13 Ocak 2017 Cuma

İşin Sırrı

  

Şirketler niçin var?

 

Vizyon, misyon gibi ulvi gerekçeleri bir kenara koyacak olursak, her şirket sahibine para kazandırmak için kurulur. Şirketler ortaklarının şahsi servetlerini artırmak için vardırlar. Bu yüzden her şirket kar etmelidir. (Kar etmeyen şirket kimse tarafından makbul değildir. Ne ortaklarına faydası olur, ne çalışanlarına, ne tedarikçilerine, ne müşterilerine ne de devletine. Kar edemeyen şirket vergi de üretemez, iyi maaş da veremez, iyi çalışma koşulları da sunamaz, borçlarını zamanında ödeyemez, ürününü geliştiremez…)

 

Şirketimiz sayesinde her geçen yıl; daha refah içinde yaşamalı, bankadaki paramız artmalı, arsa/villa, yat/kat, araba/uçak alabilmeli veya var olanları daha üstünüyle/büyüğüyle değiştirebilmeli, yeni yatırımlar yapabilmeliyiz.

 

(Elbette karlı şirketler sadece sahiplerini ihya etmez. Çalışanlarını da ihya eder. Onlara daha iyi maaş ve çalışma koşulları sunar. Tedarikçilerine kazandırır. Müşterilerine iyi ürün ve hizmet sunar. Daha önemlisi müşteri memnuniyetine daha fazla önem verir. Daha çok kayıtlı (!) ve karlı olduğu için devletine daha çok vergi verir. Topluma fayda sağlayan kurumsal sosyal sorumluluk projelerine daha çok bütçe ayırır.)  

 

Eğer bir şirket sahiplerini de sosyal paydaşlarını da ihya edemiyorsa; ya şirketin içinde bulunduğu sektör küçülüyor demektir ya da  şirket iyi yönetilmiyor demektir.

 

Karlılıktan daha iyisi sürdürülebilir karlılıktır.

 

İyi yönetilen her şirket kar eder. Ama kar eden her şirket iyi yönetiliyor demek değildir.

 

Karlısınız diye şirketinizi yönetme biçiminizin mükemmel olduğunu düşünmeyin. Tam tersi, karlıyken yönetiminizi iyileştirmek için daha fazla düşünün ve değişin.

 

Pek çok firma konjonktür uygun olduğu, fırsatlar ayağına geldiği, rakipleri az veya beceriksiz olduğu için karlıdır. Kısacası şansına karlıdır. Ama şansın sürekliliği, istikrarlılığı, sürdürülebilirliği yoktur. En fazla 3 yıl, 5 yıl sürer. Devranın değişebileceğini hesaba katıp, işinizi en iyi şekilde nasıl yönetebileceğinizi, şansız (rekabetin arttığı) zamanlarda da nasıl karlı bir şirket olabileceğinizi düşünmeli ve o zor geleceğe şimdiden hazırlanmalısınız.

 

Keramet kimde?

 

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde talep öylesine canlıdır ki, hasbelkader sermaye edinmiş kişilerin kurdukları işletmeler hızla büyür. Talebin ve konjonktürün işletmesini büyüttüğünü göremeyen patronlar kerameti kendilerinde gördükleri için kurumsallaşmaya, iş süreçlerini iyileştirmeye, yeniden yapılanmaya, insan kaynaklarını güçlendirmeye kafa yormayı, zaman ayırmayı, emek vermeyi, yatırım yapmayı gereksiz bulurlar. Halbuki keramet kendilerinde olsa dahi bunu yapmalıdırlar, çünkü kendileri olmadığında şirket de hızla yok olacaktır.

 

Şirketinizin büyümesindeki başrol sizde (patronda) olacağına, şirketinizin ruhunda (yönetim anlayışında) olması daha iyidir. Böylece şirketinizin sürdürülebilir karlılığı (başarısı) size veya bir kişiye bağlı olmaz, kollektif olur. Böylece şirketiniz sizin yokluğunuzda da iyi idare edilir. Siz de yeni girişimler yapabilir, holdingleşebilirsiniz. Kurumsallaşmayı oturtabildiğinizde şirketleriniz sizden sonraki nesillerce de kolayca yönetilebilir.

 

İşin sırrı; sürekli iyileştirmede, yeniden yapılanmada, kurumsallaşmadadır.

 

Oldum demek bittim demektir.

 

Şu anda sektörünüzde lider olabilirsiniz. Ama unutmayın sizin yerinize göz dikenler, firmalarını daha güçlü kılmak için sürekli araştırıyorlar ve sürekli işlerini geliştiriyorlar. Yakında ensenize yapışacaklar ve sonra size fark atacaklar.

 

Şirketinizi ve kendinizi mükemmel görmekten vaz geçin. Daha iyisini isteyin ve araştırın. Şirketinizi nasıl daha güçlü hale getirebileceğinizi öğrenmek için kurumsal şirketlerin, global şirketlerin yapılarını öğrenmeye çalışın. Onların organizasyon şemalarını edinmeye çalışın. Onların iş akış süreçlerini öğrenmeye çalışın. İş dergileri ve işletme kitapları okuyun. Daha kurumsal firmalarda çalışmış profesyonelleri işe alın ve şirketinize yeni yöntemler getirmelerine açık olun.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder