İnternet ve onu kullanmanın yeni nesil araçları dizüstü bilgisayar,
tablet ve akıllı cep telefonları inanılmaz bir penetrasyona ulaştı. Zaten internete
kablosuz erişim olanakları (wireless modemler, hotspot’lar, 3G…vb) insanları
her yerde siber aleme erişebilir kılmıştı. Artık bu cihazlara sahip herkes her
yerde online olabiliyor (internete girebiliyor). Facebook, Twitter, Youtube,
Instagram ve benzeri sosyal ağlar birçok insanın hayatının vazgeçilmezleri
arasında. Blog’u olmayan genç kalmadı neredeyse. Her geçen gün akıllı
telefonlarımıza yükleyebileceğimiz yeni uygulamalar çıkıyor.
Kurumlar da epey bir süredir internet bazlı çalışıyor. Zaten
e-posta yaklaşık 20 yıldır iş yaşamının olmazsa olmazı. Web sitesi olmayan
şirket kalmadı gibi birşey. E-ticaret de yaygınlaşıyor. Uzman e-ticaret
sitelerinin yanı sıra markaların da online mağazaları var. (Tüketiciler de
internetten alışverişi sevdi. Üstelik bu alışverişlerin oranı akıllı telefonlar
lehine hızla yükseliyor.) Kurumsal kaynak planlama (ERP) programlarının çoğu
web ara yüzüne sahip. İnternete erişebildiğiniz her yerden firmanızın
performansını görebiliyorsunuz.
Hemen hemen herkesin Gmail, Hotmail, Yahoo uzantılı mail
adresi var. Bu adreslere gelen mailleri kullanıcılar dünyanın her yerinden, her
cihaz üzerinden zaten uzun yıllardır görebiliyorlar. Çünkü posta kutuları kendi bilgisayarlarında
değil, sunucu tarlalarında. Google, Microsoft, Yahoo gibi firmaların e-posta
hizmeti için yıllarca önce kurdukları sunucu tarlaları bugün bilişim dünyasının
en çok konuşulan teknolojisi Bulut Bilişim’in köklerini oluşturuyor.
Bu yazımda klasikleşen dijital pazarlama (e-marketing) uygulamalardan
bahsetmek istiyorum. Çünkü hayatın her alanını kuşatan, insanların gündeminde
her geçen gün daha fazla yer işgal eden dijital platformu (interneti) hala bazı
iş adamlarımız keşfetmiş değil. Hala işletmelerimizin çoğu dijital pazarlamanın
nimetlerinden yararlanmıyor.
Neden Dijital
Pazarlama?
İnsanların medya tüketiminde internet önemli bir rol
oynuyor. İnsanlar gazeteye, radyoya, televizyona ayırdıkları zamandan kısıp
internete yöneldiler. Ayrıca birbirinden
harika internet bazlı cihazlar ve yazılımlar da insanların daha çok internette
kalmalarını sağlıyor. Gözlerini bilgisayar, tablet ve akıllı telefon ekranına kilitleyen
tüketicileri markanıza baktırmak için yapabileceğiniz tek şey sizin de
internette aktif bir şekilde var olmanızdan geçiyor.
Microsoft, Apple, Google, Samsung gibi firmalar
tüketicileri dijital yaşama hızla alıştırmaktadır. İnsanları internetin
nimetlerinden daha fazla yararlandırmak için mobil cihazlara ve bulut bilişime
odaklanmışlardır. Dijital dünyadan keyif alan ve nemalanan bireyler de daha
fazla dijital çözümler tüketmeye başlamıştır. Üstelik bu kişiler etraflarını
etkileme gücüyle hızla diğer insanları da dijital dünyanın içine
çekmektedirler. Nitekim bilişim dünyasının bugünkü noktaya çabuk gelmesinin
nedeni de teknoloji tüketicilerinin hiç de azımsanmayacak nüfusa ulaşmasıdır.
Kaç kişi ki bu dijitalize topluluk, demeyin. Pazarlama
politikalarınızda onlara da yer verecek kadar varlar. Üstelik alım güçleri de
çok yüksek. 2012 yılında 30 milyar TL’nin üzerinde internetten alışveriş
yaptılar. 2015 yılında ise internetten 200 milyar TL’nin üzerinde alışveriş
yapmaları bekleniyor. Nerede bunlar demeyin. Sağınızda solunuzdalar. Her sosyo-ekonomik
statü (SES) grubundan insan var içlerinde. Sayıları da her geçen gün artıyor. İnternetten
alışveriş yapmayan ama alışveriş kararlarını internette yaptıkları sörfler
sonucunda veren kitleden bahsetmiyorum bile. (Bir istatistik yok ama
tahminlerime göre 2012 yılında yapılan fiziki alışverişin 300 milyar TL’si
internet verilerinden etkilenerek yapılmıştır bence.)
Hedef kitleleriniz hızla dijitalize oluyorsa siz de aynı hızla
dijitalize olmalısınız ve markanızın geleceği için dijital dünyayı anlamaya ve ondan
faydalanmaya başlamalısınız. Pazarlama çoktan dijital dünyaya ayak uydurdu
mesela. Pazarlama; geleneksel pazarlama ve dijital pazarlama olarak ikiye
ayrıldı. Markalara dijital pazarlama önerileri, projeleri ve kampanyaları
üreten dijital ajanslar, sosyal medya ajansları ve benzeri kurumlar bile var. Ürününüzü
kitlelere tanıtmak ve alışverişe yönlendirmek için dijital pazarlamadan
yararlanmanızın vakti geldi de geçiyor.
Bu makaleyi dijitalize olamamış tek dişi kalmış dinazor
firmalarımız için yazıyorum. Bilmemek
değil öğrenmemek ayıp demişler. Konuya biraz vakıf olanlarınız sıkılacak ama
yeni başlayanlar için e-marketing’in abc’sinden başlayarak konuyu ele alacağım.
Nereden Başlamalı?
Eğer bir işletme sahibi olarak internetten,
bilgisayardan, akıllı telefonlardan, sosyal ağlardan uzaksanız dijital
pazarlama kavramını ve içeriğini anlamanız zordur. Ama yılmamalı ve dijital
dünyaya dalmak için kendinize telkinde bulunmalısınız. Yüzme öğrenmek için suya
atlamak zorundasınız.
Hedef kitlelerin (tüketicilerin) karşısına televizyon,
gazete, radyo ve açıkhava mecralarıyla çıkmaya alışmış markalar bile dijital
mecranın gücünü yeni fark etmiş durumdayken, e-posta kullanmayan iş adamlarının
dijital pazarlamayı kavraması doğal olarak güçtür. Özellikle dijital pazarlama
alanında hizmet veren ajansların, bilişim uzmanlarının ve danışmanların çok
karmaşık bir dil kullandıklarını da göz önüne alırsak, iş dünyamızın dijitalize
olmaktan neden uzak durduklarını anlamak zor değil.
Dijital dünyadan uzak veya dijital pazarlamaya uzak iş
adamlarına önerim öncelikle gözlem yapmalarıdır. Etraflarında dijitalize olmuş
insanlara soru sorup dijital dünyadan ne kadar ve nasıl faydalandıklarını
öğrenmeleridir. Ardından kendilerine mutlaka dizüstü bilgisayar, tablet ve/veya
akıllı telefon almalı ve kurcalamaktan korkmayarak teknolojiyi bizzat öğrenmeye
çalışmalarıdır.
Sörf
İnternete bağlı cihazınızdan sanal âlemde gezebildiğiniz
kadar gezinin. Haber sitelerinden rakip firmaların sitelerine kadar birçok
siteye girip çıkın. Google, Yahoo, Yandex, Bing gibi arama motorlarına
dilediğiniz kelime veya cümleleri yazarak araştırma yapın. Bir arkadaşınızın
adını veya merak ettiğiniz bir tarihi kişiliğin adını yazın mesela, karşınıza
onlarca hatta yüzlerce sayfa çıkacaktır. Arkadaşınız hakkında çıkan sayfalar
sizi şaşırttı değil mi? Eee, internet çıkalı neredeyse 20 yıl oldu ve her gün; birileri, her şey ve herkes hakkında bir şeyler ekleniyor. Bu eklentileri sadece medya
yapmıyor sıradan insanlar da yapıyor. Böylece tanıdığınız birçok insanın
resmini veya bir haberini internette görebilmek mümkün oluyor. Merak etmeyin
bir yıl sonra siz de internete düşeceksiniz J İnternette dolaştıkça sanal alemde size dair
de bir şeyler olsun istemeye başlayacaksınız. Demedi demeyin. Şimdilik
röntgenci takılmanın keyfini çıkarın.
E-posta
Dijital dünyadan nemalanmanın en önemli aracı e-posta’dır.
Bence e-posta alıp vermeye başlayan bir insan dijitalize olma yolunda en önemli
adımı atmış demektir. Zaten e-posta dijital pazarlamanın ilk ve en önemli
ayağıdır. Günde milyarlarca e-posta birilerine ürün tanıtmak veya teklif sunmak
için gönderilmektedir. E-reklam ve e-bülten bunlardan biridir. Tabi
tanımadığınız kişilerden gelecek tanıtım veya satış amaçlı e-postalar (bunlara
spam denir) zamanla sizin de canınızı sıkacak. Ama gülü seven dikenine
katlanır. Şirketinizin web sitesi yoksa kurumsal e-posta hesabınız
olamayacaktır. Ama şimdilik Gmail veya Yahoo uzantılı bir e-posta hesabı ile
antrenman yapabilirsiniz. E-posta alıp vermek çok hoşunuza gidecek.
Kartvizitliğinizdeki insanlar şimdiden e-posta göndermeye başlayın derim. Unutmadan,
dijital dünyadan çakmıyorsanız bile, dinazor olarak anılmamak için, en azından
e-posta hesabınız olsun.
Web Sitesi
Şimdi sıra şirketiniz için bir web sitesi açma vakti
geldi. Önce alan adını almalısınız. www.şirketinizinadı.com
adlı alan adı umarım boştur. Değilse “.com.tr”, “.net” veya “.biz” uzantılı
alan adlarını deneyiniz. Onlar da doluysa şirket ismine ufak bir ekleme
(örneğin sektörünüzün adı) yaparak tekrar deneyin, mutlaka boş bir alan adı
vardır. Alan adını, alan adı ve web sitesi barındırma (hosting) hizmetleri sunan
Doruk Net, TürkTicaret Net gibi firmalarından alabilirsiniz. Alan adı ücretleri
yıllık 20 TL civarındadır. Şimdi geldi sıra web sitenizin tasarımına. Bunun
için ya bir web tasarım ajansıyla çalışacaksınız ya da serbest çalışan bir web
tasarımcı bulacaksınız. Ajansla çalışırsanız 5000 TL gibi bir ücreti gözden
çıkarmalısınız, serbest çalışanlar ise 1000 TL’ye bile bu hizmeti vermektedir.
Tabi içeriği siz vermelisiniz. İçerikten kastım metin ve resimlerdir.
Rakiplerinizin sitelerine bakarak nasıl metinler yazmanız gerektiğini kolayca
anlayabilirsiniz. Web sitesi tasarımınız tamamlandığında, ortaya çıkan sayfaları
hosting hizmeti veren bir firmanın sunucusuna (server) koymalısınız. Bu
hizmetin yıllık ederi 150 TL’ler civarındadır. (Web siteniz açıldığına göre
artık kurumsal e-posta adresinizi de açabilirsiniz. Size önerim ad ve
soyadınızı kısaltmadan adınız.soyadınız@firmaadı.com
tarzında bir e-posta adresi açtırmanızdır. E-postalarınızı bilgisayarınızdaki
Outlook yazılımı üzerinden yöneteceksiniz) Web sitenizde firmanız ve
ürün/hizmetleriniz hakkında bilgi vermeniz yetmez. Hedef kitlelerin size ve
ürüne nasıl ulaşacağını da tarif etmelisiniz. Bayilerinizin erişim bilgileri ve
varsa ürününüzü satan e-ticaret sitelerine yönlendirme yapmanız gerekir. Tabi
en iyisi kendi e-ticaret sitenizi açmak ve ziyaretçilerinizi oraya yönlendirmektir.
Web sitenizin tıklanma/ziyaret rakamlarını bilmenizde de fayda var.
Performansını takip edebileceğiniz bir web sitesi yaptırmanızı öneririm. Web
sitenizi en kötü ihtimalle 3 ayda bir güncellemenizi, tasarımını da yılda bir revize
etmenizi öneririm. Her zaman daha iyi bir web siteniz olabilir, olmalıdır da. Eğer
kontrol panelli bir web sitesi yaptırırsanız bazı basit güncellemeleri kendiniz
yaptırabilirsiniz.
E-ticaret Sitesi
E-ticaret sitesi açmak artık çocuk oyuncağı. Bu alanda
profesyonelleşmiş 100’e yakın firma var. Hazır e-ticaret siteleri satıyorlar.
Uzun ve yaygın kullanımların sonucunda mükemmel hale gelen bu e-ticaret
paketlerini kendi tasarım anlayışınıza göre şekillendirmeniz de mümkün. Yıllık
500 TL ile 3000 TL arasında fiyatlara sahip olan bu hazır e-ticaret paketlerini
artık koca koca reklamverenler bile kullanıyor. Sakın kafanıza göre bir
e-ticaret sitesi yazdırmaya kalkmayın. O iş uzun sürer ve ayağınıza dolaşır.
Bahsettiğim hazır paketlerden birini alın. Sanal mağazanızın yıllık cirosu 500
bin TL’yi geçerse belki size özel bir program yazdırabilirsiniz. Ama yine de
hazır paketler kullanmanızı öneririm. Tabi açtığınız sanal mağazanın başına
mutlaka birisini koymalısınız. Sitenin aksamadan işlemesi, müşterilerin
sorularına cevap vermesi, siparişleri göndermesi için sanal dükkanın da bir
elemanı olmak zorunda. O elemanın bilgi işlem kökenli olmasını öneririm.
E-ticaret sitesi açmayacaksanız bile mevcut e-ticaret
siteleri ile temasa geçip ürününüzü onların mağazalarından satmaya çalışın.
Örneğin Markafoni.com veya Hepsiburada.com veya Yenicarsim.com sizin için güzel
bir sanal satış noktası (ve sanal bayi) olabilir. Bugün bir çok restoran ve
hızlı yemek noktası cirolarının önemli bir kısmını Yemeksepeti.com üzerinden
elde ediyor. Markafoni.com gibi fırsat siteleri firmaların stoklarını
eritmesini sağlıyor.
ERP Programı
Madem e-ticaret sitesi açtınız ve yönetmesi için bir
bilgi işlemci aldınız, oldu olacak bir de kurumsal kaynak planlama (ERP)
programı alın derim. Bu programların içinde muhasebe, finans, satınalma,
üretim, stok, satış, mağazacılık gibi modüller var. Bu departmanlarda
çalışanlar kaydi bilgileri ERP programına girerek bilgi ve veri akışını
hızlandırıyor ve çok doyurucu raporlar alabiliyorlar. İçinde CRM (müşteri
ilişkileri yönetimi) modülü de olan bir ERP programı şirketinizi daha iyi
yönetmenizi ve daha doğru kararlar almanızı sağlayacaktır. Bu tip programlara
tanımlanan veriler, şirketinizdeki çalışanlarca düzenli olarak girilirse her
türlü performans değerlendirmesi alınabilir. Birçok ERP programı web arayüzlü
olduğu için de siz dünyanın bir ucundan herhangi bir bilgisayar ve internet
bağlantısı ile o gün ne üretilmiş, ne satılmış, ne tahsil edilmiş, ne kadar
sipariş alınmış, stoklarınızda ne kadar ürün var ve benzeri her şeyi
görebilirsiniz. CRM modülü aracılığıyla müşterilerinize özel kampanyalar
kurgulayıp teklifler üretebilirsiniz.
Üstelik e-ticaret programınızla entegre çalıştırma olanağı sayesinde
sanal mağazanız daha da hızlanacaktır.
Banner
İnternette reklam denince ilk akla banner gelir.
Hedeflediğiniz kitleleri web sitenize ve e-ticaret sitenize çekmek için
internete banner formatında ilanlar verebilirsiniz. Hedef kitlenizin ilgiyle
takip ettiği siteleri araştırıp öğrenin. Banner ilan vermek için bu alanda
uzmanlaşmış medya satınalma firmaları var, onlarla temasa geçin. Veya gözünüze
kestirdiğiniz web siteleriyle direkt iletiime geçin. Banner tasarımı zor bir iş
değildir. Web tasarımcınız çok hızlı bir şekilde yapabilir. Grafik animasyon
şeklinde hazırlanan banner’larda markanızla ilgili mesajınızı verirken
“tıklayın” kelimesine de mutlaka yer verin. Bu kelime insanları banner’a
tıklamaya daha çok ikna ediyor. Eğer isterseniz web sitenizi yaptırdığınız yer
hangi bannerlerınızdan web sitenize kaç ziyaretçi geldiğini size
raporlayabilir. Böylece banner performansınız da ölçmüş olursunuz.
Trafik artırmak
Web sitenize veya e-ticaret sitenize daha fazla insanı
çekmek istiyorsanız Banner’ın yanı sıra yapabileceğiniz başka taktikler de var.
Öncelikle kendi e-postalarınızın altında mutlaka web sitenizin adresi olsun.
Böylece mail gönderdiğiniz kişileri web sitenize daha sık girmelerini
sağlarsınız. Arama motorlarına, özellikle de insanlar tarafından en çok
kullanılan Google’a AdWords tarzı reklamlar verin. Böylece sizin sattığınız
ürünleri Google’a yazan birisi ilk sayfada (üstte veya yanda) firmanızın bilgisini
ve linkini görebilir ve tıklayarak doğruca size yönlenir. İnternetteki web
sayfalarında, bloglarda ve sosyal medyada ne kadar çok web adresiniz yer alırsa
ve o adreslere tıklayarak ne kadar çok insan web sayfanıza yönlenirse arama
motorlarında o kadar ön sıralarda çıkarsınız. Bloglarda ve sosyal medyada bol
bol firmanıza link verecek şekilde var olmaya çalışın. Arama motoru optimizasyonu
(SEO) denen kavramı araştırın ve/veya bu alanda hizmet veren bir bilişimciden
yardım alın. O sizin web sitenizi ilk sayfalarda yer alması için neler yapmanız
gerektiğini gösterecektir. Firmanızı ve erişim bilgilerinizi ticaret portalı
olan web sitelerine kaydettirmeniz de önemlidir. Bu tip portallardan web
sitenize ve santralinize epey bir müşteri yönlenecektir. İnterneti en iyi
kullananlardan sektör kuşkusuz medyadır. Televizyonların, gazetelerin ve
dergilerin web siteleri de halk tarafından çok sıkı takip edilmektedir. Medyaya
düzenli aralıklarla haber değeri olan basın bültenleri gönderirseniz onların
web sayfalarında da yer alacağınız için markanız hakkında arama motorlarında
daha çok haber çıkacaktır. Bu da web sayfanıza olan trafiği artıracaktır.
Sosyal Medya
Sosyal medyanın meşhur ikilisi Facebook ve Twitter hakkında
epey şey duymuşsunuzdur. Gerçekten keyifli ve faydalı programlar bunlar. Her
ikisinde kişisel hesap açarak sanal dünyada sosyalleşmeye başlamalısınız.
Göreceksiniz bu programları sadece kişiler değil, firmalar da kullanıyor. Siz
de üç dört aylık süreçte sosyal medyayı keşfedecek ve müşterilerinize buradan
nasıl ulaşabileceğinizi kurgulamaya başlayacaksınız. Firmalar buralarda
açtıkları sayfalarla takipçilerine marka haberlerini ve kampanyalarını
iletiyorlar, böylece insanlar sevdikleri markalardan sıcağı sıcacığına haberdar
oluyorlar. Ayrıca markanın tüketicileri de birbirlerinden haberdar
olabiliyorlar, birbirlerine deneyimlerini aktarabiliyorlar. İnsanlar sosyal
medyada karşılaştıkları markaların web ve e-ticaret sitelerine daha kolay
yönelmektedirler. Sosyal medyanın ağır toplarından Youtube ve Instagram’da da
firmanıza ait sayfalar açabilirsiniz. İşinizle ilgili video ve resimleri
buradan takip etmek isteyecek çok takipçiniz olacaktır. Yalnız sosyal medyada
var olmak için var olmayın. Takipçilerinizi bilgilendirmek, şaşırtmak ve
eğlendirmek için var olun. Sosyal medyadaki aktifliğinizin sorumluluğunu da
bilgi işlemcinize devredin. (Dijital pazarlama gündemimize girdiğinden beri ben
bilgi işlemcileri pazarlama departmanının elemanı olarak görüyor ve pazarlama
müdürüne bağlıyorum. Size de tavsiye ederim.)
Blog
Bloglar da sosyal medyanın önemli bir parçasıdır. Blog
açan firmalar buradan ürünlerini tanıtmakta, tüketicilerin deneyimlerini
yayınlamakta, takipçilerine faydalı bilgiler vermektedirler. Ayrıca bloğunuzda
müşterilerinizle interaktif bir diyalog yaşayacağınız için bu diyaloglardan
müşteri adaylarınız etkilenecektir. Firmanızla ilgili bir blog açmanız da size
hem yeni müşteri kazandıracak hem de mevcut müşterilerinizin memnuniyetini
artıracaktır. Bayilerinizi de blog açmaya teşvik edin. Bloglardan web sitenize
epey insan yönlenecektir. Her hafta bloğunuza yeni bir yazı eklemeyi unutmayın.
Tüketicilerin açtığı bloglara da kayıtsız kalmayın. Eğer onlar firmanızdan,
markanızdan, ürünlerinizden veya sektörünüzden bahsediyorsa siz de devreye
girin ve diyalog kurun.
Google Alerts
Firmanız, markanız, sektörünüz, rakipleriniz, siz ve daha
bir çok konuda sanal alemde çıkan haberleri günü gününe öğrenmek istiyorsanız
Google’ın harika bir hizmeti olan Alerts’den faydalanın. Buraya istediğiniz kelimeyi
giriyorsunuz, internete o gün o kelimeyle ilgili yeni bir şey yüklendiyse,
Google Alerts size hemen haber veriyor. Bir nevi medya takip hizmeti
anlayacağınız. Üstelik de ücretsiz.
Karekod
Barkodla tanışalı uzun yıllar olduğu için onu
biliyorsunuz. Fark ettiyseniz son zamanlarda bir de karekod var. Özellikle
gazete ve dergi ilanlarında reklamın bir yerinde duruyor. Hatta gazeteler
haberlerin köşelerine de karekod koyuyorlar. Eğer telefonunuza karekod okuyucu
yüklediyseniz, ilandaki karekodun üzerine objektifi tutuyorsunuz ve program
karekodu okuyarak internette bir sayfaya sizi otamatik yönlendiriyor. Yönlendirildiğiniz
sayfada ilandaki markayla ilgili bir tanıtım filmi veya web sitesi görüyorsunuz.
Marka hakkında daha fazla bilgileniyorsunuz. Nasıl, çok güzel değil mi? Siz de
karekod uygulamasıyla interaktif ilanlar yayınlayabilirsiniz. İlanlarınızı
görenleri kısa sürede web sitenize sokabilirsiniz. (Artık barkod üzerinden ürün
araştırması yapmak da mümkün. Arkadaşınızın aldığı bir ürünün barkodunu akıllı
telefonunuza okutuyorsunuz, telefonunuz da o ürünün nerede kaça satıldığını
size hemen gösteriyor.) Bence karekod uygulaması ürün etiketlerine ve
kartvzitlere dahi girmelidir. Ürünü incelerken üzerindeki karkodu akıllı
telefonuma okutup bilgi alabilsem, bir uzman görüşü dinlesem veya nasıl
kullanabileceğimi görsem fena olmaz mıydı? Veya birisinin kartvizitini
aldığımda üzerindeki karekodu okutsam ve kişinin web sayfasına gitsem?
Markette Değil
Açıkhavada Satış
Uzakdoğuda bir firmaya (Tesco’nun Guney Kore’deki
marketler zinciri), ürünlerini market raflarında satmak yetmemiş olacak ki, açıkhava
reklamlarıyla da perakende satış yapmaya başladılar. Nasıl mı? Metro duraklarındaki
reklam alanlarına verdikleri ilanlar ürünlerle dolu. İlanları raf mantığında
hazırlamışlar. Durakte değil de market rafları arasındaymış gibi hissediyorsunuz
kendinizi. Durakta bekleyenler ilanlardaki ürünlerin altında bulunan karekodunu
cep telefonlarına okuttuklarında hemen mobil alışveriş sitesine yönleniyorlar.
Alım yaparlarsa parası cep telefonu faturasına geliyor, aldıkları ürün de
evlerine gönderiliyor. Bu kadar basit ve bu kadar hızlı. Çok akıllıca değil mi?
Bu market bu yöntemle %20 satış artırmış.
Viral Tanıtım
Firmalar artık sırf internette izlenmesi için reklam
filmi hazırlatıyorlar. Takipçiler filmin linkini birbirine göndererek reklamın
izlenmesini sağlıyor. Televizyonlarda hiç vizyona girmemiş böyle yüzlerce
reklam var sanal alemde. Hatta firmalar televizyona çıkacakları reklamı bir gün
öncesinden sosyal medyaya koyarak viral dağılımını sağlıyorlar. Ayrıca sadece
sosyal medyada geçerli viral kampanyalar da yapılıyor. Burada amaç firmanın Twitter, Facebook ve
Blog sayfalarına daha fazla üye çekmek. Ve bu yolla sadık müşteriler kazanmak.
Bu kadar dijital pazarlama dersi ve önerisi sanırım
yeter. Geleneksel pazarlama faaliyetlerinizin yanına dijital pazarlamayı da
eklemeniz gerektiğine sanırım sizleri inandırmışımdır.
Sanal alemden müşteri kapma yolunda sizlere başarılar
diliyorum.
Web sitem: www.muratsaylan.com