1 Şubat 2021 Pazartesi

Hızlı ve Öfkeli (Filmi Çekilir, Patronu Çekilmez)

 

(Bu makale aşırı sinirli patronları rehabilite etmek için kaleme alınmıştır. Hafif sinirli patronlar için yazılmamıştır. Yine de okumalarında fayda olabilir. Ama okuyup da gücenmek yok, çünkü size yönelik değil burada yazdıklarım, kronik sinirliliğe sahip patronlar kendileriyle yüzleşsinler diye yazdım bu makaleyi. Sinirli olmayan patronlar ise bu makaleyi es geçsinler, huzurlu huzurlu para kazanmaya devam etsinler, onlara selam olsun.)

 

………………… Bölüm 1 …………………

 

Sinirli patronsanız, hele hele sinirliliğiniz kronik bir hale gelmişse sizin için üzülüyorum, ama sizinle çalışanlara daha da üzülüyorum.

 

Sinirli olmanızın, öfkelenmenizin sebebi çalışanlarınız zannediyorsunuz, ama aslında öfkenizin sebebi bizzat kendinizsiniz. Sürekli sinirli olmayı marifet sanıyor alt benliğiniz. İzlediğinizi filmler, diziler “patron dediğin sinirli olur”, “liderlik sinirlilikten geçer”, gibi düşünceler oturtmuş kafanıza. Sinirli olursanız herkes daha çok çalışır, herkes daha çok dikkatli olur, herkes daha iyi karar alır zannediyorsunuz. Sinirli olursanız, sert gözükürseniz disiplin sağlar, verimlik artar, maliyetler düşer, hatalar azalır sanıyorsunuz.

 

Sanrılarınız sizi fena halde yanıltıyor.

 

Sinirli olmanız işinize hiç yaramayacak, tam tersi işleriniz olduğu yerde sayacak, sonra da tepe taklak gidecek. Sinirlilik size hiçbir şey kazandırmayacak, tam tersi kaybettirecek.

 

Bir an önce sinirlerinizi aldırın, öfkenizden kurtulun. Siz de huzur bulun, çalışanlarınız da huzur bulsun.

 

Ben sinirli patron sayılmam” demeyin. Eğer aşağıdakileri sık sık ve uzun süredir yapıyorsanız siz sinirli patronsunuzdur.

·         Çalışanlarınıza selam vermeyi gereksiz buluyorsanız.

·         Suratınız sirke satıyorsa, kaşlarınız çatıksa.

·         Sürekli stresli ve gerginseniz. Barut fıçısı gibi dolaşıyorsanız.

·         Bağırıp, çağırıyor, küfürler savuruyorsanız.

·         Küçük olaylar veya durumlar karşısında hızla öfkeleniyorsanız.

·         Öfkelendiğinizde gözünüz kimseyi görmüyorsa, suçlu suçsuz herkesin kalbini kırıyorsanız.

·         Sabırsızsanız. Beklemekten ve bekletilmekten irrite oluyorsanız. İstediklerinizin hemen yapılmasını, anında sonuç almak istiyorsanız.

·         Eleştirilmekten nefret ediyorsanız.

·         Duygusal tepkilerinizi yoğun ve abartılı şekilde veriyorsanız.

·         Çalışanlarınızın duygularını, saygınlığını hiç önemsemiyorsanız.

·         Çalışanlarınıza sinirlenmeyi kendinize hak görüyorsanız.

 

Yukarıda saydıklarımın yarısı bile size uyuyorsa siz kronik sinirli bir patronsunuz demektir.

 

Bu makaleyi sonuna kadar okuduğunuzda sinirli patron olmanın size neler kaybettirdiğini daha iyi anlayacaksınız. (Ama sonuna kadar okursanız anlayabilirsiniz) Yazdıklarım canınızı acıtsa da okumayı bırakmayın. Beyninizin alt katmanlarına üs kurmuş sinirden sizi kurtarmak için biraz sarsılmanızda fayda var. (Biliyorum sabrınız az ama sinirden kurtulmak istiyorsanız bu uzun makaleyi sonuna kadar tahammül ederek okumalısınız.)

 

Başlayalım.

 

·         Sinirli patronsanız, sabır gibi yüce bir erdemden yoksun olduğunuz bilin.

·         Sinirli patronsanız, içinizde bir yerlerde bir diktatör yaşadığını, size faşist duygular pompalayan bu diktatörün kuklası olduğunuzu bilin.

·         Sinirli patronsanız, çalışanlarınızın köleniz olmadığını, onlara kaba davranamayacağınızı, onlara istediğiniz her şeyi yaptıramayacağınızı, saygı görmeyi hak eden özgür ve eşit bireyler olduğunu bilin.

·         Sinirli patronsanız, çalışanlarınız sizden fakir olabilir ama sizin kadar gururlu olduğunu bilin.

·         Sinirli patronsanız, sadece kendinizi akıllı zannettiğiniz, çalışanlarınızı aptal ve işe yaramaz gördüğünüz için sinir krizleri geçirdiğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, egonuzun başkalarınıza sinirlenmenizi reva gördüğünü bilin. Egosentrik (ben merkezli, bencil) olduğunuzun da bilindiğini bilin.

·         Sinirli patronsanız, kendinizi hızlı karar veren, hızlı hareket eden gördüğünüz, çalışanlarınızı ise hımbıl ve yavaş bulduğunuzu için öfke nöbetleri geçirdiğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, kibirli olduğunuzu bilin. Kendinizi diğer insanlardan üstün gördüğünüz ve üstünlük göstermek istediğiniz için sinirlendiğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, derinlerde bir yerde çalışanlarınızı düşmanınız zannettiğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, kendinize kızamadığınız için çalışanlara kızdığınızı cümle alemin bildiğini bilin.

·         Sinirli patronsanız, çalışanlarınıza psikolojik şiddet uyguladığınızı bilin.

·         Sinirli patronsanız, sadece çalışanlara değil; eşinize, çocuklarınıza, annenize-babanıza ve kardeşlerinize de dünyayı zindan ettiğinizin bilindiğini bilin.

·         Sinirli patronsanız, işleri nasıl yöneteceğinizi, nasıl sistem kuracağınızı bilemediğinizden sinirlendiğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, işleri iyileştirmek için ne yapacağınızı bilmediğinizden sert görünmeye çalıştığınızı herkesin bildiğini bilin.

·         Sinirli patronsanız, işinizin sürdürülebilirliğine dair manik depresif bir bakış açınızın olduğunu bilin. (İşlerinizin büyüyeceğine dair umutlarınız ve inancınız birden coşuyor, bir süre sonra da derin bir karamsarlığa kapılıyorsunuz, değil mi?) 

·         Sinirli patronsanız, yetersizlik kompleksinizin buna neden olduğunun bilindiğini bilin.

·         Sinirli patronsanız, detaylara kafa taktığınız, detaylarda boğulduğunuz, pireyi deve yaptığınız, ota boka karıştığınız, kontrol manyağı olduğunuz için işin bütününü göremediğinizi, bu yüzden sistem kuramadığınızı bilin.

·         Sinirli patronsanız, sebep olduğunuz korku iklimi yüzünden çalışanlarınızın sizden pek çok bilgiyi sakladığını bilin.

·         Sinirli patronsanız, çalışanlarınız size soru sormaktan çekindiği için pek çok işi beklettiklerini, sizden bir şey öğrenmeye çalışmadıklarını bilin.

·         Sinirli patronsanız, berbat bir sosyal hayatınız olduğu için işkolik olduğunuzun bilindiğini bilin.

·         Sinirli patronsanız, IQ’nuz yüksek olabilir ama EQ’nuz, yani duygusal zekanız çok düşük, bunu bilin.

·         Sinirli patronsanız, insan haklarını çiğnediğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, belki para kazanabileceğinizi ama hiç insan kazanamayacağınızı bilin.

·         Sinirli patronsanız, ne kadar sinirlenirseniz sinirlenin, hiçbir şeyi sinirlenerek çözemeyeceğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, sittin sene sinirlenmeye devam edeceğinizi, yaşlılıkta da aksi bir insan olacağınız, kendi sinirinizde boğulup, bu dünyadan göçeceğinizi bilin.

·         Sinirli patronsanız, hiç sevilmediğinizi ve hiç sevilmeyeceğinizi bilin. Arkanızdan “ruh hastası” dediklerini ve kötü anıldığınızı bilin.

·         Sinirli patronsanız, cenazenize az kişinin katılacağını, pek çok kişiden helallik alamayacağınızı bilin.

·         Sinirli patronsanız, hiç çekilmediğinizi bilin. (bu da başlığa gönderme 😊)

 

Nasıl? Yeterince sarsıldık mı?

 

Etrafınıza iyi bakın. Pek çok patron sinirlenmeden, sinir gösterileri yapmadan, çalışanlarına bağırmadan, sağa sola küfretmeden işlerini yönetiyor ve şirketini büyütebiliyor. Onlar bunu yapabiliyorsa, siz de yapabilirsiniz. Sakin olmayı, çalışanlarınıza saygılı olmayı, insanları sevmeyi siz de becerebilirsiniz.

 

Üç kuruşluk dünyada kimsenin kalbini kırmanıza gerek yok. Evlerinize ev, arsalarınıza arsa katmak, pahalı arabanızı daha da pahalısıyla değiştirmek için dikili ağacı dahi olmayan, toplu taşımayla işe gelen çalışanlarınıza dünyayı zehretmenize gerek yok. Maaşlarını veriyorsunuz diye çalışanlarınıza köle muamelesi yapmanıza gerek yok. Çalışanlarınız kalpsiz robotlar değil. Onları azarlarsanız, onları aşağılarsanız, onlara hakaret ederseniz KALPLERİ KIRILIR. Siz kalpsiz olabilirsiniz, ama onların kalbi var. Siz taş kalpli olabilirsiniz, ama onlar iyi kalpli.

 

………………… Bölüm 2 …………………

 

Çalışanlarını insan yerine koymayan, kaba kuvvetle korkutan, kovmakla tehdit eden patron mobbing suçu işliyor demektir.

 

Mobbing, iş yerinde sistematik olarak bir kişiye veya bir gruba yönelik sürekli olarak düşmanca davranışlar sergilemektir. Mobbing, kurbanın fiziksel olarak saldırıya uğramadığı psikolojik bir şiddet biçimidir. Bu nedenle kurbanlar genellikle psikolojik stres, anksiyete, depresyon, yorgunluk ve fiziksel sağlık sorunları gibi sonuçlar yaşarlar. Bu yüzden mobbing ciddi bir zorbalık ve saldırı türüdür. Birçok ülke, mobbingi yasal bir suç olarak tanımlamış ve cezai düzenlemeler getirmiştir. Türkiye de onlardan biridir. Mobbing yapan kişi suç işlemiş demektir. Mobbing yapan kişi zorbadır, vicdansızdır, günahkardır, ahlaksızdır.

 

Sinirli patronların pek çoğu “sinirlilik gösterileriyle” çalışanlarına mobbing yaptığının farkında bile değildir. Sorsan kendini çalışanlarına karşı melek zanneder. İnsanlıktan çıkmıştır, suç işlemiştir ama haberi yoktur.

 

Bilmiyorsanız öğretelim. Aşağıdakilerden birini dahi çalışanlarınıza yapıyorsanız bu mobbinge girer.  

 

·         Sürekli eleştirmek.

·         Azarlamak.

·         Hakaret etmek.

·         Küfretmek.

·         Küçük düşürmek.

·         Alay etmek.

·         İtibarını zedelemek.

·         Tembellikle suçlamak.

·         Aklıyla alay etmek.

·         Korkutmak.

·         Cinsiyeti, milliyeti, kökeni, inancı, rengi, yaşlılığı, cinsel yönelimi veya diğer kişisel özelliklerini küçümsemek.

·         Arkasından konuşmak. Arkasından küfretmek.

·         Diğerlerini ona karşı dolduruşa getirmek, kışkırtmak.

·         İncir çekirdeğini doldurmayacak konulara aşırı tepkiler vermek.

·         Cezalandırmakla korkutmak.

·         Görevden almak, proje takımından çıkarmak, pozisyonunu düşürmek.

·         Onu da ilgilendiren konulardaki toplantılara çağırmamak.

·         Dayakla korkutmak.

·         Kovmakla tehdit etmek.

·         Odadan kovmak.

·         Telefonu yüze kapamak.

·         Küsmek, yüzüne bakmamak.

·         Molalarını iptal etmek.

·         Yemeğe çıkmama cezası vermek.

·         Zorla fazla mesaiye kaldırtmak.

·         Sürekli fazla mesai yapmasını istemek.

·         Kuralların ötesinde fazla mesai yaptırmak.

·         Fazla mesai ücretlerini kanunlara uygun şekilde vermemek.

·         Hatalarına karşılı ücretinden kesinti yapmak.

·         Aşırı iş-görev vermek.

·         İşleri yapması için yeterli zaman tanımamak.

·         Sık sık görev tanımının dışında işler vermek.

·         Özel işlerinize koşturmak.

·         Aşırı disiplin.

·         Aşırı otoriterlik.

·         İmkansız görevler vermek.

·         Sık sık denetlemek.

·         Kameralarla sürekli izlemek.

·         Mahremiyetini ihlal edecek, özgür davranmasını engelleyecek şekilde kameralarla çevrelemek.

·         Çalışma arkadaşlarıyla sosyalleşmesine engel olacak şekilde çalışma düzeni oluşturmak.

·         İş arkadaşlarıyla sosyalleşmesine izin vermemek.

·         Konuşmalarını gizlice dinlemek.

·         Yazışmalarını gizlice okumak.

·         Tuttuğu takımını aşağılamak

·         Siyasi duruşunu aşağılamak

·         Dini inancını aşağılamak.

·         Seksi fıkralar anlatmak.

·         Seksi iltifatlar yapmak.

·         Cinsel hayatını sormak.

·         Flört etmeye çalışmak.

·         Sözle taciz etmek.

·         Elle taciz etmek.

 

Hem sinirli olup hem de mobbing yapmamak imkansızdır. Sinirli patronlar mobbing üzerine eğilmelidir. Hangi davranışlarının mobbing olduğunu gözden geçirmeli ve bu davranışlarını acilen terk etmelidir. Çünkü bir gün mobbing yaptıkları çalışanlardan biri cesurca davranır ve birkaç iş arkadaşı da ona destek verirse, milyonlarca TL tazminat ödemenin yanı sıra iş dünyasına da rezil olabilir. (Daha doğrusu rezil bir insan olduğu tescillenmiş olur.) Elbette yiyeceğiniz cezadan değil, sahip olduğunuz vicdandan ve ahlaktan dolayı mobbingi bırakmanızı beklerim.  

 

………………… Bölüm 3 …………………

 

Neden sürekli çalışanlarınıza karşı sinirlisiniz? Bunu hiç kendinize sordunuz mu?

 

·         Çalışanlarınızın performansı yetersiz olduğu için mi?

·         Çalışanlarınız çok hata yaptığı için mi?

·         Aynı hatalar sürekli tekrarlandığı için mi?

·         Çalışanlarınız arasında iletişim ve koordinasyon az olduğu, bu sebeple birbirlerinden habersiz oldukları için mi?

·         Çalışanlarınız disiplinsiz oldukları ve çalışma kurallarına uymadıkları için mi?

·         Çok ümitli olduğunuz bazı çalışanlar fos çıktığı için mi?

·         İşler yetişmediği için mi?

·         Ürünler kaliteli çıkmadığı için mi?

·         Ürünler sevkiyat tarihine yetişmediği için mi?

·         Müşteri şikayetleri yüzünden mi?

·         Müşterileriniz reklamasyon cezası kestiği için mi?

·         Müşteri kaybettiğiniz için mi?

·         Nakit akışınızda aksama olduğu için mi?

·         Tedarikçileriniz sorun çıkardığı için mi?

·         Çok çalışan patron olduğunuz için mi?

 

Sinirlenerek bu sorunları çözemezsiniz.

 

Ayrıca bu sorunları çözemedikleri için de çalışanlarınıza sinirlenemezsiniz. Çünkü bu sorunları çalışanlarınız değil siz çözmelisiniz.

 

Şirketinizde iyi gitmeyen şeyler için tüm suçu çalışanlarınıza yıkamazsınız. Şirketinizde yolunda gitmeyen bir şeyler varsa ve bu sürekli tekrarlanıyorsa bunun ilk sorumlusu sizsiniz. Balık baştan kokar. Bunu kabullenmezseniz hiçbir şeyi çözemezsiniz.

 

Kuramadığınız bir düzenden dolayı, kurumsallaştıramadığınız şirketinizden dolayı çalışanlarınızı suçlamayı bırakın.

 

Suçu neden başkalarında ararız biliyor musun? Kendi hatalarımızı görmezden gelme veya küçümseme eğilimindeyizdir de ondan. Başkalarının hatalarını ise daha belirgin ve önemli olarak algılarız. Kendimizi suçlu veya yetersiz hissetmek istemediğimizde, suçlamaları başkalarına yönelterek kendi sorumluluğumuzu azaltmaya çalışırız. Bu, bir tür psikolojik savunma mekanizmasıdır. Hatalarımızı kabul etmek zordur, kabul etmek kendimize olan güvenimizi sarsabilir. Bu yüzden kendimizi koruma ve güvende hissetmek için suçu başkasında ararız. Özellikle kendisi hatalı işler yapan patronlar, bu hatalarını ört bas eder ve öfkesini çalışanlarından çıkarır. Yanlış yatırımlarla, yanlış harcamalarla şirketinin nakit akışını bozan, bu yüzden ödeme güçlüğüne giren patronlar, barut fıçısı gibi dolaşır, ota boka sinirlenir, çalışanlarını azarlar, incir çekirdeğini doldurmayacak hataları abartırlar. Başkasını suçlamak rahatlatıcıdır ama geçici bir çözümdür. Zayıf insanlar başkalarını suçlar, güçlü insanlar hatayı ilk öce kendinde arar ve şikâyet etmeden çözüm bulmaya çalışır.

 

Bu yüzden suçlamayı bırakın, işleri düzeltmeye koyulun.

 

Öncelikle işyerinizde doğru bir iş süreci oturtmalısınız. Aksayan her yeri tespit edip, aksama olmayacak şekilde yeniden yapılandırmalısınız. Ardından doğru insanları işe almalısınız. Çalışanlarınızı yaptıkları ve yapacakları iş hakkında sürekli eğitmeli ve ustalaştırmalısınız. Usanmadan, kızmadan hatalarını sabırla ve yumuşak üslupla anlatmalısınız. Gerekirse 40 defa bunu tekrarlamalısınız.

 

İş yerinde sinirli sinirli dolaşırsanız, bağırırsanız çalışanlarınız strese girerler. Strese girerlerse daha çok hata yaparlar. Daha çok hata yaptıklarında daha çok sinirlenirsiniz ve daha çok bağırırsınız. Bu kısır döngüden çıkmak için çalışanlarınıza bağırmayın, bağırmayın ki strese girmesinler. Strese girmezlerse hataları azalır. BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?

 

Yazının burasına kadar geldiysen, yani sinirlenip çıkmadıysan, sende bir umut ışığı var demektir. Sinirlenmeyi bırakabilir, öfkeni kontrol altına alabilirsin. Bu kolay olmayacak.

 

………………… Bölüm 4 …………………

 

Siz sinirli tavrılar sergiledikçe, etrafa bağırıp çağırdıkça, çalışanlarınız ne düşünüyor ve nasıl duygular yaşıyor biliyor musunuz? Anlatayım.

 

·         Strese giriyorlar. Aşırı stres daha çok hata yapmalarına ve performanslarının düşmesine sebep oluyor.

 

·         Kendilerini aşağılanmış hissediyorlar. Bu onlarda önce hayal kırıklığına ve kalp kırıklığına neden oluyor. Sonra öfke ve nefret duygularına kapılıyorlar. (Bilin bakalım kime öfke duyuyorlar ve kimden nefret ediyorlar.)

 

·         Korkuyorlar. Hata yapmaktan korkuyor, bu yüzden atalet geçiriyorlar. Size soru sormaktan korkuyorlar. Azarlanmaktan korkuyorlar. Azarlanmış olmaktan dolayı utanıyorlar. İçine kapanıyorlar. Hem çalışma arkadaşlarıyla hem de patronlarıyla daha az iletişim kuruyorlar.

 

·         Endişeleniyorlar. Başarısız olduklarını ve işlerinden olacaklarını düşünüyorlar. Üzülüyorlar.

 

·         Patronlarını örnek alıp birbirlerine sinirli ve saygısızca davranıyorlar. Çatışmalar ve anlaşmazlıklar artıyor. Ofisiniz, fabrikanız mutsuz bir işyerine dönüşüyor. İnsanlar işe istemeyerek geliyor, istemeyerek çalışıyor ve istemeyerek fazla mesai yapıyorlar.

 

·         Kendilerini hasta hissediyorlar ve daha sık hastalanıyorlar. İlk fırsatta hastalık raporu almaya çalışıyorlar.

 

·         İş tatminleri azalıyor. Firmalarına olan güvenleri ve bağlılıkları azalıyor. İlk fırsatta iş değiştirmek istiyorlar.

 

·         Zam talepleri artıyor. Madem bu kadar azarı işitmeye katlanacağım, daha yüksek zam almalıyım diye düşünüyorlar.

 

·         Motivasyonları düşüyor. Çalışkanlıkları azalıyor. Yaratıcılıkları ölüyor. Yeni bir şey başarma, üretim/satış rekoru kırma heyecanları kalmıyor. Sadece fiziksel emeklerini sunuyorlar, zihinsel (fikirsel) katkı sunmuyorlar. Sistem kurmaya çalışmıyorlar. Tasarruf yaptıracak önlemlere kafa yormuyorlar. Ekstra çaba sarfetmiyorlar. Benim adım Hıdır, elimden gelen budur’a bağlıyorlar.

 

·         Karar almaktan çekiniyorlar. Kararları birbirlerinin üstlerine bırakıyorlar. İnisiyatif almıyorlar. Yeni görevlere talip olmuyorlar. Akılları karıştığı için konuları iyi tartamıyor ve doğru karar alamıyorlar.

 

·         İşteki olumsuz duyguları onları özel hayatlarında da etkiliyor. Eşleri, çocukları anne-babaları, kardeşleri ve arkadaşları ile de geçinemez oluyorlar. (bu sizin eseriniz)

 

·         İçten içe sinirli patronlarının zarar etmesini istiyorlar. Bu yüzden tasarruf tedbirlerine aldırış etmiyorlar, iş süreçlerini geliştirmeye çalışmıyorlar, satış fırsatlarını değerlendirmek istemiyorlar. Hatta sabotaj yapıyorlar.

 

·         Patronlarına beddua ediyorlar. Haklarını helal etmiyorlar.

 

 

Öfkeniz baldan tatlı geliyorsa çalışanlarınızın yukarıdaki duygu, düşünce ve tavırlarına da katlanmanız gerekir. Gülü seven dikenine katlanır.

 

Patronun sinirlisinin kendi ayağına bastığını, kendi kuyusunu kazdığını, bindiği dalı kestiğini gördünüz değil mi? Keşke sinirliliğin bedeli bu kadar olsa!

 

………………… Bölüm 5 …………………

 

Öfkeyle kalkan zararla oturur, derler, bilirsin. Sinirli olmaya devam edersen bizzat kendin hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok zarar göreceksin. Nasıl mı? Okumaya devam et de, öğren.

 

Kronik Sinirlilik; yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, mide ve bağırsak sağlığını etkileyerek, mide ülseri, gastrit, reflü gibi sindirim sorunlarına, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, migren, kas gerginliği, baş ağrısı gibi fiziksel sağlık sorunlarına neden olabilir.

 

Kronik Sinirlilik; kişilerarası ilişkileri olumsuz etkiler, çalışanlarla, aileyle ve arkadaşlarla çatışmalara yol açar. Yalnız kalmana, sosyalleşme becerini kaybetmene neden olabilir.

 

Kronik Sinirlilik; iş performansını düşürebilir, dikkat ve odaklanma sorunları yaratabilir.

 

Kronik Sinirlilik; anksiyete, stres, depresyon ve uyku sorunlarına yol açabilir.

 

Kronik Sinirlilik; kortizol seviyelerini artırarak beyin hücrelerine zarar verebilir ve bu da Alzheimer ve diğer demans türlerinin riskini artırabilir.

 

Sinirli olmaya devam edersen ruhen ve bedenen çökeceksin. Muhtemelen 60 yaşını göremeyeceksin. 60’ını geçsen bile zihinsel hastalıkların başlayacak. Zihinsel hastalıkların olmasa bile aksi bir ihtiyar olacak, kimseye huzur vermeyecek, huzur da bulmayacaksın.

 

Nasıl, gözün korktu mu? Keskin sirke küpüne zararmış, değil mi? Sinirini aldırmaya, öfkeni yenmeye karar verdi mi?  (Okumaya devam öyleyse)

 

………………… Bölüm 6 …………………

 

Not: Bu bölümdeki noktalı (.) cevapları Yapay Zeka vermiştir. Yapay Zeka konuyla ilgili internetteki tüm (yerli ve yabancı) sayfaları süzerek cevap veren akıllı bir robottur. Cevaplarına itibar etmenizi öneririm.

 

İnsanların öfkelerini kontrol edememesinin ve sinirlenmelerini engelleyememesinin birkaç nedeni olabilir:

·         Biyolojik Faktörler: Beynin bazı bölgeleri, özellikle amigdala, duygusal tepkilerin düzenlenmesinde rol oynar. Bu bölgelerdeki işlev bozuklukları, öfkenin kontrol edilmesini zorlaştırabilir.

·         Hormonal Dengesizlikler: Yüksek seviyelerde kortizol (stres hormonu) ve adrenalin, bireylerin daha kolay sinirlenmesine ve öfkelenmesine neden olabilir. Bu hormonlar stresli durumlarda artar ve duygusal tepkilerin yoğunlaşmasına yol açar.

·         Psikolojik Sorunlar: Anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi psikolojik sorunlar, öfke kontrolünü zorlaştırabilir. Bu tür durumlar, kişinin duygusal tepkilerini daha yoğun ve kontrolsüz bir şekilde yaşamasına neden olabilir.

·         Stres ve Yorgunluk: Kronik stres ve fiziksel/mental yorgunluk, öfke kontrolünü zorlaştırır. Stres altındaki bireyler, küçük stres faktörlerine bile yoğun tepkiler verebilirler.

·         Yetiştirme ve Öğrenilmiş Davranışlar: Bireyler, çocukluk dönemlerinde öfkeyi nasıl ifade edeceklerini ve yöneteceklerini öğrenirler. Sağlıklı öfke yönetimi becerileri kazanmamış bireyler, yetişkinlikte öfkelerini kontrol etmekte zorlanabilirler.

·         İletişim Eksikliği: Duygularını ve ihtiyaçlarını etkili bir şekilde ifade edemeyen bireyler, öfke patlamaları yaşayabilirler. Sağlıklı iletişim becerilerinin eksikliği, öfkenin birikmesine ve kontrolsüz tepkilere yol açabilir.

·         Kişisel Beklentiler ve Hayal Kırıklıkları: Beklentilerin karşılanmaması veya sürekli hayal kırıklıkları, öfkeye neden olabilir. Bireyler, beklentilerini gerçekçi hale getirmeyi ve hayal kırıklıklarıyla başa çıkmayı öğrenmelidirler.

 

Peki sen neden sinirleniyorsun? İhtimalleri konuşalım mı?

 

Aşırı stres yüklü olabilir misin? Stres sinirliliğe sebep olabilir. Stres, vücudun ve zihnin doğal bir tepkisidir, ancak uzun süreli veya yoğun stres, duygusal ve fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebilir. Sinirlilik, stresin yaygın bir belirtisidir ve bu durum, bireylerin çevrelerindeki insanlarla ve günlük aktiviteleriyle olan ilişkilerini zorlaştırabilir.

 

Sürekli uzun saatler çalışıyorsan, uykunu alamıyorsan, fiziksel olarak yorgun hissediyorsan, kendinden beklentin ve senden beklenenler yüksekse, üzerinde baskı varsa (zamanla yarışmak, iş yetiştirmek, maaş ödemek, borç/çek ödemek…vb), hayatındaki belirsizlikler çoksa, müşteri kaybetme ihtimalin varsa, strese girmen kaçınılmazdır.

 

Stresini azaltmak için aşağıdakileri yapmalısın.

·         Derin nefes egzersizleri: Derin nefes alarak vücudunuzu rahatlatabilir ve anksiyeteyi azaltabilirsiniz. Gözlerinizi kapatıp derin nefes almak, gevşemenize yardımcı olabilir.

·         Düzenli egzersiz: Fiziksel aktivite, stres hormonlarını azaltır ve endorfin salgılanmasını artırarak ruh halinizi iyileştirir. Yürüyüş, koşu, yoga veya herhangi bir fiziksel aktiviteyi rutin haline getirebilirsiniz.

·         Meditasyon ve Mindfulness: Meditasyon ve Mindfulness (farkındalık) pratiği, zihninizi sakinleştirmeye ve stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Bu teknikler düşüncelerinizi yönetmenize yardımcı olacaktır.

·         Sağlıklı beslenme: Dengeli ve sağlıklı bir diyet, enerjinizi artırabilir ve stresle başa çıkmanızı kolaylaştırabilir. Vitamin ve mineral açısından zengin gıdalar tüketmeye özen gösterin.

·         Uyku düzenine dikkat etme: Yeterli ve kaliteli uyku, vücudunuzun ve zihninizin yenilenmesine yardımcı olur. Uyku düzeninize dikkat ederek stresi azaltabilirsiniz.

·         Hobiler ve ilgi alanları: Sevdiğiniz aktivitelerle meşgul olmak, sizi stresten uzaklaştırabilir. Kitap okumak, resim yapmak, müzik dinlemek gibi hobiler stresle başa çıkmada etkili olabilir.

·         Sosyal destek: Aileniz, arkadaşlarınız veya destek gruplarınızla zaman geçirmek, stresinizi paylaşmanıza ve rahatlamanıza yardımcı olabilir.

·         Zaman yönetimi: İşlerinizi planlamak ve önceliklerinizi belirlemek, zaman baskısını azaltarak stresi kontrol altına almanıza yardımcı olabilir.

 

Sürmenaj geçiriyor olabilir misin? Sinirli olmanızın sebebi tükenmişlik sendromu olabilir. Çok çalışan patronlarda, işkolik patronlarda, kendine bir sürü iş çıkaran, yalın yaşamayı bilmeyen patronlarda, işleri yüzünden ailesine vakit ayıramayan, arkadaşlarıyla sosyalleşemeyen, tatile çıkamayan patronlarda tükenmişlik sendromu görülür. Tükenmiş olabilir misin?

 

Sürmenajdan kurtulmak için aşağıdakileri yapmalısın.

·         Dinlenme ve uyku: Yeterli uyku almak ve dinlenmek, vücudunuzun yenilenmesine yardımcı olur.

·         Dengeli beslenme: Sağlıklı ve dengeli bir diyet takip etmek, enerjinizi artırabilir.

·         Yeşil takıl: Alkolü azalt. Sigarayı bırak. Varsa, uyuşturucuyu terk et.

·         Fiziksel aktivite: Düzenli egzersiz yapmak, stresi azaltabilir ve genel sağlık durumunu iyileştirebilir.

·         Geziler: Tatile çık. Hafta sonları mini turlar yap, doğa yürüyüşlerine katıl.

·         Sosyalleş: Ailenle, arkadaşlarınla ve akrabalarınla daha çok vakit geçir. Sinemaya, tiyatroya, standup gösterilerine git.

·         Stres yönetimi: Meditasyon, yoga veya derin nefes egzersizleri gibi teknikler stresi azaltmaya yardımcı olabilir.

·         Profesyonel yardım: Psikolog veya danışmanlık hizmetlerinden faydalanmak, sürmenajdan kurtulmanıza yardımcı olabilir.

 

Depresyonda olabilir misin? Depresyon da sinirlilik yapar. İş ve aile hayatı, ülkenin gidişatı, iş kaybı, para kaybı, yakın kaybı, maddi sıkıntılar, hayal kırıklıkları seni depresyona sokmuş olabilir. Annen-baban sinirli insanlarsa genetik olarak sinirlilik hali sana da geçmiş olabilir. Psikolojik nedenlerden dolayı depresyonda olabilirsin. Düşük benlik saygısı, sürekli olumsuz düşünceler, geçmişte yaşanan travmalar veya duygusal sorunlar da depresyona sokabilir insanı. Biyokimyasal faktörler yüzünden depresyonda olabilirsin. Beyindeki nörotransmitter dengesizlikleri, depresyona yol açabilir. Özellikle serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi kimyasalların dengesizliği depresyonda rol oynayabilir. Kronik hastalıklar, hormonal dengesizlikler, bazı ilaçların yan etkileri de depresyonu tetikleyebilir. Yetersiz uyku, kötü beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam tarzı da depresyona sokmuş olabilir seni.

 

Depresyondan çıkmak için aşağıdakileri yapmalısın.

·         Profesyonel Yardım: Bir terapist veya psikolog ile konuşmak, depresyonla başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Tedavi yöntemleri arasında konuşma terapisi, bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve ilaç tedavisi bulunabilir.

·         Sağlıklı Yaşam: Dengeli beslenme, yeterli uyku ve düzenli egzersiz yapmak, genel ruh halinizi iyileştirebilir.

·         Destek: Aileniz, arkadaşlarınız veya destek gruplarınızdan yardım istemekten çekinmeyin. Sosyal destek, depresyonla başa çıkmada önemli bir rol oynayabilir.

·         Stres Yönetimi: Meditasyon, yoga, derin nefes egzersizleri ve diğer stres azaltma teknikleri rahatlamanıza yardımcı olabilir.

·         Hobiler: Sevdiğiniz aktiviteleri yaparak kendinize zaman ayırın. Bu, ruh halinizi iyileştirebilir ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir.

·         Gerçekçi Hedefler: Küçük ve ulaşılabilir hedefler belirlemek, ilerlemenizi takip etmenize ve kendinizi daha motive hissetmenize yardımcı olabilir.

·         Olumlu Düşünce: Kendinize karşı nazik olun ve olumlu düşünme alışkanlıkları geliştirmeye çalışın. Olumsuz düşünceleri fark edip değiştirmek, ruh halinizi olumlu yönde etkileyebilir.

 

Atlatamadığın travmaların olabilir mi? Geçmişte yaşanmış kötü deneyimler ve travmalar sinirliliğe neden olabilir. Travma, bireyin duygusal, zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerinde derin etkiler bırakabilir. Bu etkiler, kişinin anksiyete, stres, depresyon ve sinirlilik gibi duygusal tepkiler geliştirmesine yol açabilir.

 

Travma geçirmiş bireyler, duygusal olarak daha hassas olabilirler ve küçük stres faktörlerine bile daha yoğun tepkiler verebilirler. Travmatik deneyimler, bireylerin stresle başa çıkma yeteneklerini zayıflatabilir ve günlük yaşamda karşılaştıkları zorluklara karşı daha az toleranslı olmalarına neden olabilir. Post-travmatik stres bozukluğu (PTSB), travma sonrası yaygın bir rahatsızlık olup, sinirlilik, öfke patlamaları ve ani duygusal tepkiler gibi belirtilere yol açabilir.

 

Geçmişte yaşadığın travmatik olayların etkisinden kurtulmak için aşağıdakileri yapmalısın.

·         Profesyonel Destek: Bir terapist veya danışman, travma sonrası iyileşme sürecinde size rehberlik edebilir. EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gibi travma odaklı terapiler, travmatik anıların işlenmesine yardımcı olabilir.

·         Stres Yönetimi: Meditasyon, mindfulness, derin nefes egzersizleri ve yoga gibi teknikler, zihninizi sakinleştirerek travmanın etkilerini azaltabilir.

·         Sosyal Destek: Aile, arkadaşlar veya destek gruplarıyla konuşmak, yaşadığınız duygusal zorlukları paylaşmanıza ve destek almanıza yardımcı olabilir.

·         Duygusal İfade: Duygularınızı yazmak, çizmek veya başka bir sanatsal ifade biçimi ile dışa vurmak, travmanın etkilerini azaltmada yardımcı olabilir.

·         İyileşmek için Acele Etmeyin: İyileşme süreci zaman alabilir, bu yüzden kendinize karşı sabırlı ve anlayışlı olun. İlerlemenizi küçük adımlarla takip etmek, motivasyonunuzu artırabilir.

·         Fiziksel Aktivite: Düzenli egzersiz yapmak, vücudun stres hormonlarını dengelemesine ve genel ruh halinizi iyileştirmesine yardımcı olabilir.

·         Sağlıklı Yaşam: Dengeli beslenme, yeterli uyku ve alkol/tütün gibi maddelerden uzak durma, iyileşme sürecini olumlu yönde etkileyebilir.

·         Geçmişle Yüzleşme: Travmatik olayları bastırmak yerine, güvenli bir ortamda geçmişle yüzleşmek ve bu deneyimleri kabul etmek, iyileşme sürecinde önemli bir adımdır.

 

Duygusal zekan düşük olabilir mi? Duygusal zekası düşük olan insanlar çabuk sinirlenir ve öfke nöbetleri geçirir. Empati yetenekleri zayıftır. Diğerlerinin hislerini anlama ve onlara duyarlılık gösterme yeteneği düşüktür. Çalışanların duygusal ihtiyaçlarına kayıtsız kalır. Duygularını yönetemezler. Kendi duygularını kontrol etme veya uygun şekilde ifade etme yeteneği zayıftır. Öfke veya hayal kırıklığı gibi duygusal tepkileri sık sık aşırı bir şekilde gösterirler. Kendi duygusal durumlarından dolayı sık sık kararsızlık yaşayabilirler ve bu da çalışanları belirsizliğe iter. Çalışanlarıyla derin, anlamlı ilişkiler kurmaktan kaçınma eğilimindedirler. İletişim genellikle yüzeyseldir ve çalışanların motivasyonunu arttırmaya yönelik çabaları yoktur. Eleştirildiğinde veya hata yaptığında savunmaya geçme eğilimindedirler. Bu, yapıcı geribildirim almalarını zorlaştırır. Aşırı kontrolcüdürler.  Çalışanlarının karar alma süreçlerine katılmalarına izin vermez, her şeyi kendi kontrolünde tutma ihtiyacı duyarlar. Çalışanlarla iletişimde duyguları ifade etmekten kaçınırlar, bu da çalışanların kendilerini değersiz hissetmesine yol açabilir. Eleştirel geri bildirimleri genellikle olumsuz bir şekilde iletirler. Bu durum, çalışanların motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Çalışanların yerine, kendi duygusal tepkilerini başkalarına yansıtma eğilimi gösterirler. Kendi duygusal durumlarının ve liderlik becerilerinin zayıflığını fark edemezler.

 

Ne dersin? Bu semptomlar sende de var mı? IQ’ün ile övüneceğine, biraz da EQ’ün ile övünmeye ne dersin?

 

Duygusal zekanı artırmak için aşağıdakileri yapmalısın.

·         Öz Farkındalık Geliştirin: Kendi duygularınızı ve davranışlarınızı tanımak için zaman ayırın. Bu, hangi durumlarda nasıl tepki verdiğinizi ve bu tepkilerin nedenini anlamanıza yardımcı olur. Günlük tutmak veya meditasyon yapmak, öz farkındalığınızı artırabilir.

·         Duygusal Düzenleme: Stresli veya zor durumlarda duygularınızı kontrol edebilme yeteneğinizi geliştirin. Derin nefes alma, meditasyon ve yoga gibi rahatlama tekniklerini kullanarak duygularınızı daha iyi yönetmeyi öğrenin.

·         Empati Kurun: Çalışanlarınızın duygularını ve bakış açılarını anlamaya çalışın. Empati kurmak, çalışanlarınızla daha güçlü ve anlamlı ilişkiler kurmanıza yardımcı olur. Aktif dinleme tekniklerini kullanarak onların ihtiyaçlarını ve endişelerini anlamaya çalışın.

·         Etkili İletişim: Açık, dürüst ve yapıcı bir iletişim tarzı benimseyin. Çalışanlarınıza geri bildirim verin ve onların da geri bildirimlerini dinleyin. İletişimde şeffaflık ve samimiyet, güven inşa eder.

·         Geri Bildirim Alın ve Verin: Kendi performansınız hakkında geri bildirim almak için çalışanlarınızdan ve meslektaşlarınızdan görüşler alın. Bu geri bildirimler, kendinizi geliştirmenize ve duygusal zekanızı artırmanıza yardımcı olabilir. Aynı şekilde, çalışanlarınıza da yapıcı ve motive edici geri bildirimler verin.

·         Kendi Kendine Liderlik: Kendi duygu ve davranışlarınızı yönetmekte yetkin olun. Kendi değerlerinize ve prensiplerinize sadık kalarak, örnek bir lider olun. Kendi kendine liderlik, başkalarını da olumlu yönde etkilemenize yardımcı olur.

·         Empati ve Hoşgörü Pratikleri: Empati ve hoşgörüyü günlük yaşamınıza dahil edin. Farklı bakış açılarını anlamaya çalışarak ve hoşgörülü bir yaklaşım benimseyerek, iş yerinde daha uyumlu bir ortam yaratabilirsiniz.

 

Sinirli olmanın sebebi sana adaletsiz davranıldığını düşünüyor olman olabilir mi? Çünkü kendine haksızlık yapıldığını düşünen insanlarda kronik sinirlilik gelişebilir. Özellikle çalışanken patron olan kişiler, çalışanların kendisi kadar çalışmamasını, işi ve işyerini sahiplenmemesini kendilerine yapılmış haksızlık, hatta ihanet olarak görürler. Bu da onları sinirlendirir. Bir patronun, çalışanlarının işleri ve iş yerini yeterince sahiplenmediğini düşünmesi sık rastlanılan bir durumdur. Elbette herkesin işini aynı derecede sahiplenmesi beklenemez, ancak olumlu yaklaşımlar ve etkili iletişim ile bu durumu iyileştirebilirsiniz.

 

Buna rağmen işi ve işyerini yeterince sahiplenmeyen çalışanlar olacaktır. Çünkü çalışan zamanla sınırlı olan emeğini kiralamıştır patronuna. Kardan pay almadığı sürece patron kadar işe sahip çıkması gerekmez, beklenmemelidir de. Elbette içlerinde istisna olarak işkolikler ve kurum-severler vardır. Hepsinin öyle olmasını beklemek hayalciliktir.

 

Dolayısıyla çalışanlardan kendisi gibi işe sahip çıkmasını bekleyen patron hayal kırıklığına uğrar ve haksızlığa uğradığını zanneder. Bu da onu sinirlendirir. Çalışanlara diş bilemesine eden olur.   

 

Çalışanlarınızın size haksızlık ettiğini düşünüyorsanız aşağıdakileri yapın.

·         Açık İletişim Kurun: Çalışanlarla dürüst ve açık bir iletişim kurarak, onların iş yerindeki rol ve sorumluluklarını net bir şekilde anlatın. Beklentilerinizi ve iş yerinin değerlerini paylaşarak, çalışanların iş yerini daha iyi sahiplenmelerine yardımcı olabilirsiniz.

·         Motivasyon ve Teşvik: Çalışanların motivasyonunu artırmak için teşvikler sunun. Başarıları ödüllendirmek, çalışanların işlerine daha bağlı hissetmelerine yardımcı olabilir.

·         Eğitim ve Gelişim Olanakları: Çalışanların kişisel ve profesyonel gelişimlerini desteklemek için eğitim ve kariyer gelişim fırsatları sağlayın. Bu, onların işlerine olan bağlılıklarını artırabilir.

·         Çalışan Katılımı: Çalışanların iş yerindeki süreçlere ve kararlara katılımını sağlayın. Onların fikirlerini ve geri bildirimlerini alarak, iş yerinin daha sahiplenilen bir ortam haline gelmesine katkıda bulunabilirsiniz.

·         Pozitif Çalışma Ortamı: İş yerinde pozitif bir çalışma ortamı yaratın. Çalışanların rahat ve mutlu hissettiği bir ortam, iş yerinin sahiplenilmesini teşvik eder.

·         Adil ve Dürüst Olun: Çalışanlara karşı adil ve dürüst olmak, güven inşa eder ve çalışanların iş yerini sahiplenmelerini sağlar. Her çalışan eşit ve adil bir şekilde muamele gördüğünü hissetmelidir.

·         Empati Kurun: Çalışanlarınızın duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışın. Empati kurarak, onların iş yerinde kendilerini değerli ve önemli hissetmelerine yardımcı olabilirsiniz.

 

Sinirli olmana neden olacak bir fiziksel rahatsızlığın olabilir mi? Kronik ağrı, baş ağrısı, mide ağrıları, uykusuzluk, yorgunluk, açlık, düşük kan şekeri, kulak ağrısı, diş ağrısı, migren, astım ve benzeri solunum bozuklukları, beyin travmaları, adet sendromu, menopoz ve andropoz dönemleri, hormon dengesizlikleri ve diğer fiziksel sağlık sorunları, kişinin ruh hali üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Fiziksel rahatsızlıklar, stres seviyelerini artırarak sinirliliğe ve duygusal dalgalanmalara neden olabilir.

 

Eğer fiziksel bir rahatsızlığınız olduğunu düşünüyorsanız ve bu durum sinirliliğe yol açıyorsa, bir doktora başvurmanız faydalı olabilir. Fiziksel rahatsızlığınız giderilince öfke nöbetleriniz de ortadan kalkabilir.

 

Egosentrik olabilir misin? “Egosentriklik” kişinin olayları ve durumları kendi perspektifinden değerlendirdiği ve diğer insanların bakış açılarını dikkate almada zorlandığı bir durumu ifade eder. Egosentrik bireyler genellikle kendi düşüncelerine ve ihtiyaçlarına odaklanırlar ve başkalarının duygularını, düşüncelerini veya ihtiyaçlarını anlamakta güçlük çekerler. Bu terim, özellikle çocuk gelişimi ve psikolojisi bağlamında kullanılır.

 

Egosentrik patronların işyerinde sebep olduğu aşağıdaki problemleri siz de yaratıyor musunuz?

·         Çalışan Motivasyonunun Düşmesi: Egosentrik patronlar genellikle sadece kendi başarılarına odaklanır ve çalışanların katkılarını göz ardı edebilirler. Bu durum, çalışanların motivasyonunun düşmesine ve iş tatmininin azalmasına neden olabilir.

·         İletişim Problemleri: Bu tip patronlar, başkalarının fikirlerine ve geri bildirimlerine kapalı olabilirler. Bu da işyerinde açık ve etkili iletişimin sağlanmasını zorlaştırabilir.

·         Karar Alma Süreçlerinde Sorunlar: Egosentrik patronlar, genellikle kendi bakış açılarının en doğru olduğuna inanırlar ve diğerlerinin görüşlerini dikkate almazlar. Bu, yanlış kararların alınmasına ve iş süreçlerinin verimsiz hale gelmesine yol açabilir.

·         Ekip Çalışmasının Zorlaşması: İşbirliği gerektiren projelerde, egosentrik patronlar ekip üyelerinin katkılarını küçümseyebilir veya görmezden gelebilirler. Bu, ekip çalışmasını zorlaştırabilir ve işlerin ilerlemesini yavaşlatabilir.

·         Çalışan Devir Oranının Artması: Sürekli olarak takdir edilmeyen, desteklenmeyen ve iletişim kuramayan çalışanlar, işyerinden ayrılmayı düşünebilir. Bu da yüksek çalışan devir oranına ve işe alım maliyetlerinin artmasına sebep olabilir.

·         Stres ve Tükenmişlik: Egosentrik patronlar, çalışanlar üzerinde gereksiz baskı oluşturabilir ve onları sürekli olarak yüksek beklentilerle zorlayabilirler. Bu da çalışanların stres seviyesini artırabilir ve tükenmişliğe yol açabilir.

 

Vicdansız olabilir misin? Vicdansız insanlar da aşırı sinirlidir. Vicdansız patronların tipik özellikleri aşağıdaki gibidir. Sende bunlar var mı?

·         Çalışanları Hor Görme: Çalışanların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına saygı göstermezler ve onları sadece birer araç olarak görürler.

·         Adalet ve Eşitlikten Yoksun Olma: Çalışanlar arasında adaletsiz davranışlar sergilerler, bazılarını ayrıcalıklı kılarlar ve diğerlerini göz ardı ederler.

·         Aşırı Eleştiri ve Küçümseme: Çalışanlarını sık sık eleştirirler ve başarılarını küçümseyerek motivasyonlarını düşürürler.

·         İletişim Eksikliği: Açık ve dürüst iletişim kurmaktan kaçınırlar, çalışanları bilgilendirmeden kararlar alabilirler.

·         Manipülatif Davranışlar: Çalışanların hislerini veya durumlarını manipüle etme eğilimindedirler, bu da güven kaybına neden olur.

·         Sorumluluk Almayı Reddetme: Hatalarından ve sorunlardan kaçınırlar, başarıları kendilerine mal ederken başarısızlıkların sorumluluğunu başkalarına atabilirler.

·         Duygusal Bağ Kurmama: Çalışanlarıyla duygusal bir bağ kurmaktan kaçınırlar ve empati göstermezler.

·         Küçük Düşürme: Çalışanlarıyla alay etme veya onları küçük düşürme yollarını tercih edebilirler.

·         Düşük Motivasyon Yaratma: Çalışanların motivasyonunu artırmaya yönelik herhangi bir çaba göstermezler; bu durum, yüksek işten ayrılma oranlarına yol açabilir.

·         Kısa Vade Hedefleri Önceliklendirme: Uzun vadeli sürdürülebilir başarı yerine, kısa vadede kar sağlamak için çalışanları sömürürler.

 

Faşist olabilir misin? Hitler ve Mussolini gibi faşist diktatörlerin ortak özelliği sinirli olmalarıdır. Yoksa sen onlara mı özeniyorsun? Onlar çok otoriterdi. Tüm kararları kendileri alır ve kurmaylarına danışmazlardı. Sen de mi böyle yapıyorsun? Onlar eleştirilere kapalıydı. Bu yüzden kimse onları eleştiremez, onlar da yaptıkları kötülüklerin, aldıkları yanlış kararların farkına varamazlardı. Kendi hatalarını görmezden gelip başkalarının hatalarını abarta abarta, kafaya kaka kaka anlatırlardı. Küçücük hatalara bile aşırı tepki verirlerdi. Sen de mi böylesin? Onlar çok sabırsızdılar. Her şeyin hemen olmasını isterlerdi, beklemeye tahammülleri olmazdı. Sen de mi böylesin? Korku iklimi yaratırlardı. Kimse itiraz edemez ve laflarının üstüne laf söyleyemezlerdi. Baskıcıydılar ve hoşgörüsüzdüler. Sen de mi böylesin? 

 

Faşist patronlar çalışanlarına aşağıdaki gibi davranır. Sen de mi böyle davranıyorsun?

·         Otoriter Yönetim: Çalışanların fikirlerine ve geri bildirimlerine değer vermeden, tek taraflı kararlar alır ve bu kararları zorla uygulatır.

·         Baskı ve Korku: Çalışanları sürekli olarak tehdit eder, cezalandırır ve korku ortamı yaratır.

·         Empati Eksikliği: Çalışanların duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını göz ardı eder, onların refahını önemsemez.

·         Dengesiz Davranışlar: Bir gün söylediğini tam tersini ertesi gün söyleyebilir. Önce şunu yap der, sonra neden bunu yaptın der? Ne istediğini anlamak zordur. Bu yüzden çalışanlar paralize olur.

·         Sömürü: Çalışanların şirkete bağlılığını, çalışma özverilerini sömürürler. Bu güzel duyguları suistimal etmekten çekinmezler.

·         Kullanma: Vur ensesine al lokmayı türünden olan çalışanları kendi çıkarları için kullanırlar ve aşağılayıcı bir şekilde kandırabilirler.

·         Ajan Kullanma: Bazı çalışanları özel hissettirerek diğer çalışanlar hakkında bilgi toplayıp, daha sonra da sorguya çekerler. 

·         Adaletsizlik: Çalışanlara karşı adil olmayan uygulamalar yapar, ayrımcılık ve kayırmacılık yapar.

·         İletişim Eksikliği: Açık ve dürüst iletişim kurmaz, çalışanların sorunlarını ve endişelerini dinlemez.

 

Sadist olabilir misin? Bilirsin sadist insanlar başkalarına acı çektirmeyi seçerler. Sadist insanların tipik özellikleri aşağıdaki gibidir. Sana tanıdık geldi mi?

·         Başkalarını Manipüle Etme Eğilimi: Sadistler, genellikle başkalarını kontrol etme ve manipüle etme konusunda isteklidirler. Bu, ilişkilerinde güç dinamiklerini kullanma eğrisiyle bağlantılıdır.

·         Empati Eksikliği: Sadist bireyler, başkalarının duygularını anlama ve onlara karşı duyarlılık gösterme konusunda zorluk yaşayabilirler. Bu durum, başkalarına zarar vermekten veya onları acı çekmeye zorlamaktan keyif almalarına yol açabilir.

·         Duygusal Mesafe veya Soğukkanlılık: Bu insanlar, genellikle duygusal olarak mesafeli ve soğukkanlı bir tutum sergileyebilirler. Bu, başkalarının yaşadığı acılara kayıtsız kalmalarına neden olabilir.

·         Kontrol Arzusu: Sadistler, durumu kontrol etme dürtüsüne sahip olabilirler ve bu nedenle başkalarının acı çekmesini sağlamak için çeşitli yollar arayabilirler.

·         Güç ve Üstünlük Hissi: Başkalarına acı vermek, sadist bireyler için bir güç ve üstünlük hissi sağlayabilir. Bu durum, kendilerini daha güçlü ve üstün hissetmelerine yardımcı olur.

·         Agresyon Eğilimleri: Sadizm, genellikle saldırganlık ile ilişkilidir. Bu tür bireyler, hem fiziksel hem de psikolojik olarak başkalarına zarar verme eğiliminde olabilirler.

 

Psikopat olabilir misin? Psikopat olarak tanımlanan bireyler, kişisel ilişkilerde ya da kurumsal yapılar içinde ciddi sorunlara yol açabilirler. Psikopatlar Antisosyal Kişilik Bozukluğu (ASPD) olan insanlardır. Psikopatlar tedavi görmezlerse, davranışları ve duygusal tepkileri zamanla daha da kötüleşebilir.

 

Psikopat patronların bazı tipik özellikleri şunlardır:

·         Şefkat Eksikliği: Psikopat patronlar, çalışanlarına karşı empati ve duygu eksikliği gösterirler. Başkalarının duygusal durumlarını önemsemezler.

·         Manipülatif Davranışlar: İnsanları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için sıkça manipülasyon ve stratejik yalanlar kullanabilirler. Yalan söylemekte ustadırlar ve bu konuda rahatlıkla yalan söyleyebilirler.

·         Yüksek Kendilik Algısı: Kendilerini üstün görürler ve başarılarını abartma eğilimindedirler. Eleştiriyi kabul edemedikleri için kendilerini her zaman haklı hissederler.

·         Duygusuzluk: Duygusal tepkilerde soğuk ve mesafeli olabilirler. Bu durum, çalışanların geri bildirimlerini dikkate almamalarına yol açar. Duygusal tepkileri yüzeyseldir ve derin duygusal bağlar kurmakta zorlanırlar. Yaptıkları kötü davranışlar için suçluluk veya pişmanlık hissetmezler. Toplumsal kurallara ve normlara uymakta zorlanırlar ve genellikle bu kuralları bilerek veya bilmeyerek ihlal ederler.

·         Düşük Sorumluluk Bilinci: Hatalarını kabullenmekten kaçınabilirler ve bu hataları başkalarına yükleyebilirler.

·         Yüksek Stratejik Zeka: Çoğu zaman analitik düşünme becerileri yüksektir, bu da onları stratejik planlar yapma konusunda yetenekli kılar. Ancak bu yeteneklerini başkalarını istismar etmek için kullanabilirler. Yüksek risk alma eğilimindedirler ve korkusuz davranışlar sergilerler.

·         Çatışma Yaratma: İş ortamında negatif bir atmosfer yaratmaktan çekinmezler. Çalışanlar arasında rekabet veya çatışma başlatabilirler.

·         Yüzeysel Karizma: Dışarıdan çekici ve karizmatik görünebilirler, bu da insanları kolayca etkileyebilmelerine olanak tanır.

·         Kendine Odaklılık: Kendi çıkarlarından başka bir şeyi önemsemezler. Başkalarından destek almayı veya işbirliği yapmayı genellikle reddederler. Kendilerini merkeze koyarlar ve başkalarının ihtiyaçlarını göz ardı ederler.

 

Ahlaksız bir patron olabilir misin? Ahlaksız insanlar genellikle etik ve ahlaki değerleri göz ardı eden, başkalarına zarar vermekten çekinmeyen ve kendi çıkarlarını her şeyin önünde tutan kişilerdir. Bu tür insanlar, manipülatif, dürüst olmayan, empati yoksunu ve adaletsiz davranışlar sergileyebilirler. Ahlaksızlık, kişinin başkalarının haklarını ve duygularını hiçe sayarak, sadece kendi çıkarlarını gözetmesiyle karakterizedir. Bu tür davranışlar hem bireysel ilişkilerde hem de toplumsal düzeyde ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilir.

 

Ahlaksız patronların bazı tipik özellikleri şunlardır:

·         Manipülatif Davranışlar: Çalışanları kendi çıkarları için kullanma eğilimindedirler ve manipülasyon teknikleri kullanarak istediklerini elde etmeye çalışırlar.

·         Empati Eksikliği: Çalışanların duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını göz ardı ederler ve onların refahını önemsemezler.

·         Adaletsizlik: Çalışanlara karşı adil olmayan uygulamalar yaparlar, ayrımcılık ve kayırmacılık yaparlar.

·         Dürüst Olmama: Yalan söylemekten veya gerçekleri çarpıtmaktan çekinmezler. Bu, çalışanların güvenini sarsar.

·         Baskı ve Korku Yaratma: Çalışanları sürekli olarak tehdit eder, cezalandırır ve korku ortamı yaratırlar.

·         Sorumluluk Almama: Hatalarını kabul etmezler ve suçu başkalarına atarlar.

·         Kendi Çıkarlarını Ön Planda Tutma: Şirketin ve çalışanların çıkarlarını göz ardı ederek, sadece kendi çıkarlarını düşünürler.

 

Kötü insan olabilir misin? Kimse kendini kötü bir insan olarak görmez ama, sen yine de kendini bir kontrol et. Sinirli olmanın sebebi insanlara karşı içindeki sevgisizlik ve saygısızlık olabilir mi? Çünkü genel olarak, kötü insan; insan sevgisi az olan, başkalarına zarar vermekten çekinmeyen, empati yoksunu ve ahlaki değerlere uymayan kişileri tanımlamak için kullanılır. Bu kişiler, genellikle bencil, saygısız, manipülatif, acımasız ve dürüst olmayan davranışlar sergilerler.

 

Çalışanlarına kötü davranan patronların bazı tipik özellikleri şunlardır:

·         Aşırı Kontrolcü: Her şeyi kontrol altında tutmak isteyen ve mikro yönetim yapan patronlar, çalışanların özgüvenini ve motivasyonunu düşürebilir.

·         Empati Eksikliği: Çalışanların duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına duyarsız olan patronlar, sağlıklı bir iş ortamı oluşturamaz.

·         Adaletsizlik: Adil olmayan kararlar almak ve çalışanlar arasında ayrımcılık yapmak, iş yerinde huzursuzluğa yol açar.

·         Aşırı Eleştirel: Sürekli eleştiren ve hataları büyüten patronlar, çalışanların stres seviyesini artırır ve iş tatminini azaltır.

·         Tehdit ve Korkutma: İşten çıkarma tehditleri veya cezalandırma gibi yöntemler kullanarak çalışanları korkutmak, uzun vadede verimliliği düşürür.

·         İletişim Eksikliği: Açık ve etkili iletişim kuramayan patronlar, yanlış anlamalara ve iş yerinde kaosa neden olabilir.

 

Ne dersin? Yukarıdakiler sende var mı? Kendinle yüzleşebildin mi?

 

(Yazdıklarım zoruna mı gitti? Güzel. Çünkü öyle hissetmeni istedim. Bilerek sana zorbalık yaptım. Zorbalığın kötü bir şey olduğunu anlamanı istedim.)

 

Şimdi söyle, aşağıdaki gibi anılmak hoşuna gider mi?

·         Bizim patron çok kötü bir insan.

·         Bizim patron ahlak sahibi değil.

·         Bizim patron bildiğin psikopat.

·         Bizim patron tam bir vicdansız.

·         Bizim patron faşistin önde gideni.

·         Bizim patron acımasız bir sadist.

·         Bizim patronun duygusal zekası düşük.

·         Bizim patron küçükken neler yaşadıysa, nasıl travmaları olduysa, aynısını bize yaşatmaya kalkıyor, geçmişinin acılarını bizden çıkarıyor.

·         Bizim patron depresyona bir girer, pir girer. Çıkması aylar sürer. 

·         Bizim patron sürmenaj geçiriyor farkında değil.

·         Bizim patron sürekli stresli, sürekli sinirli. Patronluğun yükünü kaldıramıyor.

 

Yukarıdaki örneklerdeki gibi anılmak istemiyorsan, kötülüklerinden arınmalısın.

 

Kötü insan, kötü patron olmamak için aşağıdakileri yapmalısın.

·         Empati Kurun: Başkalarının duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışın. Empati kurmak, insan ilişkilerini geliştirir ve negatif davranışlardan kaçınmanıza yardımcı olur.

·         Dürüst ve Adil Olun: Yalan söylemekten, insanları kandırmaktan veya manipüle etmekten kaçının. Dürüst ve adil olmak, güvenilirlik sağlar ve olumlu bir karakter inşa eder.

·         Kendinizi Sürekli Geliştirin: Kendi hatalarınızı kabul edin ve onlardan ders çıkarın. Kendinizi sürekli olarak geliştirmek, kötü davranışlardan kaçınmanıza yardımcı olur.

·         Saygılı Olun: Herkese, farklılıklarına ve inançlarına saygı gösterin. İnsanları küçümsemekten veya hor görmekten kaçının.

·         Sorumluluk Alın: Davranışlarınızın ve kararlarınızın sorumluluğunu üstlenin. Hatalarınızı kabul edin ve düzeltmeye çalışın.

·         Yardımsever ve Cömert Olun: Başkalarına yardım etmek ve cömert davranmak, pozitif bir yaşam tarzını teşvik eder ve kötü niyetli davranışlardan uzak durmanızı sağlar.

·         Sabırlı ve Hoşgörülü Olun: Sabırlı ve hoşgörülü olmak, zorluklarla başa çıkmanızı ve olumsuz tepkilerden kaçınmanızı sağlar.

·         Olumsuz Düşüncelerden Kaçının: Negatif düşüncelerden ve önyargılardan uzak durun. Pozitif düşünmeye çalışın ve yapıcı eleştirilerde bulunun.

 

Hem şirketin başarısı, hem sizin mutluluğunuz, hem de çalışanların mutluluğu için iyi patron olun ve aşağıdakileri yapın.

 

·         Çalışanların duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına duyarlılık gösterin. Onları dinlemek ve anlamak, güçlü bir bağ kurar.

 

·         Herkese eşit ve adil davranın. Performansa dayalı ve şeffaf bir yönetim tarzı benimsemek, güven duygusunu artırır.

 

·         Çalışanların profesyonel gelişimlerine katkıda bulunun. Onlara eğitim ve kariyer danışmanlığı sağlayın.

 

·         Açık kapı politikası güdün. Çalışanlarınız gelip rahatlıkla sizinle konuşabilsinler. Geribildirimde bulunmayı unutmayın.

 

·         Hak eden çalışanlarınızı takdir edin ve ödüllendirin. İyi performansları tanımak ve ödüllendirmek, çalışanların motivasyonunu ve bağlılığını artırır.

 

·         Dengeli iş yükü verin. Çalışanların iş-yaşam dengelerini koruyacak şekilde iş yüklerini ayarlayın.

 

·         Çalışanlarınıza güvenin ve bu güveni gösterin. Çalışanlara güvenmek ve sorumluluk vermek, onların özgüvenini ve inisiyatif almasını teşvik eder.

 

·         Net ve ulaşılabilir hedefler koyun. Çalışanlar neyi başarmaları gerektiğini bilmeleri işlerine odaklanmalarını sağlar.

 

·         Sağlıklı ve pozitif bir çalışma ortamı yaratmak, çalışanların memnuniyetini ve verimliliğini artırır.

 

·         Övecekseniz herkesin içinde övün, yerecekseniz baş başa olun. Ama eleştirileriniz yapıcı olsun.

 

Aşağıdakileri yaparsan öfkeni kontrol edebilir, sinirini yatıştırabilirsin.

·         Derin Nefes Almak: Öfkelendiğinizde derin nefes almak, vücudunuzu sakinleştirir ve düşüncelerinizi toplar.

·         Mola Vermek: Kendinize biraz zaman tanıyın ve ortamdan uzaklaşın. Birkaç dakika yürüyüş yapmak bile öfkenizi yatıştırabilir.

·         Fiziksel Aktivite: Egzersiz yapmak, öfkeyi ve stresi azaltmanın etkili bir yoludur.

·         Düşünceleri Yeniden Yapılandırma: Duruma farklı bir açıdan bakmayı deneyin. Olumsuz düşüncelerinizi pozitiflerle değiştirin.

·         Çözüm Odaklı Olmak: Soruna odaklanmak yerine, çözümleri düşünmek öfkenizi azaltabilir.

·         Profesyonel Yardım Almak: Eğer öfke sorunları hayatınızı olumsuz etkiliyorsa, bir terapistten veya danışmandan destek almak faydalı olabilir.

 

Bunları yapmayı beceremediğiniz için sinirlenmeyi seçtiğinizin farkına vararak, sinirlenmekten vazgeçip, sabırla her şeyi iyileştirmeye koyulmalısınız. 

 

………………… Bölüm 7 …………………

 

Can çıkar, huy çıkmaz derler, ama sen bu ön yargıya inat değişebileceğini göster. Tüm gün bu yazdıklarımı düşün, gerekirse tekrar tekrar oku. Yarın sinirsiz bir güne uyanmak için yastığa başını koy. Mışıl mışıl bir uyku çek. Sabah ola hayrola. Bakalım başarabilecek misin?

 

Sinirinden kurtulduğunda hayattan daha çok keyif alacaksın ve bu makaleyi okuduğuna şükredeceksin.

 

Makalemi, kulaklara küpe olmuş özlü sözlerle bitirmek istiyorum.

 

·         Öfkeyle kalkan zararla oturur.

·         Öfkede akıl olmaz.

·         Öfke, düşüncenin düşmanıdır.

·         Öfke önde gider, akıl arkadan gelir.

·         Öfke baldan tatlıdır.

·         Öfke tatlıdır, ama sonu çok acıdır.

·         Öfkeli başta akla yer olmaz.

·         Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.

·         Öfke gelir gider, kelle gider gelmez.

·         Öfke, insanı kördüğüm yapar.

·         Öfke ateşe benzer, küçük bir kıvılcım büyük bir yangına dönüşebilir.

·         Öfkeli dilencinin torbası boş kalır.

·         Hiddet her fenalığın başıdır.

·         Hiddet tatlıdır ama meyvesi acıdır, nasihat acıdır ama meyvesi tatlıdır.

·         Gözü kararan en sevdiğini karalar.

·         Keskin sirke küpüne zarar.

·         Acı soğan kabuğunu acıtır.

·         Gergin ip çabuk kırılır.

·         Kaynayan kazan kapak tutmaz.

·         Çingene ele kızmış, kendi çocuğunu azarlamış.

·         Kediyi sıkıştırırsan üzerine atılır.

·         Yumuşak atın çiftesi pek olur.

·         Zorla güzellik olmaz.

·         Zorla iş gören, zorla iş görür.

·         Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

·         Yangına körükle gidilmez.

·         Pire için yorgan yakılmaz.

·         Rüzgar eken fırtına biçer.

·         Patron olmak kolay, adam olmak zor.

 

Ne mutlu öfkesini kontrol edebilene, ne mutlu sinirini yenebilene.

 

Not: Bu makalenin 6. bölümü 2024 yılında eklenmiştir.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder