Bebeklere mama yedirmenin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz.
İlgileri hep başka taraftadır ve kafalarını da sürekli oynatırlar. Üstelik, ya
ağızlarını açmazlar ya da dilleriyle mamayı iteklerler. Daha da kötüsü
yedirdiğinizi düşündüğünüz mamayı ansızın geri çıkarırlar.
Bugün, hedef kitlenize mesajınızı geçirmek, bebeklere mama
yedirmekten daha beterdir. Hedef kitleleri yakalamak, algı eşiklerinden mesajımızı
boşaltmak her geçen gün zorlaşmaktadır. Çünkü, insanlar, algı çokluğuna (mesaj
bombardımanına) karşı savunma mekanizmaları geliştirmişlerdir. Algılarını
kapalı tutarlar, zapping yaparlar...vs...vs...
Bir bebeğin ilgisini yakalarsanız, kendinize
odaklayabilirseniz mamayı yedirme şansınız artar. Hedef kitle için de aynı
durum söz konusudur. Peki hedef kitlenin ilgisini nasıl yakalayacaksınız? (Daha
yaratıcı mesajlarla ve mecralarla mı?) Onlar sizin türlü türlü oyunlarınıza,
şirinliklerinize, maymunluklarınıza kanmayacaklardır. Çünkü artık bebek
değiller. Reklamlarınızda şapkadan tavşan çıkarsanız bile, size olan ilgileri
artmayacaktır. Ama ilgilerini yoğunlaştırdıkları bir alan var. Algılarını sonuna
kadar açtıkları bir yer; Spor.
Farkettiniz mi? Hedef kitlemiz tribünde ya da ekran başında pür
dikkat maç seyrediyor. Kendilerini taraftar veya sporsever olarak
tanımlıyorlar. Markanızı ve mesajınızı sporun içine yedirirdek, onlara daha
kolay ulaşabilirsiniz. Böylece sizi daha kolay ve içten kabullenebilirler.
Spor, markalara çok çeşitli ve etkili iletişim fırsatları
sunuyor. Hedef kitleyi yakalamayı sağlıyor. Bugün spor platformunda yer alarak,
klasik mecra yatırımından daha fazla geri dönüş alan bir çok marka var. Sporu
bir iletişim platformu olarak kullanmak Türkiye için belki yeni, ama dünya
markaları için yeni bir strateji değil.Özellikle Coca Cola ve Nike’ın spor
spesifik tanıtıma yoğun yatırım yapmasıyla, spor, diğer markalar için de
iletişim platformu olmaya başladı. Olimpiyatlara, atletlere, takımlara sponsor
olan markalar, marka değerlerinin ve satışlarının beklentilerin de ötesinde
arttığını gördüler. İleride markalar spora, sporcuya ve takımlara daha çok
destek olacaklar. Çünkü insanlar sporu seviyor.
Futbol, basketbol, amerikan futbolu, beyzbol, atletizm,
tenis, Formula 1, olimpiyatlar ve daha bir çok sportif müsabaka milyarlarca
insanı hem tribünlere hem de ekran başına çekiyor. Medya, her geçen gün spor
haberlerine daha çok sayfa ve süre ayırıyor.
Sporseverler, özellikle de taraftarlar takımları ile ilgili
haberleri yakından takip ediyor. Sevdikleri ve model aldıkları sporcular
hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorlar. Peki, kim bu sporseverler ve taraftarlar?
Hedef kitlemizin ta kendisi olabilirler mi? Nasıl davranışlar sergilerler?
Ortak yanları nelerdir? Spora, sporcuya nasıl bakarlar? Bu soruların cevapları
pazarlama iletişimcilerini yakından ilgilendiriyor.
Taraftarlık
Taraftar yanlıdır. Tuttuğu klübü bırakmaz. İnsanoğlu,
doğasındaki rekabeti, çekişmeyi ve çatışmayı taraftar olarak yaşıyor ve tatmin
ediyor. Aidiyet hissi, ona psikolojik güven ve güç sağlıyor. Doğal olarak
kendisine mutluluk ve hüzün hormonları aşılatan, heyecanlatan, coşturan takımına
tutkuyla bağlanıyor. Bu tutkulu taraftarların gönlünü almak için markalar
reklamları ile sahaya iniyor, sponsorlukları ile takımları ve sporcuları
destekliyorlar. Dolayısıyla taraftarlar takımlarının yanında yer alan markaları
da seviyorlar.
Sporseverlik
Bir de sporcuları “roll model” seçen, hatta idolleştiren
sporseverler var. Performansının yanında kişiliği (bazen de seksapeli) ile de
öne çıkan sporcuların takipçisi olmaya bayılıyorlar. Dolayısıyla onların sponsorlarına
da sempati ile yaklaşıyorlar.
İnsanların markanıza daha çabuk ilgi göstermesini
istiyorsanız, onları sporla yakalayın. Tutkuyla izledikleri (Capture Audience =
yakalanmış seyirci) sportif olaylara markanızı, ürününüzü veya mesajınızı
yerleştirerek onların hem bilinçaltlarına yerleşin hem de kalplerinin
derinliklerine.
Yatırım yapmanız gereken branş illa futbol olması da
gerekmiyor. Vestel, Süreyya Ayhan’a yatırım yaparak atletizme bir heyecan
getirdi. İnsanlar da, bu heyecanı kazandırdığı için Vestel’e sempati duydu. Onu
vizyoner gördü. Vestel alarak teşekkür etti.
Sporun markalara sunduğu fırsat iletişimle de bitmiyor. Bir
de işin Spor Spesifik Ticaret boyutu var: Taraftar, aynı zamanda sadık müşteridir.
Tabii ki takımının müşterisi. Onlar, sadece bilet alıp maça gelmez. takımın
renklerini ve amblemini taşıyan bir çok şey satın alır. Öyleyse şu anda
ürettiğiniz ürünü de bu tip taraftarlara satabilirsiniz. Yapmanız gereken tek
şey, kulüpten lisans almak ve ürününüzü takımların kimliğine büründürmek.
Zeynep Bebe, Zeyland markası ile bebek giysileri satıyordu.
Satışlarını artırmak için Beşiktaş ve Galatasaray’dan lisans aldı. Klasik
üretimlerinin yanında, bu klüplerin renklerinde bebek giysileri de ürettiler.
Yepyeni, tutkulu ve sadık müşteriler edindiler. Şimdi sektöründe liderliğe
oynuyorlar.
Sporun her branşı, her yıl daha fazla insanın ilgisini
çekiyor. Sporseverlerin ve taraftarların sayısı sürekli artıyor. Spor,
markalara müthiş fırsatlar sunuyor. Spor platformunu hem iletişim hem de ticari
amaçlı kullanmanın yollarını arayın. Geç kalmayın.
Not: Erken kalkan, çok yol alır.
Web sitem: www.muratsaylan.com