1 Şubat 2016 Pazartesi

Kaç Satıcı İstihdam Etmeli?


Çoğu firmanın geleneksel satış kanalı perakendeci bayilerdir. Firmalar satıcıları aracılığıyla perakendeci bayilere ulaşıp, onlara ürünlerini satar ve onların raflarından tüketiciye ulaşır. Bazı firmalar ise toptancı bayiler ile çalışır ve onlara bölge verir. Toptancı bayiler de kendi satış ekipleri ile bölgelerindeki perakendeci bayilere ulaşır.

Perakendeci bayiler, genelde esnaftır. Bu esnaflar bir ilde veya ilçededir. Bazılarının aynı ilde 2-3 mağazası olabilir. Perakendeci bayilerin çok azı şubeler zincirine sahiptir. Zaten firmalar farklı şehirlerde 5-6 tane satış noktası olan esnafı, iş adamı yerine koyar ve onu farklı bir satış kanalında (zincirler kanalı) değerlendirir. O artık zincir tipi kurumsal müşteridir ve onun profesyonel bir satın alma birimine sahiptir. Esnaflar ise mağazalarında satacakları ürünü bizzat seçen, tedarikçilerle ticareti yürüten ve tüketicilere ürünü tanıtarak satış yapan kişidir (One Man Show durumu).

Esnaflardan oluşan bayi kanalıyla tüm Türkiye’ye nüfuz (penetre) etmek kolaydır. Bu yüzden akla gelen ilk satış kanalı esnaflardan oluşan bayilik ağıdır. Bu kanal geleneksel satış kanallarının başında gelmektedir.  (Diğer satış kanallarına örnek; toptancı bayiler kanalı, e-ticaret siteleri kanalı, franchise bayiler kanalı, firma mağazaları kanalı, fabrika satış mağazası ve sanal mağaza kanalı, doğrudan satış kanalı, ihracat kanalı gibi kanallardır).

Haliyle esnaflardan oluşan geleneksel satış kanalı kalabalıktır. Örneğin halı satan esnaf sayısı Türkiye’de 5 bin civarındadır. Mobilya satan esnaf sayısı ise (zincir markaların mağazaları ve franchise bayileri hariç) 4 bin civarındadır. Perdeci esnaf sayısı 6-7 bin civarındadır. Parke esnafı 3-4 bin civarındadır. Kırtasiyeci esnaf sayısı 10 binin üzerindedir.

Nihai tüketicilere yönelik ürünleri olan firmalar için her ilde bolca bayi adayı olabilecek esnaf bulunmaktadır. Esnaflar arasından markanızı en iyi şekilde temsil edecek ve en çok alımı/satımı yapacak noktayı bulmak ve onunla uzun vadeli verimli iş birliği yapmak için, onları yerinde ziyaret edecek satıcılara ihtiyacınız vardır. Öncelikle satıcı istihdam etmelisiniz. Ama Türkiye çapında var olmak ve pazardan tatmin edici pay almak için kaç tane satıcıya ihtiyacınız olduğunu belirlemek zordur.

Aslında bu noktada sizin ihtiyacınız olan şey; ürünlerinizi satabilecek kaç esnaf olduğunu bilmek, bunlardan sizin partneriniz olabilecek bayi adaylarını tespit etmek olacaktır. Bunu yapabilmek için de Türkiye’yi mantıklı bölgelere ayırmalı ve her bir bölgeyi bir satıcınızın sorumluluğuna vermelisiniz. Satıcınız da sahaya çıkarak sorumlu olduğu bölgeyi taramalı, rakiplerinizin ürünlerini satan bayileri tespit etmeli, bunlardan sizin bayileriniz olabilecekleri belirlemeli, hedeflediği bayi adaylarına da pazarlama yaparak bayi ağınıza katmalıdır. Sonraki aşamada ise; düzenli ziyaretlerle bayilerden sipariş ve tahsilat toplamalı, uzun dönemde de firmanızı/markanızı her bayinin bir numaralı tedarikçisi yapmaya çalışmalıdır. 

Bayilik sistemiyle tüketiciye ulaşan firmaların yönetimi Türkiye’yi kendileri için en efektif satış bölgelerine ayırmalı ve zamanla her bir bölgeye de bir satıcı atamalıdır. Ama maalesef ülkemizde satıcılar bu kurguyla işe alınmaz. Çoğu firma satış bölgesi mantığıyla çalışmaz ve bölgeleri sırayla kapsamayı düşünmez. Satış bölgelerini gelişi güzel belirler. Örneğin bir firma İstanbul’da ve Sakarya’da bayilere sahipken, bu iki ilin ortasındaki Kocaeli’nde hiç bayisi olmayabilir. Veya bir satıcısına İstanbul Avrupa yakasının sorumluluğunu verdiği gibi doğudan ve/veya güneyden de bazı illeri verebilir. Bir satıcıya Ege bölgesi verilirken memleketi Samsun olduğu için bu il de onun sorumluluğuna verilebilir.  Bazı firmalar ülkenin sadece batısına ve ortasına satmaya çalışır ve doğuyla hiç ilgilenmez. Bazı firmalar da sadece kendi bölgesinde satmaya çalışır. Bazı firmalar ise rakiplerin güçlü olduğu bölgelerden çekilir ve sadece niş bölgelerde pazarlama yapar. Hatta bazı firmalar üretim yaptıkları ilde veya bölgede hiç bayi bulundurmayıp, diğer bölgelerle ilgilenebilmektedir. Ez cümle firmaların bulunurluk stratejileri olmadığı gibi, satıcılarına verdikleri bölge sorumluluğu da rasyonel verilere dayanmamaktadır. Bu durumda da en başta hedefler olmak üzere satışa dair pek çok hatanın zincirleme olarak yapılmasını ve nihayetinde satışta başarısızlığı getirmektedir.

Bu blogda bulunan Bayi Kazanmak başlıklı makalemde (http://muratsaylan.blogspot.com.tr/2013/05/bayi-kazanmak.html) bölgeleme konusunu da işlemiştim. Bu yazı sonrasında özellikle büyük firmalardan en efektif bölgelemenin ne olabileceği ve ulusal bulunurluk için kaç satıcı istihdam etmeleri gerektiği konusunda çok soru aldım.

Yurtiçi bayilerinden 50 milyon TL’nin üzerinde ciro elde eden (veya etmeyi planlayan) ve tüm Türkiye de bulunurluk sağlamak isteyen firmalar için cevabım aşağıdaki tablodur.

Bölge
No
Bölgedeki
İller ve İlçeler
Nüfus
Bölge
Nüfusu
Nüfus
Oranı
Tüketimden
Aldığı Pay
Bölgenin
Tüketimden
Aldığı Pay
Bayi
Sayısı
1
İst. Arnavutköy
             236.222  
       3.262.111  
4,17%
0,30%
4,98%
27
İst. Beylikdüzü
             279.999  
0,60%
İst. Büyükçekmece
             231.064  
0,40%
İst. Çatalca
                67.329  
0,08%
İst. Esenyurt
             742.810  
1,00%
İst. Silivri
             165.084   
0,20%
İst. Avcılar
             425.228  
0,70%
İst. Başakşehir
             353.311  
0,60%
İst. Küçükçekmece
             761.064  
1,10%
2
İst. Güngören
             302.066  
       3.325.903  
4,26%
0,55%
5,64%
30
İst. Zeytinburnu
             289.685  
0,50%
İst. Bağcılar
             757.162  
1,15%
İst. Bahçelievler
             602.040  
1,10%
İst. Bakırköy
             223.248  
0,49%
İst. Fatih
             419.345  
0,70%
İst. Bayrampaşa
             272.374  
0,45%
İst. Esenler
             459.983  
0,70%
3
İst. Eyüp
             375.409  
       2.886.880  
3,69%
0,50%
4,49%
25
İst. Gaziosmanpaşa
             501.546  
0,70%
İst. Sultangazi
             521.524  
0,70%
İst. Beşiktaş
             190.033  
0,41%
İst. Beyoğlu
             242.250  
0,40%
İst. Kağıthane
             437.942  
0,58%
İst. Sarıyer
             344.159  
0,60%
İst. Şişli
             274.017  
0,60%
4
İst. Adalar
                15.623  
       2.617.246  
3,35%
0,03%
4,08%
23
İst. Ataşehir
             419.368  
0,70%
İst. Kadıköy
             465.954  
0,80%
İst. Maltepe
             487.337  
0,70%
İst. Ümraniye
             688.347  
1,05%
İst. Üsküdar
             540.617  
0,80%
5
İst. Kartal
             457.552  
       2.565.294  
3,28%
0,70%
3,80%
22
İst. Beykoz
             249.727  
0,40%
İst. Çekmeköy
             231.818  
0,45%
İst. Pendik
             681.736  
1,00%
İst. Sancaktepe
             354.882  
0,45%
İst. Sultanbeyli
             321.730  
0,40%
İst. Şile
                33.477  
0,05%
İst. Tuzla
             234.372  
0,35%
6
Ank. Ayaş
              12.678  
       2.517.820  
3,22%
0,02%
3,72%
21
Ank. Beypazarı
              47.582  
0,07%
Ank. Çamlıdere
                6.479  
0,01%
Ank. Çubuk
              86.055  
0,13%
Ank. Güdül
                8.392  
0,01%
Ank. Kalecik
              13.388  
0,02%
Ank. Keçiören
           889.876  
1,32%
Ank. Kızılcahamam
              25.179  
0,04%
Ank. Akyurt
              30.245  
0,04%
Ank. Elmadağ
              43.776  
0,06%
Ank. Nallıhan
              29.209  
0,04%
Ank. Pursaklar
           133.961  
0,20%
Ank. Kazan
              51.764  
0,08%
Ank. Sincan
           506.950  
0,75%
Ank. Yenimahalle
           632.286  
0,93%
7
Ank. Etimesgut
           527.959  
       2.752.755  
3,52%
0,78%
4,07%
23
Ank. Altındağ
           363.687  
0,54%
Ank. Bala
              21.618  
0,03%
Ank. Çankaya
           922.536  
1,36%
Ank. Evren
                2.847  
0,01%
Ank. Gölbaşı
           122.288  
0,18%
Ank. Haymana
              28.355  
0,04%
Ank. Mamak
           607.878  
0,90%
Ank. Polatlı
           121.858  
0,18%
Ank. Şereflikoçhisar
              33.729  
0,05%
8
İzmir Aliağa
              87.376  
       2.082.017  
2,66%
0,11%
3,83%
22
İzmir Bayraklı
           312.263  
0,54%
İzmir Bergama
           101.917  
0,14%
İzmir Bornova
           435.162  
0,80%
İzmir Çiğli
           182.349  
0,34%
İzmir Dikili
              40.537  
0,07%
İzmir Foça
              28.647  
0,05%
İzmir Karşıyaka
           333.250  
0,72%
İzmir Kınık
              28.052  
0,05%
İzmir Menemen
           156.974  
0,19%
İzmir Konak
           375.490  
0,82%
9
İzmir Balçova
              78.121  
       2.086.398  
2,67%
0,17%
3,62%
21
İzmir Bayındır
              39.925  
0,06%
İzmir Beydağ
              12.276  
0,02%
İzmir Buca
           470.768  
0,85%
İzmir Çeşme
              39.243  
0,07%
İzmir Gaziemir
           132.365  
0,28%
İzmir Güzelbahçe
              29.774  
0,07%
İzmir Karabağlar
           477.238  
0,80%
İzmir Karaburun
                9.403  
0,02%
İzmir Kemalpaşa
           101.693  
0,19%
İzmir Kiraz
              43.615  
0,07%
İzmir Menderes
              83.331  
0,13%
İzmir Narlıdere
              64.712  
0,12%
İzmir Ödemiş
           132.028  
0,18%
İzmir Seferihisar
              36.335  
0,06%
İzmir Selçuk
              35.736  
0,06%
İzmir Tire
              82.102  
0,12%
İzmir Torbalı
           156.983  
0,23%
İzmir Urla
              60.750  
0,12%
10
Adana
          2.165.595  
       3.892.850  
4,98%
2,86%
5,56%
30
Mersin
          1.727.255  
2,70%
11
Karaman
             240.362  
       4.571.732  
5,85%
0,30%
5,15%
27
Antalya
          2.222.562  
2,75%
Konya
          2.108.808  
2,10%
12
Hatay
          1.519.836  
       5.133.928  
6,57%
1,57%
4,65%
26
Kahramanmaraş
          1.089.038  
1,00%
Gaziantep
          1.889.466  
1,53%
Kilis
             128.781  
0,20%
Osmaniye
             506.807  
0,35%
13
Bilecik
             209.925  
       3.223.978  
4,13%
0,45%
5,12%
27
Bursa
          2.787.539  
4,22%
Yalova
             226.514  
0,45%
14
Bolu
             284.789  
       3.295.839  
4,22%
0,60%
5,56%
30
Düzce
             355.549   
0,30%
Kocaeli
          1.722.795  
3,56%
Sakarya
             932.706  
1,10%
15
Edirne
             400.280  
       3.351.582  
4,29%
0,61%
4,95%
27
Kırklareli
             343.723  
0,75%
Tekirdağ
             906.732  
1,33%
Çanakkale
             511.790  
0,78%
Balıkesir
          1.189.057  
1,48%
16
Afyonkarahisar
             706.371  
       3.807.609  
4,87%
0,70%
5,75%
31
Kütahya
             571.554  
0,75%
Eskişehir
             812.320  
1,41%
Manisa
          1.367.905  
2,59%
Uşak
             349.459  
0,30%
17
Aydın
          1.041.979  
       3.590.866  
4,59%
1,39%
5,25%
28
Denizli
             978.700  
1,60%
Isparta
             418.780  
0,45%
Burdur
             256.898  
0,29%
Muğla
             894.509  
1,52%
18
Kırıkkale
             271.092  
       3.861.055  
4,94%
0,49%
4,05%
23
Kırşehir
             222.707  
0,20%
Kayseri
          1.322.376  
1,20%
Aksaray
             384.252  
0,30%
Yozgat
             432.560  
0,39%
Tokat
             597.920  
0,68%
Nevşehir
             286.250  
0,40%
Niğde
             343.898  
0,39%
19
Çankırı
             183.550  
       3.895.639  
4,98%
0,20%
4,73%
26
Kastamonu
             368.907  
0,39%
Sinop
             204.526  
0,20%
Bartın
             189.405  
0,10%
Karabük
             231.333  
0,50%
Zonguldak
             598.796  
0,88%
Amasya
             321.913  
0,29%
Çorum
             527.220  
0,69%
Samsun
          1.269.989  
1,48%
20
Artvin
             169.674  
       5.178.815  
6,63%
0,30%
5,06%
28
Giresun
             429.984  
0,49%
Gümüşhane
             146.353  
0,10%
Ordu
             724.268  
0,69%
Rize
             329.779  
0,40%
Trabzon
             766.782  
0,88%
Bayburt
                80.607  
0,10%
Erzincan
             223.633  
0,19%
Erzurum
             763.320  
0,50%
Sivas
             623.116  
0,67%
Bingöl
             266.019  
0,15%
Elazığ
             568.753  
0,50%
Tunceli
                86.527  
0,09%
21
Batman
             557.593  
    10.251.849  
13,12%
0,30%
5,95%
33
Diyarbakır
          1.635.048  
1,11%
Adıyaman
             597.835  
0,40%
Şanlıurfa
          1.845.667  
1,12%
Mardin
             788.996  
0,51%
Malatya
             769.544  
0,81%
Siirt
             318.366  
0,20%
Şırnak
             488.966  
0,14%
Bitlis
             338.023  
0,10%
Hakkari
             276.287  
0,11%
Muş
             411.216  
0,15%
Van
          1.085.542  
0,42%
Ağrı
             549.435  
0,21%
Ardahan
             100.809  
0,07%
Iğdır
             192.056  
0,10%
Kars
             296.466  
0,20%
    78.152.166  
    78.152.166  
100%
100,00%
100%
550


Yukarıdaki tabloyu halı, ev tekstili, perde, küçük ev aletleri gibi evlere yönelik ürün üreten firmalar için hazırladım ve en fazla 550 bayi hedeflediklerini düşünerek kurguladım. Hesaplamalarımda bölgelerin nüfusunu ve tüketimden aldığı payı esas aldım. (Ki bu veriler TÜİK’de mevcuttur ve her sene tazelenmektedir.) Bölgeleme yaparken illerin (ve ilçelerin) birbirlerine yakınlığını ve dolaşım kolaylığını da göz önünde bulundurdum. Ama tüketim potansiyeli küçük olan illerden büyük alanlı bölgelerin çıkması da kaçınılmaz oldu. Bölgelerdeki bayi sayısını ise; bir satıcının bakabileceği (yönetip, denetleyebileceği) bayi sayısı ile bölgenin tüketim potansiyelini göze alarak, hedeflediğim 550 bayiye ulaşacak şekilde belirledim.   

Türkiye’de varlıklı nüfusun büyük bir bölümü metropollerde yaşamaktadır. Haliyle bu metropollerde tüketim de yüksektir.  Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir en fazla tüketimin yapıldığı illerdir. Dolayısıyla bu illeri ilçelerine ayırarak bölgeleştirdim. Bu sebeple benim önerdiğim bölgelemede bazı illere birden fazla satıcı bakması gerekirken, bazı satıcılar da birden fazla şehre (ili ve ilçeleriyle birlikte) bakması gerekiyor. Örneğin İstanbul’a 5 satıcı bakması gerekirken, doğu ve güneydoğuda bulunan 16 şehre bir satıcının bakması yeterli olacaktır.

Bu tip bölgelemenin bir diğer faydası da; bölgelerin potansiyeli birbirine yakın olduğu için satıcılara eş değer ciro yapma ve prim kazanma fırsatı sunmuş olacaksınız.

Satıcılara bölgesinin potansiyeli oranında hedef vermek gerekir. Eğer sektörünüzdeki toplam yurtiçi tüketimi biliyorsanız, yukarıdaki tabloya bakarak çok kolaylıkla her bir bölgede ne kadarlık bir pazar büyüklüğü potansiyeli olduğunu hesaplayabilirsiniz. Böylece yurtiçi pazar payı hedefinizi satıcılarınıza bölge hedefi olarak verebilirsiniz. Bu sayede tüm satıcılarınıza hakkaniyetli bir hedef vermiş olursunuz. Aksi taktirde bölgesinde yıllar önce çok iyi bir pazar payına sahip olmanızı sağlayan ama 3-4 yıldır bölgesini yavaş büyüten satıcınızı yerebilir; çok zayıf olduğunuz bir bölgeyi alıp her sene sıçratarak büyüten ama henüz bölgesindeki pazar payını şirketin genel pazar payı oranına bile getirememiş bir satıcıyı el üstünde tutabilirsiniz. Bu da satış ekibinizde huzursuzluk yaratacaktır.

Tüm bu argümanlar ışığında, bahsettiğim kriterlere uygun firmalara Türkiye çapında bulunurluk sağlamaları (gerçek manada ulusal marka olabilmeleri) için Türkiye’yi 21 bölgeye ayırmalarını ve 21 satıcı istihdam etmelerini öneriyorum. (Önerdiğim tabloyu gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz)

Not: Ben örneğimi 550 bayi üzerinden kurguladım. Eğer daha fazla bayiye ihtiyaç varsa, örneğin iki katı (1100) bayiye, Türkiye’yi 21 bölgeye değil, 42 bölgeye ayırmanız gerekir. Satıcı sayınız da 42’ye çıkmalıdır. Nitekim, bazı firmalar Türkiye’yi daha fazla bölgeye bölmekte ve bölge sayısı kadar satıcı istihdam etmektedir. Daha fazla bayi demek ilçelerde, hatta semtlerde dahi bayi arayışına girmek demektir.  


Elbette ulusal marka olmak isteyen yeni firmalar da bu tablodan yararlanmalıdır. 21 bölgeden önce 5-6 tanesini hedeflemeli ve o kadar satıcı ile yola çıkmalıdır. Ardından her 4 ayda bir yeni satıcı istihdam ederek yeni bölgeleri kapsama alanına almalıdır. Böyle bir hızla 5 yılda tüm Türkiye’ye yayılmış (her bölgede yeterli bayi sayısına ulaşmış) bir marka sahibi olabilirler.



Web sitem: www.muratsaylan.com

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Marka danışmanları ile ajanslar birlikte çalışabilir mi?

 

Geç de olsa marka sahipleri markalarını yönetmek için her şeyden önce marka danışmanlarından hizmet almaları gerektiğinin farkına varmaya başladı.

 

Marka ismine ailesinin soyadını veya çocuğunun adını koyan, logo ve ambalaj tasarımını matbaa grafikeriyle çözmeye çalışan, markalaşmak için rakibini taklit etmekten başka stratejisi olmayan firmaların hala mevcut olduğu ülkemizde ne mutlu ki; markasını marka danışmanı ile inşaa eden veya markasının yeniden yapılandırmak için marka danışmanı ile çalışan firmalar da var.

 

Yalnız bu duruma reklam ajansları ve halkla ilişkiler ajansları henüz alışık değil. Onlar müşterilerinin bir marka danışmanı ile çalışmasını ve bu marka danışmanının rehberliğinde marka kurgulamayı henüz hazmetmiş durumda değiller. Bu yüzden marka danışmanlarına soğuk bakıyorlar ve onlarla nasıl bir işbirliğine gidebileceklerini henüz kestiremiyorlar.

 

Hoş markaların iletişim tedarikçisi olan reklam ve halkla ilişkiler ajanslarının 40 yıllık geçmişleri olmasına rağmen birbirleriyle anlaştıkları ve müşterek markalara takım ruhuyla hizmet verdikleri söylenemez. Aynı müşteriye hizmet veren reklam ajansı ve halkla ilişkiler ajansı bile birlikte çalışmayı ve marka için ortak strateji yaratmayı becerememişken bir de devreye sonradan giren marka danışmanı ile nasıl iyi geçinebilirler ki, dediğinizi duyar gibi oluyorum. Reklam verenin “esas” stratejik partneri olduklarını düşünen bu iki ajans zaten müşterisinin dijital ajansa, doğrudan pazarlama ajansına, branding ajansına, medya planlama ajansına, sponsorluk ajansına, organizasyon şirketine, araştırma şirketine ve benzeri tedarikçilere başvurmasını bile doğru dürüst hazmedemiyorken marka danışmanı ile birlikte çalışmayı kabullenemezler diye düşündüğünüze eminim.

 

Ama yanılıyorsunuz. Bazı reklam ve halkla ilişkiler ajansları müşterilerine marka danışmanı ile çalışmalarını öneriyorlar. Çünkü bu onların müşterilerine hizmet vermelerini kolaylaştırdığı gibi müşterilerinden hak ettikleri değeri almalarını da sağlıyor. Ayrıca markalaşmak için sadece iletişimin yeterli olmadığını gayet iyi biliyorlar.

 

Birçok KOBİ biraz palazlandı mı, reklam veren olmak için direkt reklam ve/veya halkla ilişkiler şirketine gider. İyi ajanslara rastlarsa ne ala, kötü ajanslara rastlarsa ne fena. Pazarlama zekasına sahip olmayan ajanslar aklına gelen güzel/çarpıcı fikirler ile KOBİ’ye para harcatır. Geri dönüşü başarısız olan bu tür marka iletişim faaliyetleri yüzünden KOBİ’nin ajanslara olan inancı azalır ve sonrasında işi daha ucuz yapacak ajanslar peşinde koşar. Bu yüzden markalarımız hap daha az ücret ödeyeceği ajans peşindedir. İş ucuzlayınca da ajanslar büyüyememekte, karlı çalışamamak ve niteliklerini geliştirememektedirler. Bu döngüyü kıracak yegâne oyuncu marka danışmanlarıdır.

 

Marka danışmanlarının işini iyi yapan ajanslara faydası çoktur ama işini kötü yapan ajanslara da tahammülü yoktur. Kendine güvenen ajanslar marka danışmanı ile birlikte reklam verene hizmet üretmekten çekinmezken, kendine güveni olmayan ajanslar marka danışmanını görmezden gelmeye çalışır veya marka danışmanından köşe bucak kaçar.

 

Marka danışmanlarının iyi ajanslara faydası:

·         Marka danışmanı ile çalışan firmalar markasına yatırım yapması gerektiğini bilir. Marka danışmanı ile çalışan firmalar pazarlamada neler yapmaları gerektiğini ve iletişime ne kadar bütçe ayırmaları gerektiğini iyi bilirler. Marka danışmanı markanın iletişim ihtiyacını çok iyi tespit eder. Bunu hem reklam verene hem de ajanslara iyi anlatır. Böylece reklam yatırımlarının geri dönüşü (ROI) daha etkili olur.

·         Marka danışmanları marka sahibi firmalara pazarlama zekası aşılar. Böylece firma reklamcının ve PR’cının dilinden anlamaya başlar. Marka danışmanı ile çalışan firmalar ajansların önerilerini daha iyi değerlendirir. Güzel fikirler çöpe gitmez.

·         Bildiğiniz gibi kötü reklam yoktur, kötü reklam veren vardır. Marka danışmanları marka sahiplerini bilinçli reklam verene dönüştürür. Bu sayede ajanslar doğru brif alırlar. Marka danışmanı firmanın pazarlama ve satış problemlerine vakıf olarak strateji belirleyecek ve ajansa doğru brif geçecektir. Bunun sonucunda ajanstan sattıracak kadar etkili, dikkat çekecek kadar yaratıcı işler çıkacaktır.

·         Ajanslar bazen reklam veren tarafında bulunan muhataplardan hızlı dönüş alamaz. Ama CC’de marka danışmanı varsa her şey hızlanır. 

·         Marka danışmanı ile çalışan firmalar ajanslarının değerini bilir, ajanslarına hakkını verirler ve saygılı davranırlar.

 

Marka danışmanlarının kötü ajanslara zararı:

·         Marka konumlandırmasını ve marka iletişim stratejisini belirlemiş firmaya (reklamverene) brif dışı iş getiren ajanslar “ne kadar sempatik/kreatif” olsalar da fikirlerini ne reklamverene, ne de marka danışmanına yutturamayacaktır.

·         Kendini olduğundan büyük/tecrübeli/kapasiteli gösteren ajanslar müşterisine “biz 360 derece hizmet üretiyoruz, bütün iletişim bütçeniz bizim üzerimizden geçsin” diyemeyeceklerdir. 

·         Marka danışmanı tarafından bilinçlendirilmiş reklamverene strateji üzerine ahkam kesmeden önce iki kere daha düşünmek zorunda kalacağı için ajans tedirgin olacaktır.

·         Yaratıcı ve etkili işler çıkaramayan ajanslar köşeye sıkışacaktır.

 

Gördüğünüz gibi marka danışmanları sayesinde ajanslar arasındaki haksız rekabet azalacaktır. Sırf bu yüzden reklam ajansları ve halkla ilişkiler ajansları marka danışmanlarının ne iş yaptığını, müşterilerine ve kendilerine nasıl faydaları dokunabileceğini bir an önce öğrenmelidirler.

 

 

Not: Reklamverenler Derneği, Reklamcılar Derneği, Halkla İlişkiler Derneği ve Marka Konseyi bir araya gelerek “bir markaya hizmet veren marka danışmanı ile ajanslar arasındaki işbirliği ve sinerjinin nasıl olması gerektiğini” tartışmaya açmalıdır. Bu tartışmadan çıkacak fikirler ve bilgi, ülkemizden dünya markaları çıkarma yolunda önemli bir kilometre taşı olabilir.




1 Ocak 2015 Perşembe

İletişimin Tarihi Önemi (veya Derslik Önemi)


Duygu ve düşüncelerimizi, bilgi ve tecrübelerimizi, haberleri ve anekdotları, duyduklarımızı ve gördüklerimizi temasta olduklarımıza iletişimle aktarabiliriz. Bu iletişim; sözlü, yazılı veya beden diliyle olabilir.

 

Ağzı olan konuşabilir, kalemi/klavyesi olan yazabilir ama her duyulan, her yazılan anlaşılmaz. Eğer iletişim düzeyimiz (yeteneğimiz) iyiyse konuştuklarımız da yazdıklarımız da daha iyi anlaşılır.

 

Eşimizle, çocuklarımızla, anne-babamızla, kardeşlerimizle, komşumuzla, yakın arkadaşlarımızla, uzak arkadaşlarımızla, çalışma arkadaşlarımızla, astlarımızla, üstlerimizle, patronlarımızla kurduğumuz iletişimin kapsamı, kalitesi ve başarısı elbette birbirinden farklı olacaktır. Önemli olan “nabza göre şerbet misali” kiminle, nerde, ne zaman, hangi şartlar altında nasıl iletişim kurduğumuzun farkına vararak iletişimimizi kurgulayabilmektir.

 

İyi iletişim becerilerine sahipseniz sosyal hayatta daha mutlu olabilir, iş hayatında da daha başarılı olabilirsiniz.

 

Hal böyleyken iletişim üzerine ne kadar düşündük, ne kadar okuduk, ne kadar araştırdık, ne kadar ders aldık?

 

Harbiden ilk ne zaman iletişim dersi aldınız?

 

Gelin önce tarihi kişiliklerden iletişim dersleri alalım, sonra sözü varacağı noktaya ulaştıralım.

 

11. yüzyılda yaşamış Karahanlı Türkü olan Yusuf Has Hacib devlet adamlarına başarılı olmaları için öğütler veren kitabı Kutadgu Bilig’de (Kutlu Bilgi) “insanda dilince değişir kader, ya yurda baş olur, ya başı gider” diyerek başta padişah olmak üzere tüm devlet yöneticilerine iletişimin önemini vurgular. Eserinde, yöneticilerin davranışlarıyla ve hitabetiyle iletişim içinde olduğunu, hareketlerine ve sözlerine dikkat etmeleri gerektiğini söyler.  Bu eser, yöneticilerin sadece bilgi ve yetenekleriyle değil, aynı zamanda iletişim becerileri ve ahlaki değerleriyle de liderlik yapmaları gerektiğini öğütler.

 

Yusuf Has Hacib eserinde; yöneticilere danışmanın ve danışmanları dinlemenin önemini vurgular. Ona göre iyi bir lider, çevresindeki akıllı insanların görüşlerine değer verir ve istişarede (görüş alışverişinde) bulunur. İletişimde adaleti ve eşitliği sağlamak önemlidir. Yönetici, herkesin söz hakkına sahip olduğunu kabul etmeli ve adaleti gözetmelidir. İletişimde dürüstlük ve doğruluk önemlidir. Yönetici, sözlerinde dürüst ve doğru olmalıdır. Yanıltıcı veya yanlış bilgi vermekten kaçınmalıdır. Yönetici, halkın ve çalışanların ihtiyaçlarını ve duygusal durumlarını anlamaya çalışmalıdır. Empati, iyi iletişim için temel bir özelliktir. Eser, yöneticilere halkla iyi ilişkiler kurmanın önemini anlatır. İyi bir lider, halkın güvenini kazanmalı ve onların destek ve işbirliğini sağlamalıdır. Eser, kötü sözlerden ve kabalıktan kaçınmanın önemini vurgular. Yönetici, nazik ve saygılı bir iletişim tarzı benimsemelidir. Yönetici, davranışları ve iletişimiyle iyi bir örnek olmalıdır. Diğerleri için ilham kaynağı olmalıdır.

 

Gördüğünüz gibi iletişimin önemi günümüze ait değildir, insanlık, iletişimin değerini binlerce yıl önce keşfetmiş ve nasıl olması gerektiğini neredeyse günümüzdekine eş değer bir şekilde vurgulamıştır.

 

Eskilerden devam edelim.

 

“Savaş Sanatı” adlı eseriyle ünlü olan ve MÖ 6. veya 4. yaşadığı sanılan Çinli bilge Sun Tzu, ordu komutanlarının ve devlet liderlerinin doğru iletişimle zafer kazanabileceğini belirtir.

  • ·         Sun Tzu, iletişimde dürüstlük ve güvenilirliğin önemini vurgular. Liderler ve askeri komutanlar, askerlerinin güvenini kazanmalıdır.
  • ·         Sun Tzu, liderlerin ve komutanların net ve yönlendirici talimatlar vermesi gerektiğini belirtir. Talimatlar muğlak olmamalı ve birbirleriyle tutarsız olmamalıdır. Ona göre iyi iletişim, birliklerin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olur.
  • ·         Sun Tzu, dinlemenin önemini vurgular. Hem askeri liderler hem de devlet adamları altlarındaki kişilerin görüşlerini dinlemeli ve değerlendirmelidir.
  • ·         Sun Tzu, komutanların askerlerini iyi motive etmeleri gerektiğini belirtir. Motivasyonu artırmak için iyi iletişimin şart olduğunu söyler.
  • ·         Sun Tzu, bazen sessizliğin ve gizliliğin iletişimin bir parçası olarak kullanılmasını önerir. Rakiplerinizi şaşırtmak ve kendi planlarınızı saklamak için sessiz kalmak bazen stratejik bir avantaj sağlayabilir.

 

Felsefe, etik, politika ve toplumsal düzen gibi birçok konuyu ele almış olan antik Yunan düşünürü Platon (MÖ 424-348) başta “Devlet” olmak üzere pek çok eserinde iletişimin önemini eğitim ve liderlik bağlamında ele alır. Onun felsefi düşüncesi, iyi bir iletişimin, insanların düşünme yeteneklerini geliştirdiğini ve toplumun daha adil ve düzenli bir şekilde işlemesine katkı sağladığını öne sürer.

  • ·         Platon, ideal bir toplumu ve yönetimi tasvir ederken eğitimin önemini vurgular. Eğitim, bireylerin düşünme yeteneklerini geliştirir ve iletişim becerilerini artırır. İyi bir eğitim, toplumun daha iyi iletişim kurmasına yardımcı olur. Bireyleri arasında iyi iletişim olan topluluklar daha az iç çatışma yaşar, birbirlerine daha sadık olurlar, dışarıya karşı daha çok birlik olurlar der.  
  • ·         Platon, liderlerin iyi iletişim becerilerine sahip olmaları gerektiğini belirtir. İyi bir lider, halkla etkili bir iletişim kurmalı ve toplumun ihtiyaçlarına duyarlı olmalıdır. Halkın arasına karışabilmeli, dertleri dinlemeli, yapamadıklarını açıklayabilmelidir. Halkıyla yüzleşmekten çekinmemelidir.
  • ·         Platon, iletişimin dürüstlük ve doğruluk temelinde olması gerektiğini vurgular. Yöneticilerin ve bireylerin iletişimlerinde yalan ve manipülasyondan kaçınması gerektiğini öğütler.
  • ·         Platon, dilin önemini ve retorik sanatının (konuşma sanatı) etkili iletişimde nasıl kullanılması gerektiğini ele alır. İyi bir konuşma, duygusal ve mantıklı açıdan ikna edici olmalıdır.
  • ·         Platon, iletişim sırasında karşılaşılan olası engelleri de tartışır. Önyargılar, yanlış anlamalar ve kötü niyetli iletişim, toplumun düşünce ve iletişim özgürlüğünü engelleyebilir.
  • ·         Platon sanatın ve felsefenin halkların kültürünü ve iletişimini iyileştirme gücüne sahip olduklarını söyler. Devlet adamlarının ve aristokratların sanatçıları ve filozofları desteklemesi gerektiğini söyler.

 

Yaklaşık 2400 yıl önce yaşamış olan ünlü Yunanlı filozof Aristoteles (MÖ 384-322) Retorik (konuşma sanatı) adlı eserinde etkili iletişim ve söylem sanatının önemini ele almıştır.

  • ·         Aristo, bu kitabında, konuşmanın temel amacının insanları ikna etmek olduğunu belirtir. Aristo’ya göre; İyi bir konuşma, dinleyicilerin düşünce ve duygularını etkileyerek onları istenen sonuca yönlendirmelidir.
  • ·         Aristo’ya göre; konuşmacının dinleyicileri iyi anlaması ve onların ihtiyaçlarına ve duygularına dikkat etmesi önemlidir. İletişim, dinleyicileri anlama ve onları etkileme sanatıdır.
  • ·         Aristo’ya göre; iyi bir konuşma, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini içermelidir. Konuşma, mantıklı bir sırayla ilerlemelidir. Aristo, iletişimde kullanılan argümanların mantıklı ve tutarlı olması gerektiğini vurgular. Argümanların içeriği, konuşmanın etkililiğini belirler. Konuşma yapmadan önce konuyu iyi bir şekilde anlamak ve hazırlık yapmak gerektiğini belirtir. Bilgi eksikliği veya yetersiz hazırlık, konuşmanın etkisini azaltabilir.
  • ·         Aristo, konuşma sanatını (retoriği) öğrenmek ve geliştirmek için sürekli çalışma (pratik yapma) gerektiğini söyler.

 

Bilgelerin ve filozofların iletişim hakkında söylediklerini dinledik. Bilgelere ve filozoflara değer vermeyenleriniz olabilir. O zaman peygamberlerin ve dinlerin iletişimin önemi üzerine neler dediğine bakalım.  

 

MÖ 7 veya 6. yüzyılda İran’da yaşadığı tahmin edilen ve Zerdüştlüğün kurucusu olan Zerdüşt’e göre iletişim; insanların daha iyi ilişkiler kurmalarını ve toplumlarını daha adil ve sevgi dolu bir şekilde şekillendirmelerini teşvik eder.

  • ·         Zerdüştlük öğretileri, insanların iyi düşünce, iyi söz ve iyi eylemde bulunmalarını teşvik eder. İletişimde iyi sözler ve düşüncelerin kullanılması önemlidir.
  • ·         Zerdüştlük, insanların dürüst ve doğru olmalarını vurgular. İletişimde doğruluk ve dürüstlük öne çıkarılır.
  • ·         İletişimde adalet ve eşitlik önemlidir. Herkesin söz hakkına sahip olması ve adil bir şekilde dinlenmesi gerektiği öğütlenir.
  • ·         Zerdüştlük, şiddetten kaçınılmasını öğretir. İletişimde şiddet içeren dil ve davranışlardan kaçınılmalıdır.
  • ·         İnsanların birbirlerinin acılarını anlamaları ve yardımcı olmaları teşvik edilir. İletişimde empati ve yardımseverlik önemlidir.
  • ·         İletişimde samimiyet ve samimi niyetler önemlidir. İyi bir iletişim, samimiyet ve açıklık üzerine kurulmalıdır.
  • ·         Zerdüştlüğe göre; İnsanlar, iyi bir itibar kazanmalı ve diğerleri tarafından güvenilir ve saygı duyulan kişiler olmalıdır.

 

MÖ 6 veya 5. yüzyılda Hindistan'da yaşadığı tahmin edilen ve Budizm'in kurucusu olduğu düşünülen din adamı Siddhartha Gautama, namı diğer Buda, öğretilerinde iletişime doğrudan bir vurgu yapmasa da, insanlar arasındaki ilişkileri ve iletişimi iyileştirmeye yönelik bazı önemli söylemleri vardır. Buda'nın öğretileri, iletişimde saygı, dürüstlük, anlayış ve şiddetsizlik gibi değerleri vurgular ve bu değerler, insanların daha sağlıklı ve pozitif ilişkiler kurmalarına yardımcı olacağını söyler.

  • ·         Budizm, şiddetsizlik ilkesine dayanır, yani şiddetten kaçınılmalıdır. İletişimde şiddet içeren dil ve davranışlardan kaçınılmalı, saygılı ve nazik bir iletişim tarzı benimsemelidir.
  • ·         Buda'nın Ödünsüz Sekiz Katı Yol'un bir parçası olarak "Doğru Konuşma" prensibi vardır. İnsanların dürüst, doğru ve anlayışlı bir şekilde konuşmaları teşvik edilir.
  • ·         Budizm, empati ve merhameti önemser. İnsanlar başkalarının duygularını anlamaya ve acılarına karşı merhametli olmaya teşvik edilir.
  • ·         Budizm, bilgelik ve anlayışın önemini vurgular. İyi bir iletişim, anlayışlı ve düşünceli bir şekilde gerçekleşmelidir.
  • ·         Buda, öfkenin ve kızgınlığın insanları olumsuz bir şekilde etkileyebileceğini öğütler. İletişim sırasında öfke kontrolünün önemi vurgulanır.
  • ·         İletişimde iyi niyet ve samimiyet önerilir. İnsanlar arasında dürüstlük ve olumlu niyetlerle iletişim kurulmalıdır.
  • ·         Buda'nın öğretileri, zihinsel disiplinin önemini vurgular. İyi bir iletişim için zihinsel farkındalık ve huzur gereklidir.

 

Hz. Musa ve diğer Yahudi peygamberler, iletişimin önemi ve değeri hakkında Tevrat'ın öğretilerini ve kutsal metinlerini takip ederek bir dizi öğüt ve öğreti sunmuşlardır.

  • ·         İletişimde dürüstlük ve doğruluk temel bir öneme sahiptir. İnsanlar birbirlerine karşı doğru ve dürüst olmalıdır. Yalan söylemekten kaçınılmalıdır.
  • ·         Nazik ve saygılı bir iletişim tarzı teşvik edilir. İnsanlar birbirleriyle anlayışlı, saygılı ve düşünceli bir şekilde iletişim kurmalıdır.
  • ·         İletişimde empati yapmak ve başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamak önemlidir. İnsanlar birbirlerine destek olmalıdır.
  • ·         İnsanlar birbirlerine sevgi ve saygı göstermelidirler. İletişimde sevgi ve saygı, sağlam bir temel oluşturur.
  • ·         İyi bir iletişim, iyi niyetle yapılmalıdır. Başkalarına zarar vermek veya kötü niyetli bir şekilde iletişim kurmak yerine, iyilik ve yardımcılık özendirilir.
  • ·         İletişimde adalet ve eşitlik önemlidir. Herkes adil bir şekilde dinlenmeli ve söz hakkına sahip olmalıdır.
  • ·         İyi bir iletişimde güzel ve anlamlı sözler kullanılmalıdır. İyi bir iletişim, insanların birbirlerini etkilemesine ve olumlu değişiklikler yapmasına yardımcı olur.
  • ·         İletişim, insanların birbirlerine yardım etmeleri ve destek olmaları için bir araç olarak görülür.

 

Hristiyanlığın kurucusu Hz. İsa’nın İncil'deki öğretileri, iletişimin önemi ve değeri hakkında da bazı önemli mesajlar içerir. Hz. İsa'nın vaazları ve öğretileri, toplum içinde insanlar arasındaki adaletin ve dürüstlüğün korunması gerektiğini vurgular. İsa'nın öğretileri, dürüstlük, sevgi, empati ve yardımseverlik gibi değerleri iletişimde merkeze koyar ve insanların birbirleriyle daha iyi iletişim kurmalarını öğütler.

  • ·         İncil'de Hz. İsa, dürüstlük ve doğruluk ilkesini vurgular. Yalan söylemekten ve ikiyüzlülükten kaçınılması gerektiğini öğütler.
  • ·         Hz. İsa'nın en ünlü öğretilerinden biri "Altın Kural"dır. "İnsanlara, sizin de insanlara davranmasını istediğiniz gibi davranın" şeklinde ifade edilir. Bu kural, empati ve sevgi temelinde iyi bir iletişimi teşvik eder.
  • ·         Hz. İsa, bağışlama ve merhameti önemser. İncil'de, insanlar arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde bağışlama ve merhametin kullanılması gerektiğine dair öğretiler bulunur.
  • ·         Hz. İsa, insanların başkalarının acılarını ve ihtiyaçlarını anlamalarını teşvik eder. Yardımseverlik ve empati, iyi bir iletişimde önemli bir rol oynar.
  • ·         Hz. İsa'nın öğretilerinde sevgi ve insanlar arasındaki sevgi bağlarının güçlendirilmesi önemlidir. İyi bir iletişim, sevgi ve saygı üzerine kurulmalıdır.
  • ·         Hz. İsa, insanların birbirlerine yardım etmeleri gerektiğini öğütler. İyi bir iletişim, insanların birbirlerine yardımcı olmasını kolaylaştırır.

 

Bir iletişim bilgesi olan İslam peygamberi Hz. Muhammed’in iletişime dair pek çok hadisi vardır.

  • ·         Hz. Muhammed, konuşmada dürüstlüğün önemini vurgular. Müslümanlar dürüst olmalı ve yalan söylemekten kaçınmalıdır.
  • ·         Hz. Muhammed, güzel ve nazik sözlerin kullanılmasını teşvik eder. İnsanlar birbirlerine saygılı ve nazik bir şekilde konuşmalıdır.
  • ·         Hz. Muhammed, insanların birbirleriyle iyi iletişim kurmalarını öğütler. Tartışma ve çatışmalardan kaçınılmalı, anlaşmazlıklar sakin bir şekilde çözülmelidir.
  • ·         Hz. Muhammed, insanların birbirlerinin duygularını anlamalarını ve empati yapmalarını teşvik eder. Başkalarının acılarına ve ihtiyaçlarına duyarlı olunmalıdır.
  • ·         Hz. Muhammed, bilginin paylaşılmasını ve öğretmenin önemini vurgular. Öğrenmek ve öğretmek, toplumun bilgeliğini artırır.
  • ·         Hz. Muhammed, insanların iyi bir itibar kazanmalarını ve diğerleri tarafından güvenilir ve saygı duyulan kişiler olmalarını teşvik eder.
  • ·         Hz. Muhammed, sükunetin önemini anlatır. Özellikle öfke anlarında sakin olunmalı ve düşünce ve hisler iyi bir şekilde ifade edilmelidir.
  • ·         Hz. Muhammed, insanların birbirlerine yardım etmelerini ve iyilik yapmalarını teşvik eder. İyi bir iletişim, insanlar arasında yardımlaşmayı kolaylaştırır.
  • ·         Hz. Muhammed tüm ilişkilerinde adil, dürüst, sabırlı, merhametli ve cömertti. Hz. Muhammed “El-Emin (güvenilir) olarak bilinirdi. Sözünün eriydi. Kul hakkına çok önem verirdi. Birinin sözünü kestiği zaman bile kul hakkı yediğini düşünürdü. Ayrım yapmadan herkesle diyalog kurardı. Daha peygamber olmadan önce içinde Musevi’nin de, Hristiyan’ın da, Zerdüşt’ün de, Sabii’nin de, putperestin de olduğu, amacı toplumda ve yönetimde ahlaki değerleri ve adaleti yükseltmek olan Erdemliler İttifakı adlı grubun aktif bir üyesiydi. Hz. Muhammed herkese karşı, bilhassa yakınındakilere karşı cömertti. Kervan ticaretinde iyi gelir elde ettiği zaman, kendisine yetecek kadar olanı alır, fazlasını kervanda görevli çalışanlara ve kölelerine dağıtırdı. Hz. Muhammed istişareyi severdi. Çevresindekilerin görüşlerini alarak karar verirdi.

 

Gördüğünüz gibi; peygamberler de iletişimin önemini vurgulamışlar, örnek bir iletişimci olmuşlardır.

 

Ünlü psikolog ve iletişim uzmanı Doğan Cüceloğlu bakın iletişim konusunda neler diyor?

  • ·         İletişim insanlar arasındaki ilişkilerin temelini oluşturur. İnsanlar, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için iletişim kurarlar. Bu nedenle sağlıklı ve etkili iletişim, sağlıklı insan ilişkilerinin temelidir.
  • ·         Cüceloğlu, iletişimin sadece sözlü iletişimden ibaret olmadığını, duygusal anlayış ve empati gerektirdiğini belirtir. İnsanların birbirlerini anlamaları ve duygusal olarak desteklemeleri, iletişimi güçlendirir.
  • ·         İletişim, bireylerin kişisel gelişimine katkı sağlar. Kendi düşüncelerini ve duygularını ifade etmek, özgüveni artırır ve duygusal zeka üzerinde olumlu etkiler yapar.
  • ·         Doğan Cüceloğlu, toplum içinde uyumun ve işbirliğinin iletişim sayesinde mümkün olduğunu söyler. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıkların ve çatışmaların çözümü de etkili iletişimle mümkün olur.
  • ·         İletişim, bilgi ve deneyimlerin paylaşılması için önemlidir. Bilgi paylaşımı sayesinde toplumlar ilerler ve yeni bilgilere erişim sağlanır.
  • ·         Cüceloğlu, iletişimin bir problem çözme aracı olduğunu belirtir. İnsanlar iletişim yoluyla sorunları tartışabilir, farklı görüşleri dinleyebilir ve ortak çözümler bulabilirler.
  • ·         İletişim, bireylerin düşüncelerini ve fikirlerini özgürce ifade etme hakkını destekler. İfade özgürlüğü, demokratik toplumların temel taşlarından biridir. İnsanlar sadece siyasette değil, ikili ilişkilerinde de kendini özgürce ifade edebilmelidir. Kimse kimsenin görüşünü kısıtlamaya çalışmamalıdır.
  • ·         Doğan Cüceloğlu'nun iletişimin önemine dair görüşleri, insan ilişkileri, kişisel gelişim ve toplumsal uyum açısından iletişimin merkezi rolünü vurgular. Ona göre, etkili iletişim insanların daha sağlıklı, mutlu ve toplumsal açıdan başarılı bir yaşam sürdürebilmeleri için temel bir beceridir.

 

İletişimin önemini, insanlık neredeyse yazıyı icat ettiğinden beri vurgulamaktadır. İletişim bu kadar önemliyken, neden ilkokullarda, ortaokulda ve/veya lisede iletişim dersleri olmaz?

 

Bilirsiniz; iletişim yoksa, iletişimsizlik vardır.

 

İletişimsizlik yüzünden başımıza pek çok kötü şey gelmiştir. Geç kalmışızdır, yanlış yapmışızdır, yanlış anlaşılmışızdır, yanlış anlamışızdır, ziyan etmişizdir, çatışmalar yaşamışızdır, küsmüşüzdür, boşanmışızdır, kovulmuşuzdur, rezil olmuşuzdur ve daha pek çok olumsuzluklar yaşamışızdır.

 

İletişimsizlik yaşam kalitemizi böylesine bozuyorsa, çocuklarımıza erken yaşlarda iletişimin önemini anlatmamız, doğru iletişim için yapacaklarını söylememiz ve göstermemiz gerekmez mi?  

 

Çocuklarımızın, torunlarımızın ve gelecek nesillerin daha az iletişim sorunu yaşaması için, birlikte daha mutlu yaşamaları için İletişim Dersleri başlasın, diyorum.

 

Siz ne dersiniz?