Marka danışmanı olarak pratikte ve
teoride kullanılan kavramları müşterilerimize açıklamaktan ve yerli yerine
koymaktan da sorumluyuz. Yalnız bazı kavramların kapsamlarının ve kapsama
alanlarının fulü olduğunu, içerikleriyle tam örtüşmediğini, sık sık diğer
kavramlardan rol çaldıklarını veya birbirlerinin alanlarına girdiklerini
gözlemliyorum. Bu kavramları müşterilerime anlatırken akademisyenlerden biraz
farklı olan çerçeve çizmek zorunda kaldığımı görüyorum. Kurumsal İletişim de
bunlardan biri.
Kurumsal iletişim genellikle
PR’cıların (Public Relation uzmanları ) kapsama alanında olan bir kavram ve
iş. Reklamcıların, pazarlama profesyonellerinin ve marka yöneticilerinin
kurumsal iletişimin içeriğine ve önemine dair fikirleri zayıftır. Nedense marka
danışmanları için de “cıss” bir konudur kurumsal iletişim. Kurumsal iletişimin
marka danışmanlarının kapsama alanına neden girmediğini bilmiyorum ama benim
hem kapsama hem de uygulama alanımda.
PR’cılar haliyle kurumsal iletişimi
biraz da fetişleştirerek kurumlara/müşterilerine sunarlar. Bazı PR’cılar
kurumsal iletişimin pazarlama iletişimi, marka iletişimi gibi alanları da
kapsadığını iddia ederler. Belki de bu yüzden müşterilerinin reklamcılarıyla
pek bir araya gelmek istemezler.
(Bazı akademisyenler pazarlama
iletişimini kurumsal iletişimin alt kolu olarak görmekteyken, bazı
akademisyenler de bunun tam tersini iddia etmektedir. Bazı akademisyenler marka
iletişiminin bir üst boyut olduğunu ve hem kurumsal iletişimi hem de pazarlama
iletişimini kapsadığını söylemektedirler. Bazı akademisyenler için marka
iletişimi; ürün iletişimi manasına gelirken, bazı akademisyenler için de
hem ürün hem de kurum iletişimi anlamına gelmektedir. Bazı akademisyenler için pazarlama
iletişimi; ürün iletişimi manasına gelirken, bazı akademisyenler için de
hem ürün hem de kurum iletişimi anlamına gelmektedir. Kafanız karıştı değil
mi?)
Bir marka danışmanı olarak kurumsal
iletişimi nasıl kategorize ettiğimi ve nasıl algıladığımı (kurumsal
iletişimcilerin, PR’cıların ve bu alanda çalışmalar üreten akademisyenlerin
affına sığınarak) sizlerle paylaşmak istiyorum.
*******************
Eskiden genellikle firmaların tek
ürünü vardı ve dolayısıyla firma adı ve ürün adı aynıydı. Tek marka altında hem
firmanın hem de ürünün iletişimi yapılırdı. Firma ve ürün markasının çoğunlukla
aynı olduğu bu dönemlerde iletişim faaliyetlerini yürüten birime halkla
ilişkiler bölümü ya da halkla ilişkiler ve reklam bölümü deniyordu.
Çünkü iletişimde bulunan sosyal grupların toplamı “halk” olarak tanımlanmıştı.
Pazarlama ve satışa çok bulaşmak istemeyen departmanlardı bunlar ve direkt
genel müdüre bağlı çalışıyorlardı. Kuruma ve ürününe dair her türlü iletişim
faaliyetleri bunların elinden geçiyordu.
1990’ların ikinci yarısından itibaren
pazarlamanın ve marka yönetiminin öne çıkmasıyla bu bölümler zamanla kurumsal
iletişim bölümü adını aldı ve ürün iletişiminden elini ayağını çekti. Bu
yeni dönemde yürüttükleri faaliyetlerin çoğu ve bağlı oldukları üstler değişmemişti
ama daha danışan/dinleyen ve sonra aksiyon alan bölümler haline geldiler. Aynı
dönemde birçok halkla ilişkiler (PR) ajansı kendine iletişim danışmanı
demeye başladı. Artık müşterilerindeki muhataplarının unvanı kurumsal
iletişim yöneticisi olmuştu ve onlara öncelikle stratejik iletişim planı
sunmakla yükümlüydüler.
(Şimdilerde kurulan firmalar kurum
adıyla ürün adını ayrı tutmaya çalışıyorlar; ürünlerine kurum adını
vermiyorlar. Bu moda tek markalı firmaları da etkiledi; bazıları
“zorunluluktan” ürünlerinin adını değiştirdiler, bazıları da yeni ürün grupları
veya yeni segmentler için ikinci marka yaratmak durumunda kaldılar. Bazıları da
kurumun adını değiştirerek çift marka sahibi oldu.)
Pazarlamanın ve markalaşmanın
parlamaya/konuşulmaya başlamasıyla firmalarda kurumsal iletişim departmanlarına
ek olarak “pazarlama iletilişimi” veya “marcom” (marketing
communication) veya “marka iletişimi” departmanları kurulmaya başlandı.
Ürün iletişimi pazarlama amaçlı/odaklı
olduğu için çoğunlukla pazarlama iletişimi olarak ele alınır ve bence bu
tanımlama -bir iki küçük itirazım dışında- doğrudur. Ürün iletişimine marka
iletişimi denmesini “marka” kavramından kurum markasını dışladığı için doğru
bulmuyorum. Adı olan ürün de markadır, adı olan firma da markadır. Her ikisinin
iletişim faaliyeti de öz olarak marka iletişimidir. Yalnız ürün iletişimi
(pazarlama iletişimi) için yapılacaklar ile firma iletişimi (kurumsal iletişim)
için yapılacaklar birbirinden oldukça farklıdır.
Son yıllarda bazı firmalarda pazarlama
iletişimi (marcom) bölümleri kurumsal iletişim bölümlerinden daha çok öne
çıkmaya başladı. Hatta yeni kurulan bazı firmalarda kurumsal iletişim
departmanları açılmıyor, işlevi pazarlama iletişimi departmanına devrediliyor.
Bu tip firmalarda tüm iletişim faaliyetleri ve bütçeleri neredeyse tamamen ürün
markası üzerine kanalize ediliyor. Yoğun rekabetin getirdiği “kısa sürede sonuç
alma zorunluluğu” firmaların gözünde satışı fetişleştirdi. Kampanyalar çağı
başladı ve karlar iyice düştü. Kurum markasının ve ürün markasının değerini
artıracak faaliyetler geri plana atıldı. Özellikle yeni kurulan firmalar kurum
markasına yatırımı gündemlerine bile almadılar. Doğal olarak kurumsallaşma hak
getire oldu.
Bugün anlı şanlı reklamveren
markalarımızı ziyaret ettiğinizde bunu hemen anlıyorsunuz. Firmanın marka
bilinirliği tavan yapmış, pazar payı ayyuka çıkmış ama kurum kimliği belirsiz,
kurum kültürü yok, kurumsallaşma sıfır, kurumsal iletişim berbat. Dolayısıyla
sürdürülebilir büyüme yok. Bu yüzden parlayan ve sönen markalarla dolu bir iş
dünyamız var.
(Öte yandan; kurumsal iletişimden
anlamadığı için reklam ajanslarımızın kurumsallaşamamasını anlıyorum da, PR
ajanslarımızın kurumsallaşamamasını anlamıyorum. Gerçekten terzi söküğünü
dikemiyor galiba!)
Günümüz rekabet ortamında başarılı
olmak isteyen bir firma hem kurum markasına ve hem de ürün markasına yatırım
yapmak zorunda. Ama bunu yapabilmek için öncelikle kurum markası ile ürün
markası arasındaki farka hakim olması gerekiyor. Sürdürülebilir büyüme için
kurum iletişimine de ürün iletişimine de yeterli kaynağı ayırması gerekiyor.
Kurumun
iletişim ihtiyaçları ile ürünün iletişim ihtiyaçları birbirinden farklıdır.
Kurum iletişimi (kurumsal iletişim) ile ürün iletişimi (pazarlama iletişimi)
arasındaki farklılıkları daha da açmak gerekirse;
·
Kurumsal
iletişim kurumsallaşmaya, pazarlama iletişimi pazarlamaya hizmet etmektedir.
Elbette her ikisinin derdi de markalaşmaktır. Biri kurumu markalaştırmaya
çalışırken, diğeri ürünü markalaştırmaya çalışır.
·
Özellikle
birden fazla ürün markası olan kurumlarda, kurumun konumlandırması ile
ürünlerin konumlandırması birbirinden farklıdır, farklı olmalıdır.
·
Kurumsal
iletişim firma markasının değerini, pazarlama iletişimi de ürün markasının
değerini artırmaya çalışır. Kurumun marka değeri ile ürünün marka değeri
birbirinden farklıdır. Çoğunlukla ürün markasının değeri kurum markasının
değerini geçer.
·
Kurumsal
iletişim birimi firmanın itibarını artırmaya odaklıyken, pazarlama iletişimi
birimi satışları artırmaya odaklıdır.
·
Kurumsal
iletişimin hedefinde sosyal paydaşlar (etkileşimde olunan gruplar; hissedarlar,
çalışanlar, tedarikçiler, STK’lar, sektörel dernekler, medya, resmi makamlar ve
genel olarak halk) varken, pazarlama iletişiminin hedefinde tüketicilerin belli
bir segmenti (“the” hedef kitle) vardır. Elbette kurumsal iletişim bazen
tüketicilere, pazarlama iletişimi de bazen hedef kitlesi dışındaki sosyal
paydaşlarla da iletişim kurar.
·
Kurumsal
iletişim sosyal paydaşları “kendisinden konuşturmaya” odaklanırken, pazarlama
iletişimi hedef kitlesini “kendisine yönlendirmeye” odaklanır.
·
Kurumsal
iletişim firmada “ortak kurum kültürü” oluşturmaya çalışırken, pazarlama
iletişimi “ortak pazarlama dili” oluşturmaya çalışır.
·
Kurumsal
iletişimin teorisi “imaj” etrafında yapılanırken, pazarlama iletişiminin
teorisi “konumlandırma” etrafında yapılanır.
·
Kurumsal
iletişim etkili bir “vizyon ve misyon” peşindeyken, pazarlama iletişimi etkili
bir “değer önermesi ve slogan” peşindedir.
·
Kurumsal
iletişim birimi genel müdüre bağlıyken, pazarlama iletişiminden sorumlu birim
pazarlama departmanına bağlıdır.
·
Kurumsal
iletişimin sık sık maydanoz olduğu departman İK iken, pazarlama iletişiminin
sık sık maydanoz olduğu departman Satış’tır.
·
Kurumsal
iletişim birimleri çoğunlukla halkla ilişkiler ajansından hizmet alırken, pazarlama
iletişimi birimleri çoğunlukla reklam ajansından hizmet alır.
·
Kurumsal
iletişim birimleri genellikle yönetim danışmanlarının denetiminden geçerken, pazarlama
iletişimi birimleri genellikle marka danışmanlarının denetiminden geçer.
·
Kurum
markasının görsel kimliğine “kurumsal kimlik” veya “kurum kimliği” denir, ürün
markasının görsel kimliği için de maalesef aynı tabirler kullanılmaktadır.
Bence birine “kurum markası kimliği”, diğerine de “ürün markası
kimliği” demek daha doğru olacaktır. Elbette bu kavramlar görsel tasarımın
dışında kuruma ve ürüne ait farklılıkları ve felsefeyi de içermelidir.
Görüldüğü
gibi kurum iletişimi (kurumsal iletişim) ve ürün iletişimi (pazarlama
iletişimi) birbirinden farklı konuları ele almaktadır. Kurum iletişimi ve ürün
iletişiminin her ikisi de çok derin konulardır ve bir birimin (veya bir
yöneticinin) her ikisini de yönetmesi zordur. Üstelik ayrı uzmanlıklar
gerektirir. Bu yüzden ayrışmaları ve farklı birimler tarafından yönetilmeleri
doğrudur. Belli bir büyüklüğe ulaşan ve de özellikle farklı ürün markaları
sunan kurumların hem kurumsal iletişim hem de pazarlama iletişimi departmanları
olmak zorundadır.
Peki
kurumsal iletişim departmanları neden sorumludur, hangi faaliyetleri yürütür? Bir
PR (iletişim danışmanlığı) ajansının web sitesini incelerseniz cevabı kolayca
öğrenirsiniz. Yine de ben sizin için bir firmadaki kurumsal iletişim
departmanının görevlerini madde madde yazacağım.
·
Kurumun
stratejik iletişim planını belirler.
·
Kurum
sözcüsünün mesajlarını hazırlar.
·
Genel
müdürün kurum içine ve kurum dışına yönelik mesajlarını ve konuşmalarını
hazırlar.
·
Kurumun
medya ile iletişimini ve ilişkilerini yürütür.
·
Kamuoyuyla
paylaşılması gereken bilgiler için basın bültenleri yayınlar ve/veya basın
toplantıları düzenler.
·
Kurumsal
kimlik materyallerini tasarlatır ve bastırır.
·
Kurum
içindeki yazılı iletişimin standartlarını belirler.
·
Kurum
çalışanlarına yönelik etkinlikler planlar ve düzenler.
·
İstihdam
edileceklere verilecek oryantasyon eğitimini İK ile beraber hazırlar.
·
Kurum
dışı sosyal paydaşlara yönelik etkinlikler planlar ve düzenler.
·
Kuruma,
sektöre, rakiplere dair medyada çıkan haberleri takip eder ve raporlar.
·
Kurumsal
web siteyi hazırlatır ve günceller.
·
Kuruma
dair sosyal medya hesaplarını yönetir.
·
Kurumu
öne çıkaran sosyal sorumluluk projeleri yürütür.
·
Kurumu
öne çıkaran sponsorluk projeleri yürütür.
·
Kuruma
dair reklamlar yaptırır.
·
İK
ilanlarını hazırlatır.
·
Kuruma
itibar ve güven kazandıracak kalite belgelerinin tespitini yapar ve alınması için
öncülük/rehberlik eder.
·
Kuruma
itibar ve ün kazandıracak kurumsal yarışmaları tespit eder ve katılım için
öncülük/rehberlik eder.
·
Kurum
çalışanlarına ve kurumun birinci dereceden paydaşlarına dağıtılan kurumsal
dergiyi hazırlar.
·
Kurumun
faaliyet raporunun hazırlanmasını sağlar.
·
Şirket
sahiplerinin ve yöneticilerinin medyada gündeme gelmelerini sağlar.
·
Kriz
anlarında “kriz iletişimi” yapar. Olası krizlerde iletişim yönetimini nasıl
yapacağını planlar.
·
Kurum
içi mentörlük ve koçluk sistemleri örgütler.
·
Kurum
adına lobi faaliyetleri yürütür.
·
Sektörel
derneklerde ve oluşumlarda kurumun görüşlerini ortaya koyar.
·
Pazarlama
departmanına ve pazarlama iletişimi sorumlularına destek verir. Ürünün
satışlarını, marka bilinirliğini, marka yaygınlığını, marka değerini artırmaya
çalışan pazarlamaya ve pazarlama iletişimcilerine doğrudan müdahale etmez.
Görüldüğü gibi kurumsal iletişim biriminin ve ona hizmet eden iletişim danışmanlığı (PR)
ajansının elinden öpen birçok iş/sorumluluk var. Yukarıda belirtilen
işlevlerden de anlaşılacağı gibi kurumsal iletişimin görevi kurumun daha
sağlıklı ve verimli işlemesi, iç ve dış sosyal paydaşlardan gerekli desteği ve
ilgiyi görmesi için çalışır.
Kurumsal
iletişim; kurumların, hedeflerine ulaşmaları amacıyla, genel olarak oluşturulan
strateji çerçevesinde tüm hedef kitlelerine yönelik iletişim çalışmalarını
kapsamaktadır. Kurumsal iletişim hem kurumu oluşturan bölümlerle hem de kurumla
ilişkisi olan kurum dışı yapılarla ilişkileri kapsar.
Kurumsal
İletişimin bir görevi de hedef grupları bilgilendirmek ve etkilemek amacıyla
bilgi akışını sağlamaktır. Kurumsal iletişim kurum adına sadece konuşmaz,
dinler de. Sosyal paydaşlardan geri bildirim (feedback) alır ve onların firmayı
nasıl algıladığını, firmadan ne beklediğini öğrenir. Bu veriler (içgörüler)
ışığında kuruma olan ilgiyi, güveni, övgüyü ve sadakati artırmaya çalışır.
Kurumsal iletişim algı yönetimi aracılığıyla firmanın saygınlığını artırmaya çalışır.
Tüm bu sebeplerden dolayı kurumsal iletişimin genel müdüre karşı sorumlu olması
da gayet doğaldır.
Kurumsal
iletişim faaliyetlerini pazarlama iletişiminden sorumlu olanların yapabilmesi
zordur. Bu yüzden bir firmada hem kurumsal iletişim departmanı, hem de
pazarlama iletişimi departmanı olmalıdır. Bu departmanlara iletişim
danışmanlığı (PR) ajansı ve reklam ajansı destek vermelidir. PR ajansı
pazarlama iletişimi departmanına da destek verecektir, çünkü ürünlerin de PR’a
ihtiyacı vardır. Reklam ajansı kurumsal iletişim departmanına da destek
verecektir, çünkü kurumun da reklama ihtiyacı vardır. Marka danışmanı ise ham
pazarlama iletişimi departmanına, hem de kurumsal iletişim departmanına destek
vermesi gerekir, çünkü her ikisinin de marka yönetimi felsefesine ihtiyacı
vardır.
Bir firma
hangi iletişim faaliyetlerinin
kurum markası yönetimine, hangilerinin
ürün markası yönetimine dair
olduğunu belirlemesi gerekir. Elbette bazı iletişim faaliyetleri kurumsal
iletişim ve pazarlama iletişimi birimleri tarafından birlikte yürütülmesi de
gerekecektir.
Başarılı kurumsal iletişimin
getirilerinin en başında kurumsallaşma vardır. Kurumsallaşma bir kurumun
“yönetim kalitesi”nin göstergesidir. Kurumsallaşmayı başarmış bir kuruma
yatırımcıların, çalışanların, medyanın, yerel yönetimlerin kısaca herkesin
ilgisi ve desteği artacaktır. Kurumsallaşmayı başarmış kurumların ürünlerine,
hizmetlerine ve projelerine ilgi yüksek olacaktır. Kurumsallaşmayı başarmış
kurum ve kuruluşların sosyal paydaşlar nezdinde itibar ve güven katsayısı
yüksek olacaktır. Kurumsallaşabilen kurumlar katma değer üretebilecek,
kurumsallaşamayanlar ya karın tokluğuna çalışacak ya da tarih olacaklardır.
Kurumsal iletişim kurumsallaşmanın en önemli
ayağıdır. Kurumsallaşmaya ulaşmak için de, kurumsallaşmayı sürdürebilmek
için de yüksek kurumsal iletişim becerisi gerekecektir.
Kurumsallaşmış bir firma pazarlama
iletişimi faaliyetlerini daha sağlıklı ve etkili kurgulayacağı için ürünün
markalaşma sürecini kısaltacaktır. Kurumsal iletişim ve ürün iletişiminin eş
zamanlı geliştirilmesi satışları ve karlılığı artıracak, sürdürülebilir büyüme
sağlayacaktır.
Elbette kurumsal iletişim de, pazarlama iletişimi de
aslen marka iletişiminin alt kümelerindendir. İkisi de marka yönetimi
ilkelerine göre yönetilmelidir. Marka danışmanlarının kurumsal iletişime dair
de fikirleri, önerileri ve stratejileri olmalıdır. Firmaların ve kurumsal
iletişim yöneticilerinin de marka danışmanlarından bilgi ve fikir talepleri
olmalıdır. (Kendi adıma, danışmanlık yaptığım firmalarda kurumsal
iletişime dair faaliyet planları yapmaya ve bu alana dair bütçe ayırtmaya özen
gösteriyorum. Departman açtıramasam bile kurumsal iletişim yöneticisi/sorumlusu
istihdam edilmesine özen gösteriyorum. Müşterimin PR ajansı tutmasına önayak oluyor,
PR ajansıyla yaptığı toplantılara katılmaya çalışıyorum. )
Benim kurumsal iletişime bakış açım
bu. Yanılıyor muyum?
Web sitem: www.muratsaylan.com
Twitter Hesabım: https://twitter.com/RekabetGucunuz
Merhaba Murat Bey
YanıtlaSilyazılarınızı kaynak göstererek bloğumuzda ve web sitemizde paylaşabilir miyiz acaba?
Kimsiniz? İn misiniz, cin misiniz? Blogunuzun ve web sitenizin linklerini paylaşırsanız cevap verebilirim.
SilTeşekkürler Ebru Hanım.
YanıtlaSil