delegasyon yapın. Yöneticileriniz
ve çalışanlarınıza güvenin ve onlara görevleri tamamlamaları için gerekli
yetkiyi verin. Mikro yönetimi bırakın.
·
Net talimatlar ve beklentiler belirleyin.
Ne istediğinizi, neden istediğinizi ve ne zamana kadar bitmesi gerektiğini
açıkça ifade edin. Gerekli kaynakları sağlayın.
·
Takip edin, kontrol etmeyin. İlerleme
hakkında bilgi alın, ancak sürekli tepelerinde durmayın. Onların öğrenmesine ve
bağımsızlaşmasına izin verin. Yetki devretmek, zaman kazanmanın en etkili
yollarından biridir.
·
Toplantı yönetimini iyileştirin. Toplantı
başlamadan önce gündemi ve toplantıdan beklenen sonucu (karar alınacak mı,
bilgilendirme mi yapılacak?) tüm katılımcılarla paylaşın. Yönetim kurulu, icra
kurulu, satış, üretim, mali durum gibi konularda rutin toplantılarınız olsun,
bu toplantıların ötelenmesine asla izin vermeyin. Talep edilen ekstra toplantıların gerekliliğini
sorgulayın. Ekstra toplantı yapmak yerine, e-posta, kısa bir görüşme veya bir
raporun yeterli olup olmadığını değerlendirin. Ekstra toplantılar için süreyi kısaltın.
30 dakikalık veya daha kısa toplantıları tercih edin. Başlangıç ve bitiş
saatlerine riayet edin. Sadece katkıda bulunacak veya bilgiye ihtiyacı olan
kişileri davet edin. Toplantı sonunda kimin ne yapacağı netleşsin ve kayıt
altına alınsın.
·
Net ve öz iletişim kurun. Özellikle
yazılı iletişimde (e-posta, mesajlaşma), konuyu net ve öz bir şekilde ifade
edin. Hızlı sorular için mesajlaşma, detaylı bilgi için e-posta, tartışma ve
karar alma için toplantı gibi doğru iletişim aracını seçin. Ekibin size nasıl
ve ne zaman bilgi akışı sağlayacağını belirleyin (örneğin, haftalık durum
raporları).
·
Konsantre çalışmaya önem verin. "Odaklanma
Süreleri" belirleyin. Dikkatinizi dağıtmamanız gereken zaman dilimleri
belirleyin ve bu sürelerde ulaşılabilirliğinizi sınırlayın (kapıyı kapatmak,
bildirimleri kapatmak). Çalışanların
size soru sorması için belirli zamanlar ayırın, böylece sürekli bölünmezsiniz.
·
Çalışanları kendi çözümlerini bulmaya teşvik
edin. Direkt size gelmek yerine önce kendi araştırmalarını yapmalarını veya
meslektaşlarına danışmalarını isteyin.
·
Geleceğe yönelik planlama yapın. Haftalık
veya aylık olarak, önemli hedeflere ulaşmak için ne yapmanız gerektiğini
planlayın. Hangi günde hangi saatte neler yapacağınızı belirleyin. Saatlerinize
iş rezervasyonları yapın. Zaman bloklarınız olsun. Sadece toplantıları değil,
odaklanma gerektiren işler, stratejik düşünme zamanı ve hatta molalar için de
takviminizde bloklar oluşturun. Toplantılar veya görevler arasına beklenmedik
durumlar için boşluklar bırakın.
·
"Hayır" demeyi öğrenin. Önceliklerinize
uymayan veya değer katmayacak taleplere karşı kibarca ama kararlı bir şekilde
"hayır" demeyi veya alternatifler önermeyi öğrenin. Her şeye
"evet" demek, kendi verimliliğinizi ve odaklanmanızı düşürür.
·
Ziyaretçi sayınızı azaltın. Patronların
ziyaretçisi çok olur. Bu ziyaretçilerin yarısı dostlar tarafından yapılır.
Maalesef dostlar “ziyaretin kısasının makbul olduğunu” bilmez. Onlarla
sosyalleşmek iyidir ama işe ayıracağınız zamanı çalmış olurlar. Deponuzdan
stoklarınız çalınınca isyan ediyor ve önlem alıyorsanız, zamanınız çalınınca da
isyan edin ve önleminizi alın.
·
Teknoloji ve araçlardan yararlanın.
Şirketinizdeki ERP ve CRM gibi programlardan raporlar almayı öğrenin. MS Office
programındaki dosyaları ve takvimi verimli kullanın. E-Posta, Whatsapp, Teams,
Zoom, Trello gibi iş araçlarını verimli kullanın. Akıllı telefonunuz iş
hayatınızı çok kolaylaştırabilir. Araştırın ve kullanın. Yapay Zekadan
faydalanın. Şirketinizde CRM, ERP gibi sistemlerin verimli kullanımını
sağlayın. Bilgiye kolay ve hızlı erişim sağlayarak zaman kazandıran sistemlerin
doğru kullanıldığından emin olun.
·
Kendi enerjinizi iyi yönetin. İyi uyku,
iyi beslenme, düzenli egzersiz enerjinizi her daim yüksek tutacaktır. Kısa
molalar veya yürüyüşler, zihninizi tazeleyerek daha sonraki işlere daha iyi
odaklanmanızı sağlar. Önemli işleri enerjinizin yüksek olduğu zamanlarda yapın.
En çok dikkat ve odaklanma gerektiren işleri günün en üretken olduğunuz
saatlerine yerleştirin. (Bazı patronlar kendilerine zaman yaratmak için az
uyuyorlar. Bu hiç sağlıklı değildir. Önemli olan 7-8 saat uykuya zaman
ayırdıktan sonra kalan zamanda tüm işlere yetişebilmektir.)
·
Ekibinizin gelişimine yatırım yapın. Çalışanlarınızın
becerilerini ve özgüvenlerini artırmak, uzun vadede size gelen soru ve düzeltme
ihtiyacını azaltır. Bu, proaktif bir zaman yönetimi stratejisidir.
·
Zamanınızı nereye harcadığınızı takip edin.
Belirli bir süre boyunca zamanınızı nasıl harcadığınızı kaydedin. Bu, hangi
faaliyetlerin en çok zamanınızı aldığını ve hangi alanlarda iyileştirme
yapabileceğinizi görmenizi sağlar.
Günümüzün başarılı patronlarından Elon Mask zaman
yönetiminde Time Blocking ve Time Boxing yöntemlerinden çokça
faydalandığını söyler. Time Blocking ve Time Boxing, zaman yönetimi ve
üretkenliği artırmak için kullanılan iki farklı ama birbiriyle ilişkili
tekniktir. İsimleri benzediği için sıklıkla karıştırılırlar, ancak temel odak
noktaları ve uygulama şekilleri farklıdır.
Zaman Bloklama (Time Blocking) gününüzü veya
haftanızı belirli zaman dilimlerine ayırarak, her bir zaman dilimini (bloğunu)
belirli bir görev türüne veya etkinliğe tahsis etme tekniğidir. Örneğin
Pazartesi gününü aşağıdaki gibi zaman bloklarına ayırabilirsiniz.
·
9:00 - 10:30: E-posta Yönetimi
·
10:30 - 12:00: Proje X Üzerinde Çalışma
·
13:00 - 14:00: Toplantı
·
14:00 - 16:00: Derin Çalışma (Focus Time)
·
16:00 - 18:00: Raporları Okuma
Hafta içi her gününüzü saat saat bu şekilde görevler için
dilimleyebilirsiniz. Böylece haftanızı ve gününüzü yapılandırmak, önemli
görevlere yeterli zaman ayırdığınızdan emin olmak, dikkat dağıtıcıları azaltmak
(çünkü belirli bir blokta belirli bir işe odaklanırsınız), bağlam değiştirme
maliyetini düşürmek ve genel olarak haftanızı ve gününüzü daha öngörülebilir
hale getirmeniz mümkündür.
Zaman Kutulama (Time Boxing) belirli bir göreve
önceden belirlenmiş sabit bir süre ayırma ve bu süre dolduğunda görevi bırakma
(tamamlanmış olsa da olmasa da) tekniğidir. Örneğin, "Bu rapora 45 dakika
harcayacağım", "E-postaları kontrol etmek ve yanıtlamak için 30 dakikam
var" veya "Bu problemi çözmek için 1 saat çalışacağım" gibi
hedefler belirlemek Time Boxing'dir. Süre dolduğunda, ya bir sonraki göreve
geçilir ya da duruma göre ek bir "zaman kutusu" daha atanır.
Zaman kutulamadaki amaç; Görevlerin gereğinden fazla zaman
almasını engellemek (Parkinson Yasası'na karşı koymak - "bir iş kendisine
ayrılan sürenin tamamını kullanır"), mükemmeliyetçiliği sınırlamak, zamanı
kısıtlı görevler üzerinde ilerleme kaydetmek, belirli bir süre içinde en iyi
sonucu elde etmeye odaklanmak ve daha az önemli işlere ayrılan zamanı bilinçli
olarak sınırlandırmaktır.
Bu iki teknik birbirini tamamlayabilir ve genellikle
birlikte kullanılır. Örneğin:
·
Önce Time Blocking yaparak gününüzün genel
yapısını oluşturursunuz: "9:00 - 12:00 arası Yaratıcı Çalışma Bloğu".
·
Ardından, bu bloğun içindeki belirli görevler
için Time Boxing kullanırsınız: "Bu Yaratıcı Çalışma bloğunda, ilk 45
dakikayı beyin fırtınasına, sonraki 1 saate ilk taslağı yazmaya ve kalan süreyi
düzenlemeye ayıracağım." veya "Bu Yaratıcı Çalışma bloğunda, Pomodoro
Tekniği'ni (bir Time Boxing şekli) kullanarak 25 dakikalık çalışma aralıkları
belirleyeceğim."
Zamanını verimli kullanan patronlar şirketlerini daha kolay
ve hızlı büyütür. Unutmayın; balık baştan kokar. Siz zaman yönetiminize ne
kadar özen gösterirseniz çalışanlarınız da o kadar özen gösterir.
Not: Zaman kaybı yaşadığımız veya iyi
değerlendiremediğimiz bir zaman dilimi de işe gidiş gelişlerimizdir. İşe
gidip gelirken trafikte geçen süreyi müzik dinleyerek veya haber dinleyerek
veya işinize/keyfinize yarayacak podcast’ler dinleyerek geçirebilirsiniz. Eğer
aracı siz kullanmıyorsanız (örneğin servisteyseniz veya toplu taşımadaysanız
veya özel şoförünüz varsa), sosyal medya kullanarak veya piyasaları takip
ederek veya Youtube videosu izleyerek de zamanınızı değerlendirebilirsiniz. Pek
çok insanın araç içinde sadece etrafına bakındıklarını görüyorum (evet
katılıyorum, bu da bir boş zaman değerlendirme, beyin dinlendirme metodudur),
oysaki yapabilecekleri pek çok şey var. Trafikte İngilizcesini geliştiren veya
sesli kitaplar dinleyerek pek çok kitabı bitiren veya tasarruf yatırımlarını
yöneten kişiler tanıyorum. Neden siz de onlardan biri olmayasınız?
ÖZEL HAYATIMIZDAKİ ZAMAN YÖNETİMİ
Zaman yönetimi bana göre iki açıdan ele alınmalıdır.
Birincisi iş hayatımızdaki (çalışmaya yönelik) zaman yönetimimiz, ikincisi özel
hayatımızdaki (sosyal yaşama yönelik) zaman yönetimimiz. Zamanı iyi yönetmek
demek bence hem iş hem de özel hayatımızdaki zamanımızı değerli/verimli
geçirmek demektir.
Eve iş getirenler gördüğüm gibi, özel hayatını işyerine
taşıyanlar da gördüm maalesef. Yani onlara ne iş hayatındaki zamanları, ne de
özel hayatındaki zamanları yetmemektedir. Bu tip insanlar genelde size
bahsettiğim zaman hırsızlarına yenilenler, yani zamanını etkin yönetemeyenler
oluyor. Onlar özel hayatlarında da zamanlarını yönetemiyorlar.
Özel hayatına yeterince kaliteli zaman ayıramayanlar veya
ayırdıkları zamanı iyi değerlendiremeyenler, uzun vadede hem kişisel
mutluluklarında hem de profesyonel yaşamlarında sorunlar yaşarlar.
Özel hayatta zamanı "iyi değerlendirmek", iş
hayatındaki gibi sürekli bir "üretkenlik" veya "yapılacaklar
listesi tamamlama" peşinde koşmak anlamına gelmez. Daha çok, kişisel
ihtiyaçlarımızı karşılayan, bizi yenileyen, ilişkilerimizi besleyen,
öğrenmemizi ve büyümemizi sağlayan, bize keyif veren ve anlam katan
aktivitelere zaman ayırmak demektir.
Kendimizle, işimizle, çevremizle ve genel olarak hayatla
barışık olabilmemiz için hem iş hem de özel hayatımıza dair zaman dilimlerimizi
çok değerli/verimli geçirmemiz gerekir. Bunu yapabilmek için de öncelikle
zamanın farkına varmamız, zamanın kıymetini bilmemiz gerekir. Elbette görevlerimizin,
sorumluluklarımızın, ihtiyaçlarımızın, beklentilerimizin, arzularımızın da
farkına varmalıyız.
Öncelikle zaman kaynağını tekrar ele alalım; Gün 24 saat.
Bunun ortalama 7 saatini uyuyarak geçiriyoruz. Geriye 17 saat kalıyor. Bu 17
saatin hafta içi günlerde 9 saatini işe ayırıyoruz. İşteki molalar ve işe geliş
gidişlerle birlikte bu süre 12 saat oluyor. Geriye özel hayatımız için 5 saat
kalıyor. Neyse ki hafta sonu özel hayatımıza iki tane 17 saat ekleyebiliyoruz.
(Sanırım 5-10 sene sonra hafta sonu tatiline Cuma günü de eklenecek, yani özel
hayatımıza daha fazla vakit kalacak).
Not: Uykuyu, yani bilincimizde olmadığımız süreleri,
özel hayattan saymıyorum. Elbette iyi ve yeterli uyku bedenin ve zihnin onarımı
için en temel ihtiyaçtır. Uyku kalitesine ve süresine öncelik vermenizi
şiddetle öneririm.
Haftalık olarak 59 saatimizi (hafta içinde 25 saatimizi,
hafta sonunda 34 saatimizi) özel hayatımıza ayırabiliyoruz. Bu 59 saatte
nelerle ilgilenmeliyiz?
·
Kişisel bakımımızla ilgilenmeliyiz (yıkanmak,
dişleri fırçalamak, giyinmek, makyaj…vb)
·
Eşimizle/sevgilimizle, çocuklarımızla
ilgilenmeliyiz (yemek, muhabbet, oyun, yardım, aktivite…vb).
·
Ev işleriyle ve ihtiyaçlarıyla ilgilenmeliyiz
(temizlik, alışveriş…vb).
·
Anne-baba, kardeş ve diğer akrabalarımızla
ilgilenmeliyiz (telefon, ziyaret..vb).
·
Arkadaşlarımızla ilgilenmeliyiz (telefon,
aktivite…vb).
·
Komşularımızla ilgilenmeliyiz (bir araya gelme,
aktivite…vb)
·
Hobilerimizle ilgilenmeliyiz
(televizyon/film/dizi/haber seyretme, sosyal medya kullanma, müzik dinleme, kitap
okuma, yazı yazma, resim yapma, spor yapma, trekking, yüzme, gezi…vb)
·
Finansal konularla ilgilenmeliyiz (ödemeler,
tasarruf yatırımları…vb)
·
Kişisel gelişim konularıyla ilgilenmeliyiz
(yabancı dil, araştırma, iletişim..vb)
·
Keyfimizi artırmayla ilgilenmeliyiz (tatil,
gezi, konser, tiyatro, sinema…vb)
Yukarıda sayılanlardan kaçınabilecekleriniz var mı?
Olmadığını düşünüyorum. Hepsinin hakkını vererek yapmamız gerekir. Hakkını
vererek yapmadıklarımız bir sorun yumağı olarak üzerimize gelir, huzurumuzu
kaçırır, mutsuz olmamıza yol açar. Hakkını vermek için zaman ayırmamız gerekir.
Özel hayatımız için kalan kısıtlı zamanda bunları yapabilir miyiz?
Özel hayatına yeterince zaman ayıramayan ve ayırdığı zamanda
da kaliteli uğraşlarda bulunamayan kişiler; hem kişisel yaşamlarında hem de iş
hayatlarında ciddi sorunlar yaşarlar. Bu durum, zaman yönetiminin sadece iş
saatlerini değil, bir bütün olarak yaşamı yönetmekle ilgili olduğunun önemli
bir göstergesidir.
Günü 8’er saatlik 3 dilime bölecek olsaydık; birinci 8’saati
uykuya, ikinci 8 saati iş hayatımıza, üçüncü 8 saati de özel hayatımıza
ayırdığımızı görürdük. Hemen hemen tüm insanların yaklaşık 8 saati özel
hayatlarına ayrılmıştır. Ve insanların bazıları bu 8 saate o kadar çok şey
sığdırır ki, uyku ve işten arta kalan zamanda bunları nasıl yapabildiğine çok
şaşırırız. Aslında bu büyük bir gizem değildir. Özel hayattaki zamanlarını iyi
yönetiyorlardır o kadar.
Özel hayatta yapılacakların sınırı neredeyse yok gibidir. Doğru
planlama yaparak pek çok şeyi yapabilirsiniz. Ama her şeye yetişmemiz de mümkün
değildir. Maymun iştahlı da olmamalıyız. Özel hayatımıza çok şey
tıkıştırmamalıyız. Bu yüzden bazı şeyleri yapmaktan vazgeçmemiz veya azaltmamız
gerekebilir. Bu size zaman da kazandıracaktır.
Örneğin mahalle, lise, üniversite arkadaşlarınızla ve
komşularınızla buluşma sıklığınız azaltmanızı öneririm. Haftada bir
buluşuyorsanız, iki haftada bir buluşun. İki haftada bir buluşuyorsanız ayda
bir buluşun. Ayda bir buluşuyorsanız iki ayda bir buluşun. Daha geç aralıklarla
da buluşmayın, çünkü bu da sağlıklı değil. Arkadaşlarınızla ve komşularınızla
zaman geçirmeniz size daima iyi gelecektir. Buluşmalarınız kaliteli ve
periyodik olsun. Bunu onlarla da konuşun. Muhtemelen onların da zaman yönetme
problemleri vardır ve akıllarına yatacaktır.
Başka ne tür yalınlaştırmalar yapabilirsiniz? Özel
hayatımızda bilinçsizce dijital tüketim yapmak zaman kaybıdır.
·
Televizyon izlemeyi azaltın. Anlamlı bir amacı
veya keyif verici bir yanı olmadan saatlerce televizyon izlemek veya dizilerin
esiri olmak veya platformlardaki dizilerin tüm bölümlerini izleme maratonu
yapmak tam bir zaman kaybıdır. Her şeyin azı karar, çoğu zarardır.
·
Özellikle günümüzün en büyük zaman hırsızı olan
sosyal medya kullanımını azaltın ve disipline edin. Sosyal medyada amaçsızca ve
aşırı uzun süre gezinmeyin. Shortsların (kısa videoların) esiri olmayın. Cep
telefonunuzda sosyal medyayı ne kadar kullandığınızı gösteren rapor var. Bu
rapora bakacak olursanız günde 3-4 saat sosyal medya kullandığınızı
görebilirsiniz. Bu süreyi 1-2 saate indirmenizi öneririm. Bunu yapabilmek için
öncelikle Facebook, Instagram, TikTok, Twitter ve benzeri uygulamalardan
bazılarını bırakın, örneğin ikiye indirin. Ardından sosyal medya kullanmak için
zaman dilimi belirleyin. Aklınıza geldikçe veya uygulama dürttükçe kullanmak
yerine, örneğin sabah kahvaltısından sonra yarım saat, öğle yemeğinden sonra 15
dakika ve yatmadan önce bir saat sosyal medyada gezinin. Bu zaman dilimleri
dışında hiç kullanmayın. Göreceksiniz bu size yeterli olacak ve hiçbir şey
kaçırmayacaksınız. Kaçırdığınızı düşündüklerinizin o kadar da değerli şeyler
olmadığını fark edeceksiniz. Bahsettiğim sosyal medya uygulamalarını tamamen
bırakan insanlar tanıyorum ve bu kararı vermiş olmaktan gayet memnunlar. Not:
Ben WhatsApp ve Youtube programlarını sosyal medya olarak görmüyorum. Biri
haberleşme, diğeri bilgilenme platformu bence. Dolayısıyla bunlardan
vazgeçmenizi önermiyorum. Ama elbette bunları da iradeli ve planlı kullanmak
gerekir.
·
İnternette saatlerce dolaşmayın. İnternette
alakasız ve değersiz içeriklerde kaybolmayın (tavşan deliğine düşmeyin).
Magazin haberlerinin peşine takılmayın. Youtubekolik olmayın.
Gerçek dünyadaki sorumlulukları veya daha zenginleştirici
aktiviteleri ertelemek için saatlerce oyun oynamak da özel hayatımızdan çalar. Video
oyunları, iskambil oyunları, masa oyunları, kumar, …vb bağımlılık yapıcı
oyunlara karşı uyanık olun. Siz onları oynayın, onlar sizi oynamasın. Üstelik
bunlar sosyal ilişkileri zayıflatabilir, fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebilir
ve daha önemli kişisel gelişim veya dinlenme fırsatlarını kaçırmanıza neden
olabilir.
Bakıyorum aileler alışveriş merkezlerinde ve caddelerinde
çok zaman geçiriyor. İnsanlar ihtiyaçları için değil, psikolojik rahatlama
yaşamak için alışveriş yapıyor. Bir ihtiyacınız olmadan sadece zaman geçirmek
ve ruhunuzu avutmak için fiziksel veya online mağazalarda dolaşmanız zaman ve
para kaybınıza neden olur, size gerçek bir değer katmaz ve daha iyi
değerlendirebileceğiniz zamanı alır. Ayrıca alışverişlerinizi mümkün olduğunca
online yapın. Bu size inanılmaz zaman kazandıracaktır. Abonelik faturalarınızı
artık gidip ödemediğinizi biliyorum, ama tek tek internetten ödeme yapıyorsanız
bu da zaman kaybıdır. Otomatik ödemeye alın, ödemelerle hiç uğraşmayın.
Fayda/sonuç getirmeyecek araştırmalara dalmak. Bir
araştırmayı tamamlamadan veya bir konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan
diğer bir konuya atlamak. Bunlar da özel hayatımızın zaman hırsızlarıdır.
Kontrolünüzde olmayan şeyler hakkında sürekli endişelenmek
veya geçmiş olaylar hakkında tekrar tekrar düşünmek zihinsel enerjiyi tüketir,
çözüm üretmez, stresi artırır ve sizi şu an yapmanız gereken veya size iyi
gelecek şeylerden alıkoyar.
Dedikodu yapmak da zaman hırsızlarından biridir. Dedikodu
tatlıdır ama oyalayıcıdır. Üstelik başa dert açıcıdır. Dedikodu yapmayı
bırakmak neredeyse imkansızdır ama azaltılabilir. Dedikodu peşinde koşmayı
bırakın, zaman size kalsın.
İnternet forumlarında, sosyal medyada veya gerçek hayatta
size hiçbir faydası olmayan, sadece enerji tüketen tartışmalara girmek özel
hayatınızdan çalar. Negatif enerji yaratır, öğrenme veya gelişme sağlamaz,
ilişkileri zedeleyebilir ve zihinsel olarak sizi yorar.
Tartışma ve didişmelerinizi de azaltın. Eşinizle,
kardeşlerinizle, ebeveynlerinizle, kayınlarınızla girişeceğiniz tartışmalar
zihninizi çok yorar, moralinizi çok bozar. Bu tip tatsızlıklar özel hayatınızı
zehir eder ve zamanınızı yönetmenizi engeller.
En büyük zaman hırsızlarından biri de çapkınlıktır. Eşiniz
veya sevgiliniz varsa, çapkınlıktan vaz geçin. Çok zamanınızı çalar. Başınıza
çok iş açar. Sizi önemli işlerinizi yapmaktan alıkoyar. Kariyerinizde
ilerlemenizi engeller. (Zamanını iyi değerlendiremeyen insanların pek çoğunda
muhakkak gizli saklı gönül ilişkisi vardır. Gözlemlerim maalesef böyle.)
Elbette yürümeyen, mutlu etmeyen ilişkilere devam etmeyin. Ayrılmak, boşanmak
dünyanın sonu değildir. Sizi mutlu edecek partner bulmak sizin hayatınızdaki en
doğal hakkınızdır. Ama evliyken bunu yapmayın.
Bakıyorum insanlar (özellikle de erkekler) haftada bir iki
maç izliyor (yani 90 ila 180 dakikasını futbol izlemeye ayırıyor) ama izlediği
sürenin 3-4 katını futbol yorumu izlemeye, futbol haberleri okumaya veya futbol
konuşmaya ayırıyor. Yani 59 saatlik özel hayat süresinin neredeyse 10 saatini
futbola adıyor. Futbol afyonları olmuş, özel hayatlarını çalmış, farkında
değiller. Futbola haftada 2-3 saatten fazlasını ayırıyorsanız yazık size.
Özel hayatınızda başka ne tür yalınlaştırmalar
yapabilirsiniz? Sizi kısa vadeli al-satlara yönlendirecek tasarruf
yatırımlarından vaz geçebilirsiniz. Bunlar zaman ve dikkat hırsızlarıdır.
Tanıdığım bazı insanlar işteyken veya evdeyken sürekli borsa, kripto para,
altın, döviz..vb finansal endekslere bakıp duruyor. Çünkü paralarını bu yatırım
araçlarına yatırmışlar ve kısa vadeli alım ve satımlarla para kazanmaya
odaklanmışlar. İniş çıkışları sürekli takip etmek zorundalar ve sürekli
tedirginler. Alıp satarak elde edilen karın verdiği hazla hem iş hem de özel
hayatlarından zaman çaldıklarının farkına varamıyorlar. Üstelik gani gani para
da kazanamıyorlar. Çoğunlukla el elde elbaştalar. Eğer böyleyseniz siz de
zamanınızı iyi yönetemezsiniz. Bu tür yatırımları uzun vadeli yapmanızı, bu
yatırımlarla sadece öğlen yemeği sonrasında ilgilenmenizi öneririm. Piyasaların
nabzını akşam yemeği sonrasında yapacağınız internet araştırmaları ve
izleyeceğiniz Youtube videoları ile tutmanızı öneririm.
Sanırım şu ana kadar özel hayatımızda epey bir yalınlaşmaya
gittik ve zaman kazandık. Şimdi kazandığımız zamanlarla faydalı şeyler yapma
zamanı.
Öncelik aileniz olmalıdır. Eşiniz ve çocuklarınızla yeterli
sürede ve kaliteli bir şekilde vakit geçirmezseniz özel hayatınız hiç tıkırında
gitmez. Elbette tüm özel zamanlarınızı onlara ayırın demiyorum, ama onların
beklentilerini de karşılayacak şekilde onlarla ilgilenmelisiniz. Ayrıca zaman
ayırmak istediğiniz diğer şeyler hakkında onları bilgilendirmeniz de doğru
olacaktır. Siz de insansınız, tüm özel zamanınızı eşinize ve çocuklarınıza
ayıramazsınız, başka şeylerle de meşgul olmalısınız.
Not: Eve iş getirmeyin. İş saatleri dışında (acil
durumlar hariç) işle ilgili e-posta, mesaj ve aramaları kontrol etmeyi bırakın.
Disiplinli olarak yaptığınız bir hobi edinmek özel
hayatınızdaki zamanınızı iyi değerlendirmenize ve yönetmenize sebep verecektir.
Size keyif veren hobilerle uğraşın (boyama, müzik aleti çalma, olta
balıkçılığı, bahçıvanlık, fotoğrafçılık, el işleri vb.). Birden fazla hobi
yerine veya kısa sürede vazgeçilen hobi yerine kalıcı tek bir güçlü hobi size
çok iyi gelebilir. Bazı aileler düzenli olarak çadır kamping yapmaktadır, bazı
çiftler düzenli olarak folklor ile ilgilenmektedir, bazı kişiler düzenli olarak
dağ yürüyüşlerine çıkmaktadır, bazı insanlar düzenli olarak maket araba/uçak
işi ile uğraşmaktadır. Öyle ki, bu kişilerin bu hobileri ile ilgili kulüpleri
bile vardır. Bu tür hobileri olan kişilerin televizyon izleme ve sosyal medya
kullanma alışkanlıklarının azaldığını görüyorum. Özel hayatlarını verimli
geçirdiklerini düşündükleri için de mutlu ve fit olduklarını gözlemliyorum. Siz
de sizi mutlu edecek uzun vadeli hobiler edinmelisiniz.
Küçük veya büyük yaratıcı projeler üzerinde (yazı yazmak,
resim yapmak, beste yapmak) çalışabilirsiniz. Aktivite gruplarına (trekking,
gezi, folklor, dans …vb) üye olup düzenli aktiviteler yapabilirsiniz.
İlgi alanlarınıza yönelik kitaplar, makaleler okumak hem
bilgi birikiminizi artırır hem de zihni farklı yönlerde çalıştırır. İşle ilgili
olmayan veya tamamen farklı bir alanda yeni bir şey öğrenmek (bir dil, bir
enstrüman, yemek pişirme, kodlama vb.) zihni canlı tutar ve özgüveni artırır.
Düzenli fiziksel aktivite (yürüyüş, koşu, yoga, spor salonu)
hem fiziksel sağlığı korur hem de stresi azaltır ve enerji seviyesini artırır. Parkta
yürüyüş yapmak, ormana gitmek, denize karşı oturmak zihinsel dinginlik sağlar.
Elbette dinlenmeye de zaman ayırmanız gerekir. Sadece
"bir şey yapmamak", düşünmek, dinlenmek için zaman ayırın. Zihnin
serbest kalması yaratıcılığı artırır. Örnek: Akşam yemeğinden sonra telefonu
bir kenara bırakıp sessizce oturmak, uzanmak veya balkonda vakit geçirmek.
Özel hayatınızda ilgilenmemiz gereken şeyleri
yalınlaştırdıktan sonra Excel’de (veya Word) yazmanızı öneririm. Sonra da
yazdıklarınızı öncelik sıralamasına koymanızı, bu listedeki yapılacaklara süre
ve tarih/saat atamanızı da öneririm. Bu listenizde bugüne, yarına, bu haftaya,
bu aya, bu yıla ve hatta önümüzdeki yıllara dahi “yapılacaklar” eklenmelidir. Gerçekçi
süreler ve zamanlamalar koyduktan sonra da bu süre ve zamana uyarak
listenizdekileri tamamlamanız gerekir. (Yapacaklarını planla, planladıklarını yap).
Bu listenize doğal olarak her gün yeni “yapılacaklar” girecek ve yapılmış olanlar
çıkacak. Her sabah veya akşam güncellediğiniz böyle bir listeniz varsa
göreceksiniz özel hayatınıza dair yapmak istediğiniz pek çok şeye zaman ayırabilecek
hem sizin hem de sevdiklerinizin mutlu olacağı bir özel hayata sahip
olacaksınız. Özel hayatınıza dair zaman yönetiminizde başarılı olursanız
muhtemelen iş hayatınızdaki zaman yönetiminizde de başarılı olacaksınız.
ÖĞRENCİLER İÇİN ZAMAN YÖNETİMİ
Öğrencilik hayatı, iş ve özel hayatlarımız gibi olmasa da
kendine has yoğunlukları, öncelikleri ve dikkat dağıtıcıları olan bir dönemdir.
Zaman yönetimi, öğrencilerin sadece derslerinde başarılı olmaları için değil,
aynı zamanda daha az stresli, daha dengeli ve daha tatmin edici bir öğrencilik
deneyimi yaşamaları için kritik öneme sahiptir.
Öğrencilerin zamanı yetişkinlere göre daha boldur.
Yapabilecekleri pek çok şey vardır. Ders çalışmak, ödev yapmak ve sınavlara
hazırlanmak için günde 1,5 saatlerini ayırmaları yeterlidir. Geri kalan sürede
pek çok şey yapabilirler.
Günde |
16 yılda (5.844 günde) |
|||||||
Bir Öğrencinin Günlük Faaliyetleri |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Kaç |
Öğrencilik |
Uyumak |
500 |
8,3 |
48.700 |
2.029 |
290 |
67 |
5,6 |
34,7% |
Okulda Olmak |
250 |
4,2 |
24.350 |
1.015 |
145 |
33 |
2,8 |
17,4% |
Ders Çalışmak, Ödev Yapmak, Sınava Hazırlanmak |
90 |
1,5 |
8.766 |
365 |
52 |
12 |
1,0 |
6,3% |
Aileyle Sosyalleşmek |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
TV/Video İzlemek |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
İnternet ve Sosyal Medya Kullanmak |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
Yolculuk/Ulaşım (serviste, trafikte) |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
Yemek Yemek |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
Kişisel Bakım |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
Boş Zaman |
60 |
1,0 |
5.844 |
244 |
35 |
8 |
0,7 |
4,2% |
Evde Oyun Oynamak |
40 |
0,7 |
3.896 |
162 |
23 |
5 |
0,4 |
2,8% |
Dışarıda Oyun ve Arkadaşlarla Buluşmalar |
40 |
0,7 |
3.896 |
162 |
23 |
5 |
0,4 |
2,8% |
Spor Yapmak |
25 |
0,4 |
2.435 |
101 |
14 |
3 |
0,3 |
1,7% |
Kültürel Aktivite (hobi, kitap, tiyatro, sinema..vb) |
20 |
0,3 |
1.948 |
81 |
12 |
3 |
0,2 |
1,4% |
Telefon Görüşmeleri |
20 |
0,3 |
1.948 |
81 |
12 |
3 |
0,2 |
1,4% |
Ev İşleri |
15 |
0,3 |
1.461 |
61 |
9 |
2 |
0,2 |
1,0% |
Alışveriş Yapmak |
15 |
0,3 |
1.461 |
61 |
9 |
2 |
0,2 |
1,0% |
Kayıp Eşyaları Aramak |
5 |
0,1 |
487 |
20 |
3 |
1 |
0,1 |
0,3% |
1440 |
24 |
140.256 |
5.844 |
835 |
192 |
16 |
100,0% |
Bir öğrencinin günlük faaliyetlerine dair ayırabileceği
süreleri gösteren yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi zamanınızı
planlarsanız her şeye vakit kalır. Her gün düzenli olarak 1,5 saatinizi derse
verirseniz öğrencilik hayatınız çok başarılı geçer. (Tatillerde ders
çalışmayacaksanız günde 2,5 saat ders çalışmanızı öneririm.)
Yalnız bu 1,5 saati (veya 2,5 saati) çok verimli
geçirmelisiniz. Verimli ders çalışmak için neler yapabileceğinizin üzerinden
tek tek geçelim:
Okuldan gelir gelmez ders çalışmayın. 1-2 saat başka
şeylerle ilgilenin. Sonra ders çalışmaya başlayın. Hafta içi her gün aynı
saatte ders çalışmaya başlayın. Hafta sonları ise öğleden önce, sabah
uyandıktan sonra ders çalışın. Herkesin dikkati sabah saatlerinde çok yüksek
olur. Sabah saatlerinizi ders çalışmaya ve ödev hazırlamaya ayırın. Diğer
aktivitelerinizi öğleden sonraya ayırın.
Derslerinizi salonda veya başka yerlerde değil çalışma
odanızda çalışın. Belirli bir yerin sadece çalışmakla ilişkilendirilmesi,
zihnin o moda girmesini kolaylaştırır ve çevresel dikkat dağıtıcıları azaltır.
Çalışma odanızın ve masanızın olması derslere odaklanmanızı sağlar.
Bir derse, ödeve başlamakta zorlanıyorsanız "5
Dakika Kuralı"nı uygulayın. Yani sadece 5 dakika boyunca dersin/ödevin
üzerinde konsantre bir şekilde çalışacağınıza dair kendinize söz verin.
Genellikle başladıktan sonra devam etme motivasyonunuz artar.
Ders çalışırken telefon, sosyal medya, internet, televizyon,
radyo gibi dikkat dağıtıcılardan uzak durun. Beynimiz multitasking’e, yani aynı
anda birden fazla şeyle uğraşmaya yatkın değildir. Ders çalışırken müzik
dinlerseniz veya bilgisayarınızda bir video açıksa çalıştığınız dersten bir şey
anlamazsınız. Ders çalışırken dikkatinizi dağıtacak her şeyden uzak durun,
hatta en iyisi onları odanızdan uzaklaştırın.
Sosyal hayat önemli olsa da, her davete veya aktiviteye
"evet" demek ders çalışma zamanınızdan çalar. “Hayır” demeyi bilin. Planınıza
göre ders çalışmanız gereken zamanlarda, arkadaşlarınızdan gelen "Hadi
dışarı çıkalım" veya "Film izleyelim" gibi tekliflere kibarca
"Hayır, şu an çalışmam gerekiyor. Ama [başka bir zaman] müsaidim"
diyerek reddedin veya erteleyin.
Ders çalışırken odaklanın ve kendinizi derse kaptırın.
“Akışa” geçerseniz ders çalışmak kolaylaşır, güzelleşir. Hiçbir şey dikkatinizi
dağıtmaz. Zaman su gibi akar ve etkili öğrenme gerçekleştirirsiniz.
Ders çalışırken düzenli olarak kısa molalar verin. (Pomodoro
tekniğini uygulayabilirsiniz.) Eğer 2 saatten fazla ders çalışacaksanız her 2
saatte bir yarım saat (30 dakika) mola vermeniz doğru olacaktır. Küçük
molalarda kalkıp dolaşmak, pencereden dışarı bakmak veya birkaç esneme hareketi
yapmak sosyal medyaya girmekten daha faydalı olacaktır. Büyük molalarda sosyal
medya hesaplarınıza bakmanızı öneririm.
Not: Pomodoro Tekniği, zaman yönetimi ve üretkenliği
artırmak için kullanılan popüler bir yöntemdir. Adını mutfaklarda kullanılan
domates şeklindeki zamanlayıcılardan (İtalyanca "pomodoro" = domates)
alır. Temel prensibi, belirli bir süre (genellikle 25 dakika) odaklanarak
çalışmak ve ardından kısa bir mola (genellikle 5 dakika) vermektir. Bu döngü
birkaç kez tekrarlandıktan sonra daha uzun bir mola verilir.
Üretken ders çalışma grupları kurun. Bu gruplarla fiziki
olarak anı mekanda veya Zoom gibi araçları kullanarak uzaktan bir araya gelin.
Birlikte ders çalışın veya sınava hazırlanın. Birbirinize konu anlatarak, soru
çözerek veya tartışarak anlamadığınız yerleri netleştirin. Ancak verimsiz
gruplardan uzak durun. Grupta geyik yapmayın, yapanları uyarın. Grup amacından
saptıysa gruptan çıkın.
Derste bir konuyu anlamadıysanız paniklemeyin. Bu tüm dersi
anlamayacağınıza veya sınavda başarısız olacağınıza dair bir işaret değildir. Anlamadığınız
konuyu kitaptan çalışabileceğiniz gibi YouTube’daki ders videolarından da
öğrenebilirsiniz. Günümüzde Youtube’a her sınıfın her dersi için müfredattaki
her konuya dair ders anlatım videosu vardır. Her ders ve konu branşın uzmanı
olan başarılı öğretmenler tarafından verilmektedir. Bu öğretmenlerin hemen
hepsi ders kitapları yayınlayan yayın evleri tarafından seçilmiş başarılı
öğretmenlerdir. Dersleri çok çok iyi anlatmaktadırlar. Bu videoları izleyerek
ders açıklarınızı kolayca kapayabilirsiniz. Ayrıca sınav tarihlerine
yaklaşılınca sınavlara özel ders özetleri, soru ve cevap videoları da bolca
bulabilirsiniz.
Ayrıca AI’a, yani yapay zekaya da anlamadığınız konuları
sorabilirsiniz. Size özet ve anlaşılır şekilde anlatacaktır. Yapay zeka ile
ders çalışmanızı şiddetle öneririm. Bu size hem zaman hem de araştırmacı ruh
kazandıracaktır.
Her dersin müfredatı internette mevcuttur. Müfredata bakın
ve yarın işlenecek konuyu öğrenin. Yarın öğretmeniniz tarafından işlenecek
konunun bir iki videosunu Youtube’dan izleyin. Böylece öğretmeninizin
anlattıklarını daha iyi kavrar, derse daha iyi adapte olur ve anlamadığınız
yerlerde dair daha doğru sorular sorarsınız. Elbette bu ön çalışmayı derste
kendinizi göstermek için yapmayın. Öyle yaparsanız öğretmeninizi de sınıf
arkadaşlarınızı da gıcık edersiniz.
Anlamadığınız bir konuyu ertelemek, ileride daha büyük bir
zorluk yaratır ve o konuyu tekrar baştan öğrenmek için zaman harcamanıza neden
olur. Derslerde, ek derslerde veya hocanın ofis saatlerinde sorularınızı sorun.
Sadece ders notlarını okumak yerine, aktif öğrenme
yöntemlerini (özet çıkarma, soru çözme, konuları kendi cümlelerinizle anlatma,
başkasına öğretme) kullanın. Bu yöntemler daha çok zaman alıyor gibi görünse
de, bilgiyi daha iyi anlamanızı ve hatırlamanızı sağlar, bu da sınav zamanı
toplamda daha az çalışma süresi anlamına gelir.
Sınava hazırlığı asla son ana bırakmayın. Pek çok başarısız
öğrenci kendini “sınavdan önceki gün yapacağı yoğun ders çalışmayla sınavdan
geçer not alacağına” inandırmıştır. Bu yüzden de başarısızdırlar. Sınavdan
önceki gün hastalanabilir, elektrikler kesilebilir, misafirler gelebilir, başka
acil bir iş başınıza gelebilir, yani hiç çalışma fırsatı bulamayabilirsiniz.
Ayrıca sınavdan önceki gün yapacağınız yoğun çalışma istediğiniz yoğunlukta
geçmeyebilir, konuları yetiştiremeyebilirsiniz. Ayrıca sınavdan önce
yapacağınız yoğun çalışmanın sınavda faydasını görseniz bile “ezberlemeye
dayalı” olacağı için sınavdan sonra ezberiniz aklınızdan uçup gidecek, yani
geçer not aldığınız dersten eğitim hayatınıza hiçbir katkı olmayacaktır.
Müfredatla eş zamanlı olarak ders konularını gözden geçirin.
Bir konuyu, bir tanımı, bir formülü öğrendikten sonra, zaman zaman (örneğin 3
günde bir) tekrar edin. Bu, bilginin uzun süreli belleğe yerleşmesine yardımcı
olur ve sınav öncesi son dakika ezberinden çok daha verimlidir.
Bol bol test çözmek sınavlarda başarılı olmanın anahtarıdır.
Bol test çözmek soruyu hızlı kavramayı ve çözümü hızlı bulmayı ve cevaplamayı
hızlı yapmayı kazandırır. Böylece sınav süresi bitmeden tüm sorulara cevap
verme şansınız, hatta verdiğiniz cevapları kontrol etme süreniz olur.
Sınav test mi, klasik mi, proje mi? Sınavın formatını
anlamak, çalışma stratejinizi belirlemenize yardımcı olur ve gereksiz şeylere
zaman harcamanızı engeller.
Sınav öncesi sabaha kadar çalışmak yerine yeterince uyumak,
bilgiyi daha iyi hatırlamanızı ve sınav sırasında daha iyi performans
göstermenizi sağlar.
Sınav sonrasında (sıcağı sıcağına) soruları öğretmeninizle
veya sınıf arkadaşlarınızla veya yapay zekayla çözün. Doğru cevabı öğrenin ve
verdiğiniz cevapla kıyaslayın.
Yukarıdaki ders çalışma önerilerime uyarsanız günde 1,5
(veya 2,5 saat) çalışarak yüksek notlar alabilirsiniz.
Hayat elbette eğitimden ve derslerden ibaret değil. Hele
hele çocuklar için oyun aktiviteleri, akranlarıyla sosyalleşmeleri, kültürel
aktivitelere katılmaları da önemlidir. Bunlardan geri kalmayın. Yukarıda bahsettiğim
gibi verimli ders çalışırsanız başka şeyler yapmaya bolca zaman bulursunuz.
Başarılı öğrenciler;
·
Derste öğretmenlerini iyi dinleyerek derste
geçirdikleri zamanı çarçur etmezler.
·
Ödevlerini yapmak için her gün bir zaman dilimi
belirlerler ve ödevlerini o zaman dilimi içinde bitirirler.
·
Ders çalışırken dikkatlerini dağıtacak
unsurlardan uzaklaşarak öğrenmeye odaklanırlar ve konuları kısa sürede kapsamlı
bir şekilde kavrarlar. Böylece öğrendikleri de akılda kalıcı olur. Konuyu tam
öğrendikleri için tekrar tekrar aynı konuya dönme ihtiyacı duymazlar.
·
Çok çalışmak yerine etkin çalışırlar.
·
Test çözerken teste odaklanırlar, zamanla
yarışarak test çözerler, böylece olabildiğince çok test çözerek sınavlara daha
da hazır olurlar.
·
Böylece başarılı öğrencilere daima ekstra zaman
kalır. Bu ekstra zamanla başarısız öğrencilerden daha çok sosyalleşmeye ve oyun
oynamaya zaman ayırırlar.
Başarısız öğrenciler;
·
Derste öğretmenlerini iyi dinlemedikleri için
konuları kavrayamazlar. Derste geçen zamanları boşa geçer.
·
Ödevlerini yapmak için bir zaman dilimi
belirlemezler. Rastgele ödev başına geçerler. Süre koymadıkları için uzun
uzadıya ödevlerini tamamlamaya çalışırlar. Ama ödevleri bir türlü bitmez.
·
Ders çalışırken müzik dinlerler, telefonlarıyla
sosyal medyada gezinirler, gelen mesajlara bakarlar, bilgisayarda veya
televizyonda dizi/film izlemeye çalışırlar, evcil hayvanlarıyla oynamaya
çalışırlar. Bu dikkat dağıtıcı unsurlara rağmen dersi anlayabileceklerini
zannederler, ama saatlerce ders çalışmalarına rağmen anlayamazlar.
·
Etkin çalışmak yerine, konuları anlayamadıkları
için, soruları çözemedikleri için çok uzun saatler boş boş çalışırlar.
Dersin başında nafile zaman geçirirler.
·
Test çözerken testlere odaklanmadıkları, zamanla
yarışarak test çözmedikleri için başarılı öğrencilere göre test başında iki kat
zaman geçirmelerine rağmen onda bir oranında soru çözmüş olurlar.
·
Böyle olunca da sosyalleşmeye ve oyuna az zaman
kalır. Bu da onların psikolojisini bozar. Okuldan ve eğitim hayatından
soğurlar.
Öğrencilerin zamanı iyi yönetip yönetmediği sınav
sonuçlarından kolayca belli olur. Zayıf not alanlar zamanlarını iyi
yönetemeyen, iyi not alanlar ise zamanlarını etkin yöneten öğrencilerdir.
Zaman yönetimi, sadece okul başarısını artırmakla kalmaz;
aynı zamanda kişisel gelişim, sosyal ilişkiler ve genel mutluluğun için de
hayati öneme sahiptir. Zamanını verimli bir şekilde yönetmeyi öğrendiğinde hem
derslerinde başarılı olabilirsin hem de kendine zaman ayırabilirsin.
Öğrencilere diğer tavsiyelerim:
·
Gerek televizyon olsun, gerek bilgisayar olsun,
gerekse telefon olsun ekran izlemeye 2 saatten fazla zaman ayırmayın lütfen.
Ekran izlemek (dijital içerik tüketmek) çok edilgen ve pasif bir iş. Beyninizi
sulandıran, göz sağlığınızı bozan, kilo almanıza sebep olan bu eylemi 2 saatten
daha fazla yapmamanızı öneririm. Sosyal medyada geçirdiğin zamanı sınırlamak, sana
daha fazla zaman yaratacağı gibi kişisel gelişimine de faydalı olacaktır.
Sosyal medyada neler izlediğin de önemlidir. Sadece eğlenmene yarayan, kişisel
gelişimine hiç katkısı olmayan paylaşımlardan uzak dur. Onlar seni insan olarak
değil “tık” olarak görüyorlar. Bu tür videoları “ilgilenmiyorum” olarak
işaretlerseniz benzerleri karşınıza çıkmaz.
·
Yeterli uyku, dengeli beslenme ve fiziksel
aktivite, zihinsel fonksiyonlarınızın en iyi durumda olmasını sağlar. Fiziksel
yorgunluk ve stres ders çalışmanızı ve öğrenmenizi baltalar. Düzenli bir uyku
programı oluşturun. Her gece aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya çalışın.
·
Dengeli öğünler yiyin, abur cuburdan kaçının.
Çalışırken yanınıza su veya sağlıklı atıştırmalıklar alın.
·
Haftada birkaç gün egzersiz yapın veya spor
aktivitelerine katılın. Ders aralarında kısa yürüyüşler yapın.
·
Kültürel aktivitelere katılın. Sevdiğin
aktivitelerle ilgilenmek, stres seviyeni düşürür.
·
Kitap okuyun. Kelime hazneniz ve hayal gücünüz
genişler. Yaratıcılığınız artar. Kitap okumak öğrencilere sadece derslerinde
değil, hayatlarının her alanında kullanacakları temel beceriler kazandırır. Kitap
okumak ömür boyu öğrenme yolculuğunun en değerli ve keyifli adımlarından
biridir.
·
İlgi duyduğunuz, sevdiğiniz konular hakkında
internette araştırmalar yapın, sunumlar hazırlayın. Bu sizi iş hayatına 1-0
önde başlamanızı sağlar.
·
Ders derste öğrenilir. Dersi kaynatmayın,
öğretmeninizi iyi dinleyin. Anlamadığınız yerleri öğretmeninize sorun. Soru
sormaktan çekinmeyin.
·
Vaktiniz varsa ders kitaplarınızdaki konuları
dersten önceki gün inceleyin. Derste ne anlatılacağına hakim olmanız dersi
anlama yüzdenizi artıracaktır.
·
Youtuba’daki ders videolarını seyredin. Size
hitap eden, öğrenmenizi kolaylaştıran bir öğretmene mutlaka denk gelirsiniz.
·
Yapay Zeka ile ders çalışmayı öğrenin. Ona doğru
sorular sorarsanız size anlamadığınız yerleri çok iyi anlatır.
·
Her gün için belirli saatlerde ders çalışmayı
planlayın. Ödevlerinizi bu saat dilimlerinde başlayın ve bitirin. Ödev saatinde
başka şeylerle uğraşmayın. Ödevlere odaklanın ve sürenin sonunda ödevlerinizi
bitirmiş olun. Buna konsantre olursanız ödevleriniz biter. Ödev saatlerinizi
arkadaşlarınızla birlikte senkronize ayarlayın. Böylece ödev saatlerinde
birbirinizi oyuna/muhabbete/etkinliğe davet etmezsiniz. Eğer bunu yapmazsanız,
senkronize olamayacağınızdan dolayı siz ödevinizi yaparken arkadaşlarınız keyif
çatıyor, siz keyif çatarken arkadaşlarınız ödevleriyle ilgileniyor olabilir. Bu
da ödevlerinize odaklanmanızı zorlaştıracak, mutsuz olmanıza neden olacaktır.
·
Ders çalışmak için motivasyonunuz iyi not almak
ise bu yeterli olmayacaktır. Bu motivasyon pek az öğrenciyi ders çalışmaya
yönlendirir. İyi nottan daha ziyade daha iyi bir geleceğe (kariyere, refaha
…vb) sahip olmak için ders çalışın.
·
Zorlandığınız derslere daha fazla zaman ayırın.
·
Ders notlarınızı dijital olarak tutun, böylece
her zaman elinin altında olur.
·
Bol test çözmek giriş sınavlarınızda başarınızı
artıracaktır. Test saatiniz de olsun. Test saatinizde soru çözme rekoru kırmaya
çalışın. Diyelim ki ger gün 1 saatinizi test çözmeye adadınız.
·
Haftalık görevlerinizi (ders programını ve ders
çalışma programını) dijital planlayıcılara kaydedin. Sınavlar, ödev teslim gibi
önemli tarihler için telefonunuza hatırlatıcılar kurun.
·
Ödevlerinizi teslim tarihi geç diye yayarak
yapmayın. Mümkün olan en kısa sürede yapın. Teslim tarihi yakın olan ödevlere
öncelik verin.
·
Ders çalışmak istemeyen, ders çalışmanızı
engelleyen, sizi okuldan soğutan arkadaşlarınızdan uzak durun.
·
Bu makalenin sadece öğrencilere yönelik bölümünü
okuduysanız, yetişkinlere yönelik bölümlerinizi de okumanızı tavsiye ederim.
…………………………………………………………………………………………………
Hiç kimse zaman yönetiminde mükemmel olamaz ve her daim
zamanını iyi yönetemez. Buna gerek de yoktur. Ama hayatımızın belli döneminde
(ya da belli dönemlerinde) zaman yönetiminde en iyi performansımızı göstermemiz
gerekir. Nasıl zaman zaman saatlerimizi kuruyorsak ve ayarlıyorsak, zaman
yönetimine dair zaman zaman düşünerek, araştırarak farkındalığımızı artırabilir
ve zaman yönetimimizi iyileştirebiliriz. Kötüleştiğinde tekrar zaman yönetimi
üzerine bu tip makaleleri okuyarak veya eğitim alarak veya zaman yönetimi
videoları izleyerek iyileştirmelere başlayabiliriz.
Zaman yönetimini saplantı yapmayın. Bu makalede yazanların
hepsine daima riayet etmeyin. Bunu arabanın motorunu çalıştıran marş motoru
gibi düşünün. Bir dönem zaman yönetiminin üzerine disiplinli olarak giderseniz,
zamanınızı etkili yönetmeyi içselleştirebilirsiniz. Böylece kendiliğinden, çok
fazla plan yapmadan ve çaba göstermeden zamanınızı etkin yönetirsiniz. Doğrusu
da bu olur.
Uzun ve öğretici bir makale oldu. Bu makaleyi yılda bir defa
okumanız zaman yönetiminize çeki düzen vermenize yardımcı olacaktır.
Makalemi özlü sözlerle bitirmek istiyorum. Kariyerinde
başarılı olan insanların zaman yönetimine dair söyledikleriyle sizi baş başa
bırakıyorum:
Akira Kurosawa: “Hedeflediğiniz amaca ulaşmaya
yaramayan zaman, yitirilmiş olan zamandır.”
Alan Lakein: "Zamanı ziyan eden hayatı ziyan
eder, zamana sahip çıkan hayata sahip çıkar."
Alan Lakein: "Zaman yönetimi, hayır deme
sanatını öğrenmektir."
Albert Camus: “Beni ilgilendirmeyecek bir şeyle
ilgilenecek kadar vaktim yok.”
Albert Einstein: “Zamanın tek nedeni, her şeyin
bir anda olmamasıdır.”
Alice Morse Earle: “Zamanın geçmesini
istemiyorsan, hiçbir şey yapma. Ama zamanın nasıl geçtiğini fark etmek
istiyorsan, bir şeyler yap.”
Alice Walker: “Zaman yavaş hareket eder, ancak
hızla geçer.”
Anonim: "Zaman, en adil şekilde dağıtılmış
kaynaktır. Herkes günde 24 saat alır."
Anonim: “Günü tutmak mümkün değil, fakat
kaybetmemek mümkündür.”
Anonim: “Herhangi bir zamanda yapılacak olan,
hiçbir zaman yapılamaz.”
Anthony Robbins: “Zamana bir kere hakim oldunuz
mu, insanların bir yıl içinde yapabileceklerini gözlerinde ne kadar
büyüttüğünü, buna karşılık on yıl içinde yapabileceklerini nasıl da
azımsadıklarını anlayacaksınız.”
Arthur Schopenhauer: "Sıradan insan zamanın
geçişiyle ilgilenmez, yetenekli insan zaman tarafından yönlendirilir."
Arthur Schopenhauer: “Eğlendiğimizde değil,
sıkıldığımızda zamanın farkına varırız.”
Benjamin Franklin: "Plan yapmamak, başarısız
olmayı planlamaktır."
Benjamin Franklin: "Vakit nakittir."
Benjamin Franklin: “Hayatı seviyor musunuz?
Öyleyse zamanı çarçur etmeyin; çünkü hayat ondan ibarettir.”
Brian Tracy: "Zamanını yönetmek hayatını
yönetmektir."
Bruce Lee: "Zaman, hayatın ta kendisidir. Onu
boşa harcamak, hayatı boşa harcamaktır."
Buddha: “Bir saniye, bir gram altından daha
değerlidir.”
Catherine Pulsifer: “Zaman; her şeyi iyileştirir,
değiştirir ve dönüştürür.”
Charles Buxton: “Hiçbir zaman hiçbir şeye vakit
bulamayacaksınız; eğer zaman istiyorsanız, yaratmalısınız.”
Charles Darwin: "Hayatının bir saatini bile
boşa harcamaya cesaret eden bir adam, hayatın değerini keşfetmemiştir"
Charles Waddell Chesnutt: “Yeterince zaman var,
ama ayıracak zaman yok.”
Curt Goetz: “Zaman büyük bir öğretmendir; ne yazık
ki bütün öğrencilerini öldürür.”
Daniel Kahneman: “Mutluluğu artırmanın en kolay
yolu, zaman kullanımınızı kontrol etmektir.”
Denis Waitley: “Zamanı öldürdüğünüzde, başarı
fırsatlarınızı da öldürmüş olursunuz.”
Dwight D. Eisenhower: "İki tür problemim var:
acil olan ve önemli olan. Acil olanlar önemli değildir ve önemli olanlar asla
acil değildir."
Edward Young: "Ertelenen işler zamanın
hırsızlarıdır."
George Horace Lorimer: “Zor bir işi geciktirmek,
onu imkansız bir işe dönüştürür.”
Gloria Steinem: “Zaman, biz ona nasıl baktığımıza
bağlı olarak ya bir düşman ya da bir dost olur.”
Goethe: "Dünya, zamanı değerlendirmeyi
bilenler için bir hazinedir."
Harvey Mackay: "Zamanı satın alamazsın ama
onu nasıl kullanacağını seçebilirsin."
Harvey Mackay: “Zaman bedavadır, ama paha
biçilemezdir. Ona sahip olamazsınız, ama kullanabilirsiniz. Onu tutamazsınız,
ama harcayabilirsiniz. Bir kez kaybettiğinizde zamanı asla geri alamazsınız.”
Henri Bergson: “İnsan zamanın içinde değil, zaman
insanın içinde yaşar.”
Henry Davenport: “Başarı ve başarısızlık
arasındaki büyük çizgi iki kelimeyle özetlenebilir: Zaman bulamadım.”
Henry Ford: “Pek çok insanın diğerlerinin boşa
harcadığı zamanı kullanarak öne geçtiğini gördüm.”
Hipokrat: “Zaman, içinde fırsatın bulunduğu
şeydir; fırsat da, içinde çok fazla zamanın bulunmadığı şeydir.”
Isaac Pitman: “İyi düzenlenmiş zaman, iyi
düzenlenmiş bir zihnin en kesin işaretidir.”
J. R. R. Tolkien: “Tüm karar vermemiz gereken,
bize verilen zaman ile ne yapacağımızdır.”
Jean de La Bruyère: “Zamanın kısalığından en çok
şikayet edenler, onu en kötü kullananlardır.”
Jenkin Lloyd: “Konferans vermenin ciddi bir
sorumluluğu vardır. 200 kişi önünde kötü bir konuşma yapan kimse kendi
zamanından sadece yarım saat israf etmiş olur. Buna karşılık, dinleyicilerin
zamanından boşa 100 saat (dört günden fazla) harcar ki, bu da hiçbir şekilde
küçümsenecek bir suç değildir.”
Jim Loehr: "En iyi zaman yöneticileri,
zamanlarını değil, enerjilerini yönetirler."
Jim Rohn: "Zaman paradan daha değerlidir.
Daha fazla para kazanabilirsiniz, ancak daha fazla zaman kazanamazsınız"
Jim Rohn: “Zaman yönetimi, zenginlerin en iyi
saklanan sırrıdır.”
John Steinbeck: “En fazla zamanı, zaman kazanmak
isterken kaybediyoruz.”
Kim Garst: “Zamanınıza değer vermezseniz,
diğerleri de vermeyecektir.”
Lao Tzu: “Zaman, insanın kendisi gibi gizemli bir
yolculuktur.”
Leo Buscaglia: “Önem vermeyi tercih etmediğimiz
sürece, zamanın kendi içinde bir anlamı yoktur.”
Lev Tolstoy: "Zaman, sabırlı olanları
ödüllendirir."
Lev Tolstoy: “Hepimiz kaybettiğimiz ya da
ulaşamadığımız her şey için zamanı suçlarız. Oysa unutma ki, zaman konuşacak
olsa, hepimiz utanırız.”
Malcolm X: “Zamana verdiğimiz değer, başarı veya
başarısızlığımızı belirler.”
Marianne Moore: “Zamanımı aldığınız zaman,
kullanmak istediğim bir şeyi almışsınız demektir.”
Mark Twain: "Asla bugün yapabileceğin işi
yarına bırakma."
Mason Cooley: “Öldürdüğüm zaman, beni öldürüyor.”
Michael Altshuler: “Kötü haber şu ki, zaman uçup
gidiyor. İyi haber de şu; pilot sizsiniz.”
Morgan Housel: “Zamanınızı kontrol etmek, paranın
ödediği en yüksek kar payıdır.”
Nelson Mandela: “Bütün başarımı, işlerimi
zamanında yapmaya borçluyum.”
Oscar Wilde: “Hayatta bütün başarılarımı her zaman
ve her işte bir çeyrek saat önce harekete geçmeme borçluyum.”
Peter Drucker: “Zaman en az bulunan kaynaktır;
eğer o doğru yönetilmiyorsa, hiçbir şey doğru yönetilemiyor demektir.”
Ralph Waldo Emerson: "Zaman, kaybetmeyi göze
alamayacağınız tek şeydir."
Robert Kiyosaki: “Zengin insan ile fakir insan
arasındaki tek fark, zamanlarını nasıl kullandıklarıdır.”
Robin Sharma: "Zamanınızı nasıl harcadığınızı
söyleyin, size kim olduğunuzu söyleyeyim."
Seneca: "Boşa harcanan zaman, kaybedilen bir
hayattır."
Stephen Covey: "Önemli işlere öncelik vermek,
aslında hayata öncelik vermektir."
Steve Jobs: "Zamanınız sınırlı, bu yüzden onu
başkalarının hayatını yaşayarak boşa harcamayın"
Tagore: “Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman
vardır.”
Theodore Roosevelt: “Bilgeliğin onda dokuzu,
zamanı akıllı kullanmaktır.”
Theophrastos: "Zaman, insanın sahip olduğu en
değerli şeydir."
Thomas Edison: "Zamanı iyi kullanmasını bilen
için her şey mümkündür."
Tony Robbins: "Önceliklerini bilmeyen biri,
başkalarının önceliklerinin kölesi olur."
Warren Buffett: “Zamanınızın kontrolünü elinizde
tutmalısınız ve bunu hayır demeden yapamazsınız. İnsanların hayattaki
gündeminizi belirlemesine izin veremezsiniz.”
William Golding: “Sevdiklerinize zaman ayırın;
yoksa zaman sizi sevdiklerinizden ayırır.”
William Penn: “Zaman en çok istediğimiz ama en
kötü kullandığımız şeydir.”
Not: Bu makale yapay zekadan (AI)
yardım alınarak hazırlanmıştır.