(Bu makale aşırı sinirli patronları rehabilite
etmek için kaleme alınmıştır. Hafif sinirli patronlar için yazılmamıştır. Yine
de okumalarında fayda olabilir. Ama okuyup da gücenmek yok, çünkü size yönelik
değil burada yazdıklarım, kronik sinirliliğe sahip patronlar kendileriyle
yüzleşsinler diye yazdım bu makaleyi. Sinirli olmayan patronlar ise bu makaleyi
es geçsinler, huzurlu huzurlu para kazanmaya devam etsinler, onlara selam olsun.)
………………… Bölüm 1 …………………
Sinirli patronsanız, hele hele sinirliliğiniz kronik bir
hale gelmişse sizin için üzülüyorum, ama sizinle çalışanlara daha da
üzülüyorum.
Sinirli olmanızın, öfkelenmenizin sebebi çalışanlarınız
zannediyorsunuz, ama aslında öfkenizin sebebi bizzat kendinizsiniz. Sürekli
sinirli olmayı marifet sanıyor alt benliğiniz. İzlediğinizi filmler, diziler “patron
dediğin sinirli olur”, “liderlik sinirlilikten geçer”, gibi
düşünceler oturtmuş kafanıza. Sinirli olursanız herkes daha çok çalışır, herkes
daha çok dikkatli olur, herkes daha iyi karar alır zannediyorsunuz. Sinirli
olursanız, sert gözükürseniz disiplin sağlar, verimlik artar, maliyetler düşer,
hatalar azalır sanıyorsunuz.
Sanrılarınız sizi fena halde yanıltıyor.
Sinirli olmanız işinize hiç yaramayacak, tam tersi işleriniz
olduğu yerde sayacak, sonra da tepe taklak gidecek. Sinirlilik size hiçbir şey
kazandırmayacak, tam tersi kaybettirecek.
Bir an önce sinirlerinizi aldırın, öfkenizden kurtulun. Siz
de huzur bulun, çalışanlarınız da huzur bulsun.
“Ben sinirli patron sayılmam” demeyin. Eğer
aşağıdakileri sık sık ve uzun süredir yapıyorsanız siz sinirli patronsunuzdur.
·
Çalışanlarınıza selam vermeyi gereksiz
buluyorsanız.
·
Suratınız sirke satıyorsa, kaşlarınız çatıksa.
·
Sürekli stresli ve gerginseniz. Barut fıçısı
gibi dolaşıyorsanız.
·
Bağırıp, çağırıyor, küfürler savuruyorsanız.
·
Küçük olaylar veya durumlar karşısında hızla
öfkeleniyorsanız.
·
Öfkelendiğinizde gözünüz kimseyi görmüyorsa,
suçlu suçsuz herkesin kalbini kırıyorsanız.
·
Sabırsızsanız. Beklemekten ve bekletilmekten
irrite oluyorsanız. İstediklerinizin hemen yapılmasını, anında sonuç almak
istiyorsanız.
·
Eleştirilmekten nefret ediyorsanız.
·
Duygusal tepkilerinizi yoğun ve abartılı şekilde
veriyorsanız.
·
Çalışanlarınızın duygularını, saygınlığını hiç
önemsemiyorsanız.
·
Çalışanlarınıza sinirlenmeyi kendinize hak
görüyorsanız.
Yukarıda saydıklarımın yarısı bile size uyuyorsa siz kronik
sinirli bir patronsunuz demektir.
Bu makaleyi sonuna kadar okuduğunuzda sinirli patron olmanın
size neler kaybettirdiğini daha iyi anlayacaksınız. (Ama sonuna kadar okursanız
anlayabilirsiniz) Yazdıklarım canınızı acıtsa da okumayı bırakmayın. Beyninizin
alt katmanlarına üs kurmuş sinirden sizi kurtarmak için biraz
sarsılmanızda fayda var. (Biliyorum sabrınız az ama sinirden kurtulmak
istiyorsanız bu uzun makaleyi sonuna kadar tahammül ederek okumalısınız.)
Başlayalım.
·
Sinirli patronsanız, sabır gibi yüce
bir erdemden yoksun olduğunuz bilin.
·
Sinirli patronsanız, içinizde bir
yerlerde bir diktatör yaşadığını, size faşist duygular pompalayan bu diktatörün
kuklası olduğunuzu bilin.
·
Sinirli patronsanız, çalışanlarınızın
köleniz olmadığını, onlara kaba davranamayacağınızı, onlara istediğiniz her
şeyi yaptıramayacağınızı, saygı görmeyi hak eden özgür ve eşit bireyler
olduğunu bilin.
·
Sinirli patronsanız, çalışanlarınız
sizden fakir olabilir ama sizin kadar gururlu olduğunu bilin.
·
Sinirli patronsanız, sadece kendinizi
akıllı zannettiğiniz, çalışanlarınızı aptal ve işe yaramaz gördüğünüz için
sinir krizleri geçirdiğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, egonuzun
başkalarınıza sinirlenmenizi reva gördüğünü bilin. Egosentrik (ben merkezli,
bencil) olduğunuzun da bilindiğini bilin.
·
Sinirli patronsanız, kendinizi hızlı
karar veren, hızlı hareket eden gördüğünüz, çalışanlarınızı ise hımbıl ve yavaş
bulduğunuzu için öfke nöbetleri geçirdiğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, kibirli
olduğunuzu bilin. Kendinizi diğer insanlardan üstün gördüğünüz ve üstünlük
göstermek istediğiniz için sinirlendiğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, derinlerde bir
yerde çalışanlarınızı düşmanınız zannettiğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, kendinize
kızamadığınız için çalışanlara kızdığınızı cümle alemin bildiğini bilin.
·
Sinirli patronsanız, çalışanlarınıza
psikolojik şiddet uyguladığınızı bilin.
·
Sinirli patronsanız, sadece
çalışanlara değil; eşinize, çocuklarınıza, annenize-babanıza ve kardeşlerinize
de dünyayı zindan ettiğinizin bilindiğini bilin.
·
Sinirli patronsanız, işleri nasıl
yöneteceğinizi, nasıl sistem kuracağınızı bilemediğinizden sinirlendiğinizi
bilin.
·
Sinirli patronsanız, işleri
iyileştirmek için ne yapacağınızı bilmediğinizden sert görünmeye çalıştığınızı herkesin
bildiğini bilin.
·
Sinirli patronsanız, işinizin
sürdürülebilirliğine dair manik depresif bir bakış açınızın olduğunu bilin.
(İşlerinizin büyüyeceğine dair umutlarınız ve inancınız birden coşuyor, bir
süre sonra da derin bir karamsarlığa kapılıyorsunuz, değil mi?)
·
Sinirli patronsanız, yetersizlik
kompleksinizin buna neden olduğunun bilindiğini bilin.
·
Sinirli patronsanız, detaylara kafa
taktığınız, detaylarda boğulduğunuz, pireyi deve yaptığınız, ota boka
karıştığınız, kontrol manyağı olduğunuz için işin bütününü göremediğinizi, bu
yüzden sistem kuramadığınızı bilin.
·
Sinirli patronsanız, sebep
olduğunuz korku iklimi yüzünden çalışanlarınızın sizden pek çok bilgiyi
sakladığını bilin.
·
Sinirli patronsanız, çalışanlarınız
size soru sormaktan çekindiği için pek çok işi beklettiklerini, sizden bir şey
öğrenmeye çalışmadıklarını bilin.
·
Sinirli patronsanız, berbat bir sosyal
hayatınız olduğu için işkolik olduğunuzun bilindiğini bilin.
·
Sinirli patronsanız, IQ’nuz yüksek
olabilir ama EQ’nuz, yani duygusal zekanız çok düşük, bunu bilin.
·
Sinirli patronsanız, insan haklarını
çiğnediğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, belki para
kazanabileceğinizi ama hiç insan kazanamayacağınızı bilin.
·
Sinirli patronsanız, ne kadar
sinirlenirseniz sinirlenin, hiçbir şeyi sinirlenerek çözemeyeceğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, sittin sene
sinirlenmeye devam edeceğinizi, yaşlılıkta da aksi bir insan olacağınız, kendi
sinirinizde boğulup, bu dünyadan göçeceğinizi bilin.
·
Sinirli patronsanız, hiç
sevilmediğinizi ve hiç sevilmeyeceğinizi bilin. Arkanızdan “ruh hastası”
dediklerini ve kötü anıldığınızı bilin.
·
Sinirli patronsanız, cenazenize az
kişinin katılacağını, pek çok kişiden helallik alamayacağınızı bilin.
·
Sinirli patronsanız, hiç
çekilmediğinizi bilin. (bu da başlığa gönderme 😊)
Nasıl? Yeterince sarsıldık mı?
Etrafınıza iyi bakın. Pek çok patron sinirlenmeden, sinir
gösterileri yapmadan, çalışanlarına bağırmadan, sağa sola küfretmeden işlerini
yönetiyor ve şirketini büyütebiliyor. Onlar bunu yapabiliyorsa, siz de
yapabilirsiniz. Sakin olmayı, çalışanlarınıza saygılı olmayı, insanları
sevmeyi siz de becerebilirsiniz.
Üç kuruşluk dünyada kimsenin kalbini kırmanıza gerek yok.
Evlerinize ev, arsalarınıza arsa katmak, pahalı arabanızı daha da pahalısıyla
değiştirmek için dikili ağacı dahi olmayan, toplu taşımayla işe gelen
çalışanlarınıza dünyayı zehretmenize gerek yok. Maaşlarını veriyorsunuz diye
çalışanlarınıza köle muamelesi yapmanıza gerek yok. Çalışanlarınız kalpsiz
robotlar değil. Onları azarlarsanız, onları aşağılarsanız, onlara hakaret
ederseniz KALPLERİ KIRILIR. Siz kalpsiz olabilirsiniz, ama onların kalbi var.
Siz taş kalpli olabilirsiniz, ama onlar iyi kalpli.
………………… Bölüm 2
…………………
Çalışanlarını insan yerine koymayan, kaba kuvvetle korkutan,
kovmakla tehdit eden patron mobbing suçu işliyor demektir.
Mobbing, iş yerinde sistematik olarak bir kişiye veya bir
gruba yönelik sürekli olarak düşmanca davranışlar sergilemektir. Mobbing,
kurbanın fiziksel olarak saldırıya uğramadığı psikolojik bir şiddet biçimidir.
Bu nedenle kurbanlar genellikle psikolojik stres, anksiyete, depresyon,
yorgunluk ve fiziksel sağlık sorunları gibi sonuçlar yaşarlar. Bu yüzden mobbing
ciddi bir zorbalık ve saldırı türüdür. Birçok ülke, mobbingi yasal bir suç
olarak tanımlamış ve cezai düzenlemeler getirmiştir. Türkiye de onlardan
biridir. Mobbing yapan kişi suç işlemiş demektir. Mobbing yapan kişi zorbadır, vicdansızdır,
günahkardır, ahlaksızdır.
Sinirli patronların pek çoğu “sinirlilik
gösterileriyle” çalışanlarına mobbing yaptığının farkında bile değildir.
Sorsan kendini çalışanlarına karşı melek zanneder. İnsanlıktan çıkmıştır, suç
işlemiştir ama haberi yoktur.
Bilmiyorsanız öğretelim. Aşağıdakilerden birini dahi
çalışanlarınıza yapıyorsanız bu mobbinge girer.
·
Sürekli eleştirmek.
·
Azarlamak.
·
Hakaret etmek.
·
Küfretmek.
·
Küçük düşürmek.
·
Alay etmek.
·
İtibarını zedelemek.
·
Tembellikle suçlamak.
·
Aklıyla alay etmek.
·
Korkutmak.
·
Cinsiyeti, milliyeti, kökeni, inancı, rengi,
yaşlılığı, cinsel yönelimi veya diğer kişisel özelliklerini küçümsemek.
·
Arkasından konuşmak. Arkasından küfretmek.
·
Diğerlerini ona karşı dolduruşa getirmek,
kışkırtmak.
·
İncir çekirdeğini doldurmayacak konulara aşırı
tepkiler vermek.
·
Cezalandırmakla korkutmak.
·
Görevden almak, proje takımından çıkarmak,
pozisyonunu düşürmek.
·
Onu da ilgilendiren konulardaki toplantılara
çağırmamak.
·
Dayakla korkutmak.
·
Kovmakla tehdit etmek.
·
Odadan kovmak.
·
Telefonu yüze kapamak.
·
Küsmek, yüzüne bakmamak.
·
Molalarını iptal etmek.
·
Yemeğe çıkmama cezası vermek.
·
Zorla fazla mesaiye kaldırtmak.
·
Sürekli fazla mesai yapmasını istemek.
·
Kuralların ötesinde fazla mesai yaptırmak.
·
Fazla mesai ücretlerini kanunlara uygun şekilde
vermemek.
·
Hatalarına karşılı ücretinden kesinti yapmak.
·
Aşırı iş-görev vermek.
·
İşleri yapması için yeterli zaman tanımamak.
·
Sık sık görev tanımının dışında işler vermek.
·
Özel işlerinize koşturmak.
·
Aşırı disiplin.
·
Aşırı otoriterlik.
·
İmkansız görevler vermek.
·
Sık sık denetlemek.
·
Kameralarla sürekli izlemek.
·
Mahremiyetini ihlal edecek, özgür davranmasını
engelleyecek şekilde kameralarla çevrelemek.
·
Çalışma arkadaşlarıyla sosyalleşmesine engel
olacak şekilde çalışma düzeni oluşturmak.
·
İş arkadaşlarıyla sosyalleşmesine izin vermemek.
·
Konuşmalarını gizlice dinlemek.
·
Yazışmalarını gizlice okumak.
·
Tuttuğu takımını aşağılamak
·
Siyasi duruşunu aşağılamak
·
Dini inancını aşağılamak.
·
Seksi fıkralar anlatmak.
·
Seksi iltifatlar yapmak.
·
Cinsel hayatını sormak.
·
Flört etmeye çalışmak.
·
Sözle taciz etmek.
·
Elle taciz etmek.
Hem sinirli olup hem de mobbing yapmamak imkansızdır. Sinirli
patronlar mobbing üzerine eğilmelidir. Hangi davranışlarının mobbing olduğunu
gözden geçirmeli ve bu davranışlarını acilen terk etmelidir. Çünkü bir gün mobbing
yaptıkları çalışanlardan biri cesurca davranır ve birkaç iş arkadaşı da ona
destek verirse, milyonlarca TL tazminat ödemenin yanı sıra iş dünyasına da
rezil olabilir. (Daha doğrusu rezil bir insan olduğu tescillenmiş olur.)
Elbette yiyeceğiniz cezadan değil, sahip olduğunuz vicdandan ve ahlaktan dolayı
mobbingi bırakmanızı beklerim.
………………… Bölüm 3
…………………
Neden sürekli çalışanlarınıza karşı sinirlisiniz?
Bunu hiç kendinize sordunuz mu?
·
Çalışanlarınızın performansı yetersiz olduğu
için mi?
·
Çalışanlarınız çok hata yaptığı için mi?
·
Aynı hatalar sürekli tekrarlandığı için mi?
·
Çalışanlarınız arasında iletişim ve koordinasyon
az olduğu, bu sebeple birbirlerinden habersiz oldukları için mi?
·
Çalışanlarınız disiplinsiz oldukları ve çalışma
kurallarına uymadıkları için mi?
·
Çok ümitli olduğunuz bazı çalışanlar fos çıktığı
için mi?
·
İşler yetişmediği için mi?
·
Ürünler kaliteli çıkmadığı için mi?
·
Ürünler sevkiyat tarihine yetişmediği için mi?
·
Müşteri şikayetleri yüzünden mi?
·
Müşterileriniz reklamasyon cezası kestiği için
mi?
·
Müşteri kaybettiğiniz için mi?
·
Nakit akışınızda aksama olduğu için mi?
·
Tedarikçileriniz sorun çıkardığı için mi?
·
Çok çalışan patron olduğunuz için mi?
Sinirlenerek bu sorunları çözemezsiniz.
Ayrıca bu sorunları çözemedikleri için de çalışanlarınıza
sinirlenemezsiniz. Çünkü bu sorunları çalışanlarınız değil siz çözmelisiniz.
Şirketinizde iyi gitmeyen şeyler için tüm suçu
çalışanlarınıza yıkamazsınız. Şirketinizde yolunda gitmeyen bir şeyler varsa ve
bu sürekli tekrarlanıyorsa bunun ilk sorumlusu sizsiniz. Balık baştan kokar.
Bunu kabullenmezseniz hiçbir şeyi çözemezsiniz.
Kuramadığınız bir düzenden dolayı, kurumsallaştıramadığınız
şirketinizden dolayı çalışanlarınızı suçlamayı bırakın.
Suçu neden başkalarında ararız biliyor musun? Kendi
hatalarımızı görmezden gelme veya küçümseme eğilimindeyizdir de ondan.
Başkalarının hatalarını ise daha belirgin ve önemli olarak algılarız. Kendimizi
suçlu veya yetersiz hissetmek istemediğimizde, suçlamaları başkalarına
yönelterek kendi sorumluluğumuzu azaltmaya çalışırız. Bu, bir tür psikolojik
savunma mekanizmasıdır. Hatalarımızı kabul etmek zordur, kabul etmek kendimize
olan güvenimizi sarsabilir. Bu yüzden kendimizi koruma ve güvende hissetmek
için suçu başkasında ararız. Özellikle kendisi hatalı işler yapan patronlar, bu
hatalarını ört bas eder ve öfkesini çalışanlarından çıkarır. Yanlış
yatırımlarla, yanlış harcamalarla şirketinin nakit akışını bozan, bu yüzden
ödeme güçlüğüne giren patronlar, barut fıçısı gibi dolaşır, ota boka
sinirlenir, çalışanlarını azarlar, incir çekirdeğini doldurmayacak hataları
abartırlar. Başkasını suçlamak rahatlatıcıdır ama geçici bir çözümdür. Zayıf
insanlar başkalarını suçlar, güçlü insanlar hatayı ilk öce kendinde arar ve şikâyet
etmeden çözüm bulmaya çalışır.
Bu yüzden suçlamayı bırakın, işleri düzeltmeye koyulun.
Öncelikle işyerinizde doğru bir iş süreci oturtmalısınız. Aksayan
her yeri tespit edip, aksama olmayacak şekilde yeniden yapılandırmalısınız. Ardından
doğru insanları işe almalısınız. Çalışanlarınızı yaptıkları ve yapacakları iş
hakkında sürekli eğitmeli ve ustalaştırmalısınız. Usanmadan, kızmadan
hatalarını sabırla ve yumuşak üslupla anlatmalısınız. Gerekirse 40 defa bunu
tekrarlamalısınız.
İş yerinde sinirli sinirli dolaşırsanız, bağırırsanız çalışanlarınız
strese girerler. Strese girerlerse daha çok hata yaparlar. Daha çok hata
yaptıklarında daha çok sinirlenirsiniz ve daha çok bağırırsınız. Bu kısır
döngüden çıkmak için çalışanlarınıza bağırmayın, bağırmayın ki strese
girmesinler. Strese girmezlerse hataları azalır. BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?
Yazının burasına kadar geldiysen, yani sinirlenip
çıkmadıysan, sende bir umut ışığı var demektir. Sinirlenmeyi bırakabilir,
öfkeni kontrol altına alabilirsin. Bu kolay olmayacak.
………………… Bölüm 4
…………………
Siz sinirli tavrılar sergiledikçe, etrafa bağırıp
çağırdıkça, çalışanlarınız ne düşünüyor ve nasıl duygular yaşıyor biliyor
musunuz? Anlatayım.
·
Strese giriyorlar. Aşırı stres daha çok hata
yapmalarına ve performanslarının düşmesine sebep oluyor.
·
Kendilerini aşağılanmış hissediyorlar. Bu
onlarda önce hayal kırıklığına ve kalp kırıklığına neden oluyor. Sonra öfke ve
nefret duygularına kapılıyorlar. (Bilin bakalım kime öfke duyuyorlar ve kimden
nefret ediyorlar.)
·
Korkuyorlar. Hata yapmaktan korkuyor, bu yüzden
atalet geçiriyorlar. Size soru sormaktan korkuyorlar. Azarlanmaktan
korkuyorlar. Azarlanmış olmaktan dolayı utanıyorlar. İçine kapanıyorlar. Hem
çalışma arkadaşlarıyla hem de patronlarıyla daha az iletişim kuruyorlar.
·
Endişeleniyorlar. Başarısız olduklarını ve
işlerinden olacaklarını düşünüyorlar. Üzülüyorlar.
·
Patronlarını örnek alıp birbirlerine sinirli ve
saygısızca davranıyorlar. Çatışmalar ve anlaşmazlıklar artıyor. Ofisiniz,
fabrikanız mutsuz bir işyerine dönüşüyor. İnsanlar işe istemeyerek geliyor,
istemeyerek çalışıyor ve istemeyerek fazla mesai yapıyorlar.
·
Kendilerini hasta hissediyorlar ve daha sık
hastalanıyorlar. İlk fırsatta hastalık raporu almaya çalışıyorlar.
·
İş tatminleri azalıyor. Firmalarına olan
güvenleri ve bağlılıkları azalıyor. İlk fırsatta iş değiştirmek istiyorlar.
·
Zam talepleri artıyor. Madem bu kadar azarı
işitmeye katlanacağım, daha yüksek zam almalıyım diye düşünüyorlar.
·
Motivasyonları düşüyor. Çalışkanlıkları
azalıyor. Yaratıcılıkları ölüyor. Yeni bir şey başarma, üretim/satış rekoru
kırma heyecanları kalmıyor. Sadece fiziksel emeklerini sunuyorlar, zihinsel
(fikirsel) katkı sunmuyorlar. Sistem kurmaya çalışmıyorlar. Tasarruf yaptıracak
önlemlere kafa yormuyorlar. Ekstra çaba sarfetmiyorlar. Benim adım Hıdır,
elimden gelen budur’a bağlıyorlar.
·
Karar almaktan çekiniyorlar. Kararları
birbirlerinin üstlerine bırakıyorlar. İnisiyatif almıyorlar. Yeni görevlere
talip olmuyorlar. Akılları karıştığı için konuları iyi tartamıyor ve doğru
karar alamıyorlar.
·
İşteki olumsuz duyguları onları özel
hayatlarında da etkiliyor. Eşleri, çocukları anne-babaları, kardeşleri ve
arkadaşları ile de geçinemez oluyorlar. (bu sizin eseriniz)
·
İçten içe sinirli patronlarının zarar
etmesini istiyorlar. Bu yüzden tasarruf tedbirlerine aldırış etmiyorlar, iş
süreçlerini geliştirmeye çalışmıyorlar, satış fırsatlarını değerlendirmek
istemiyorlar. Hatta sabotaj yapıyorlar.
·
Patronlarına beddua ediyorlar. Haklarını helal
etmiyorlar.
Öfkeniz baldan tatlı geliyorsa çalışanlarınızın
yukarıdaki duygu, düşünce ve tavırlarına da katlanmanız gerekir. Gülü seven
dikenine katlanır.
Patronun sinirlisinin kendi ayağına bastığını, kendi
kuyusunu kazdığını, bindiği dalı kestiğini gördünüz değil mi? Keşke
sinirliliğin bedeli bu kadar olsa!
………………… Bölüm 5
…………………
Öfkeyle kalkan zararla oturur, derler,
bilirsin. Sinirli olmaya devam edersen bizzat kendin hem fiziksel hem de
psikolojik olarak çok zarar göreceksin. Nasıl mı? Okumaya devam et de, öğren.
Kronik Sinirlilik; yüksek tansiyon, kalp hastalıkları,
mide ve bağırsak sağlığını etkileyerek, mide ülseri, gastrit, reflü gibi sindirim
sorunlarına, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, migren, kas gerginliği, baş
ağrısı gibi fiziksel sağlık sorunlarına neden olabilir.
Kronik Sinirlilik; kişilerarası ilişkileri olumsuz
etkiler, çalışanlarla, aileyle ve arkadaşlarla çatışmalara yol açar. Yalnız
kalmana, sosyalleşme becerini kaybetmene neden olabilir.
Kronik Sinirlilik; iş performansını düşürebilir,
dikkat ve odaklanma sorunları yaratabilir.
Kronik Sinirlilik; anksiyete, stres, depresyon ve
uyku sorunlarına yol açabilir.
Kronik Sinirlilik; kortizol seviyelerini artırarak
beyin hücrelerine zarar verebilir ve bu da Alzheimer ve diğer demans türlerinin
riskini artırabilir.
Sinirli olmaya devam edersen ruhen ve bedenen çökeceksin.
Muhtemelen 60 yaşını göremeyeceksin. 60’ını geçsen bile zihinsel
hastalıkların başlayacak. Zihinsel hastalıkların olmasa bile aksi bir ihtiyar
olacak, kimseye huzur vermeyecek, huzur da bulmayacaksın.
Nasıl, gözün korktu mu? Keskin sirke küpüne zararmış,
değil mi? Sinirini aldırmaya, öfkeni yenmeye karar verdi mi? (Okumaya devam öyleyse)
………………… Bölüm 6
…………………
Not: Bu bölümdeki noktalı (.) cevapları Yapay
Zeka vermiştir. Yapay Zeka konuyla ilgili internetteki tüm (yerli ve yabancı)
sayfaları süzerek cevap veren akıllı bir robottur. Cevaplarına itibar etmenizi
öneririm.
İnsanların öfkelerini kontrol edememesinin ve
sinirlenmelerini engelleyememesinin birkaç nedeni olabilir:
·
Biyolojik Faktörler: Beynin bazı
bölgeleri, özellikle amigdala, duygusal tepkilerin düzenlenmesinde rol oynar.
Bu bölgelerdeki işlev bozuklukları, öfkenin kontrol edilmesini zorlaştırabilir.
·
Hormonal Dengesizlikler: Yüksek
seviyelerde kortizol (stres hormonu) ve adrenalin, bireylerin daha kolay
sinirlenmesine ve öfkelenmesine neden olabilir. Bu hormonlar stresli durumlarda
artar ve duygusal tepkilerin yoğunlaşmasına yol açar.
·
Psikolojik Sorunlar: Anksiyete,
depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi psikolojik sorunlar, öfke
kontrolünü zorlaştırabilir. Bu tür durumlar, kişinin duygusal tepkilerini daha
yoğun ve kontrolsüz bir şekilde yaşamasına neden olabilir.
·
Stres ve Yorgunluk: Kronik stres ve
fiziksel/mental yorgunluk, öfke kontrolünü zorlaştırır. Stres altındaki
bireyler, küçük stres faktörlerine bile yoğun tepkiler verebilirler.
·
Yetiştirme ve Öğrenilmiş Davranışlar:
Bireyler, çocukluk dönemlerinde öfkeyi nasıl ifade edeceklerini ve
yöneteceklerini öğrenirler. Sağlıklı öfke yönetimi becerileri kazanmamış
bireyler, yetişkinlikte öfkelerini kontrol etmekte zorlanabilirler.
·
İletişim Eksikliği: Duygularını ve
ihtiyaçlarını etkili bir şekilde ifade edemeyen bireyler, öfke patlamaları
yaşayabilirler. Sağlıklı iletişim becerilerinin eksikliği, öfkenin birikmesine
ve kontrolsüz tepkilere yol açabilir.
·
Kişisel Beklentiler ve Hayal Kırıklıkları:
Beklentilerin karşılanmaması veya sürekli hayal kırıklıkları, öfkeye neden
olabilir. Bireyler, beklentilerini gerçekçi hale getirmeyi ve hayal
kırıklıklarıyla başa çıkmayı öğrenmelidirler.
Peki sen neden sinirleniyorsun? İhtimalleri konuşalım
mı?
Aşırı stres yüklü olabilir misin? Stres sinirliliğe
sebep olabilir. Stres, vücudun ve zihnin doğal bir tepkisidir, ancak uzun
süreli veya yoğun stres, duygusal ve fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebilir.
Sinirlilik, stresin yaygın bir belirtisidir ve bu durum, bireylerin
çevrelerindeki insanlarla ve günlük aktiviteleriyle olan ilişkilerini
zorlaştırabilir.
Sürekli uzun saatler çalışıyorsan, uykunu alamıyorsan,
fiziksel olarak yorgun hissediyorsan, kendinden beklentin ve senden beklenenler
yüksekse, üzerinde baskı varsa (zamanla yarışmak, iş yetiştirmek, maaş ödemek,
borç/çek ödemek…vb), hayatındaki belirsizlikler çoksa, müşteri kaybetme
ihtimalin varsa, strese girmen kaçınılmazdır.
Stresini azaltmak için aşağıdakileri yapmalısın.
·
Derin nefes egzersizleri: Derin nefes
alarak vücudunuzu rahatlatabilir ve anksiyeteyi azaltabilirsiniz. Gözlerinizi
kapatıp derin nefes almak, gevşemenize yardımcı olabilir.
·
Düzenli egzersiz: Fiziksel aktivite,
stres hormonlarını azaltır ve endorfin salgılanmasını artırarak ruh halinizi
iyileştirir. Yürüyüş, koşu, yoga veya herhangi bir fiziksel aktiviteyi rutin
haline getirebilirsiniz.
·
Meditasyon ve Mindfulness: Meditasyon ve
Mindfulness (farkındalık) pratiği, zihninizi sakinleştirmeye ve stresi
azaltmaya yardımcı olabilir. Bu teknikler düşüncelerinizi yönetmenize yardımcı
olacaktır.
·
Sağlıklı beslenme: Dengeli ve sağlıklı
bir diyet, enerjinizi artırabilir ve stresle başa çıkmanızı kolaylaştırabilir.
Vitamin ve mineral açısından zengin gıdalar tüketmeye özen gösterin.
·
Uyku düzenine dikkat etme: Yeterli ve
kaliteli uyku, vücudunuzun ve zihninizin yenilenmesine yardımcı olur. Uyku
düzeninize dikkat ederek stresi azaltabilirsiniz.
·
Hobiler ve ilgi alanları: Sevdiğiniz
aktivitelerle meşgul olmak, sizi stresten uzaklaştırabilir. Kitap okumak, resim
yapmak, müzik dinlemek gibi hobiler stresle başa çıkmada etkili olabilir.
·
Sosyal destek: Aileniz, arkadaşlarınız
veya destek gruplarınızla zaman geçirmek, stresinizi paylaşmanıza ve
rahatlamanıza yardımcı olabilir.
·
Zaman yönetimi: İşlerinizi planlamak ve
önceliklerinizi belirlemek, zaman baskısını azaltarak stresi kontrol altına
almanıza yardımcı olabilir.
Sürmenaj geçiriyor olabilir misin? Sinirli olmanızın
sebebi tükenmişlik sendromu olabilir. Çok çalışan patronlarda, işkolik
patronlarda, kendine bir sürü iş çıkaran, yalın yaşamayı bilmeyen patronlarda,
işleri yüzünden ailesine vakit ayıramayan, arkadaşlarıyla sosyalleşemeyen,
tatile çıkamayan patronlarda tükenmişlik sendromu görülür. Tükenmiş olabilir
misin?
Sürmenajdan kurtulmak için aşağıdakileri yapmalısın.
·
Dinlenme ve uyku: Yeterli uyku almak ve
dinlenmek, vücudunuzun yenilenmesine yardımcı olur.
·
Dengeli beslenme: Sağlıklı ve dengeli bir
diyet takip etmek, enerjinizi artırabilir.
·
Yeşil takıl: Alkolü azalt. Sigarayı
bırak. Varsa, uyuşturucuyu terk et.
·
Fiziksel aktivite: Düzenli egzersiz
yapmak, stresi azaltabilir ve genel sağlık durumunu iyileştirebilir.
·
Geziler: Tatile çık. Hafta sonları mini
turlar yap, doğa yürüyüşlerine katıl.
·
Sosyalleş: Ailenle, arkadaşlarınla ve
akrabalarınla daha çok vakit geçir. Sinemaya, tiyatroya, standup gösterilerine
git.
·
Stres yönetimi: Meditasyon, yoga veya
derin nefes egzersizleri gibi teknikler stresi azaltmaya yardımcı olabilir.
·
Profesyonel yardım: Psikolog veya
danışmanlık hizmetlerinden faydalanmak, sürmenajdan kurtulmanıza yardımcı
olabilir.
Depresyonda olabilir misin? Depresyon da sinirlilik
yapar. İş ve aile hayatı, ülkenin gidişatı, iş kaybı, para kaybı, yakın kaybı,
maddi sıkıntılar, hayal kırıklıkları seni depresyona sokmuş olabilir.
Annen-baban sinirli insanlarsa genetik olarak sinirlilik hali sana da geçmiş
olabilir. Psikolojik nedenlerden dolayı depresyonda olabilirsin. Düşük benlik
saygısı, sürekli olumsuz düşünceler, geçmişte yaşanan travmalar veya duygusal
sorunlar da depresyona sokabilir insanı. Biyokimyasal faktörler yüzünden
depresyonda olabilirsin. Beyindeki nörotransmitter dengesizlikleri, depresyona
yol açabilir. Özellikle serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi kimyasalların
dengesizliği depresyonda rol oynayabilir. Kronik hastalıklar, hormonal
dengesizlikler, bazı ilaçların yan etkileri de depresyonu tetikleyebilir. Yetersiz
uyku, kötü beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam tarzı da depresyona sokmuş
olabilir seni.
Depresyondan çıkmak için aşağıdakileri yapmalısın.
·
Profesyonel Yardım: Bir terapist veya
psikolog ile konuşmak, depresyonla başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Tedavi
yöntemleri arasında konuşma terapisi, bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve ilaç
tedavisi bulunabilir.
·
Sağlıklı Yaşam: Dengeli beslenme, yeterli
uyku ve düzenli egzersiz yapmak, genel ruh halinizi iyileştirebilir.
·
Destek: Aileniz, arkadaşlarınız veya
destek gruplarınızdan yardım istemekten çekinmeyin. Sosyal destek, depresyonla
başa çıkmada önemli bir rol oynayabilir.
·
Stres Yönetimi: Meditasyon, yoga, derin
nefes egzersizleri ve diğer stres azaltma teknikleri rahatlamanıza yardımcı
olabilir.
·
Hobiler: Sevdiğiniz aktiviteleri yaparak
kendinize zaman ayırın. Bu, ruh halinizi iyileştirebilir ve kendinizi daha iyi
hissetmenizi sağlayabilir.
·
Gerçekçi Hedefler: Küçük ve ulaşılabilir
hedefler belirlemek, ilerlemenizi takip etmenize ve kendinizi daha motive
hissetmenize yardımcı olabilir.
·
Olumlu Düşünce: Kendinize karşı nazik
olun ve olumlu düşünme alışkanlıkları geliştirmeye çalışın. Olumsuz düşünceleri
fark edip değiştirmek, ruh halinizi olumlu yönde etkileyebilir.
Atlatamadığın travmaların olabilir mi? Geçmişte
yaşanmış kötü deneyimler ve travmalar sinirliliğe neden olabilir. Travma,
bireyin duygusal, zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerinde derin etkiler
bırakabilir. Bu etkiler, kişinin anksiyete, stres, depresyon ve sinirlilik gibi
duygusal tepkiler geliştirmesine yol açabilir.
Travma geçirmiş bireyler, duygusal olarak daha hassas
olabilirler ve küçük stres faktörlerine bile daha yoğun tepkiler verebilirler. Travmatik
deneyimler, bireylerin stresle başa çıkma yeteneklerini zayıflatabilir ve
günlük yaşamda karşılaştıkları zorluklara karşı daha az toleranslı olmalarına
neden olabilir. Post-travmatik stres bozukluğu (PTSB), travma sonrası yaygın
bir rahatsızlık olup, sinirlilik, öfke patlamaları ve ani duygusal tepkiler
gibi belirtilere yol açabilir.
Geçmişte yaşadığın travmatik olayların etkisinden kurtulmak
için aşağıdakileri yapmalısın.
·
Profesyonel Destek: Bir terapist veya
danışman, travma sonrası iyileşme sürecinde size rehberlik edebilir. EMDR (Göz
Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gibi travma odaklı
terapiler, travmatik anıların işlenmesine yardımcı olabilir.
·
Stres Yönetimi: Meditasyon, mindfulness,
derin nefes egzersizleri ve yoga gibi teknikler, zihninizi sakinleştirerek
travmanın etkilerini azaltabilir.
·
Sosyal Destek: Aile, arkadaşlar veya
destek gruplarıyla konuşmak, yaşadığınız duygusal zorlukları paylaşmanıza ve
destek almanıza yardımcı olabilir.
·
Duygusal İfade: Duygularınızı yazmak,
çizmek veya başka bir sanatsal ifade biçimi ile dışa vurmak, travmanın
etkilerini azaltmada yardımcı olabilir.
·
İyileşmek için Acele Etmeyin: İyileşme
süreci zaman alabilir, bu yüzden kendinize karşı sabırlı ve anlayışlı olun.
İlerlemenizi küçük adımlarla takip etmek, motivasyonunuzu artırabilir.
·
Fiziksel Aktivite: Düzenli egzersiz
yapmak, vücudun stres hormonlarını dengelemesine ve genel ruh halinizi
iyileştirmesine yardımcı olabilir.
·
Sağlıklı Yaşam: Dengeli beslenme, yeterli
uyku ve alkol/tütün gibi maddelerden uzak durma, iyileşme sürecini olumlu yönde
etkileyebilir.
·
Geçmişle Yüzleşme: Travmatik olayları
bastırmak yerine, güvenli bir ortamda geçmişle yüzleşmek ve bu deneyimleri
kabul etmek, iyileşme sürecinde önemli bir adımdır.
Duygusal zekan düşük olabilir mi? Duygusal zekası
düşük olan insanlar çabuk sinirlenir ve öfke nöbetleri geçirir. Empati
yetenekleri zayıftır. Diğerlerinin hislerini anlama ve onlara duyarlılık
gösterme yeteneği düşüktür. Çalışanların duygusal ihtiyaçlarına kayıtsız kalır.
Duygularını yönetemezler. Kendi duygularını kontrol etme veya uygun şekilde
ifade etme yeteneği zayıftır. Öfke veya hayal kırıklığı gibi duygusal tepkileri
sık sık aşırı bir şekilde gösterirler. Kendi duygusal durumlarından dolayı sık
sık kararsızlık yaşayabilirler ve bu da çalışanları belirsizliğe iter. Çalışanlarıyla
derin, anlamlı ilişkiler kurmaktan kaçınma eğilimindedirler. İletişim
genellikle yüzeyseldir ve çalışanların motivasyonunu arttırmaya yönelik
çabaları yoktur. Eleştirildiğinde veya hata yaptığında savunmaya geçme
eğilimindedirler. Bu, yapıcı geribildirim almalarını zorlaştırır. Aşırı
kontrolcüdürler. Çalışanlarının karar
alma süreçlerine katılmalarına izin vermez, her şeyi kendi kontrolünde tutma
ihtiyacı duyarlar. Çalışanlarla iletişimde duyguları ifade etmekten kaçınırlar,
bu da çalışanların kendilerini değersiz hissetmesine yol açabilir. Eleştirel
geri bildirimleri genellikle olumsuz bir şekilde iletirler. Bu durum,
çalışanların motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Çalışanların yerine, kendi
duygusal tepkilerini başkalarına yansıtma eğilimi gösterirler. Kendi duygusal
durumlarının ve liderlik becerilerinin zayıflığını fark edemezler.
Ne dersin? Bu semptomlar sende de var mı? IQ’ün ile
övüneceğine, biraz da EQ’ün ile övünmeye ne dersin?
Duygusal zekanı artırmak için aşağıdakileri yapmalısın.
·
Öz Farkındalık Geliştirin: Kendi
duygularınızı ve davranışlarınızı tanımak için zaman ayırın. Bu, hangi
durumlarda nasıl tepki verdiğinizi ve bu tepkilerin nedenini anlamanıza
yardımcı olur. Günlük tutmak veya meditasyon yapmak, öz farkındalığınızı
artırabilir.
·
Duygusal Düzenleme: Stresli veya zor
durumlarda duygularınızı kontrol edebilme yeteneğinizi geliştirin. Derin nefes
alma, meditasyon ve yoga gibi rahatlama tekniklerini kullanarak duygularınızı
daha iyi yönetmeyi öğrenin.
·
Empati Kurun: Çalışanlarınızın
duygularını ve bakış açılarını anlamaya çalışın. Empati kurmak,
çalışanlarınızla daha güçlü ve anlamlı ilişkiler kurmanıza yardımcı olur. Aktif
dinleme tekniklerini kullanarak onların ihtiyaçlarını ve endişelerini anlamaya
çalışın.
·
Etkili İletişim: Açık, dürüst ve yapıcı
bir iletişim tarzı benimseyin. Çalışanlarınıza geri bildirim verin ve onların
da geri bildirimlerini dinleyin. İletişimde şeffaflık ve samimiyet, güven inşa
eder.
·
Geri Bildirim Alın ve Verin: Kendi
performansınız hakkında geri bildirim almak için çalışanlarınızdan ve
meslektaşlarınızdan görüşler alın. Bu geri bildirimler, kendinizi
geliştirmenize ve duygusal zekanızı artırmanıza yardımcı olabilir. Aynı
şekilde, çalışanlarınıza da yapıcı ve motive edici geri bildirimler verin.
·
Kendi Kendine Liderlik: Kendi duygu ve
davranışlarınızı yönetmekte yetkin olun. Kendi değerlerinize ve prensiplerinize
sadık kalarak, örnek bir lider olun. Kendi kendine liderlik, başkalarını da
olumlu yönde etkilemenize yardımcı olur.
·
Empati ve Hoşgörü Pratikleri: Empati ve
hoşgörüyü günlük yaşamınıza dahil edin. Farklı bakış açılarını anlamaya
çalışarak ve hoşgörülü bir yaklaşım benimseyerek, iş yerinde daha uyumlu bir
ortam yaratabilirsiniz.
Sinirli olmanın sebebi sana adaletsiz davranıldığını
düşünüyor olman olabilir mi? Çünkü kendine haksızlık yapıldığını düşünen
insanlarda kronik sinirlilik gelişebilir. Özellikle çalışanken patron olan
kişiler, çalışanların kendisi kadar çalışmamasını, işi ve işyerini
sahiplenmemesini kendilerine yapılmış haksızlık, hatta ihanet olarak görürler.
Bu da onları sinirlendirir. Bir patronun, çalışanlarının işleri ve iş yerini
yeterince sahiplenmediğini düşünmesi sık rastlanılan bir durumdur. Elbette
herkesin işini aynı derecede sahiplenmesi beklenemez, ancak olumlu yaklaşımlar
ve etkili iletişim ile bu durumu iyileştirebilirsiniz.
Buna rağmen işi ve işyerini yeterince sahiplenmeyen
çalışanlar olacaktır. Çünkü çalışan zamanla sınırlı olan emeğini kiralamıştır
patronuna. Kardan pay almadığı sürece patron kadar işe sahip çıkması gerekmez,
beklenmemelidir de. Elbette içlerinde istisna olarak işkolikler ve
kurum-severler vardır. Hepsinin öyle olmasını beklemek hayalciliktir.
Dolayısıyla çalışanlardan kendisi gibi işe sahip çıkmasını
bekleyen patron hayal kırıklığına uğrar ve haksızlığa uğradığını zanneder. Bu
da onu sinirlendirir. Çalışanlara diş bilemesine eden olur.
Çalışanlarınızın size haksızlık ettiğini düşünüyorsanız
aşağıdakileri yapın.
·
Açık İletişim Kurun: Çalışanlarla dürüst
ve açık bir iletişim kurarak, onların iş yerindeki rol ve sorumluluklarını net
bir şekilde anlatın. Beklentilerinizi ve iş yerinin değerlerini paylaşarak,
çalışanların iş yerini daha iyi sahiplenmelerine yardımcı olabilirsiniz.
·
Motivasyon ve Teşvik: Çalışanların
motivasyonunu artırmak için teşvikler sunun. Başarıları ödüllendirmek,
çalışanların işlerine daha bağlı hissetmelerine yardımcı olabilir.
·
Eğitim ve Gelişim Olanakları:
Çalışanların kişisel ve profesyonel gelişimlerini desteklemek için eğitim ve
kariyer gelişim fırsatları sağlayın. Bu, onların işlerine olan bağlılıklarını
artırabilir.
·
Çalışan Katılımı: Çalışanların iş
yerindeki süreçlere ve kararlara katılımını sağlayın. Onların fikirlerini ve
geri bildirimlerini alarak, iş yerinin daha sahiplenilen bir ortam haline
gelmesine katkıda bulunabilirsiniz.
·
Pozitif Çalışma Ortamı: İş yerinde
pozitif bir çalışma ortamı yaratın. Çalışanların rahat ve mutlu hissettiği bir
ortam, iş yerinin sahiplenilmesini teşvik eder.
·
Adil ve Dürüst Olun: Çalışanlara karşı
adil ve dürüst olmak, güven inşa eder ve çalışanların iş yerini
sahiplenmelerini sağlar. Her çalışan eşit ve adil bir şekilde muamele gördüğünü
hissetmelidir.
·
Empati Kurun: Çalışanlarınızın duygusal
ve psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışın. Empati kurarak, onların iş
yerinde kendilerini değerli ve önemli hissetmelerine yardımcı olabilirsiniz.
Sinirli olmana neden olacak bir fiziksel rahatsızlığın
olabilir mi? Kronik ağrı, baş ağrısı, mide ağrıları, uykusuzluk, yorgunluk,
açlık, düşük kan şekeri, kulak ağrısı, diş ağrısı, migren, astım ve benzeri
solunum bozuklukları, beyin travmaları, adet sendromu, menopoz ve andropoz
dönemleri, hormon dengesizlikleri ve diğer fiziksel sağlık sorunları, kişinin
ruh hali üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Fiziksel rahatsızlıklar, stres
seviyelerini artırarak sinirliliğe ve duygusal dalgalanmalara neden olabilir.
Eğer fiziksel bir rahatsızlığınız olduğunu düşünüyorsanız ve
bu durum sinirliliğe yol açıyorsa, bir doktora başvurmanız faydalı olabilir.
Fiziksel rahatsızlığınız giderilince öfke nöbetleriniz de ortadan kalkabilir.
Egosentrik olabilir misin? “Egosentriklik” kişinin
olayları ve durumları kendi perspektifinden değerlendirdiği ve diğer insanların
bakış açılarını dikkate almada zorlandığı bir durumu ifade eder. Egosentrik
bireyler genellikle kendi düşüncelerine ve ihtiyaçlarına odaklanırlar ve
başkalarının duygularını, düşüncelerini veya ihtiyaçlarını anlamakta güçlük
çekerler. Bu terim, özellikle çocuk gelişimi ve psikolojisi bağlamında
kullanılır.
Egosentrik patronların işyerinde sebep olduğu aşağıdaki
problemleri siz de yaratıyor musunuz?
·
Çalışan Motivasyonunun Düşmesi:
Egosentrik patronlar genellikle sadece kendi başarılarına odaklanır ve
çalışanların katkılarını göz ardı edebilirler. Bu durum, çalışanların
motivasyonunun düşmesine ve iş tatmininin azalmasına neden olabilir.
·
İletişim Problemleri: Bu tip patronlar,
başkalarının fikirlerine ve geri bildirimlerine kapalı olabilirler. Bu da
işyerinde açık ve etkili iletişimin sağlanmasını zorlaştırabilir.
·
Karar Alma Süreçlerinde Sorunlar:
Egosentrik patronlar, genellikle kendi bakış açılarının en doğru olduğuna
inanırlar ve diğerlerinin görüşlerini dikkate almazlar. Bu, yanlış kararların
alınmasına ve iş süreçlerinin verimsiz hale gelmesine yol açabilir.
·
Ekip Çalışmasının Zorlaşması: İşbirliği
gerektiren projelerde, egosentrik patronlar ekip üyelerinin katkılarını
küçümseyebilir veya görmezden gelebilirler. Bu, ekip çalışmasını
zorlaştırabilir ve işlerin ilerlemesini yavaşlatabilir.
·
Çalışan Devir Oranının Artması: Sürekli
olarak takdir edilmeyen, desteklenmeyen ve iletişim kuramayan çalışanlar,
işyerinden ayrılmayı düşünebilir. Bu da yüksek çalışan devir oranına ve işe
alım maliyetlerinin artmasına sebep olabilir.
·
Stres ve Tükenmişlik: Egosentrik
patronlar, çalışanlar üzerinde gereksiz baskı oluşturabilir ve onları sürekli
olarak yüksek beklentilerle zorlayabilirler. Bu da çalışanların stres
seviyesini artırabilir ve tükenmişliğe yol açabilir.
Vicdansız olabilir misin? Vicdansız insanlar da aşırı
sinirlidir. Vicdansız patronların tipik özellikleri aşağıdaki gibidir. Sende
bunlar var mı?
·
Çalışanları Hor Görme: Çalışanların
duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına saygı göstermezler ve onları sadece birer
araç olarak görürler.
·
Adalet ve Eşitlikten Yoksun Olma:
Çalışanlar arasında adaletsiz davranışlar sergilerler, bazılarını ayrıcalıklı
kılarlar ve diğerlerini göz ardı ederler.
·
Aşırı Eleştiri ve Küçümseme:
Çalışanlarını sık sık eleştirirler ve başarılarını küçümseyerek
motivasyonlarını düşürürler.
·
İletişim Eksikliği: Açık ve dürüst
iletişim kurmaktan kaçınırlar, çalışanları bilgilendirmeden kararlar
alabilirler.
·
Manipülatif Davranışlar: Çalışanların
hislerini veya durumlarını manipüle etme eğilimindedirler, bu da güven kaybına
neden olur.
·
Sorumluluk Almayı Reddetme: Hatalarından
ve sorunlardan kaçınırlar, başarıları kendilerine mal ederken başarısızlıkların
sorumluluğunu başkalarına atabilirler.
·
Duygusal Bağ Kurmama: Çalışanlarıyla
duygusal bir bağ kurmaktan kaçınırlar ve empati göstermezler.
·
Küçük Düşürme: Çalışanlarıyla alay etme
veya onları küçük düşürme yollarını tercih edebilirler.
·
Düşük Motivasyon Yaratma: Çalışanların
motivasyonunu artırmaya yönelik herhangi bir çaba göstermezler; bu durum,
yüksek işten ayrılma oranlarına yol açabilir.
·
Kısa Vade Hedefleri Önceliklendirme: Uzun
vadeli sürdürülebilir başarı yerine, kısa vadede kar sağlamak için çalışanları
sömürürler.
Faşist olabilir misin? Hitler ve Mussolini gibi
faşist diktatörlerin ortak özelliği sinirli olmalarıdır. Yoksa sen onlara mı
özeniyorsun? Onlar çok otoriterdi. Tüm kararları kendileri alır ve kurmaylarına
danışmazlardı. Sen de mi böyle yapıyorsun? Onlar eleştirilere kapalıydı. Bu
yüzden kimse onları eleştiremez, onlar da yaptıkları kötülüklerin, aldıkları
yanlış kararların farkına varamazlardı. Kendi hatalarını görmezden gelip
başkalarının hatalarını abarta abarta, kafaya kaka kaka anlatırlardı. Küçücük
hatalara bile aşırı tepki verirlerdi. Sen de mi böylesin? Onlar çok
sabırsızdılar. Her şeyin hemen olmasını isterlerdi, beklemeye tahammülleri
olmazdı. Sen de mi böylesin? Korku iklimi yaratırlardı. Kimse itiraz edemez ve
laflarının üstüne laf söyleyemezlerdi. Baskıcıydılar ve hoşgörüsüzdüler. Sen de
mi böylesin?
Faşist patronlar çalışanlarına aşağıdaki gibi davranır. Sen
de mi böyle davranıyorsun?
·
Otoriter Yönetim: Çalışanların
fikirlerine ve geri bildirimlerine değer vermeden, tek taraflı kararlar alır ve
bu kararları zorla uygulatır.
·
Baskı ve Korku: Çalışanları sürekli
olarak tehdit eder, cezalandırır ve korku ortamı yaratır.
·
Empati Eksikliği: Çalışanların duygusal
ve psikolojik ihtiyaçlarını göz ardı eder, onların refahını önemsemez.
·
Dengesiz Davranışlar: Bir gün söylediğini
tam tersini ertesi gün söyleyebilir. Önce şunu yap der, sonra neden bunu yaptın
der? Ne istediğini anlamak zordur. Bu yüzden çalışanlar paralize olur.
·
Sömürü: Çalışanların şirkete bağlılığını,
çalışma özverilerini sömürürler. Bu güzel duyguları suistimal etmekten
çekinmezler.
·
Kullanma: Vur ensesine al lokmayı
türünden olan çalışanları kendi çıkarları için kullanırlar ve aşağılayıcı bir
şekilde kandırabilirler.
·
Ajan Kullanma: Bazı çalışanları özel
hissettirerek diğer çalışanlar hakkında bilgi toplayıp, daha sonra da sorguya
çekerler.
·
Adaletsizlik: Çalışanlara karşı adil
olmayan uygulamalar yapar, ayrımcılık ve kayırmacılık yapar.
·
İletişim Eksikliği: Açık ve dürüst
iletişim kurmaz, çalışanların sorunlarını ve endişelerini dinlemez.
Sadist olabilir misin? Bilirsin sadist insanlar
başkalarına acı çektirmeyi seçerler. Sadist insanların tipik özellikleri
aşağıdaki gibidir. Sana tanıdık geldi mi?
·
Başkalarını Manipüle Etme Eğilimi:
Sadistler, genellikle başkalarını kontrol etme ve manipüle etme konusunda
isteklidirler. Bu, ilişkilerinde güç dinamiklerini kullanma eğrisiyle
bağlantılıdır.
·
Empati Eksikliği: Sadist bireyler,
başkalarının duygularını anlama ve onlara karşı duyarlılık gösterme konusunda
zorluk yaşayabilirler. Bu durum, başkalarına zarar vermekten veya onları acı
çekmeye zorlamaktan keyif almalarına yol açabilir.
·
Duygusal Mesafe veya Soğukkanlılık: Bu
insanlar, genellikle duygusal olarak mesafeli ve soğukkanlı bir tutum
sergileyebilirler. Bu, başkalarının yaşadığı acılara kayıtsız kalmalarına neden
olabilir.
·
Kontrol Arzusu: Sadistler, durumu kontrol
etme dürtüsüne sahip olabilirler ve bu nedenle başkalarının acı çekmesini
sağlamak için çeşitli yollar arayabilirler.
·
Güç ve Üstünlük Hissi: Başkalarına acı
vermek, sadist bireyler için bir güç ve üstünlük hissi sağlayabilir. Bu durum,
kendilerini daha güçlü ve üstün hissetmelerine yardımcı olur.
·
Agresyon Eğilimleri: Sadizm, genellikle
saldırganlık ile ilişkilidir. Bu tür bireyler, hem fiziksel hem de psikolojik
olarak başkalarına zarar verme eğiliminde olabilirler.
Psikopat olabilir misin? Psikopat olarak tanımlanan
bireyler, kişisel ilişkilerde ya da kurumsal yapılar içinde ciddi sorunlara yol
açabilirler. Psikopatlar Antisosyal Kişilik Bozukluğu (ASPD) olan insanlardır. Psikopatlar
tedavi görmezlerse, davranışları ve duygusal tepkileri zamanla daha da
kötüleşebilir.
Psikopat patronların bazı tipik özellikleri şunlardır:
·
Şefkat Eksikliği: Psikopat patronlar,
çalışanlarına karşı empati ve duygu eksikliği gösterirler. Başkalarının
duygusal durumlarını önemsemezler.
·
Manipülatif Davranışlar: İnsanları kendi
çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için sıkça manipülasyon ve stratejik
yalanlar kullanabilirler. Yalan söylemekte ustadırlar ve bu konuda rahatlıkla
yalan söyleyebilirler.
·
Yüksek Kendilik Algısı: Kendilerini üstün
görürler ve başarılarını abartma eğilimindedirler. Eleştiriyi kabul
edemedikleri için kendilerini her zaman haklı hissederler.
·
Duygusuzluk: Duygusal tepkilerde soğuk ve
mesafeli olabilirler. Bu durum, çalışanların geri bildirimlerini dikkate
almamalarına yol açar. Duygusal tepkileri yüzeyseldir ve derin duygusal bağlar
kurmakta zorlanırlar. Yaptıkları kötü davranışlar için suçluluk veya pişmanlık
hissetmezler. Toplumsal kurallara ve normlara uymakta zorlanırlar ve genellikle
bu kuralları bilerek veya bilmeyerek ihlal ederler.
·
Düşük Sorumluluk Bilinci: Hatalarını
kabullenmekten kaçınabilirler ve bu hataları başkalarına yükleyebilirler.
·
Yüksek Stratejik Zeka: Çoğu zaman
analitik düşünme becerileri yüksektir, bu da onları stratejik planlar yapma
konusunda yetenekli kılar. Ancak bu yeteneklerini başkalarını istismar etmek
için kullanabilirler. Yüksek risk alma eğilimindedirler ve korkusuz davranışlar
sergilerler.
·
Çatışma Yaratma: İş ortamında negatif bir
atmosfer yaratmaktan çekinmezler. Çalışanlar arasında rekabet veya çatışma
başlatabilirler.
·
Yüzeysel Karizma: Dışarıdan çekici ve
karizmatik görünebilirler, bu da insanları kolayca etkileyebilmelerine olanak
tanır.
·
Kendine Odaklılık: Kendi çıkarlarından
başka bir şeyi önemsemezler. Başkalarından destek almayı veya işbirliği yapmayı
genellikle reddederler. Kendilerini merkeze koyarlar ve başkalarının
ihtiyaçlarını göz ardı ederler.
Ahlaksız bir patron olabilir misin? Ahlaksız insanlar
genellikle etik ve ahlaki değerleri göz ardı eden, başkalarına zarar vermekten
çekinmeyen ve kendi çıkarlarını her şeyin önünde tutan kişilerdir. Bu tür
insanlar, manipülatif, dürüst olmayan, empati yoksunu ve adaletsiz davranışlar
sergileyebilirler. Ahlaksızlık, kişinin başkalarının haklarını ve duygularını
hiçe sayarak, sadece kendi çıkarlarını gözetmesiyle karakterizedir. Bu tür
davranışlar hem bireysel ilişkilerde hem de toplumsal düzeyde ciddi olumsuz
sonuçlar doğurabilir.
Ahlaksız patronların bazı tipik özellikleri şunlardır:
·
Manipülatif Davranışlar: Çalışanları
kendi çıkarları için kullanma eğilimindedirler ve manipülasyon teknikleri
kullanarak istediklerini elde etmeye çalışırlar.
·
Empati Eksikliği: Çalışanların duygusal
ve psikolojik ihtiyaçlarını göz ardı ederler ve onların refahını önemsemezler.
·
Adaletsizlik: Çalışanlara karşı adil
olmayan uygulamalar yaparlar, ayrımcılık ve kayırmacılık yaparlar.
·
Dürüst Olmama: Yalan söylemekten veya
gerçekleri çarpıtmaktan çekinmezler. Bu, çalışanların güvenini sarsar.
·
Baskı ve Korku Yaratma: Çalışanları
sürekli olarak tehdit eder, cezalandırır ve korku ortamı yaratırlar.
·
Sorumluluk Almama: Hatalarını kabul
etmezler ve suçu başkalarına atarlar.
·
Kendi Çıkarlarını Ön Planda Tutma:
Şirketin ve çalışanların çıkarlarını göz ardı ederek, sadece kendi çıkarlarını
düşünürler.
Kötü insan olabilir misin? Kimse kendini kötü bir
insan olarak görmez ama, sen yine de kendini bir kontrol et. Sinirli olmanın
sebebi insanlara karşı içindeki sevgisizlik ve saygısızlık olabilir mi? Çünkü genel
olarak, kötü insan; insan sevgisi az olan, başkalarına zarar vermekten
çekinmeyen, empati yoksunu ve ahlaki değerlere uymayan kişileri tanımlamak için
kullanılır. Bu kişiler, genellikle bencil, saygısız, manipülatif, acımasız ve
dürüst olmayan davranışlar sergilerler.
Çalışanlarına kötü davranan patronların bazı tipik
özellikleri şunlardır:
·
Aşırı Kontrolcü: Her şeyi kontrol altında
tutmak isteyen ve mikro yönetim yapan patronlar, çalışanların özgüvenini ve
motivasyonunu düşürebilir.
·
Empati Eksikliği: Çalışanların duygusal
ve kişisel ihtiyaçlarına duyarsız olan patronlar, sağlıklı bir iş ortamı
oluşturamaz.
·
Adaletsizlik: Adil olmayan kararlar almak
ve çalışanlar arasında ayrımcılık yapmak, iş yerinde huzursuzluğa yol açar.
·
Aşırı Eleştirel: Sürekli eleştiren ve
hataları büyüten patronlar, çalışanların stres seviyesini artırır ve iş
tatminini azaltır.
·
Tehdit ve Korkutma: İşten çıkarma
tehditleri veya cezalandırma gibi yöntemler kullanarak çalışanları korkutmak,
uzun vadede verimliliği düşürür.
·
İletişim Eksikliği: Açık ve etkili
iletişim kuramayan patronlar, yanlış anlamalara ve iş yerinde kaosa neden
olabilir.
Ne dersin? Yukarıdakiler sende var mı? Kendinle
yüzleşebildin mi?
(Yazdıklarım zoruna mı gitti? Güzel. Çünkü öyle hissetmeni
istedim. Bilerek sana zorbalık yaptım. Zorbalığın kötü bir şey olduğunu
anlamanı istedim.)
Şimdi söyle, aşağıdaki gibi anılmak hoşuna gider mi?
·
Bizim patron çok kötü bir insan.
·
Bizim patron ahlak sahibi değil.
·
Bizim patron bildiğin psikopat.
·
Bizim patron tam bir vicdansız.
·
Bizim patron faşistin önde gideni.
·
Bizim patron acımasız bir sadist.
·
Bizim patronun duygusal zekası düşük.
·
Bizim patron küçükken neler yaşadıysa, nasıl
travmaları olduysa, aynısını bize yaşatmaya kalkıyor, geçmişinin acılarını
bizden çıkarıyor.
·
Bizim patron depresyona bir girer, pir girer.
Çıkması aylar sürer.
·
Bizim patron sürmenaj geçiriyor farkında değil.
·
Bizim patron sürekli stresli, sürekli sinirli.
Patronluğun yükünü kaldıramıyor.
Yukarıdaki örneklerdeki gibi anılmak istemiyorsan,
kötülüklerinden arınmalısın.
Kötü insan, kötü patron olmamak için aşağıdakileri
yapmalısın.
·
Empati Kurun: Başkalarının duygularını ve
düşüncelerini anlamaya çalışın. Empati kurmak, insan ilişkilerini geliştirir ve
negatif davranışlardan kaçınmanıza yardımcı olur.
·
Dürüst ve Adil Olun: Yalan söylemekten,
insanları kandırmaktan veya manipüle etmekten kaçının. Dürüst ve adil olmak,
güvenilirlik sağlar ve olumlu bir karakter inşa eder.
·
Kendinizi Sürekli Geliştirin: Kendi
hatalarınızı kabul edin ve onlardan ders çıkarın. Kendinizi sürekli olarak
geliştirmek, kötü davranışlardan kaçınmanıza yardımcı olur.
·
Saygılı Olun: Herkese, farklılıklarına ve
inançlarına saygı gösterin. İnsanları küçümsemekten veya hor görmekten kaçının.
·
Sorumluluk Alın: Davranışlarınızın ve
kararlarınızın sorumluluğunu üstlenin. Hatalarınızı kabul edin ve düzeltmeye
çalışın.
·
Yardımsever ve Cömert Olun: Başkalarına
yardım etmek ve cömert davranmak, pozitif bir yaşam tarzını teşvik eder ve kötü
niyetli davranışlardan uzak durmanızı sağlar.
·
Sabırlı ve Hoşgörülü Olun: Sabırlı ve
hoşgörülü olmak, zorluklarla başa çıkmanızı ve olumsuz tepkilerden kaçınmanızı
sağlar.
·
Olumsuz Düşüncelerden Kaçının: Negatif
düşüncelerden ve önyargılardan uzak durun. Pozitif düşünmeye çalışın ve yapıcı
eleştirilerde bulunun.
Hem şirketin başarısı, hem sizin mutluluğunuz, hem de
çalışanların mutluluğu için iyi patron olun ve aşağıdakileri yapın.
·
Çalışanların duygusal ve kişisel ihtiyaçlarına
duyarlılık gösterin. Onları dinlemek ve anlamak, güçlü bir bağ kurar.
·
Herkese eşit ve adil davranın. Performansa
dayalı ve şeffaf bir yönetim tarzı benimsemek, güven duygusunu artırır.
·
Çalışanların profesyonel gelişimlerine katkıda
bulunun. Onlara eğitim ve kariyer danışmanlığı sağlayın.
·
Açık kapı politikası güdün. Çalışanlarınız
gelip rahatlıkla sizinle konuşabilsinler. Geribildirimde bulunmayı unutmayın.
·
Hak eden çalışanlarınızı takdir edin ve
ödüllendirin. İyi performansları tanımak ve ödüllendirmek, çalışanların
motivasyonunu ve bağlılığını artırır.
·
Dengeli iş yükü verin. Çalışanların iş-yaşam
dengelerini koruyacak şekilde iş yüklerini ayarlayın.
·
Çalışanlarınıza güvenin ve bu güveni gösterin.
Çalışanlara güvenmek ve sorumluluk vermek, onların özgüvenini ve inisiyatif
almasını teşvik eder.
·
Net ve ulaşılabilir hedefler koyun.
Çalışanlar neyi başarmaları gerektiğini bilmeleri işlerine odaklanmalarını
sağlar.
·
Sağlıklı ve pozitif bir çalışma ortamı yaratmak,
çalışanların memnuniyetini ve verimliliğini artırır.
·
Övecekseniz herkesin içinde övün,
yerecekseniz baş başa olun. Ama eleştirileriniz yapıcı olsun.
Aşağıdakileri yaparsan öfkeni kontrol edebilir, sinirini
yatıştırabilirsin.
·
Derin Nefes Almak: Öfkelendiğinizde derin
nefes almak, vücudunuzu sakinleştirir ve düşüncelerinizi toplar.
·
Mola Vermek: Kendinize biraz zaman
tanıyın ve ortamdan uzaklaşın. Birkaç dakika yürüyüş yapmak bile öfkenizi
yatıştırabilir.
·
Fiziksel Aktivite: Egzersiz yapmak,
öfkeyi ve stresi azaltmanın etkili bir yoludur.
·
Düşünceleri Yeniden Yapılandırma: Duruma
farklı bir açıdan bakmayı deneyin. Olumsuz düşüncelerinizi pozitiflerle
değiştirin.
·
Çözüm Odaklı Olmak: Soruna odaklanmak
yerine, çözümleri düşünmek öfkenizi azaltabilir.
·
Profesyonel Yardım Almak: Eğer öfke
sorunları hayatınızı olumsuz etkiliyorsa, bir terapistten veya danışmandan
destek almak faydalı olabilir.
Bunları yapmayı beceremediğiniz için sinirlenmeyi
seçtiğinizin farkına vararak, sinirlenmekten vazgeçip, sabırla her şeyi
iyileştirmeye koyulmalısınız.
………………… Bölüm 7
…………………
Can çıkar, huy çıkmaz derler, ama sen bu ön yargıya
inat değişebileceğini göster. Tüm gün bu yazdıklarımı düşün, gerekirse tekrar tekrar
oku. Yarın sinirsiz bir güne uyanmak için yastığa başını koy. Mışıl mışıl bir
uyku çek. Sabah ola hayrola. Bakalım başarabilecek misin?
Sinirinden kurtulduğunda hayattan daha çok keyif alacaksın
ve bu makaleyi okuduğuna şükredeceksin.
Makalemi, kulaklara küpe olmuş özlü sözlerle bitirmek
istiyorum.
·
Öfkeyle kalkan zararla oturur.
·
Öfkede akıl olmaz.
·
Öfke, düşüncenin düşmanıdır.
·
Öfke önde gider, akıl arkadan gelir.
·
Öfke baldan tatlıdır.
·
Öfke tatlıdır, ama sonu çok acıdır.
·
Öfkeli başta akla yer olmaz.
·
Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.
·
Öfke gelir gider, kelle gider gelmez.
·
Öfke, insanı kördüğüm yapar.
·
Öfke ateşe benzer, küçük bir kıvılcım büyük bir
yangına dönüşebilir.
·
Öfkeli dilencinin torbası boş kalır.
·
Hiddet her fenalığın başıdır.
·
Hiddet tatlıdır ama meyvesi acıdır, nasihat
acıdır ama meyvesi tatlıdır.
·
Gözü kararan en sevdiğini karalar.
·
Keskin sirke küpüne zarar.
·
Acı soğan kabuğunu acıtır.
·
Gergin ip çabuk kırılır.
·
Kaynayan kazan kapak tutmaz.
·
Çingene ele kızmış, kendi çocuğunu azarlamış.
·
Kediyi sıkıştırırsan üzerine atılır.
·
Yumuşak atın çiftesi pek olur.
·
Zorla güzellik olmaz.
·
Zorla iş gören, zorla iş görür.
·
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
·
Yangına körükle gidilmez.
·
Pire için yorgan yakılmaz.
·
Rüzgar eken fırtına biçer.
·
Patron olmak kolay, adam olmak zor.
Ne mutlu öfkesini kontrol edebilene, ne mutlu sinirini
yenebilene.
Not: Bu makalenin 6. bölümü 2024 yılında eklenmiştir.