İşletmenin temel amacı kar etmektir. Kar etmek için
işletmeye “girenlerin değeri” ile “çıkanların değeri” arasında pozitif bir fark
oluşması gerekir. Şirketler karlılıklarını artırmak için verimliliklerini ve
büyüklüklerini artırmak isterler. Bu sebeple iş akış süreçlerini sürekli
iyileştirirler.
Acaba öyle mi? İşler ve işletmeler yukarıda idealize
edildiği gibi toz pembe mi?
Her işletme yöneticiler tarafından idare edilir.
Yöneticilerin çoğu statükocu ve uygulamacıdır. Murphy’den arakladıkları
“işliyorsa dokunma” felsefesiyle işletmelerini yönetirler. Bu tip yöneticiler,
yenilikleri önerecek veya yeniliklere ayak uyduracak takatlarının olmadığını
düşünürler. Üniversiteden veya babadan kalma yöntemlerle işletmelerini yönetmeye
çalışırlar. Kısacası bu tip yöneticiler, firmalarını değil, patronlarını
ve/veya kendilerini işletirler.
“Bugüne kadar böyle
yönettim, bundan sonra da böyle yönetirim” anlayışı yöneticinin sonudur.
Organizasyonel yapılanmada; görev dağılımı ve uzmanlaşma
esastır. Planlama yapmak şarttır. İşlerin düzenli yürüyebilmesi için,
departmanlar üzerlerine düşen görevleri tanımlamak ve layıkıyla yerine getirmek
zorundadırlar. Bu sebeple, gerekiyorsa yöneticiler de yeniden yapılandırılmalıdır,
gelişimleri için olanaklar yaratılmalıdır.
Bir kuruluşun hedeflerine ulaşmada dört önemli ayak;
planlama, organize olma, yönetme ve kontroldür. Bunu gerçekleştirecek
yöneticilerin teknik bilgilerinin yanı sıra, insani ilişkileri ve projeleri
total olarak kavrama yeteneklerinin üst seviyede olması gerekir.
Başarılı bir yönetici; işi, müşterileri, çalışanları ve
şirketin bilgi birikimini yönetmekle yükümlüdür. Yöneticilerimizden beklenenler
şunlar olmalıdır;
- Bilgi
birikimini sürekli yenilemek
- Vizyon
ve strateji geliştirmek
- Yönetim
becerilerini geliştirmek
- Krize
karşı hazırlıklı olmak
- Kurumsallık
bilincini özümsemek ve yerleştirmek
- Başarılı
takım kurmak ve yönetmek
Yöneticilerin, iş akış süreçlerini sürekli iyileştirmeye
ihtiyaçları vardır. Şartlara göre, işletmelerini yeniden yapılandırmaları
şarttır. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşılamayacağına göre sonuçlar
iyileştirilmek isteniyorsa, yetersiz sonucu sağlayan süreçleri iyileştirmek
gerekir. Sürekli yapılan küçük küçük gelişmeler ve iyileştirmeler belirli bir
süre sonra büyük bir kazanca dönüşür. Yani “damlaya damlaya göl olur”.
Verimlilik olur. Öğrenen organisazyon olur. Kurumsallaşma olur.
Peki iyi bir yönetici, işletmesini hangi parametrelerle
yeniden yapılandırmalıdır?
Yeniden yapılanma için konvansiyonel parametreler;
verimlilik, teknoloji, kalite, hız, karlılık, hiyerarşi ..vb ölçütlerdir. Oysa
ki, yeniden yapılanmada, temel alınması gereken parametre pazarlamadır.
İşletmeler, pazarlama faaliyetlerini odak alarak yapılanmalıdırlar.
Bir yönetici, kurumsal ve/veya ürünsel markalarını sonuç
olarak görmelidir. Markalarının satış ve değer performansları ile işletmesinin
başarısını ölçümlemelidir.
Bir şirket, marka veya markalarını sürekli canlı tutmak
zorundadır. Markayı canlı tutmak, vücuttaki kanı sürekli yenileyerek
dolaştırmaya benzetilebilir. Bu bir döngüdür. Pazarlama bu döngüye hizmet eder.
Pazarlamanın görevi markayı canlı tutmak ve büyütmektir.
Yani, bir işletmenin kalbi “pazarlama”, kanı “marka”dır.
İşletmesine pazarlama ve marka cephelerinden bakmayan her
yönetici, işletmesini, üstünü ve kendisini işletiyor demektir.
Web sitem: www.muratsaylan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder