1 Eylül 2003 Pazartesi

Yaratıcı doğulmaz, olunur!



Gazetelerde okuyoruz, TV’de izliliyoruz; hergün yeni bir şeyler keşfediliyor, daha iyi bir ürün piyasaya sunuluyor, farklı bir şarkı hit oluyor, ters bir fikir çözüm getiriyor. İlgimizi çeken bu şeylerin ortak özellikleri “özgün, faydalı ve başarılı” olmaları. Peki bu ilginç şeylerin arkasında kimler var? Yaratıcı insanlar.

Yaratıcı insanların ortak özellikleri ne? Neyle beslenirler? Neden daha farklı ve daha iyi olanın peşindeler? Genleri mi farklı? Tanrı onlara yaratıcılık mı, bahşetmiş?

Eminim bir çoğunuz bu tip soruları sormuşsunuzdur? Eğer sorduysanız, yaratıcılıkla aranıza mesafe koymuşsunuz demektir. Yaratıcılığın, üstün insanlara ait olduğu önyargısına sahipsiniz demektir. Bu sadece sizin önyargınız değildir. Halk arasında “sanatçı olunmaz, doğulur” gibi güçlü bir önyargı vardır.

İnsanın gücüne ve aklına güvenmeyen bu “doğuştan / tanrıdan torpillilik” tezlerine hiç prim vermedim, vermem de. Kendi kabiliyetlerini fetişleştirmek için bazı uyanıkların uydurduğu bu sözlere asla inanmamışımdır. Sizlerin de, bu önyargıdan kurtulmanızı tavsiye ederim.

Yaratıcılık biz kullara mahsustur, Allah vergisi değildir. Yaratıcılık geliştirilir. Herkesin yaratıcı bir yanı vardır. Minicik de olsa, potansiyel de olsa, gizli kalmış da olsa, insanın içinde bir cevher vardır. Onu günyüzüne çıkarmasını, kullanmasını, geliştirmesini ve coşturmasını bilirse, herkes yaratıcılığını gösterebilir.

Yaratıcılık sadece sanatla veya edebiyatla da ilgili değildir. Mucitlerin de tekelinde değildir. En sıradan bildiğimiz mesleklerde de yaratıcılık vardır. Mesela, girişimcilerin hepsi yaratıcı insanlardır. Öyle veya böyle bir şirket yaratırlar. Yoktan varederler.

Yaratıcılık, hayatın her alanında vardır. Yaratıcılık; işini daha iyi yapmakla, sevgini daha farklı göstermekle, fikirlerini daha yeni yöntemlerle anlatmaya çalışmakla ilgilidir. Başka türlü düşünmekle ilgilidir. Başka yolları denemekle ilgilidir.

Yaratıcılık, yeteneğin bir üst aşamasıdır. Yaratıcılık başkalarından önce fikir geliştirmektir? Farklı düşünmek, farklı uygulamak ve farklı sonuçlar elde etmekle ilgilidir. Özgün hareket etmektir. Cesaret ve ısrar gerektirir. Sezgi gerektirir.

Yaratıcılığın formülü var mıdır? İçimizdeki yaratıcıyı ortaya çıkarabilir miyiz? Daha yaratıcı olabilir miyiz?

Yaratıcılık da, yetenek gibi geliştirilebilinir. Hemen hemen herkesin en az bir yeteneği vardır. Genellikle de o yetenekleri üzerine de mesleklerini ve/veya hobilerini icra ederler. El ve bilgi becerisine, deneyimini ve konsantrasyonunu koyabilen herkes herhangi bir alandaki yeteneğini gösterebilir. Yaratıcılık ise yeteneğini yeni ve farklı yöntemlerle zorlamaktır.

İnsan bildikleriyle düşünür. Hayalgücünün potansiyeli bilgiye dayanır. Bilgi hayalgücümüzün sınırlarını genişletir. Özgürlükçü düşünce yapısına sahip insanlar, edindikleri bilgilerle hayal güçlerini tetiklerler ve farklı olanı, yeni olanı, daha iyi olanı, sezgileriyle bulup, çıkarırlar.

Yaratıcılık = bilgi x hayalgücü x sezgi

Herşeyin daha iyi yapılabilmesinin bir yolu vardır. Yaratıcı insanlar bunu bilir. Verilenle yetinmezler. Daha iyi sonuçlar için farklı uygulamalar geliştirirler. Zira, aynı şeyleri sürekli tekrar ederek farklı sonuçlara ulaşmayı beklemek deliliktir.

Yaratıcı insanların şevklerini kıran tutucu insanlar hep olmuştur. Tutucular, konformistler, statükocular “icat çıkarmayı” sevmezler. “Böyle gelmiş, böyle gider”cidirler. Yeni fikirleri duyduklarında, geliştirmeyi değil, çürütmeyi tercih ederler. Albert Einstain, boşuna “Bir ön yargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zor” dememiştir.

Ama unutmayın, tutucuları aşmak da ayrı bir yaratıcılık gerektirir. Yaratıcılığınızı, yaratıcı fikirlerinize set koyanlar için de kullanmayı unutmayın derim.

İş dünyamız, yaratıcılığa pek prim vermez. Onun için global büyüklükte kurumlarımız yoktur. (Tüm bankalarımızın toplam büyüklüğü Almanya’nın dokuzuncu büyük bankasına eşdeğerdir) Şirketlerimiz büyüdükçe yaratıcılıklarını neden kaybederler? Küçük şirketler neden büyüklerine göre daha yaratıcıdır?

Büyük şirketler paralarını kullanarak farklılaşırlar, küçük şirketler zekalarını kullanarak. Çünkü büyük şirketlerde sermaye birikmiştir. Rekabeti ve rakiplerini enselerinde hissetmedikleri için zekalarını konuşturmayı gerek görmezler. Zeki olmadıklarından değil, zekalarını ortaya koymaları gereken “chalange” modunu hissedemediklerinden. Küçük şirketler ise sermaye kıtlığı çektikleri için kafalarında bin tilki dolaşır ve hiçbirinin kuyruğu birbirine değmez. Yani, şartlar onları zekalarını kullanmaya zorlar. Zeki oldukları için değil.

Büyük şirketler konformisttir. Bulundukları pozisyonu korumak, onlar için daha önemlidir. Küçük şirketler esnektir, yenilikçidir, cesurdur. Çünkü kaybedecek şeyleri azdır. Hep büyükleri geçmeyi hayal ederler.

Büyük şirketler, mezuniyet dereceleri çok yüksek kişileri işe almalarına rağmen, küçük şirketler okulunu bile doğru dürüst bitirememiş, hep hayatla problemleri olan, tatminsiz insanlarla çalışırlar. Bu insanlar hep arayış içerisindedir. Değişmekten ve değiştirmekten korkmazlar. Yaratıcı cesaretleri güçlü, yaratıcı zekaları parlaktır.

Çalışanlarınızı yaratıcı insanlarla değiştirin, demiyorum. Çalışanlarınızdaki yaratıcılığı ortaya çıkarın, diyorum. Çünkü yaratıcılık için muhtaç olunan kudret herkesin içinde var. Evet, içindeki yaratıcıyı keşfeden ve kullanan insanların sayısı azdır. Yeni fikirler de son derece az ve narindir.  Her ikisi de bulundukları anda korumaya alınmaları gerekir. Yaratıcı insanları ve yeni fikirleri sakın es geçmeyin. Onları cesaretlendirin. Onları diğer çalışanlarınız takip edeceklerdir.

Asla unutmayın “yaratıcı doğulmaz, olunur”.


Web sitem: www.muratsaylan.com