Altın Dünyası dergisinde Murat Şaylan ile yapılan ve
Ocak 2009’da yayınlanan röportajı aşağıda okuyabilirsiniz.
Kriz döneminde
pazarlamanın önemi nedir?
Bu soruya pazarlamanın ve krizin tarifini yaparak cevap
vermek isterim. Pazarlama satmak için değil, satın aldırmak için yapılan
faaliyetlerdir. Yani tüketicilerde satın alma isteği uyandıran faaliyetleri
pazarlama departmanı organize eder. Ekonomik krizlerde insanlar tüketimlerini
ve yatırımlarını azaltır. Beklemeye koyulurlar. Bu da krizi daha da
derinleştirir. Firmalar pazarlama faaliyetleri yaparak insanları alışverişe
teşvik etmelidir ki ekonomik çark dönsün. Krizin tek panzehir vardır, o da
pazarlamadır.
Böyle dönemlerde
tüketiciyi cezp etmek için neler yapılmalıdır?
Tanıtım faaliyetlerine, promosyonlara ve indirimlere
yönelmek gerekir. Kriz dönemlerinde tüketicilerin fiyat duyarlılığı artar. Daha
fazla fiyat karşılaştırması yaparlar. Ucuz markalara yönelirler. Popüler
markasının yanında ekonomik markası da olan firmalar (Vestel-Regal ilişkisinde
olduğu gibi) krizlerde ekonomik markalarına daha fazla pazar payı
yaratabilirler. Kriz dönemlerinde mevcut müşterilerinize daha çok
eğilmelisiniz, onları yerinde ziyaret etmelisiniz, onlara moral ve akıl
vermelisiniz. Bir de kriz tellallığı
yapılmamalıdır. Herkes ekonomik çarkın yavaş yavaş dönmeye başladığını,
satışların canlandığını söylemelidir ki, tüketiciler kendini güvende hissetsin
ve alışverişe yönlensin.
Televizyon ve gazete
reklamları bu dönemde nasıl planlanmalı ve nasıl kullanılmalıdır?
Ekonomik kriz dönemlerinde 2 önemli şey olur; Birincisi
mecralar ucuzlar, ikincisi tüketiciler daha çok mecra takip eder. Tüketiciler
tasarruf amacıyla daha çok evde kalmayı tercih ettiklerinden dolayı, güncel
gelişmeleri takip etmek için daha çok televizyon izleyip, gazete okurlar. Kriz
dönemlerinde tüketicilerin zihnine girmek daha kolaydır. Özellikle imaj
reklamlarının kriz dönemlerinde etkisi daha iyidir. Tüm bu gerçeklere rağmen
reklamverenler krizlerde maalesef önce reklam yatırımlarından vazgeçer. Oysa
ki, kriz zamanlarında marka yaratmak daha kolaydır. Çünkü hem tüketicilerin
algıları daha açıktır hem de reklam kirliliği daha azdır. Bir örnek vermek
gerekirse, Casper 2001 krizinde sürekli reklam faaliyetlerinde bulunarak pazar
payında ve bilinirlikte birinciliğe oturmuştur, ve hala birinciliğini korumaktadır.
Çizgi altı
reklamcılık teknikleri bu dönemde kullanılabilecek alternatifler arasında
mıdır? Örneklerle anlatır mısınız?
Birebir tanıtım uygulamaları tüketicilerle duygusal bağ
kurmak için önemli bir tekniktir. Markette, AVM’de, sokakta tüketicinin
karşısına çıkarak mesajınızı veya sample’ınızı vermeniz marka değerinize ve
satışlarınıza olumlu yansıyacaktır. Medyada yer almayı hak eden haberleriniz de
markalaşmanıza ve satışlarınızı artırmaya çok yarayacaktır. Kriz zamanlarında
insanların daha fazla internette gezindikleri istatistiki bir gerçektir. Firmalara
internetteki varlıklarını da güçlendirmelerini öneririm.
Pazarlama konusunda
ajansın önemi nedir?
Teorik olarak reklam pazarlamanın bir koludur. Reklam
tüketicilerde satın alma isteği yaratmak için yapılır. Reklam ajanslarının en
önemli yanı yaratıcılıklarıdır. Sizin markanız için öyle bir söylem bulurlar
ki, hedeflediğiniz kitlelerin dikkatini çeker ve onları satın almaya
yönlendirir. Bir insanı veya kitleyi satın almaya yönlendirecek sözleri ve
görselleri bulmak, markanın hikayesini oluşturmak kolay değildir. Pazarlama
zekası gerektirir. Pazarlama zekası yüksek bir ajansla çalışmanız gerekir. Sözleri
ve görselleri bir araya getirme becerisi olan binlerce ajans olmasına rağmen çok
azı yaratıcıdır. Eğer iyi bir ajansınız varsa, size doğru mecraları önerecek ve
o mecralarda doğru mesajlarınız yer alacaktır. Reklamveren brifini doğru ve
eksiksiz verdikten sonra ajansın hazırladığı reklama itiraz etmemelidir. Ajansın
fikri, yaratıcı çözümü uygulanmalıdır. Zira reklamcıların aklı
reklamverenlerden farklı çalışır, reklamverene ters gelen fikirler ortaya
koyabilirler. Reklamcılar tüketicileri iyi tanır ve onların hangi sözlerden ve
görsellerden etkileneceklerini iyi bilirler. Siz reklamcınızın fikirlerini
reddederek satışlarınızı artıracak fırsatı kaçırıyor olabilirsiniz. Reklam
yapmanıza rağmen satışlarınız artmıyorsa yapmanız gereken iki şey vardır;
Birincisi reklam ajansınızı değiştirmek, ikincisi pazarlama müdürünüzü
değiştirmek. Çünkü pazarlama müdürünüz ya yanlış brif vermiştir ya da yanlış
reklam ajansını seçmiştir. Özetlemem gerekirse, reklam ajansları pazarlamanın
önemli bir tedarikçisidir. İyi bir ajans ile çalışılırsa satışlar artar. Bazı
durumlarda patlar.
Firmaların kendi
pazarlama departmanları nasıl oluşturulmalıdır? Krizde nasıl
konumlanmalıdırlar?
Pazarlama denince akla hemen tanıtım faaliyetleri
gelmektedir. Firmalarda genellikle pazarlama departmanları sadece tanıtım faaliyetlerinden
ve tüketici araştırmalarından sorumlu birimlerdir. Oysaki pazarlama departmanı
bir firmanın kalbidir. Ürün geliştirme onun sorumluluğunda olmalıdır. Ar-Ge,
Ür-Ge gibi birimler ona bağlı olmalıdır. Firmanın karlılığından, dolayısıyla
fiyatlardan da pazarlama sorumlu olmalıdır. Satış kanallarının
yapılandırılmasından bayilerin yönetilmesine, markalı mağazaların açılmasından satış
ekiplerinin yönetilmesine kadar satışa dair tüm uygulamalar da pazarlama
departmanına bağlı olmalıdır. Tabiî ki tanıtım faaliyetleri de pazarlama
departmanının sorumluluğundadır. Tüm
sorumluluklarının bilincinde olan ve bu sorumluluklarını yerine getiren bir
pazarlama departmanınız varsa sırtınız kolay kolay yere gelmez. Kriz
zamanlarında hem mevcut müşteriler alımlarını azaltır, hem de yeni müşterilerin
gelişi azalır. Pazarlama departmanı mevcut müşterilere odaklanmalı, müşteri
memnuniyetini artıracak eylemlere yönelmelidir. Yeni müşterileri çekmek için
alt marka yaratmak bir çözüm olabilir. Bir de kriz yüzünden küçülmeniz
gerekiyorsa, yani istihdamda azalmaya gidecekseniz, önce üretimden adam
çıkarın, pazarlamadan değil. Özellikle nihai tüketim maddeleri üreten bir
kuruluş iseniz pazarlama departmanından çalışan çıkarmamalısınız. Çünkü
pazarlama satışı artırdığı sürece üretim artar ve üretime yeni çalışanlar alınabilir.
Ama pazarlamadan adam çıkardığınızda üretim zaten artmayacak, dolayısıyla
üretimden de adam çıkarmak zorunda kalacaksınızdır. Bu durumda küçülme sürekli devam
edecektir.
Lüksün pazarlanması
kriz döneminde en çok riske giren konular arasında yer alıyor… Bu konuda
firmalar ne gibi yollar izlemeli? Pazarlama iletişimi konusunda ne gibi
atılımlar gerçekleştirmelidirler?
Dünyada zenginlerin sayısı da lüks markaların sayısı da gün
geçtikçe artmaktadır. Popüler markalar zenginlere yönelik ürünler
çıkarmaktadır. Örneğin Renault zenginlere de satış yapmak için portföyüne hem spor
hem de 4x4 gibi modeller eklemektedir. Krizlerde toplumun her segmenti
alışverişini azaltır ki, buna zenginler de dahildir. Yalnız, zenginlere doğru
mecrada, zamanında ve etkili mesaj iletebilirseniz onları harcama yapmaya daha
kolay ikna edebilirsiniz. Zenginlere bir şeyler satmak istiyorsanız, onların
tüketimini, kullandıkları markaları ve konuştukları markaları bilmelisiniz.
Kullanacağınız dil popüler bir dil olmamalıdır. Fiyata vurgu yapmamalısınız.
Kalite, farklılık, nadirlik zenginler için önemlidir. Zengin müşterilerinizin
önemli günlerini mutlaka hatırlayın ve kutlayın. Kriz zamanlarında zengin
müşterilerinize bazı jestlerde bulunun. Bu jestlerin karşılığını misliyle
alırsınız. Mecra olarak havaalanları, havayolları dergileri, hobi dergileri,
paralı tv kanalları kullanılmalıdır. Doğrudan postalama da etkilidir. Tabii
bazı lüks ürünleri sadece zenginler değil, orta ve alt kesimleri de
alabilmektedir. Mücevherat buna güzel bir örnektir. Son yıllarda pırlanta
satışları toplumun tüm kesimlerince satın alınmaktadır. Bu lüks ürünü daha
geniş kitlelere satmak için, başta Atasay, Goldaş ve Altınbaş olmak üzere,
pırlanta firmaları tarafından özendirici reklamlar yapılmıştır. Şunu
unutmamalıyız ki her insanın içinde lüks bir şeylere, yani pahalı bir şeylere
sahip olma isteği yatar. İnsanlar refaha erdikçe, gelirleri arttıkça lükse daha
çok yönelirler.
Web sitem: www.muratsaylan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder