Yaptıkları
söylediklerine uyan, sözünde duran, savunduğu ilkelere göre yaşayan, olduğu
gibi görünen göründüğü gibi olan, kişiliği giyimine, giyimi kişiliğine uygun, ruh
hali sürekli ve aşırı değişmeyen, yıllardır çizgisini koruyan insanlara daha
fazla güvenmez misiniz?
Ben tutarlı
insanları severim, onları daha çabuk benimser ve hatırlarım, onlara daha yakın
olmak isterim. Tutarlılığı markalarda da ararım. Konumlandırmasını net anlatan,
kimliğini uzun yıllardır koruyan markalara daha fazla güvenirim.
Ama görüyorum
ki markalar için tutarlılık o kadar da önemli değil. Firmalar aklına estikleri
gibi markalarında değişiklik yapıyorlar. Her yeni gelen pazarlama müdürü
markanın bir tarafını değiştiriyor. Bir konumlandırma standardına göre
değişiklikler yapılmadığı için markanın kendine has kimliği ve kişiliği hiçbir
zaman oluşmuyor.
Bir söylemi
diğeriyle örtüşmeyen, ürünü ile marka renkleri birbiriyle kavgalı, logosu her
uygulamada farklı, etiketinde sürekli arayışlar içerisinde olan, ambalajları
birbiriyle alakalı olmayan, dinamizm adına sürekli evrim geçiren markalar ve
daha ne tutarsızlıklar…
Tutarlılık bir
markanın sahip olması gereken en temel özelliktir, lakin günümüzde çok nadir
rastlanırdır.
Daha
tüketicinin aklında bir değer (imaj) oluşturamadan kimlik değiştirmek, konumlandırma
belirlemeden aklına gelen her cin fikirle tüketiciye mesaj iletmek marka
yatırım bütçelerini çöpe atmak değil de, nedir?
Günümüzde
pazardan pay kapmaktan daha önemli olan zihinlerden pay kapmaktır. Zihinlere
girmek ise çok zor, hele hele girdikten sonra orada kalmak daha da zor.
- Konumlandırmasını bir çırpıda söyleyemeyeceğiniz bir marka aklınıza
geliyor mu?
- Beş yılda bir logosunu değiştiren ve veya her yıl sloganını
yenileyen bir marka aklınıza geliyor mu?
- Sürekli ambalajını değiştiren bir marka aklınıza geliyor mu?
- Birden maskot ortaya çıkaran sonra da maskottan vazgeçen bir marka
aklınıza geliyor mu?
- Son iki yılda çıkan ilanlarını yan yana koyduğunuzda ortak bir çizgi,
tipografi, şablon, görsel ve veya söylem bulamadığınız bir marka aklınıza
geliyor mu?
- Her reklam filminde bir başka ünlüyü marka yüzü yapan bir marka
aklınıza geliyor mu?
- Mağazaları arasında dekorasyon farkı bulunan bir marka aklınıza
geliyor mu?
Sürekli fikir,
söylem ve görüntü değiştiren markalar aklınıza gelebiliyorsa iki nedendendir.
Birincisi o marka tanıtıma o kadar para gömmüştür ki, beynimize sızmayı
başarmıştır. İkincisi siz marka yönetimi alanında çalıştığınız için aklınızda
marka tutma kapasiteniz sokaktaki insana göre daha fazladır.
Tutarlılık
gelişmemek, değişmemek, dönüşmemek, şaşırtmamak değildir. Tutarlılık aynı
çizgide yürümektir, aşinalık yaratmaktır, söylediğinle yaptığının ahenkli
olmasıdır.
Marka ısrardan doğar.
Belirlediğiniz
konumlandırma ve kimlik üzerinde uzun yıllar ısrarla durmanız gerekir ki
zihinlerde markanız adına tapulu yeriniz olsun.
“Paramız var
bir de bunu deneyelim”, “tüketici logomuzdan sıkıldı, değiştirelim”, “bu sefer
reklamda ünlü kullanalım”, “güldüren bir reklam yapalım”, “reklam fikrini de Sinan
Çetin bulsun” yaklaşımlarıyla şan şöhret yaratılır ama marka yaratılamaz.
Konumlandırma
yapmaya gerek duymayan, markasını kılıktan kılığa sokan firmaların her zaman
daha fazla reklam bütçesi ayırması gerekir. Sık sık değişen marka görsellerini
ve fikirleri tüketicinin aklına sokmak için her seferinde pahalı relansmanlar
yapmak ve mesajlarınızı algılatmak için daha fazla frekansla yayınlamak
zorundasınız.
Bir markayı
bilinir ve değerli kılmak için müthiş bütçelerle tanıtım yapabilirsiniz ama bu
karlılıktan taviz vermenize neden olur. Bunun yerine markanıza dair her şeyi
baştan planlayarak ve iletişimde tutarlılığınızı koruyarak mütevazı
bütçelerle markanızı bilinir ve değerli kılabilirsiniz, üstelik hedeflediğiniz
karlardan da taviz vermeniz gerekmez.
Markanızı nasıl tutarlı hale
getireceksiniz?
Her şeyden
önce marka konumlandırmanızı ve iletişim stratejinizi belirlemelisiniz. Ardından
markanın inşasına katkıda bulunacak herkes bu konumlandırma ve stratejiye uygun
olarak hareket etmelidir. Hiç kimse aklına gelen kel alaka fikirlerini markaya
uygulamaya çalışmamalıdır. Konumlandırmaya, marka kimliğine ve iletişim
stratejisine uymayan hiçbir şey kabul görmemelidir. Markanın tutarlılık
namusuna sahip çıkamazsanız, markalaşmanız da zordur.
Uzun yıllar
tutarlı bir şekilde markanızı yönetirseniz yatırımlarınızın geri dönüşünü
alırsınız. İnsanların zihninde iyi bir yer edindiğinizde artık bir mesaj için
10 frekans ile karşılarına çıkmanız gerekmez, 3 frekansta da mesajınızı
aktarabilirsiniz.
Dünyanın
başarılı markalarına bir bakın; logolarını en son ne zaman revize etmişler, ne
zamandır aynı konumlandırmayı kullanıyorlar, ambalajları kaç yıldır aynı?
Tutarlı olmanın ilkeleri:
- Uzun yıllar üzerinde durabileceğiniz bir konumlandırma belirleyin.
- Konumlandırmanıza uygun bir isim seçin.
- Markanızın görsel kimliği konumlandırmanız ile uyumlu olsun.
- Marka görsel kimliği için matbaa veya reklam ajansıyla değil, görsel
kimlik ajansı (branding agency) ile çalışın.
- Logonuzu sık sık değiştirmeyin.
- Ambalajınızı sık sık değiştirmeyin.
- Ambalajlarınız arasında tasarım birliği olsun.
- Sloganınızı sık sık değiştirmeyin.
- Reklam mesajlarınızı sık sık değiştirmeyin.
- İlan şablonunuzu uzun yıllar kullanın.
- Web sitenizi sık sık değiştirmeyin.
- Tüm mağazalarınız tek tip dekorasyona sahip olsun.
- Reklam ajansınızı sık sık değiştirmeyin.
- Marka için atacağınız her adımın önceki adımlarla ne kadar tutarlı
olup olmadığını iyi sorgulayın.
Piyasada
mevcut bir markaya sahipseniz yapmanız gereken markanın hangi değerleri temsil
ettiğini bir araştırma şirketi aracılığıyla tüketicilere ve müşterilere
sormanızdır. Araştırma sonucuna ve şirket hedeflerinize göre markanızı
zihinlerde nasıl konumlandıracağınızı yeniden belirlemelisiniz. Marka görsel
kimliğinizi ve iletişim stratejinizi yeni konumlandırmaya göre revize
etmelisiniz. Sonrasında ise yukarıdaki reçeteyi uygulamalısınız.
Tutarlılığı
sadece reklamverenin değil, o reklamverene hizmet veren iletişimcilerin de
önemsemesi gerekir. Ama maalesef markanın tutarlılık namusuna da en çok tecavüz
edenler iletişimcilerdir.
Sevdiğim
markaların konkur haberleri beni hep kaygılandırır. “Yeni ajans güzelim
konumlandırmayı mahvetmez umarım” derim ve çoğunlukla korktuğum başıma gelir.
Genelde ajanslar kendilerini ispat adına asla değiştirilmesi teklif dahi
edilememesi gereken konumlandırmaları değiştirmeye kalkışırlar. Halbuki
yapmaları gereken konumlandırmayı daha da sağlamlaştırmak ve netleştirmektir. Yaratıcı
beceri de buradadır.
Kreatif odaklı
ajansların problemi de budur. Marka üzerine serbest atışların en keyiflisini
uygulamaya kalkmanın reklamcılık olduğunu düşünmeleridir. Halbuki reklamcının
uçuş bölgesi asla sonsuz olamaz, sadece konumlandırmanın sınırları dahilinde
uçabilir.
Reklamverenlere
de reklam ajanslarına da marka yönetim ve iletişim faaliyetlerinde
tutarlılıklar diliyorum.
Web sitem: www.muratsaylan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder